Maden mi, zeytin mi değerli?

Mine Ataman Independent Türkçe için yazdı

Kamuoyunda "süper izin" olarak anılan 3213 Sayılı Maden Kanunu'na yönelik değişiklik teklifi süreci, tıpkı İklim Kanunu'nda olduğu gibi dezenformasyonla dolu.

Kanun teklifinin gerekçesi;

2022 yılı Türkiye Ulusal Enerji Planındaki yüzde 45 olan yenilenebilir enerji kaynaklarının 2035'de yüzde 65'e çıkarma, projeleri hızlandırma, gecikme kaynaklı maliyet artışlarını önlenme. Enerjide dışa bağımlılığı azaltma ve yeşil dönüşüm için gereken kritik mineralleri üreterek cari açığı kapatma. 48 ayı bulan maden izin süreçlerini 24 aya düşürme, mevcut kömür santrallerinin hammadde arz sorunlarını giderme, enerji arz güvenliğini sağlama.


Türkiye küresel STK'ların manipülasyon sahnesi 

Son yıllarda kanunların içeriğinden çok sosyal medyada var olma hali, küresel STK'ların ilgili sürece manipülatif etkileri, konudan bihaber "çarşı herşeye karşı" diyen trollerin süreci sulandırma çabası pek çok köklü düzenlemenin önünü tıkıyor.

İklim Kanunu'nu savunmayan TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Galip Ensarioğlu'nun aksine, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabi Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Mustafa Varank Maden Kanunu'nu savunuyor.

Varank, kanun hakkında konuşurken, "Enerji arz güvenliği her devlet için beka meselesi" diyerek enerji bağımsızlığına dikkat çekiyor. 
 

Kaya: Enerji ve madencilikte yeni bir faz

Teklifin sahibi milletvekili Oğuzhan Kaya'ya göre, "Türkiye, enerji ithalatına 2002'den bu yana 1 trilyon dolar harcadı."

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Türkiye'nin madenlere de zeytine de ihtiyacı var 

Maden rezervleri açısından Türkiye çok zengin olmamakla beraber olanlar da çıkarılamıyor.

Sektörün GSYİH'ya etkisi yüzde 1,2 civarında, 12. Kalkınma Planı çerçevesinde 2028 yılı itibarıyla payın yüzde 2'ye çıkarılması hedefleniyor.

Kanuna karşı duruş bireysel bir varoluş meselesine dönüşünce "zeytin mi, yoksa maden mi" tartışması etik ve mantık çerçevesinden uzaklaşıyor. 


Bir ürünün değeri nasıl hesaplanır?

Bir ürününü değeri "Ekonomik Etki Analizi" ile ölçülür, ekonomideki en zor hesaplamalardandır.

Bir çalışanın kaç yeni istihdam yaratmasından tutun da, GSYH çarpan değeri, rakamlarla hesaplanamayan "refah etkisi," ülke ekonomisi güven endeksine kattığı değer gibi pek çok unsurdan oluşur.

"Maden mi, zeytin mi" sorusunun cevabı için uzmanlık ve ekonomi bilgisi gerekirken, etik de en az onun kadar önem kazanır. 


Zeytin mi, maden mi değerli?

Ekonomi hangisinin değerli olduğuna karar vermek için toplama çıkarma işleminden fazlasını yapar.

Ekolojik sorumluluklar yanında, 200 milyon zeytin ağacından yıllık 350 milyon dolar gelir elde ediyoruz.

Kanun teklifine göre,

26 köyü etkileyen 37 bin hektarlık alanda 82 bin zeytin ağacı var. Kanun, Türkiye'deki toplam zeytin ağaçlarının binde 4'ü, Muğla'daki ağaçların yüzde 4'ü etkileyecek. Türkiye'nin her yerine zeytin ağacı dikip ağaç başına kilo hesabı yapıp satış fiyatıyla da çarpıp yılda Türkiye'de 350 milyon dolardan fazla zeytin üretilebilir hesabı, ekonomi bilmemenin göstergesidir. Zeytinden sadece zeytinyağı üretmeyi hedeflemek küresel tarım ticaretini bilmemek ve değer odaklı olmamakla açıklanabilir. Asıl hedef zeytinden zeytinyağı dışında katma değerli farmolokoloji, medikal ürünler yapmak olmalıdır.


Madenler değil madenlerin kullanıldığı ürünler Türkiye'ye değer katacak 

"Zeytin mi, maden mi değerli" sorusunun cevabına ulaşabilmek için, yer altındaki kritik minerallerin türk ekonomisine her türden etkisine bakmak lazım.

Türkiye'nin telefondan tutun, elektrikli araç gibi farklı teknolojilerde değerli madenlere ihtiyacı var.

Madenlerin değerini kilogram hesabıyla yapmak ahmaklık olur.

Madenlerin kullanıldığı tüm sektörlerin değerini bulmak için çarpma, toplama işleminden çok daha fazlası gerekir.


Gönüllerdeki hesap çarşıya uymuyor 

Tarımsal değer ile ilgili Tarım Bakanlığı 2020 yılında, karlılık odaklı alternatif beş tarımsal üretim modeli üzerinde çalıştı.

Pek çok kritere göre tüm Türkiye'de en çok hangi ürünleri ekersek en çok parayı kazanırız diye bakıldı.

Hububat öncelikli senaryoda, GSYİH'ya yüzde 6,48; yağlı tohumlara öncelik verdiğimizde yüzde 13,53; baklagillere öncelik verirsek yüzde 1,68; pamuk ve buğdayı öncelediğimizde yüzde 9,24 düzeyinde bir etki çıktı.

En çok gelirin fıstık ekildiğinde elde edileceği ortaya çıktı.

O kadar fıstığı kime satacağız, dünyada öyle bir pazar ve talep var mı?

Tam da bu noktada dere tepe zeytin ağacı olması güzeldir, ekoloji için kıymetlidir ancak ekonomi için en mantıklı karar mıdır, tarım ekonomistleri kafa yorarken ekolojistler de başka boyutunu çalışmak zorunda.


Rızvanoğlu: Türkiye'yi parsel parsel ruhsatlama teklifi

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili Evrim Rızvanoğlu'na göre, kanun teklifi, "Türkiye'yi parsel parsel ruhsatlama teklifi. Dayandığı gerekçeler bilimsel olmadığı gibi şeffaf ve kamusal çıkarlarla da uyumlu değil." 


"Teklifte ne bilimsel bir planlama ne de doğayı koruyacak bir sınır var. Belli şirketlere ayrıcalıklar var"

Rızvanoğlu teklifle ilgili konuşurken, "Teklif sanki kamu yararını düşünüyormuş gibi gösteriliyor halbu ki gerçek kamu yararı, birkaç şirketin değil, bütün bir toplumun yararı demektir" diyor.


"Teklifin, 'Avrupa Komisyonu tavsiye kararlarına uyduğu' ifadesi doğru değil"

Rızvanoğlu, "Teklifin gerekçesine baktığımızda, Avrupa Birliği referans veriliyor, AB'de süreçleri hızlandırıyor, deniliyor. Avrupa Komisyonu 13 Mayıs 2024 tarihinde yenilenebilir enerji ve ilgili altyapı projelerine yönelik izin süreçlerinin hızlandırılması hakkında rehberlik dokümanı yayınladı ama rehberde bazı tanımlar var. Hızlandırma, güneş, rüzgâr, jeotermal gibi yenilenebilir enerji projeleri ve onlara bağlı altyapılar için geçerli. Madencilik bu kapsamda yer almıyor ama gerekçede sanki madencilikte varmış gibi gösteriliyor" diyor.


Bilimsel bilgi olmadan, enerji güvenliği üzerinde korku yayılıyor

Rızvanoğlu'an göre, "Avrupa'daki elektrik kesintilerinin gerekçe gösterilmesini eleştirerek. "Kesintilerin nedenleri araştırılıyor hala kanıtlamış bir şey yok, Türkiye Avrupa'da yaşanan durumu fırsata çevirmeye çalışıyor" diyor.

 
Türkiye zeytinin hayrını göremiyor 

Tüm dünyada zeytincilik meyvecilikten öte ekosistemin koruyucusu olarak orman statüsüyle anılır.

Zeytin ormanları karbon tutar, çevresindeki tarım alanlarını korur, ekolojik faydaları yanında kültürün de bir parçasıdır.

Geçen birkaç yıl Akdeniz havzasındaki kuraklık, Türkiye'de zeytin rekoltesindeki olumlu tablo Türkiye'nin zeytin ihracatına olumlu yansısa da pek çok pazar kaybedildi.  

Zeytinyağında bu yıl beklenti 475 bin ton düzeyinde,  1 milyon 269 bin ton üretimle lider olan İspanya'dan sonra ikinci sıradayız.

Eski Tarım Bakanlarından Dr. Mehdi Eker'in vizyonu sayesinde Türkiye'nin ağaç sayısı 190 milyonu geçti.

Ağaç sayısı artsa da hala "açılan kapanan ihracat kapıları, vergiler, kısıtlamalar, pazar kayıplarıyla" üreticiler zeytinin hayrını göremiyor.

Türk zeytinyağıyla ilgili küresel bir marka algısı ve marka yok, AB'nin ucuz yağ tedarikçisi konumunda.

5 litre hedefi koyulan iç tüketim fiyatlar yüzünden hala 2 kilolarda. 


Toprağın altında servet; üstünde sefalet 

TÜPRAG Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yılmaz, "Türkiye'nin 3,5 trilyon dolar değerinde maden varlığı var. Yıllık ortalama 8 milyar dolarlık çeşitli maden ve kritik mineraller ithal ediyoruz, ekonomiye yükü çok ağır. 130 milyar dolarlık cari açığın yarısı neredeyse madencilik kaynaklı. Yıllık 6,5 milyar dolarlık ihracatı, 15 milyar dolara yükseltebiliriz, cari açığın kapanmasına katkı sunabiliriz" diyor. 


Zeytin ağaçları da madenler de önemli

Zeytin ağaçlarını korumak kadar ülkenin kendi maden hammaddesini üretmesi de önemli.

Yılmaz, "Tüm çevresel ve kültürel etkiler planlanarak yer altındaki potansiyel zenginlik harekete geçirilmek zorunda" diyor.

Rüzgâr panelleri, güneş enerji sistemleri, jeotermaller her birinin çeşitli riskleri var, diğer taraftan ekonomi için enerji gerekiyor.

Türkiye'nin 6.500 tonluk altın potansiyeli var 1500 tonu tespit edildi, 300 milyar dolarlık bir servet beklemede. 
 


Türkiye'nin madenleri değerli 

Uluslararası Enerji Ajansı'nın "Kritik Mineraller Raporuna" göre, 2040'da lityum talebi yüzde 42, grafit yüzde 25, kobalt yüzde 21 artacak.

Dünya bor rezervinin yüzde 73'üne sahip Türkiye için yeşil yarışta önemli bir avantaj sağlanabilir. 


Maden olmadan yeşil ekonomi olmaz

Yılmaz'a göre, "dünyada 90 çeşit mineral türü var 80'i ülkemizde. Bor dışında lityum, toryum gibi kaynaklar pil teknolojilerinde çok önemli. Çinko, bakır, kobalt, nikel gibi madenler olmadan yeşil sanayi kurmak mümkün değil. Yeşil ekonominin pilleri, kuantum bilgisayarlar, telefonlar, yapay zekâ için gereken mineraller hala yer altındaki madenlere bağımlı."


Sürdürülebilir madencilik 

Yılmaz teklifle ilgili, "ruhsat bedelinin yüksek olması, devlet hakkı oranlarındaki artış, IV. Grup ruhsat sahasına birden fazla ruhsat verilmesi gibi konuların gözden geçirilmesi gerekliliğine" dikkat çekiyor.

"Yerli kaynaklardan faydalanılmak kaçınılmaz, bu nedenle madencilik faaliyetlerinin çevreyle uyumlu, yatırımcı dostu ve öngörülebilir bir yasal çerçeveyle desteklenmeli" diyor.

Madencilerin isteği artan maliyetlere karşın finansman desteği.


Madenle saadet olur mu?

Dünyanın en değerli emtiaları madenler toprağın altında, madenlere sahip olup aynı zamanda çıkarma iradesi olan ülkeler küresel ekonominin baş tacı.

Rusya'nın madenleri 75 trilyon dolar değerinde.

İran'ın 27 trilyonluk petrolü başına iş açtı.

Kanada, Avustralya gibi aklı başında ülkeler üstünde oturduğu serveti halkı için refaha dönüştürüyor.

Madencilik dostu politikaları, istikrarlı yönetimleri, ileri teknoloji ile küresel madenciliğin liderleri, dünyanın en mutlu ve etik ülkeleri.

Hem maden çıkarıyor hem de teknolojiyle doğayı koruyorlar.

Kazakistan küresel maden listesinde 11'inci sırada, küresel finans merkezi listesinde Astana 65'inci sırada.

İstanbul ilk 100'de bile yok. 


Madenle gelen konfor unsurları 

Maden varlığında, 132 ülke arasında 28'inci sıradayız.

Akıllı telefonlar, elektronik cihazlarda kullanılan kritik minerallere sahip yoksul ülkelere zenginlik getireceğine çatışma, yoksulluk taşıyor.

Madenlerini doğru kullanan gelişmiş ülkeler varlık içinde, Afrika'nın basiretsiz yöneticilerinin doğal kaynak zengini ülkelerinde yoksulluk, toplumsal çatışma kol geziyor.

Her gün dünyanın dört bir tarafında yabancıların işlettiği madenlerde çatışma tetikleniyor.

Maden şirketlerine savaş açanlar son teknoloji telefon sırasında ön safta yer tutuyor.

Elektrikli araçta hava atanlar, "nereden geliyor bu değirmenin suyu/enerjisi" sorusunun cevabına kulak tıkıyor.

"Hem karnım doysun hem pastam kalsın" diyerek davranışlarımıza ikiyüzlülük bulaştırıyoruz.  


Madenleri atıl bırakma devri son buluyor

Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Yücel, "Teklif madencilere ağır yükler getirmesine rağmen, sektör olarak bu sorumluluğu yüklenmeye hazırız" diyor. 


Kanun değişikliği, madenciye yükler getiriyor

Karşıtlığımız, yandaşlığımız o kadar ilkel duygularla vücut buluyor ki kanunun madencilere getirdiği mali yükleri, rehabilitasyon düzenlemeleri için ek ödeme gibi olumlu tarafları göremiyoruz.

Konunun etik yönünü, ekonomik etkisini tüm yönleriyle ortaya koyamıyor, doğru soruları sorup, analitik/yaratıcı bir savunuculuk yapamıyoruz.

"Sorumlu yurttaşlık müessesesini" güçlendireceğimize, "istemem de istemem deyip" süreci çıkmaza sokuyoruz. 


Velhasıl tüm halkı ilgilendiren bu türden kanun çalışmalarının daha iyi anlatılması, gerekçelerin ülke menfaatleri için detaylandırılması, güven, şeffaflık çok önemli.

Reuters Dijital Haber Raporu'na göre 2015'ten beri haberlere güvenin en düşük seviyede olduğu ve yalan habere dünyada en çok maruz kalan ülke Türkiye.

Bu anlamda sürecin doğru yönetilmesi kültürel, çevresel etkiler açısından olduğu kadar ülke bekası için de çok önemli.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU