Ruslar Kars'ı işgal etmişken Türk askeri de Avrupa sınırındaki Rus köyü Mirva'ya girmişti

Gürbüz Evren Independent Türkçe için yazdı

Birinci Dünya Savaşı'na, Almanya ve Avusturya-Macaristan'ın müttefiki olarak katılan Osmanlı Devleti'nin savaştığı cephelerden biri de Galiçya'dır.  

Galiçya; Polonya, Slovakya ve Ukrayna arasında kalan bölgedir.

Özellikle de Polonya'nın, Karpat Dağları'nın kuzey yamaçlarına düşen kesimi Galiçya adıyla anılır. 

Birinci Dünya Savaşı'nda Galiçya'nın özelliği, Rus ordularının Doğu Avrupa'da ilerlemeleri için kontrolünü mutlaka ele almaları gereken stratejik bir bölge olmasıydı. 

Aynı şekilde Almanlar için de Rusya üzerine yürüyerek, Rus ordusunu batıdan bitirecek cepheydi.

Galiçya Cephesi'nde Ruslara karşı savaşan ülkeler arasında bulunan Osmanlı'nın durumu hakkında bazı bilgiler vermekte yarar var.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

22 Aralık 1914 ile 4 Ocak 1915 tarihleri arasında, Rus ordusunu Kafkasların da dışına atmayı planlayan Sarıkamış Harekâtı büyük bir felaketle sonuçlanmış, yaklaşık 90 bin askerimiz, kış teçhizatının olmaması ve ağır kış koşullarının da etkisiyle Allahuekber Dağları'nda donarak şehit düşmüştü. 

Bu facianın ardından 1915'deki Çanakkale Savaşları'nda, 211 bin askerimiz şehit düşmüştü. 

Ocak 1915'te başlatılan ve beklenen sonucun alınamadığı Süveyş Kanalı harekâtında da önemli sayıda asker kaybedilmişti. 

Söz konusu savaşlar, imparatorluğun asker kaynaklarını da kurutmuştu. 

Bu koşullara rağmen, Enver Paşa, Galiçya'ya asker gönderilmesine karar verdi. 

Galiçya Cephesi için yaklaşık 33 bin askerden oluşan 15. Kolordu görevlendirildi. 

Eldeki en iyi silahlarla donatılmış Kolorduya, ordunun en seçkin subay ve tecrübeli askerleri verildi. 

Kolordunun temelini ise Çanakkale'de büyük başarılar kazanmış tümenler oluşturuyordu. 

Galiçya'da savaşacak Kolordunun silah ihtiyacını Almanya, yiyecek ve levazım ihtiyacını ise Avusturya-Macaristan karşılayacaktı. 

Cephede yararlanan Türk askerlerinin tedavisi de Avusturya'daki hastanelerde yapılacaktı. 

Galiçya'ya gitmek üzere 21 Temmuz 1916'da yola çıkan Kolordu, ağustos ortalarında cepheye ulaştı. 

Türk askerinin bölgeye gelmesi en çok Polonyalıları çok sevindirmişti. 

Çünkü uzun yıllardır Rusların kontrolünde olan ülkelerinin yeniden özgürlüğe, Türklerin tekrar bölgeye gelmesiyle kavuşacağını düşünüyorlardı. 

Bu nedenle "Türk askerleri günün birinde Vistül Nehri'nden atlarına su içirirse yeniden özgür oluruz" sözü Polonyalılar arasında çok yaygındı. 

Birinci Dünya Savaşı'nın ilk yıllarında, Rus ordusunun saldırıları sırasında Avusturya-Macaristan ordusundan yaklaşık 100 bin asker Ruslara esir düşmüştü. 

Karpat Dağları'na çekilmek zorunda kalan Avusturya-Macaristan'ın imdadına Almanya yetişerek, Rus tümenlerinin daha fazla ilerlemesini engellemişti. 

Bölgeye giden 15. Kolordu da Galiçya'da yeni bir savunma hattı kuran Alman Güney Ordusu'nun emrine verilmişti. 

Türk askeri, 16 Ağustos'ta geldiği cepheye yerleşmeye çalışırken, 22 Ağustos'ta Rusların saldırısıyla karşılaştı. 

Ancak asıl taarruz 2 Eylül'de başlayacak, siperlerinde tutunamayan Türk ve Alman askerler, gerideki savunma hattına çekilmek zorunda kalacaktı. 

Rusların şiddetini artıran saldırıları karşısında dayanmak zorlaşınca Alman Güney Ordusu'na, 5 Eylül'de 15 kilometre geriye çekilme emri verildi. 

Geri çekilme, Türk ordusunun alışık olmadığı bir manevraydı. Bu nedenle en çok kayıp bu sırada verildi.

Rusların, 5, 7, 15 ve 17 Eylül'deki saldırıları, Türk askerlerinin müthiş direnişi sayesinde önlendi. 

Direnişin faturası ise ağırdı, çünkü 33 bin mevcutlu 15. Kolordu, Galiçya'ya geldiği 16 Ağustos'tan 22 Eylül'e kadar geçen zaman içinde 95 subayını ve 7 bin erini kaybetmişti. 

Bu tarihten 6 Ekim'e kadar olan sürede Rusların şiddetli saldırıları karşısında, Almanlar tutunamayıp geri çekilmiş, ancak Türkler büyük kayıplar pahasına mevzilerini terk etmemiş, hatta bazı yerlerde karşı saldırıya geçerek birçok noktayı ele geçirmişti. 

Bu direnişin faturası da ağır olmuş, 3 binden fazla kayıp verilmişti. 

Kasım ve aralıkta, bölgede ağır kış koşulları etkili olmaya başladı. 

Çatışmaların azaldığı bu dönemde, 15. Kolordu'nun cepheyi koruyan en önemli güç haline geldiği görüldüğü için Almanya ve Avusturya-Macaristan'dan Türk askerlerine yeni silahlar gönderildi. 

Makineli tüfeklerin ve yeni el bombalarının kullanılması konusunda da Türk askerlerine eğitim verildi. 

1917'ye girildiğinde ise ocak ayından itibaren Rus ordusunda yılgınlık olduğu anlaşıldı. 

Tam da bu sırada, 4 Ocak'ta, Şehzade Abdurrahman ve Osman Fuat, Galiçya Cephesi'ndeki Türk askerine moral vermek için bölgeye geldiler. 

Birlikleri ziyaret edip, görüşmeler yaptılar.

25 Ocak ile 5 Mart arasında ise karşılıklı taarruzlar yapıldı, tepeler, mevziler sık sık el değiştirdi. 

Bu arada, Rusya'daki Bolşevik isyanı nedeniyle Rus askerleri arasındaki huzursuzluk artmıştı. 

Öyle ki, birçok asker siperlerini terk ediyor ya da savaşmak istemiyordu. 

Durumun daha da kötüleşmesini önlemeye çalışan Rus generaller, Türk birliklerinin bulunduğu noktalara haziran ayından itibaren çok şiddetli top ateşi başlattılar. 

Önemli kayıplar vermesine rağmen büyük bir direniş gösteren 15 Kolordu, karşı saldırıya geçip, Rus piyadelerinin ilerleyişini durdurdu. 

Alman-Avusturya-Macaristan ve Türk birlikleri, 21 Temmuz'da, sabah saatlerinde büyük bir saldırı başlattı. 

Birkaç gün sonra da Rusların geri çekildiği anlaşıldı. 

Temmuz ayının sonuna kadar geri çekilişi takip edilen Rus ordusu, Rusya'nın sınırındaki son köyü olan Mivra'ya ulaşarak, burayı koruma düzenine geçti. 

Köyü alma görevi ise Türk Kolordusunun 20. Tümenine verildi.

Bu, Türk askerinin Galiçya'daki son görevi olacak ve köy Ruslardan kısa bir sürede alınacaktı.

Sarıkamış Felaketi sonrasında Rus ordusunun Doğu Anadolu'yu işgal etmesinden yaklaşık 1,5 yıl sonra, Türk Kolordusu da Rusya'nın Avrupa sınırındaki son köyünü ele geçiriyordu. 

Bu olayı kaderin Rusya'ya acı bir cilvesi olarak yorumlayan Rus 11. Tümenden Yarbay Vasiliy Cvarkov hatıralarında, şöyle diyordu:

Askerimiz, Osmanlı'nın doğu illerindeyken, Türk askerinin batıya açılan sınırlarımızdaki son köyümüz Mivra'yı da alıp ilerlemesi, tarihimize utanç olarak geçecek.


Türk birlikleri buradan Zebruç Nehri'nin batısına doğru ilerleyişine devam etti. 

Ruslar nehrin karşı kıyısında savunma pozisyonu almakta zorlanırken, 31 Temmuz'da 20. Tümene harekâtı sonlandırma talimatı geldi. 

15. Kolordu, 1 Ağustos 1917'den itibaren geri dönmeye başladı. 

Birliklerin İstanbul'a dönüşü 26 Eylül'de tamamlandı. 

Galiçya Cephesi'nde, bir yılı aşan savaşta 15 bin asker kaybedildi.  

Türk Kolordusunun kahramanlığı ve başarıları sadece Padişah tarafından değil, müttefiklerce de ödüllendirildi. 

Alman İmparatoru, 22 Ocak 1917'de, Almanya Demir Salip Nişanı ve madalyalarını gönderdi. 

Avusturya-Macaristan İmparatoru da Kolorduya Özel Madalya verdi. 

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU