Eski Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar'ın CHP'den ihraç edildiğini duyduğumda üzüldüm.
Aslında Metin Hoca'nın ihracını 4 yıl önce öngörmüştüm.
Memleket Partisi, kuruluş sürecinde Memleket Hareketi olarak örgütlenmişti.
Partinin kuruluşuna karar verileceğe toplantılara, CHP'den eski-yeni milletvekili, il ve ilçe başkanı birçok isim de katılıyordu.
Kemal Kılıçdaroğlu partinin başına gelmeden önce, rahmetli Genel Başkan Deniz Baykal'ın gölgesi gibi yanında olmuş ve her fotoğraf karesine, görüntüye girmiş tıp doktoru Aydın Milletvekili Prof. Dr. Metin Lütfi Baydar da toplantılara katılanlar arasındaydı.
Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalında görevli olan Metin Hoca, Memleket Partisi'nin kurulmasına karar verildiğini anladığında hemen geri çekildi.
Güler yüzlü, siyasette tecrübeli, bilgili ve kaliteli bir insan olan Metin Hocaya, neden Memleket Partisine katılmadığını sorduğumda, "CHP'yi bölecek bir oluşumda yer alamam. Partiye zarar verebilecek girişimlere katılmam doğru olmaz. CHP'liyim ve eleştirilerimi partimde kalarak yapacağım" yanıtını vermişti.
İşte bu kadar ince düşünen Metin Lütfi Baydar'ı, CHP'den ihraç ettiler.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
CHP'ye en ağır eleştirileri yapmış, en ağır sözleri etmiş Memleket Partisi kurucusu ve Genel Başkanı Muharrem İnce'yi geri aldılar, Metin Lütfi Baydar'ı ise ihraç ettiler.
İşin hazin yanı ise Metin Hocanın Partide görev yaptığı yıllarda, CHP'nin önünden bile geçmemiş, "Bu partiden bir cacık olmaz" diyen kişilerin, bugün onu ihraç eden imzaları atma makamlarında olmasıydı.
Yine işin tuhaf yanı, 2021 yılında, "Siz CHP'yi bölecek bir oluşumda yer alamam, eleştirilerimi içeride kalarak sürdürürüm diyorsunuz, ama birkaç yıl sonra partiden atılmayacağınız ne malum?" diye sormuştum.
CHP'ye 19 yıl büyük emek vermiş ve partiyi çok iyi tanıyan biri olarak, Metin Hoca'nın ihraç edileceğini öngörmem doğal diye düşünüyorum.
CHP'de edindiğim en önemli öğretilerden biri, partiye sadık ve onu koruyup kollayanların, özgül ağırlığı olanların sevilmediğidir.
Anladık ki, CHP'de en çok övündüğümüz, her yerde dile getirdiğimiz, başka partilerde yok dediğimiz "parti içi demokrasi" ve "yönetimi eleştirmeyi" kapsamıyormuş.
Bir partili, mevcut yönetimle aynı fikirde olmayabilir, farklı düşünebilir, izlenen politikaları eleştirebilir, kongrelerde ve kurultaylarda aday olabilir, farklı adayları destekleyebilir, ayrıca genel başkan ve ekibine karşı çıkabilir.
Kısacası, bir partili CHP yönetimine muhalif olabilir.
Ama muhalif olmak CHP atılma nedeni haline dönüştürülmemelidir.
Anlaşılan o ki, sadece "parti içi demokrasi" değil, başta AK Parti olmak üzere rakip partiler için bir lüks olduğunu savunduğumuz "ifade özgürlüğü" de CHP'de anlamını ve önemini yitirmeye başlamış.
İfade özgürlüğü aynı zamanda çok sesliliktir.
Çok seslilik, farklı fikirler hatta muhaliflik, CHP'deki renkler ve zenginlik olarak kabul görürdü.
Özellikle AK Parti'yi eleştirirken sıklıkla dile getirdiğimiz, zenginliğimiz ve diğerlerinden farkımız diye sunduğumuz "parti içi demokrasi", "ifade özgürlüğü" "farklı düşüncelerin dile getirilebilmesi" gibi değerleri inkâr eden bir görüntü sergilemek ne büyük bir çelişkidir.
Ama hepsinden önemlisi, rakip partilerin eline CHP'yi eleştirecek malzeme vermeyi sürdürmek kabul edilemez bir durumdur.
Barış Yarkadaş, Gürsel Tekin, Berhan Şimşek ve Prof. Dr. Metin Lütfi Baydar, eski milletvekili oldukları için bir tanınırlıkları var, ama ihraç edilen diğer CHP'lileri pek konuşan yok.
Yukarıda sıraladığım isimlerin CHP içinde sevenleri, arkadaşları, dostları ve etkilediği sayısız partili var.
Umarım bu insanlar da potansiyel atılacak muhalifler haline gelmezler.
Mevcut yönetime yönelik eleştirilerin sahipleri ve ihraç edilenler, eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun tayfası, adamları olarak tanıtılıyor.
Böylelikle bir taşla iki kuş vurularak hem Kılıçdaroğlu hem de ihraç edilenler değersizleştiriyor.
Oysa konuşanların çoğu Kılıçdaroğlu ile ters düşmüş, onu eleştirmiş ve bu yüzden geri plana itilmiş, isimlerdir.
CHP konulu yüzlerce makaleye imza atmış bir gazeteci-yazar olarak Deniz Baykal döneminden bu yana partide yanlış giden, eksik olan ne gördüysem nazikçe uyardım, kendimce doğruları söylemeye çalıştım.
Kemal Kılıçdaroğlu ve Özgür Özel dönemlerinde de bu tavrımı sürdürdüm ve bu yolda devam edeceğim.
Partideki geçmişimden ve katkılarımdan habersiz çok bilmişler, "bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma" havasındaki Facebook ve X'in ucuz kahramanları, başarısızlığın hırsını, yazılarımın altına döşedikleri önyargı ve cehalet yüklü saçmalıklarla benden çıkarmaya çalışıyorlar.
Bana hakaret için harcadıkları enerjiyi, CHP'nin iktidar olması için yapılması gerekenlere harcasalar, bir işe yaramış olurlar.
Ama CHP'nin iktidarı için fikir, proje üretmek, AK Parti'nin etkisi altındaki geniş halk kitlelerinden birkaç oy kapmak gibi zor işlere girişmek yerine kolaya yönelip benim gibi eğriye eğri, doğruya doğru diyebilenlere saldırırlar.
Siyasi kariyerimde en büyük haksızlık ve engelleri Kemal Kılıçdaroğlu döneminde görmememe rağmen, kimsenin adamı olmadım.
Partide çalıştığım yıllarda sadece CHP'nin adamı oldum.
İşte bu yüzden her zaman doğruları, kimseden çekinmeden yazdım ve söyledim.
CHP'deki mıntıka ya da muhalif temizliği devam edecek gibi görünüyor.
Geçmiş yıllarda askerlik yapanlar, askere moral olarak yapılan "Aç, aç, aç" etkinliğini bilir.
CHP'de eskiden görmediğimiz şimdilerde ise çok etkin olan linç ekipleri yani sosyal medya trolleri "At, at, at" etkinliği yapıyor.
Her bir partiliye ihtiyaç duyulan bu dönemde "At, at, at" ama nereye kadar?
Bugün sevmediklerini atanları, günün birinde ihraç edecekler de gelir.
Çünkü CHP'de hep böyle olmuştur.
Kısacası, CHP'den atılmak, sırayla herkesin başına gelir.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish