Cumhuriyet kavgası

Zeki Sarıhan Independent Türkçe için yazdı

Vatandaşların "Cümhuriyeti Biz Böyle Kazandık" dövizini elinde tuttuğu görülen fotoğraf, "Foto Hüsnü" adıyla tanınan Hüsnü Kazım Özler tarafından cumhuriyetin 10. doğum gününde Uşak'ta kaydedildi

Türkiye'de cumhuriyetin ilan edilişinin 102'nci yılını kutluyoruz.

Doğrusu buna candan bir kutlama demek mümkün değil.  

Türkiye'de "cumhuriyet" hiçbir zaman adına layık gerçek bir cumhuriyet olamadı.

Halkın kendi kendini yönetme anlamındaki cumhuriyet, daha Sivas Kongresi'nin yarattığı ikili iktidar günlerinde başlamış, 23 Nisan 1920'de TBMM'nin açılmasıyla kurumsallık kazanmıştı.

Her ne kadar iki dereceli seçim sistemiyle oluşmuş da olsa 1920 Meclisi, Türkiye'nin o zamana kadar yarattığı en "millî" ve en demokratik yönetimini kurmuştu.

1 Kasım 1922'de İstanbul'da bile hükmü germeyen padişahlığa da son verince Türkiye gerçek cumhuriyete ulaşmaya ramak kalmıştı. 

Gerçek cumhuriyet, köylüden, işçiden, şehir küçük burjuvazisinden, esnaf ve zanaatkârlardan oluşan halkın kendi temsilcileri yoluyla yönetildiği ve onların çıkarlarını ön plana alan bir yönetim olmalıydı.

Ne var ki, halk kitleleri bunu gerçekleştirilecek bir siyasi örgütlülükten yoksunda ve aydınların bunun için kurdukları örgütlere de izin verilmedi.

Cumhuriyet, grevleri, 1 Mayıs kutlamalarını, işçilerin sendika kurmalarını bile yasaklayarak halk kitleleri üzerinde yük olan bir burjuva cumhuriyeti olduğunu gösterdi. 

Türkiye Cumhuriyeti, şek ve şüphesiz bir burjuva cumhuriyeti olarak kurulmuş ve bu özelliğini yıldan yıla pekiştirmiştir.

Bu cumhuriyet, ülkede kapitalizmin gelişmesine çalıştığı gibi, II. Dünya Savaşı sonunda bu kapitalizmin Batı kapitalizmi ile bütünleşmesini da sağlamıştır.  

Türkiye Cumhuriyeti, Türk burjuvazisinin sömürü ve hakimiyet aracı olarak kullanılmıştır.

Günümüzde ise, "cumhuriyet" adı kaldırılmamakla ve meclis feshedilmemekle birlikte tek bir adamın milletin kaderine hâkim olduğu bir rejim haline gelmiş bulunuyor.

Tek adam istediğini istediği suçlamalarla hapse attırıp siyaset alanını "temiz"leyebiliyor.

Zaten sayısı pek az muhalif bir televizyon kanalına el koyabiliyor. 

Bugün cumhuriyet için kavga meclis yetkilerinin geri kazanılması ve bu meclisin gerçek halk temsilcilerinden oluşmasını sağlama ve adalet üzerinden veriliyor.

Ülkemizde Kürt sorununun 100 yıldır çözülememiş olması bile, gerçek bir cumhuriyet rejimi kuramadığımızı gösteriyor.


Kurtuluş yok tek başına!

Sözde değil, gerçekte halkın elinde, onun egemenliğinin aracı olan cumhuriyetimiz olsaydı, gidip de dünyanın bir numaralı emperyalistinin başında olduğu NATO denen bir paktta ne işimiz olurdu? 

Kişilerin gelirleri arasında böyle büyük uçurumlar olur muydu?

Dahası, bugün beyinleri şartlandırmaya yönelik Orta Çağ kültürü ile halkın çıkarları ve kültürü arasında büyük bir fark vardır.

Gerçek cumhuriyet, yurttaşların farklı dilleri gibi inançlarından ötürü de ayrım yapmaz.

O bütün halkın cumhuriyetidir.

100 yıldır Kürt sorunu gibi bir Alevi sorununun bulunması, gerçek bir cumhuriyet olamayışımızdandır. 

Hak, hukuk, adalet gibi, "cumhuriyet" kavramı da başlangıçta taşıdığı olumlu anlam nedeniyle karşı çıkılamaz kavram haline gelmiştir.

Bu nedenle iktidarı darbe ile geçiren 3-5 general tarafından ve İran'da ve Afganistan'da olduğu gibi mollalar tarafından bile kullanılıyor.

Buna karşılık, Kuzey Avrupa ülkelerinde olduğu gibi en demokratik burjuva cumhuriyetleri "cumhuriyet" kavramını kullanmaya ihtiyaç duymuyor.

Dolayısıyla cumhuriyet kutsal bir kavram değildir. Onun içeriği önemlidir. 

Türkiye halkının bugünkü kavgasının gerçek bir cumhuriyet yani hak yönetimi kurmaya yönelik olması gerekir.

"Kurtuluş yok tek başına / Ya hep beraber, ya hiçbirimiz!" sözlerinin alanları çınlatması hayra alamettir.

 

 

Bana ulaşan kitaplar: 

  1. Yanlış İliklenen Düğme, Geçmişle Gelecek Arasında Cumhuriyet, Erdoğan Aydın, İstanbul- 2025, SRC Kitap, 679 s. 
  2. Fatsa Cıngırt Kayası Günlük Kullanım Kapları Işığında Antik Çağ'da Karadeniz Mutfak Kültürü, Ayşe Fatma Erol, Safiye Aydın, Ankara, 2021, 165 s. Bilgin Kültür ve Sanat yayınları
  3. Tarihi ve Kültürel Boyutlarıyla Fatsa, Editörler Murat Özkan, Kâmil Yavuz, Cevat Erbil, Ankara, 2024, Fatsa Belediyesi yayını, 457 s. 
  4. Yunanlıların Uşak'ı İşgali ve Esaret Sancısı, Sadiye Tutsak, İstanbul, 2015, Yeditepe Yayınları, 463 s. 
  5. Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Uşakta Sağlık, Mehmet Karayama, Uşak, 2022, Uşak Belediyesi, 211 s. 
  6. Millî Mücadele'de Aydın Sancağı, Editör Günver Güneş, Ankara, 2024, Akademisyen Kitabevi, 514 s. 
  7. Anılarda Manisa, Bedriye Aksakal, İzmir, 2025, Manisa Büyükşehir Belediyesi Kent Kitaplığı, 243 s. 
  8. Altın Uygarlığın Mirası, Bir Lazika Romanı, Barış Müstecaplıoğlu, İstanbul, 2025, Doğan Kitap, 288 s. 

 

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU