Sanat, ekonomik bir hareketlilikten başka bir şey değildir!
Damien Hirst
Ben Profesör Doktor Uğur Batı.
Karar Bilimi Uzmanıyım ve burada sanat, kültür, ikna, idealar ve düşünce patlamaları kaleme alıyorum.
O zaman daha sorulurken cevaplanamayan soruların köşesine hoş geldiniz.
Bu yıl 20'nci yaşını kutlayan Contemporary İstanbul (CI), 20'nci yılında bine yakın eserle sanatseverleri ağırladı.
Contemporary İstanbul'un 20'nci edisyonu, 579 sanatçının 931 eserini sanatseverlerle buluşturdu. Bu anlamda önemini not edelim.
Organizasyonu öven "milyon" tane yazıya rastlıyorsunuz, bu aşina bir durum.
Bizde köşe yazısı ve değerlendirmelerin "karşı taraftan" baktığı örneklere çok az rastlıyorsunuz.
Sosyal medyada bazı eleştiriler yükseldi bu sene.
Genelde eleştirilerin düğümlendiği noktalar, "bilet fiyatları", "etkileşim", "organizasyonun nereye yayıldığı" meseleri idi.
Adeta konu "sanat, sanat içindir" ya da "sanat halk içindir" meselesine döndü.
Yüksek bilet fiyatlarının "kültürel eşitsizliği derinleştirdiğini" meselesi ise odaktaydı.
Ben de bu yazıda "sanat ekosistemi, sosyal medya, basındaki" eleştirileri alıp, yazıp, yorumlarımı yapacağım.
Amacım geliştirmek. Pozitif bir dil arayışındayım bu yazıda. O nedenle genel yorumum bu paralelde olsun.
Genel Yorumum: Contemporary İstanbul çok önemlidir.
Hep devam etmelidir. Böyle etkinliklerin sayısı ve niteliği artmalıdır.
Daha fazla yayılmalıdır. Harika olmalıdır.
Hepimiz Contemporary İstanbul'u sevmeliyiz.
Olduğuna kesinlikle mutluyum. Genel yorumum böyle olsun.
Eleştiri teması 1: Pahalı ve bu nedenle erişimi zor mu?
Eleştiri: Etkinlik Çok Pahalı diyenlerin sayısı çok.
Yorumum: Pahalı mı? Türkiye için mi?
Evet, sanırım! Aşağıdaki- rakamlar, Contemporary Istanbul'un bilet fiyatlarının yüksekliğini gösteriyor.
Bir de Türkiye'deki gençlerin ve öğrencilerin gelir durumunu düşündüğümüzde, Türkiye'de sanatın "tabana" yaygınlaşması gerekliliği düşünüldüğünde bu fiyatlar kabul edilemez.
Kısıtlı bir zamanda yüksek lisans doktora öğrencilerine "ücretsiz" yönlendirmelerine rağmen bu bir şey anlamına geliyor demek zor.
Türkiye şartlarında bir kere "öğrenciler" sanata istediği her yerde her zaman ulaşmalı.
Bu arada şöyle bir duyuru yapmıştı organizasyon:
25 Eylül Perşembe günü 17.00-20.00 saatleri arasında, kapıda yükseköğretim öğrenci kimliğini ibraz eden lisans, yüksek lisans (master) veya doktora (phd) öğrencileri fuara ücretsiz giriş yapabilecektir.
Bir gün. Sadece bir gün. Değerlendirmeyi akla bırakıyorum.
Ben dünya ölçeğindeki karşılaştırmaları yapayım.
Bu aşağıdakiler müze gerçi ama çoğu sanat başkentlerinde olan "dünya markası" müzeler bu kadarsa Contemporary İstanbul ne olmalı değerlendirelim.
Dünyadan karşılaştırmalara baktığımızda:
- Louvre Müzesi (Paris): Yetişkin giriş 22 €, öğrencilere ve 26 yaş altına ücretsiz.
- Tate Modern (Londra): Kalıcı koleksiyonlara giriş ücretsiz; yalnızca özel sergiler için ortalama 20–25 £ ücret alınıyor.
- MoMA (New York): Tam bilet 30 $, öğrenci bileti 17 $, ayda bir gün ücretsiz giriş uygulaması var.
Eleştiri teması 2: Elitlere özel kısıtlandırılmış bir ortam mı?
Eleştiri: Elitlere Özel Sanat iddiası!
İnsanlar gösterini "elitlere özel bir gösteriye" dönüştürdüğünü iddia etti.
Yorumum:
Sanat, sanat için mi?
Sanat, halk için mi?
Sanat parası olan için midir?
Yoksa sanat hiçbir şey için midir?
Bir kere şunu bilelim: CI, bir panayır değildir, bedava bir belediye etkinliği değildir.
Siyasi bir gösteri değildir. Miting filan değildir! Evet haklıyım belki, fikir olarak insanlar diyebilir ki, "Bu zaten bir festival."
Galeriler, sanatçılar ve koleksiyonerler için bir "satış, pazarlama, kaynaşma noktası. Aksine bir beklentiniz varsa bienal, belediye sanat festivali vs takip edin."
Contemporary İstanbul da böyle düşünüyorsa, kendileri oldukça dürüst, bir organizasyon. Bu durumu ifade etmek isteybilirler.
Lakin böyle olursa "Sanatı yaymak, sanat halk içindir, sanata yeni gençler kazandıralım" gibi öncelikleirnin olmadığını düşünmemiz lazım.
"Sermaye, network, kapital kazancı vizyon" gibi duru ki, eğer dert buysa, kabul ediyorum, bizim sizin beklentilerimizde o zaman. Bu da makul, düzeltebiliriz beklentilerimizi.
Eleştiri teması 3: Contemporary İstanbul, sanatçılar için demokrat mı?
Eleştiri: Sanatçıların katılım şansı açısından "demokratik" değil!
Yorumum: Sanırım değil.
Katılamayan sanatçılar?
Bu fuara asla katılamayan sanatçılar?
Yetenekleri ne olursa olsun katılamayanlar?
Galeri anlaşmaları olmadığı için, stant kiralayacak paraları olmadığı için! Yeterli networkleri olmadığı için?
Şöhretleri yeterli olmadığı için?
Yorumlayalım:
Aslında onlar belki de "hiç katılamayacak".
Böyle olunca bu sanatçılar böylesi bir "networke" sahip olamayacak!
Ya da yeterince "çırak" çıktıktan sonra belki bir gün "onlar da" orada boy gösterecekler.
Tamam kabul, sanat dünyasının büyük bir kısmının bugünün sermaye sisteminde, büyük galeriler ve piyasa peşinde koşuyor.
Bugün ekseriyetle sanatçılar biraz daha zengin ve sosyal açıdan yukarılara çıkmak için, özgünlükten ve gerçek eleştiriden çok uzakta.
Sanata baktığınızda ise "gerçek sanattan" çok, "büyük finansman ve başarı odaklı işler yapılıyor".
Amerikalı sanat eleştirmeni Dave Hickey, "Bakın, günümüz sanatçısı, kendi kariyerini ve zenginliğini arttırmak için uğraşıyor artık. Kimse özgür düşünceyle sanat yapmaya pek yeltenmiyor, çoğu popüler olmak ve para kazanmak istiyor" diyor.
Eleştiri teması 4: Contemporary İstanbul'un içeriği
Eleştiri: Çok fazla dekoratif, ticari odaklı eser var, yabancı eser katılımı yıldan yıla düşüyor, bu da çeşitlilik problemi yaratıyor.
Yorumum:
Bu uzun zamandır konuşuluyor. Eser sayısı yeterli olmasına rağmen eserlerin menşei ve dolayısıyla çeşitliliği konuşuluyor.
Bir başka yorum da şu: Geçen senenin tekrarı! Gelecek senenin öncesi! Gerçi soyut-modern sanatın geldiği biçim bu etkinliği de etkiliyor. Bu kabul. Ben buna şöyle bir yorum yaparım:
Sanat yalnızca güzel olana bakmaz. Bazen kötülüğün zaferine de bakar. Çilek düşer, pencere kırılır, menekşe tartışılır; ama bir caminin kubbesine sürülen o badana ya da bir sur duvarındaki sıva…İşte en büyük kötülük bu! Ama günümüzün formu bu. 2019'da Maurizio Cattelan'ın duvara bantladığı muz! Bence modern sanatın ikonası buydu! Van Gogh sandalyesindeki abartılı izleyici? Kim güldün? Kim kızsın? Kim tiksinsin? Kim yorumlasın?
Not: O ikonik muz New York Müzayedesinde 6,2 milyon dolara satıldı!
Contemporary İstanbul içeriği mi? Bu ancak bir yorum olabilir.
Siz karar vereceksiniz. Bence hep daha iyisi var. Yeni montajlar.
Çeşitlilik artırılabilir. Daha fazla dünya "ikonu" isim gerekir.
Eleştiri Teması 5: Fuar, Instagram "post" ve "hikayesine" mi döndü?
Eleştiri: "Instagram fotoğrafları için oraya geldiği iddia edilen" bir kısım seyirci yapısından söz ediliyor.
Yorumum:
Bu doğal bence. Bu olacaktır. Sanat her daim güzel bir fon olacaktır.
Fuarda düzenlenme biçimi aşırı bir görsel bombardıman gibi, bunu da sabitlemeliyiz.
Bir kısım bir nevi aksesuar sanatı!
Birileri "Her şey bir süs, birçok şey dekoratif birer parça..." dese itiraz etmem.
Bu fuarlar, festivaller, sanat fuarından çok aşırı gösterişli vitrin+Instagram defilesi karması bir etkinliğe dönüşmüş durumda.
Böyle olunca da eserler asli amacından çıkıp bir nevi arka plana dönüyor.
Reel sahne, sanatla ilgisi olmayabilecek ama "doğru yerde görünme" peşindeki kalabalığın.
Sanat yerine birbirinin önünde poz verme savaşına dönüşüyor.
Bölümlerde galeriler arası geçiş adeta podyum yürüyüşü gibi olabiliyor.
Dikkat edin en çok fotoğraf, en çok fotoğraf arka planı olması tahmin edilen eserlerin önünde çekiliyor.
Küreasyonda belli ki buna özel bir önem veriliyor. Tüm pozlar orada.
Bu eserler, büyük, gösterişli, renkli, dinamik, ilgili çekici…
Yani dekoratif etkisi yüksek. Zaten etkinlikte influencerlar, VIP partiler, diğer fonksiyonlar buna diar planlanıyor.
Bunu doğal karşılıyorum maalesef. Zamanı ruhu bu.
"Jenerasyonları ve piramit kayıp" yeni orta sınıf ve sınıf huzursuzluğundan mustarip genelin bilmeden, sanat okuyamadan, zevki de *Instagramda bunun rengi iyi duruyor fonda", bunun önünde paylaşım yapayım diyenlerin dünyasında her şey her şeyi etkiliyor.
O zaman da durum bir nevi "Consumtionary İstanbul"a dönüşüyor.
Uzun ve detaylı bir yazı oldu. Düşündüm. Adil bir yazı olsun amacım.
Sanatı çok seviyorum, gelişmesini istiyorum. Contemporary İstanbul (CI) de önemli bir etkinlik.
Varlığını gelişerek sürdürmeli. Biz de iyileştirici olmalıyız.
Bunun için tespitlerimiz umarım geliştirici olur.
Neyse. Bitiriyorum. Bitiyorum!
Başlarken demiştim:
Ben Profesör Doktor Uğur Batı.
Karar Bilimi Uzmanı ve 3 boyutlu düşünce ahtapotuyum.
Ve hepinize şöyle sesleniyorum:
Biz size düşünmeyin demiyoruz, hobi olarak yine düşünün.
Ve büyük düşünün ki seneye de düşünürsünüz
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish