Alman aileler Brezilya'da neden 7 ila 15 çocuk yaptılar?

Gürbüz Evren Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Wikipedia

Brezilya, Güney Amerika topraklarının yüzde 47'sinden fazlasını kaplayan devasa bir ülke. 

Pedro Alvares Cabral tarafından Portekiz adına 22 Ekim 1500 tarihinde keşfedilen, resmi dilin Portekizce olduğu 215 milyon nüfuslu Brezilya'da, Portekizlilerin dışında birkaç yüzyıl önce göçmen olarak İspanya, İtalya, Japonya, Hollanda, Almanya, Rusya, Ukrayna'dan gelenler yaşamaktadır. 

Ayrıca, Afrika'dan getirilen siyahi köleler de Brezilya'da önemli yere sahiptir. 

Brezilya'nın, Türkiye'de pek bilinmeyen bir özelliği de Turco (Türk) adı verilen ve Osmanlı pasaportu ile 1800'lü yılların sonlarından itibaren bu ülkeye gelen Arap, Yahudi ve Ermenilerdir. 

Gemilerden indikleri limanların gümrüklerinde, taşıdıkları Osmanlı pasaportu nedeniyle resmen "Turco" olarak kaydedilen ve günümüzde torunları devlet başkanlığı dahil birçok üst düzey göreve gelmiş bu topluluğun şimdilerde nüfusu 10 milyon civarındadır.

Bu yazıda, doktora çalışmaları için birçok kez gittiğim Brezilya'da en çok ilgimi çeken göçmen grubu olan Alman asıllı Brezilyalılardan bahsedeceğim.

Almanlar, 1824'ten itibaren art arda gelen göç dalgalarıyla, özellikle de 1848 devrimlerinden sonra Amerika Birleşik Devletleri'ne ve Brezilya'ya yerleştiler. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Brezilya'ya göç, I. Dünya Savaşı'nın hemen ardından meydana gelen başka bir büyük akınla 20'nci yüzyıla kadar devam etti. 

Böylelikle Almanlar Portekizliler, İtalyanlar ve İspanyollardan sonra ülkeye yerleşen en büyük dördüncü göçmen topluluğunu oluşturdular.

Rio Grande do Sul ve Santa Catarina gibi güneydeki Arjantin sınırına yakın ılıman bölgeyi tercih eden Almanlar, buralarda kendi kolonilerini kurdular. 

Brezilya'ya göçen Almanların sayısı, Amerika Birleşik Devletleri'ne gidenlere kıyasla daha az olsa da özellikle ülkenin güneyindeki etnik yapı üzerinde gözle görülür bir etki yarattı.

İlk göç dalgalarıyla gelen Almanlar, Santa Catarina'nın kıyı bölgelerine ve Itajaí vadisine yerleştiler. 

Önce 1850/51'de bugün Joinville olan Colônia Dona Francisca'yı kurdular.

Blumenau, 1854 yılında kurulan en tanınmış Alman kolonilerinden biri oldu. 

Blumenau, Brezilya'daki küçük Almanya olarak adlandırılan ve her açıdan Alman kültürel ve mimari özelliklerini taşıyan bir kenttir aynı zamanda. 

Blumenau'yu 1860'ta kurulan Brusque kenti izledi.

Dikkati çeken bir başka Alman kolonisi ise Pomerode'dir. 

Baltık Denizi'nin güney kıyısında, Almanya ile Polonya arasındaki bölge olan Pomeranya'dan gelenlerin kurduğu Pomerode kenti de her haliyle tipik bir Alman kenti görünümündedir. 

Yaklaşık 170 yıl önce kurulmuş bu kentin dikkati çeken özelliklerinden biri de halkın yüzde 90'ının, Portekizce dışında, atalarının geldiği bölgeye has Pommersch aksanıyla Almanca konuşuyor olmasıdır. 

Zaten Pomerode için "Brezilya'daki en Alman şehirlerden biridir" ifadesi sıklıkla kullanılıyor. 

Pomeranya'dan gelenlerin bir kısmı ise Rio eyaletinin kuzeyindeki Espirito Santo eyaletinde yaşıyor. 

Uzun süre (1970'e kadar) tek kelime Portekizce konuşmadan burada yaşayan Almanlar, Brezilya merkezi yönetiminin baskısıyla bu davranış biçimlerini değiştirmek zorunda kalmışlardır. 

Günümüzde Blumenau ve Pomerode kentlerine girdiğinizde, bina ve evlerin, ahşap bir çerçeve içinde çıplak tuğla ile karakterize edilen geleneksel Alman tarzında yapılmış olduğunu görüyorsunuz. 

Açık söylemek gerekirse, buralarda gezerken çoğu kez kendinizi Almanya'daymış gibi hissedebilirsiniz.
 

Alman mimarisi
Alman mimarisi

 

Bugün Brezilya'nın önemli ve zengin eyaletlerinden biri olan Rio Grande do Sul'da yaşayan nüfusun yaklaşık yüzde 25'ini Almanlar oluşturuyor. 

Brezilya genelinde yaşayan Alman kökenlilerin sayısının ise 11 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. 

Ancak bu rakamı 5 milyona kadar indirenler de var.

Güney Brezilya'daki Alman nüfusunun artışı araştırmacıların, akademisyenlerin her zaman dikkatini çekmiş ve konuya ilişkin birçok çalışma yapılmış, makaleler yayınlanmıştır. 

Blumenau'yu kuran ve Brezilya'ya o dönemde modern tarım yöntemlerini getiren Almanlar, iş gücü açığını kapatmak ve nüfuslarını güçlü tutmak için her ailede ortalama 7 ila 15 arasında çocuk sahibi olmuştur. 

Böylelikle kolonideki nüfus her on yılda bir ikiye katlanmıştır.

Günümüzde bu nüfus politikasından çok uzak olan Almanlar hakkındaki "Çok çocuk yapan ve onları iyi yetiştiren topluluk" tanımlamasını sıklıkla duymak mümkün. 

Bölgede Alman kökenlilerin yaşadığı diğer kentleri de Gramado, Nova Hamburgo olarak sıralayabiliriz. 

Çok geniş topraklara ve büyük çiftliklere sahip Almanların, Brezilya'da 1831'de alınan köle ticareti yasağı kararına uzun süre uymamaları, o dönemde bu topluluğa yönelik ciddi bir tepki yaratmıştır. 

Almanlar, Afrikalı köle sahibi olmaktan ancak 1853 yılında tamamen vazgeçmişlerdir. 

Kölelik konusundaki tavırları, Alman kolonilerinin geçmişinde kötü bir iz olarak kalmıştır.

Kimi zaman "Büyük Almanya" olarak adlandırılan Güney Brezilya'da, Almanların ticari ve mali üstünlüğü net bir şekilde görülüyor.

I. Dünya Savaşı'nın sonu olan 1918 ile Adolf Hitler'in iktidara geldiği 1933 yılları arasında da Almanya'dan Brezilya'ya yeni bir göç dalgası yaşandı. 

Aslında bu bir göçten çok siyasi düzenden, Nazilerden kaçıştı. 

Söz konusu yıllarda Brezilya'ya gelen Almanların sayısı 90 bini buldu.

Brezilya Devleti, Alman kökenli vatandaşlarıyla en büyük sorununu dil konusunda yaşadı. 

Öyle ki 20'nci yüzyılın büyük bir bölümünde Brezilya yönetimi, Almanca konuşulmasını istemedi. 

Hatta Getúlio Vargas'ın, 1930-1945 ve 1951-1954 yılları arasındaki 2 dönem Devlet Başkanlığı sırasında Almanca konuşmak yasaklandı. 

Almanca öğreten okullar kapatıldı. 

Ancak daha sonraki yıllarda Hükümet, Brezilyalı Almanlara karşı daha hoşgörülü davranmaya başladı. 

Günümüzde Almanca, Rio Grande Do Sul ve Santa Catarina'ndaki okullarda müfredatın bir parçası olarak öğretiliyor.

Brezilya'daki Alman topluluklarının, Almanya'daki birçok adet ve kutlamayı da unutmadıklarını görüyoruz. 

Örneğin, Almanya'da her yıl Eylül sonu Ekim başı yapılan ve yaklaşık 2 hafta süren Oktoberfest Festivali, Brezilya'daki Alman kökenliler tarafından da çok büyük katılımlarla kutlanmaktadır.

Her yıl Blumenau'ya toplanan 1 milyon kişi, Oktoberfest'i kendi festivalleri gibi kutlamaktadır.

İtalyan asıllılar gibi Alman asıllı Brezilyalılar da II. Dünya Savaşı'nın sonunda Brezilya'nın müttefiklerin yanında savaşa girmesi nedeniyle çok zor günler geçirdiler.

Birçok yasağa ve engellemeye maruz kalan Alman asıllılar üzerindeki baskı 1960'lı yılların başından itibaren kaldırıldı.

Brezilya, komşusu Arjantin ile birlikte II. Dünya Savaşı sonrasında Almanya'dan kaçan Nazilerin en çok sığındığı ülke olarak da öne çıktı. 

Naziler, Brezilya'daki Alman kökenlilerin yaşadığı kentlerde kendilerini uzun süre gizlemeye başardılar.

Brezilya'da tanıştığım Alman kökenlilere, Türk olduğumu söylediğimde büyük yakınlık gösterdiler, sıcak davrandılar.

Oysa Almanya'da tam tersini yaşadım.

Brezilya'yı yazmaya devam edeceğim.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU