Yemek kartları, 4 aşamalı para sistemine dönüşmüş durumda

Prof. Dr. Mete Gündoğan Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Yaklaşık 9 ay önce, yine bu köşeden sizlerle "Merkez Bankası Üzerine Söyleşiler" yapmıştım.

O söyleşilerde, "Yeni Bir Para Otoritesi" kurulmasının şart olduğunu ifade etmiştim.

O zamandan bu yana, bu gereklilik daha da arttı.

Ancak henüz bu konuda herhangi bir adım atılmadı.

Şimdi bu bağlamda, yemek kartı üreten firmalara dikkatinizi çekmek istiyorum.
 


Bildiğiniz gibi, Ticket, Sodexo, Setcard, Metropol ve Multinet gibi yabancı ve yerli markalar piyasada yemek kartı üretiyor.

Bu firmalar, piyasadaki şirketlerle anlaşmalar yaparak, personeline belirli bir süre için, anlaşılan öğün sayısınca, kartlarına yüklenmiş paralarla yemek kartı veriyor.

Yemek kartı alan firma, kart firmalarına öğün başına 95-96 TL ödüyor. Bu 4-5 liralık fark, firma için bu sisteme girme motivasyonunu oluşturuyor.

Bu kartı alan personel ise, anlaşmalı restoranlardan para vermeden, kartlarının üzerindeki bakiye kadar yemek yiyebiliyor.

Tabii, olay sadece bununla bitmiyor!

Çalışanlar, bu kartlarla yemek yemek istemezlerse, alışveriş de yapabiliyorlar.

Kart markasıyla anlaşması bulunan marketlerden alışveriş yapabiliyorlar.

Marketler ise, topladıkları bu yemek kartı ödemelerini, kart firmasından belli bir komisyon karşılığında tahsil ediyorlar.

Ve olay bununla da bitmiyor!

Kart firması, toplam tutarın yarısını belli bir komisyon kesintisi yaparak markete ödüyor.

Kalan yarısını ise, sisteme dahil olan toptancılardan mal alarak tahsil ettiriyor.

Yani, toptancılar, marketlere verdikleri ürünlerin karşılığını kart firmasından belli bir komisyonla alıyorlar.

Dolayısıyla, toptancı malını satıyor ama ödediği komisyon kadar kârından zarar etmiş oluyor.

Marketçi ise, müşterisinden 60 günde alacağı tahsilatı, yemek kartı firmasından 30 günde alabiliyor ve bu da onun motivasyonu oluyor.

Peki, burada aslında ne olmuş oluyor?

Yemek kartı dağıtan firmalar 4 para döngüsü oluşturmuş oluyor:

Birinci para döngüsü, kartı alan firma ile restoranlar arasındaki döngüdür.

Kart dağıtan firmalar, restoranlardan belli bir pay alıyorlar.


İkinci para döngüsü, kartı kullananlar ile kartı kabul eden marketler arasındaki döngüdür.

Bu döngü, restoranlar arasındaki döngüye benzer. Kart dağıtan firmalar burada da marketlerden komisyon alıyorlar.


Üçüncü para döngüsü, zorunlu bir döngü olarak ortaya çıkıyor.

Kart dağıtan firmalar, marketlerin topladığı paranın yarısını ödüyor, kalan yarısını ise sisteme dahil olan toptancılardan mal alarak tahsil ettiriyor.

Yani, tahsilat işini ayni olarak yapmış oluyorlar. Aynı zamanda, sisteme dahil ettikleri toptancılardan da belli bir komisyon alıyorlar.


Dördüncü para döngüsü, finansman imkânı olarak karşımıza çıkıyor. Burada yüksek meblağlarda paralar söz konusu.

Bu paralar, bankalarda boş durmuyor ve finansman kârı elde ediliyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İşte, bu döngüleri, yemek kartı üreten firmaların oluşturduğu sistemin çarkları olarak görebilirsiniz.

Bu sistemden alınan komisyonları küçümsememek gerekir.

Bu sistem, halihazırda bile yüzlerce milyar liralık ciro yapan ve kısa zamanda düzenlenmezse trilyonlara ulaşacak bir sistem.


Peki, esas sorun nedir?

Esas sorun, ülkemizde bir para otoritesinin yokluğudur.

Çünkü bu yemek kartları masum gibi görünseler de aslında piyasada tedavül eden para yaratıyorlar.

Çünkü bu kartlar, paranın bütün fonksiyonlarını icra ediyor.

Paranın bütün fonksiyonlarını icra eden şeye, para denir.

Halbuki ülkemizde para yaratma yetkisi sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne aittir.

Süresiz, sınırsız ve sorumsuz olarak hiçbir kurum veya kuruluşa devredilemez.

Kısacası, bu kuruluşların bu yetkisi sorgulanmalı ve düzenlenmelidir.

Ancak, öncelikle de bunu yapacak bir para otoritesi ve kurumun oluşturulması gerekmektedir.


Peki, bir para otoritesi oluşturulmazsa ne olur?

İşte bunlar olur.

Bu şekilde kurulan sistemlerle, bazılarını şirketlerin kârına ortak etmiş olursunuz.

Bu da, tabi ki enflasyona olumsuz etki eder.

Çünkü mal ve hizmetlerden alınan her yeni komisyon, fiyatlara artış olarak yansır.

Bu sistemler aynı zamanda ticareti de yönlendirmiş olur.

Düşünün, yabancıların kurduğu bir sistem hangi malların satışını önceleyecekse, o mallar doğal olarak öncelikle satılacaktır.

Diğer mallar, yani yerli mallar ise satılabilmek için fiyatlarını düşürmek zorunda kalacaklardır.

İşte size bir başka sermaye transferi!

Evet, bunların mutlaka devlet ciddiyetiyle daha fazla gecikmeden ele alınması gerekir.

Son olarak, yine bu çerçevede dikkat edilmesi gereken bir başka sistem, dijital ödeme kuruluşlarının sistemidir.

Bunlarla ilgili bir değerlendirmeyi de daha sonra yapacağım.

Şimdilik, hoşça kalın.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU