2026 yılına yaklaşırken, Amerika Birleşik Devletleri'nin Çin Halk Cumhuriyeti'ne karşı uyguladığı strateji, klasik Soğuk Savaş dönemini andıran bir çevreleme politikasından ziyade, çok daha sofistike ve çok boyutlu bir rekabet modeline dönüşmüş durumda.
Başkan Donald Trump'ın ikinci döneminde bu stratejinin hem ekonomik hem de askeri boyutları keskinleşiyor.
İşlevsel çevreleme: Yeni dönemin tanımı
ABD'nin Çin stratejisi, geleneksel ideolojik kuşatma yerine ekonomik ayrışma ve teknolojik kısıtlama yoluyla işlevsel bir çevreleme olarak şekilleniyor.
Trump 2.0 yönetimi, ilk döneminin agresif tutumunu temel alarak ticaret savaşlarını tırmandırıyor, yüksek tarifeler uygularken kapsamlı yazılım tabanlı ürün ihracat kısıtlamalarını değerlendiriyor.
Bu yaklaşımın en dikkat çekici özelliği, ABD'nin ulusal çıkarlarına anlık odaklanması nedeniyle uzun vadeli stratejik ittifaklara daha az yer bırakması.
Bu durum müttefikler arasında önemli bir öngörülemezlik ve risk algısı yaratıyor.
Askeri cephede ise Quad (Dörtlü Güvenlik Diyaloğu) ve AUKUS gibi güvenlik mimarilerinin güçlendirilmesiyle çevreleme stratejisi destekleniyor.
Bölgesel yeniden hizalanma: Farklılaşan tepkiler
Çin'i çevreleyen kilit ülkelerdeki son yönetim ve politika değişiklikleri, ABD yanlısı bir kaymanın tek tip olmadığını gösteriyor.
Her ülke, kendi iç dinamikleri ve Çin'den algıladığı tehdidin derecesine göre farklı stratejiler benimsiyor.
Japonya'nın keskin dönüşü
Başbakan Sanae Takaichi'nin liderliğindeki Japonya, güvenlik ve savunmada ABD ile net bir hizalanma sergiliyor. (Bu konuyu daha önce yazmıştım.)
Takaichi, Çin ve Kuzey Kore ile artan gerilimler karşısında askeri yapılanmayı ve savunma harcamalarını hızlandırma sözü veriyor.
Bu, çevreleme stratejisi için önemli bir güvenlik kazanımı anlamına geliyor.
Filipinler'in zorunlu kayması
Başkan Marcos Jr. yönetimindeki Filipinler, Çin'in Güney Çin Denizi'ndeki artan askeri zorlaması nedeniyle Kuşak ve Yol Girişimi odaklılıktan kesin bir şekilde ABD güvenlik taahhütlerine doğru kaymış durumda.
Şubat 2025'te yaşanan, Çin askeri helikopterinin bir Filipin sivil uçağına tehlikeli derecede yakın uçuş yapması gibi olaylar bu kaymanın en önemli tetikleyicileri arasında yer alıyor.
Güney Kore'nin pragmatik dengesi
Öte yandan Başkan Lee Jae-Myung yönetimindeki Güney Kore, "pragmatik otonomi" hedefiyle öne çıkıyor.
Seul, ABD-Çin rekabetinin ortasında ulusal ekonomik çıkarlarını maksimize etmeye çalışıyor.
Bu durum, net bir ABD yanlısı pivot yerine stratejik belirsizlik anlamına geliyor ve ABD'nin çevreleme hattında potansiyel bir zayıf halka oluşturuyor.
Ekonomik savaşın yeni cephesi
ABD-Çin rekabetinin belki de en yıkıcı boyutu, teknoloji ve ekonomik entegrasyonun parçalanması.
Trump yönetimi, Çin'e ulaşan geniş bir yazılım tabanlı ürün yelpazesini bloke edebilecek kapsamlı yeni ihracat kontrollerini ciddi şekilde değerlendiriyor.
Bu önlemin potansiyel kapsamı muazzam: ABD yazılımı veya araçlarıyla üretilen dizüstü bilgisayarlar, yarı iletkenler ve hatta jet motorları kısıtlama altına alınabilir.
Çin'in güçlü misillemesi
Çin ise bu baskılara güçlü bir yanıt veriyor.
Yabancı Doğrudan Ürün Kuralı, bir ülkenin kendi teknolojisi veya malzemesi kullanılarak başka ülkelerde üretilen ürünlerin ihracatını bile kontrol edebilmesini sağlayan bir mekanizma - ABD bunu yıllardır Çin'e karşı kullanırken, Çin şimdi ilk kez aynı yöntemi nadir toprak elementleri için uygulamaya başladı.
Küresel nadir toprak elementleri madenciliğinin yaklaşık yüzde 70'ine, ayrıştırma ve işleme kapasitesinin yüzde 90'ına hâkim olan Çin, bu hamleyle teknoloji tedarik zincirinde küresel ekonomi üzerinde önemli bir kontrol gücü elde ediyor.
Altyapı cephesinde rekabet
ABD'nin çevreleme çabalarına rağmen, Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi (BRI) faaliyeti 2025'in ilk yarısında rekor seviyelere ulaştı.
Toplamda 124 milyar dolar değerinde rekor bir katılım gerçekleşti.
Özellikle enerji ile ilgili katılım 42 milyar dolara ulaşarak yüzde 100 artış gösterdi.
Ortadoğu, stratejik bir odak noktası haline geldi ve Suudi Arabistan tek başına 19 milyar dolara yakın yatırım çekti.
Bu bölgesel pivot, ABD'nin baskısını Asya dışındaki küresel kaynak güvenliği aracılığıyla dengeleme amacını taşıyor.
ABD ve G7 ortakları, BRI'ya karşı Küresel Altyapı ve Yatırım Ortaklığı'nı duyurarak 2027'ye kadar 600 milyar dolar mobilizasyon taahhüt etti.
Ancak bu girişimler, fon sınırlamaları ve kurumsal çerçeve kısıtlamaları gibi zorluklarla karşılaşıyor.
Çevrelemenin sınırları
Tüm bu gelişmeler, ABD'nin çevreleme stratejisinin hem güçlü yönlerini hem de sınırlarını ortaya koyuyor.
Teknoloji ve Pasifik güvenliği alanlarında ABD etkili olurken, Çin'in küresel ekonomik nüfuzunu engellemekte zorlanıyor.
Bölge, geleneksel dengeleyici modellerden ABD-merkezli ve Çin-merkezli ekonomik ve güvenlik blokları halinde parçalanmaya devam ediyor.
Trump yönetiminin işlemsel ve öngörülemez yapısı, çevreleme çabalarının diplomatik temelini aşındıran bir faktör olarak öne çıkıyor.
Müttefikler arasında ABD taahhütlerine dair güven kaybı, Güney Kore örneğinde görüldüğü gibi, stratejik otonomi arayışlarını hızlandırıyor.
Sonuç
2025 yılında ABD'nin Çin'e yönelik çevreleme stratejisi, klasik Soğuk Savaş modelinden uzak, ekonomik zorlama ve teknolojik üstünlük mücadelesine dayalı hibrit bir yapıya sahip.
Bu strateji, güvenlik ve teknoloji cephelerinde başarılar kaydederken, küresel ekonomik alanda Çin'in nüfuzunu sınırlamakta zorlanıyor.
Önümüzdeki dönemde bu rekabetin nasıl şekilleneceği, sadece iki büyük gücü değil, tüm küresel düzeni etkileyecek.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish