Yunanistan her yıl olduğu gibi bu 19 Mayıs'ta da Pontus iddialarıyla ilgili iftiralarını sürdürdü.
Millî Savunma Bakanlığı ise 22 Mayıs 2025'te Atina'ya verdiği yanıtta özetle, "Tarihsel gerçekleri çarpıtarak bir soykırım yalanı ortaya atanların gerçekleştirdikleri katliamların vahşeti, bugün hala toplumsal hafızada yer almaya devam etmektedir" ifadelerini kullandı.
Yunanistan'ın bu iftirasını dayandırdığı olayların aslını anlatmaya çalışalım.
Pontus, Yunancada Deniz anlamına gelmektedir.
Pontus, Karadeniz'in güneydoğu kısımlarına, bu arada Karadeniz'e de verilmiş coğrafi bir isimdir.
Büyük İskender'in komutanlarından olan eski Pers soylusu Mitridates Kristes, İsa'dan önce 301'de başkenti Trabzon olan Pontus Devleti'ni kurmuştur.
Ama burada dikkat edilmesi gereken ayrıntı, Mitridatların köken olarak Yunan değil, Pers soyundan gelmeleridir.
Pontus Krallığı, İsa'dan önce 63'te Roma İmparatorluğu tarafından ortadan kaldırılmıştır.
Bizans'ın zayıflamasıyla da bu bölgede, Prens Aleksi Komnen tarafından, Trabzon Devleti kurulmuştur.
Bu Devlet ise Fatih Sultan Mehmed'in 1461'de Trabzon'u almasıyla ortadan kalkmıştır.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Pontus konusunun ilk kez dillendirilmesi 1840'da Abdülmecit döneminde ilan edilen "Hatt-ı hümâyun" ile olmuştur.
Ama Pontus'un bir soruna dönüşeceğinin işaretleri 1856'da imzalanan Paris Anlaşması ile ortaya çıkmış, ilk kez Trabzon-Maçka'da Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında kavgalar başlamıştır.
1895'e gelindiğinde ise Trabzon Metropoliti Hristomos'un bölgedeki Rumları kışkırtmasıyla başlayan kavgaların sonucunda, Sümela Manastırı Fener Rum Patrikhanesi'ne bağlanmıştır.
Karadeniz kıyılarında bir Pontus-Rum Devleti'nin kurulması tasarısı 19'uncu yüzyılın ilk yarısına kadar uzanmaktadır.
Söz konusu devletin sınırları; Paris'te basılan bir haritaya göre, Rize, Trabzon, Giresun, Samsun ve Sinop ile birlikte Kastamonu, Çankırı, Yozgat, Sivas, Şebinkarahisar, Tokat, Amasya, Çorum, Gümüşhane ve kısmen Erzincan'ı içine alıyordu.
Devletin merkezi olarak da Samsun düşünülüyordu.
Türkiye toprakları üzerinde ilk Pontus örgütlenmesi, İnebolu'da, Manastır adlı tepede, Rum asıllı Amerikan papaz Klematios tarafından gerçekleştirilmiştir.
Pontus Rum Derneği ise, 1904'de Merzifon Amerikan Koleji'nde gizli olarak kurulmuştur.
Yannis Papadopulos adlı bir öğretmenin kurduğu bu derneğin bölgedeki örgütlenmesine, okul müdürü Mr White ve itilaf devletleri destek vermiştir.
Amasya Metropoliti Germanos'un kurduğu ilk silahlı çetenin ardından Birinci Dünya Savaşı'nda ilk önemli Rum Çetesi Bafra'da ortaya çıkmıştır.
Daha sonra sayıları hızla artan bu çetelerin yardımıyla Ruslar, 1916'da Trabzon'u ve Doğu Karadeniz'i işgal etmişlerdir.
Rusya, bu yardım karşılığında Rumlara silah sağlamıştır.
1919'a gelindiğinde, özellikle de mart ve nisan aylarında Rum çetelerinin faaliyetlerinde önemli bir artış olmuştur.
Rum çeteleri köyleri basarak, yolları keserek Türkleri öldürürken, İstanbul'da yayınlanan Pontus adlı bir gazete, katliam, cinayet ve soygunları Türklerin yaptığı yalanını yazacaktır.
İstanbul Hükümeti'ne 21 Nisan 1919'da bir nota veren İngilizler, Türk çetelerinin Rumlara saldırdığını, asker topladığını ileri sürerek, bölgeye bir general gönderilmesini, aksi takdirde bölgeye asker çıkaracaklarını bildirdiler.
Bu gelişmeler üzerine 29 Nisan 1919'da Mustafa Kemal'i bakanlığa çağıran Harbiye Bakanı Şakir Paşa, "Samsun ve çevresindeki Rum köylerine Türkler saldırmaktadır. İstanbul Hükümeti bu saldırıların önüne geçememektedir. Bölgenin emniyet ve huzurunu sağlamak insaniyet namına borcumuzdur" yazılı dosyayı Mustafa Kemal'e vermiş, ardından da 9. Ordu müfettişliğini önermiştir.
Bu teklifi hemen kabul eden Mustafa Kemal, şöyle diyecektir:
"Beni İstanbul'dan uzaklaştırmak için bir vesile aramışlar ve bu memuriyeti bulmuşlar. Hemen kabul ettim. Ben zaten Anadolu'ya geçmek için fırsat arıyordum. Mademki onlar teklif ettiler, fırsattan mümkün olduğunca istifade etmeliyiz.
Pontusçuların lideri Samsun Metropoliti Termanos'tur.
Din adamlarının yönlendirmesiyle bölgedeki Rum nüfusunun artırılması için bir dönem Rusya'dan göçmen getirilmiştir.
40tan fazla Rum çetesinin faaliyet gösterdiği bölgedeki kimi çetelerin kıyıdan iç kesimlere gönderilmesi, sorunun daha geniş bir alana yayılmasına neden olmuştur.
Rus işgali sona erip, Türk Ordusu'nun Doğu Karadeniz'i geri alması üzerine Pontusçular, 30 Ekim 1918'deki Mondros Antlaşması'na kadar faaliyetlerini gizlice sürdürmüşlerdir.
Bu anlaşmanın hemen ardından İngilizlerin Pontusculara yardımı başlamış, öncelikle Samsun'daki Rumlara 10 bin tüfek verilmiş, silah dağıtımı bölgede Rumları silahlandıracak biçimde devam etmiştir.
İngilizlerin bu politikası sonucunda 1920'de 25 bin kişilik silahlı bir güce ulaşan Pontusçular, Karadeniz kıyılarının yanı sıra, Samsun, Çarşamba, Bafra, Erbaa ve Zile'deki Rum köylerinde de çete faaliyetlerine başlamışlardır.
Rum çetelerine karşı koymak üzere Türkler de örgütlenmiş, birçok Türk çetesi ortaya çıkmıştır.
Bunların en güçlüsü Giresun'da bulunan Topal Osman çetesidir.
Sorunun giderek büyümesi üzerine Mustafa Kemal, Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı konuşmada, konunun üzerine mutlaka gidileceğini söylemiştir.
Bu konuşmanın ardından 19 Aralık 1920'de Pontus çetelerini ortadan kaldırmak için Sivas'ta Merkez Ordusu kurulmuş, komutanlığına da Nurettin Paşa getirilmiştir.
Bu tedbirler alınırken Yunan donanmasının 9 Haziran 1921'de İnebolu'yu bombalaması Rum çetelerini daha azgınlaştırınca, Ankara Hükümeti Merkez Ordusu'na Pontusçulara kesin darbeyi vurma emrini vermiş, ayrıca 26 Haziran 1921'de Karadeniz'deki Rum nüfusunun başka bölgelere yerleştirilmesi kararını almıştır.
Merkez Ordusu'nun 1922'de de sürdürdüğü operasyonlar sonucunda Pontus ayaklanması bastırılmıştır.
Bölgedeki olaylar sırasında Pontus çeteleri 1814 Türk'ü öldürmüş, 439 Türk köyünde 3713 evi yakmış, 1800'den fazla gasp ve soygun olayı gerçekleştirmiştir.
Buna karşılık 1118 Rum çeteci öldürülmüştür.
Amasya'da kurulan mahkemede de birçok isyancıya idam cezası verilmiştir.
İsyanın bastırılmasından sonra ise Karadeniz'den iç bölgelere taşınan Rumlar, 1923'ün başlarında vapurlara bindirilerek Yunanistan'a gönderilmiştir.
Böylelikle 19'uncu yüzyılın sonlarında İngiltere, Fransa, Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkeler tarafından desteklenen, Yunan Megali İdeasının bir parçası olan Pontus Rum Devleti hayali sona ermiştir.
İşte tüm bu olayların içinden bir soykırım iftirası çıkarılmaktadır.
Yunanistan, Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasının ardından Rumların baskı altına alındığını, Anadolu'nun içlerine zorla göç ettirildiklerini ve 1918'e gelindiğinde ise toplam 250 bin Rum'un öldürüldüğünü iddia etmektedir.
Yunanistan, 19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkmasıyla Pontus Rum soykırımın ikinci bölümünün başladığını ve 1923'e kadar 100 bin Rum'un daha öldürüldüğünü öne sürmektedir.
Yunan parlamentosu, 24 Şubat 1994'de, Türkiye tarihinde büyük anlamı olan 19 Mayıs'ı, yani Mustafa Kemal'in Samsun'a çıktığı günü ‘Pontus Rumlarının Soykırımını Anma Günü' olarak kabul etmiştir.
Kıbrıs Rum Temsilciler Meclisi de Pontus soykırımını tanıyan bir karar almıştır.
Yunanistan, Türkiye'ye karşı bir başka soykırım iftirası kararını ise 25 Ağustos 1999'da almıştır.
Bu ülkede her yıl 14 Eylül'de "Küçükasya Helenleri"nin Türk Devleti tarafından soykırıma uğratılışlarını "Anma Günü" etkinlikleri yapılmaktadır.
Pontus iddialarını dünyaya yayma derdinde olan Yunanistan çalışmalarını sürdürüyor.
Avustralya'nın Güney Avustralya Eyaleti'nde bulunan Göç Müzesi'nde Aralık 2008'de Pontus Soykırımı'ndan söz eden bir plaketin açılışı yapıldı.
Güney Avustralya Parlamentosu'nun alt kanadı, 1 Mayıs 2009'da sözde Pontus soykırımını tanıdığını duyurdu.
Yunanistan'da ve dünyanın birçok ülkesinde 200 Pontus Derneği tarafından yürütülen çalışmaları düşünürseniz, bu konunun daha çok baş ağrıtacağını tahmin edebilirsiniz.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish