Son günlerde Çin ile gerilimi yüksek bir süreç yaşayan Japonya, artık pasifist ülke olmaktan çoktan çıktı ama hâlâ anayasanın 9. Maddesi yüzünden “savaş” kelimesini telaffuz edemiyor ve onun yerine “mukabele kabiliyeti”, “entegre hava ve füze savunması” gibi kibar ifadelerle idare ediyor. Gerçekte ise sahadaki hazırlık bambaşka bir hikâye anlatıyor.
Japonya’nın meşhur Anayasasının 9. maddesi, İkinci Dünya Savaşı sonrası Amerikan işgal makamlarının Japonya’ya zorla kabul ettirdiği o efsanevi “pasifizm maddesi”. Resmî metni iki kısa cümle: “Japon halkı, adalet ve düzenin egemen olduğu uluslararası barışı samimiyetle arzulayarak, ülkelerin savaş yapma hakkını ve savaş tehdidi ya da güç kullanımını uluslararası uyuşmazlıkları çözme aracı olarak sonsuza dek reddeder. Yukarıdaki amacı gerçekleştirmek için kara, deniz ve hava kuvvetleri ile diğer savaş potansiyeli asla bulundurulmayacaktır. Devletin savaş hakkı tanınmayacaktır.”
1947’de yürürlüğe girdiğinden beri Japonya’nın başına bela olan, aynı zamanda da dünyaya “barış anayasası” diye pazarlanan bu madde, tam 78 yıldır Tokyo’nun elini kolunu bağlıyordu. Ordusu var ama “ordu” diyemiyor, adına “Öz Savunma Kuvvetleri” diyor. Ama öte yandan, saldırı silahı alamaz denilen Japonya, şimdi Tomahawk füzesi bile temin ediyor. Ayrıca Mıtsubıshı lisansıyla üretilen, F-15J hava üstünlüğü savaş uçakları ve F-16’ların muadili olan F-2 çok rollü savaş uçakları da caydırıcılığı oldukça arttırıyor. Tabii Japon toplumu açısından “Savaş” kelimesi hâlâ tabu. Onun yerine “mukabele”, “karşı darbe”, “meşru müdafaa” diye kırk takla atıyorlar. Ama işte gerçek hayat: Çin her gün Senkaku’nun etrafında dört dönüyor. Senkaku, fiziken beş ıssız kaya parçası. Doğu Çin Denizi’nde, Tayvan’ın kuzeydoğusunda, Okinawa’nın güneybatısında, tam ortada duruyor. Toplam 7 kilometrekare bile değil. Zira, en büyüğü Uotsuri Adası, 4 kilometrekare civarı ve geri kalanına kuş bile konmuyor.
Tabii, 9. Madde hâlâ duruyor ama artık pek kimse onu ciddiye alıp inanmıyor. Zaten Japonya’da aşırı sağcı hükümetler yıllardır “yorum değişikliği”yle maddeyi delik deşik ettiler. Evvela kolektif savunma hakkı tanıdılar. Sonra düşman üslerini vurma yetkisi eklediler, şimdi de uzun menzilli füzelerle “karşı saldırı kabiliyeti” dedikleri şeyi resmileştirdiler. Yani özetle: 9. Madde kâğıt üzerinde hâlâ “Japonya asla savaşmayacak” diyor. Lakin fiiliyatta Japonya çoktan “gerekirse savaşırız, hem de sert savaşırız” moduna geçti. Sadece hâlâ yüksek sesle söyleyemiyor. Artık gayet bariz ki, Japonya’nın pasifizmi çoktan tarih oldu.
2022 sonunda yayınlanan üç temel savunma belgesiyle Japonya tarihinde ilk kez Çin’i açık şekilde “ana tehdit” diye yazdı ve artık kimse “acaba” demiyor. Çünkü herkes kiminle ve nerede çarpışılacağını biliyor.
Güneybatı adalarına, Yonaguni’den Miyako’ya kadar, eski deniz piyadelerinin yeniden dirilttiği Amfibi Hızlı Konuşlanma Tugayı kalıcı olarak yerleşiyor ve bunların görevleri çok net: Çin’in çıkarma filosu kıyıya varmadan ilk 72 saatte durdurmak.
Type-88 karadan gemiye kısa menzilli füzeler ve en önemlisi 1104 km menzilli Tomahawk seyir füzeleri, Çin’in “ilk ada zinciri”ni geçmesi imkânsız hâle geliyor. Öte yandan Izumo sınıfı “helikopter destroyeri” dedikleri gemiler 2026’dan itibaren ABD’den alacağı F-35’lerle gerçek uçak gemisi olacak ve bir ihtimal, Pasifik’te Çin donanmasının güneye iniş koridorlarını kesecek.
Operatif düzeyde ise “Çok Alanlı Savunma Gücü” diye yeni bir konsept hayata geçti. Uzay, siber, elektromanyetik spektrum, deniz, hava, kara artık tek elde toplanıyor. 2027’de kurulacak Birleşik Operasyon Komutanlığı doğrudan Başbakan’a bağlanacak. En çarpıcı kısmı ise şu: Tokyo artık “önleyici vuruş” seçeneğini masadan kaldırmadı. Resmî adı “karşı darbe kabiliyeti” olsa da herkes biliyor ki hedef, Çin Okinawa’ya füze yağdırmadan önce fırlatma rampalarını yok etmek. Hem hukuki kılıf da hazır: “Acil meşru müdafaa”.
Velhasıl kelam, Japonya Soğuk Savaş’taki “ABD kılıç, biz kalkan” rolünü çoktan bıraktı. Artık kendisi de kılıç olmak istiyor. Çin’le topyekûn savaşı kimse göze almıyor ama kısa, sert ve sınırlı bir çatışmada Pekin’e “bunu yaparsan çok pahalıya ödersin” mesajını net vermek için her şey hazır. Japonya sessiz sedasız, kimseye çaktırmadan “savaşçı ülke” oluyor ve Samuray ruhu post modern bir karaktere verilerek geri dönüyor gibi. Hem de dünyanın en tehlikeli komşusu burnunun dibindeyken.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish