Türkiye, 2018’den bu yana Sahra Altı Afrika’ya 20’den fazla ülkeye zırhlı araçlar ve insansız hava araçları ihraç etti. Bu askeri kalemler, Ankara’nın kıtadaki stratejik nüfuzunun sessiz ama kararlı birer göstergesi.
Savunma sanayii ihracatıyla güçlenen bir dış politika
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nün (IISS) yayımladığı güncel harita, Türkiye’nin Sahra Altı Afrika’daki askeri etkisinin dikkat çekici biçimde genişlediğini ortaya koyuyor. Harita verilerine göre, Türkiye 2018 yılından bu yana kıtanın batısından doğusuna uzanan geniş bir alanda, 20’den fazla ülkeye zırhlı araç, SİHA ve sahil güvenlik platformu tedarik etti.
Türkiye’nin bölgeye sağladığı askeri araçlar arasında, Bayraktar TB2 ve Akıncı gibi insansız hava araçları, Kirpi ve Ejder Yalçın gibi zırhlı personel taşıyıcılar, ayrıca Dearsan tersanesinin imal ettiği sahil güvenlik gemileri yer alıyor. Bu ekipmanlar sadece askeri kapasiteleri değil, aynı zamanda Türkiye’nin teknoloji transferi, personel eğitimi ve güvenlik işbirliği modelleriyle birlikte paket hâlinde sunduğu bir etki ağını da yansıtıyor.
Türkiye’nin etki haritası
Haritada öne çıkan ülkeler, Türkiye’nin bölgesel çeşitliliğe dayalı yaklaşımını gösteriyor:
- Doğu Afrika’da Somali, Etiyopya ve Kenya;
- Batı Afrika’da Nijerya, Senegal, Togo, Gine, Burkina Faso;
- Orta Afrika’da Çad, Nijer ve Orta Afrika Cumhuriyeti;
- Güney Afrika hattında Mozambik ve Zambiya gibi ülkeler Türk askeri ürünlerinin kullanıcıları arasında yer alıyor.
Bu yaygınlık, klasik ihracatın ötesinde, çok katmanlı bir stratejik etkileşim modeline işaret ediyor. Türkiye, bu ülkelerle sadece satış ilişkisi kurmuyor; aynı zamanda askeri eğitim, ortak tatbikat, danışmanlık ve altyapı inşası gibi unsurları da içeren bir etkileşim düzlemi oluşturuyor.
Dron diplomasisi: Ankara’nın yeni nesil güç projeksiyonu
Bu gelişmeler, literatürde son yıllarda giderek daha fazla karşılık bulan bir kavrama işaret ediyor: drone diplomasisi. Bu terim, savunma sanayi ürünlerinin –özellikle de insansız hava sistemlerinin– klasik silah satışının ötesine geçerek, diplomatik etki üretme kapasitesini tanımlıyor.
Türkiye, Bayraktar TB2 gibi araçlarla sadece askeri teknoloji ihraç etmiyor; aynı zamanda politik yakınlık, güvenlik ortaklığı ve teknolojiye erişim vaadi de sunuyor. Nijerya, Somali ve Togo gibi ülkelerde TB2’lerin kullanımı, bu devletlerin terörle mücadele ve sınır güvenliği bağlamında Türkiye’ye daha fazla yaklaşmasına yol açtı. Bu, diplomasiyi sahadaki başarılarla pekiştiren, askeri varlığı politik ortaklıkla buluşturan yeni bir denklem oluşturuyor.
Çin’den ucuz, Batı’dan yakın: Türk Modeli’nin yükselişi
Türkiye’nin Sahra Altı Afrika’daki yükselişini mümkün kılan faktörler yalnızca teknik değil, aynı zamanda siyasi. IISS’in verileri ve sahadan yansıyan gözlemler Türkiye’nin şu üç avantajla öne çıktığını gösteriyor:
- Ürünler Çin’den daha kaliteli,
- Batı’dan daha erişilebilir ve uygun fiyatlı,
- Kullanım kısıtlamaları minimal, siyasi koşullara bağlanmıyor.
Bu avantajlar, özellikle Batılı aktörlerle ilişkileri zayıf olan ya da Çin’in baskın finansal yöntemlerinden çekinen ülkeler için Türkiye’yi ideal bir tedarikçi ve ortak hâline getiriyor. Ayrıca, Türk savunma ürünlerinin çatışma bölgelerinde test edilmiş olması, karar alıcılarda güven oluşturuyor.
Somali: Türkiye’nin Afrika’daki jeopolitik laboratuvarı
Türkiye’nin Somali ile ilişkileri, kıtadaki en gelişmiş güvenlik ortaklık örneğini teşkil ediyor. Mogadişu’daki Türk Silahlı Kuvvetleri Eğitim Üssü, Türkiye’nin yurt dışındaki en büyük askeri tesisi konumunda. Burada Somali askerlerine eğitim veriliyor, aynı zamanda SİHA operasyonlarına teknik destek sağlanıyor.
Bu model, sadece askeri kapasite artırımı değil, devlet inşasına destek anlamına da geliyor. Türkiye, Somali ordusunun yeniden yapılandırılmasında rol alırken aynı zamanda ülkenin enerji, ulaştırma ve sağlık alanlarındaki altyapı projelerinde de aktif. Bu çok boyutlu işbirliği yapısı, Türkiye’nin klasik “yumuşak güç” enstrümanlarıyla sert gücü harmanlayan bir strateji izlediğini ortaya koyuyor.
Askeri ihracatın diplomatik artçıları
Türk şirketlerinin Afrika’daki savunma sanayi faaliyetleri, sıklıkla inşaat, enerji ve eğitim projeleriyle tamamlanıyor. Örneğin, TB2 teslimatının ardından birçok ülkede havalimanı modernizasyonu, gümrük kontrol altyapısı kurulumu ve Türk müteahhitlik firmalarının girişleri hız kazanıyor.
Özellikle Baykar, Nurol Makina, BMC, Aselsan ve Dearsan gibi firmalar ürün teslimi yanısıra; yerel bakım altyapısı kuruyor, personel eğitimi veriyor ve stratejik ortaklıklar oluşturuyor.
Bu model, Türkiye’nin Afrika’daki imajını bir “ürün satıcısı” olmaktan çıkarıp, kapsayıcı güvenlik sağlayıcı ve ortak kalkınma aktörü hâline getiriyor.
Siyasi ve askerî temsilin bütünleşmesi
Türkiye, kıtadaki büyükelçilik sayısını 2002’deki 12 seviyesinden 44’e çıkardı. Bu diplomatik genişleme, askeri ihracatın zeminini oluşturmakla kalmadı; aynı zamanda Afrika devletlerinin Ankara’yı stratejik partner olarak görmesini de sağladı.
Büyükelçiliklerin bulunduğu ülkelerin büyük çoğunluğu, aynı zamanda Türk savunma sanayi ürünlerinin kullanıcısı. Bu paralellik, diplomatik temsil ile askeri etki arasında kurulan eşgüdümün bir sonucu olarak okunmalı.
Sırada ne var?
Türkiye’nin Sahra Altı Afrika’daki askeri ilişkileri, gelecekte daha fazla ortak tatbikat, askeri üs, siber güvenlik anlaşmaları ve belki de ortak üretim projeleri ile derinleşebilir. Özellikle Batı’nın bölgeden çekildiği ve Çin’in yumuşak güç kapasitesinin sınırlarına ulaştığı bir dönemde, Türkiye’nin hibrit yaklaşımı –hem güvenlik sağlayıcısı hem kalkınma ortağı olma modeli– daha fazla ülke tarafından tercih edilebilir.
SİHA’ların gövde gösterisinden zihinsel dönüşüme
Sahra Altı Afrika’da yükselen Türk etkisi, sadece ürün ve askeri kabiliyetle açıklanamaz. Asıl mesele, Türkiye’nin sunduğu bu savunma paketlerinin bir politik ortaklık vizyonuyla birleşiyor olması. Bu vizyon, Türkiye’yi bölge ülkeleri için sadece bir tedarikçi değil, bir gelecek ortağı hâline getiriyor.
Ankara’nın drone diplomasisi, kıtanın stratejik dönüşümünü etkileme gücüne sahip. Harita, Türkiye’nin ne yaptığına dair bir anlık görüntü sunarken; gelişmeler, Ankara’nın neden ve nasıl Afrika’nın yeni aktörlerinden biri hâline geldiğini anlatıyor.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish