Emisyonlar artıyor, iklim felaketleri kötüye gidiyor: Peki COP zirveleri işe yarıyor mu?

Daha iyi bir gelecek rotası çizmek için çok az zaman kaldı

Geçen yaz Pakistan'ın üçte biri sular altında kaldı (AFP)

İklim krizini ele almak üzere tasarlanan uluslararası zirveler giderek daha fazla yeşil yıkama, gerçek dünyaya yönelik parça parça yapılan eylemler ve iklimi değiştiren emisyonları kontrol altına almadaki süregelen başarısızlıkla tanımlanıyor.

Birleşmiş Milletler'in (BM) devam eden Küresel Durum Değerlendirmesi süreci, iklim acil durumuyla mücadelede kaydedilen uluslararası ilerlemeyi ölçüyor. BM'nin liderleri, bu yılki iklim zirvesine ev sahipliği yapanlar ve dünyanın dört bir yanındaki hükümetler dün Almanya'nın Bonn kentinde bir araya gelirken, daha iyi bir gelecek rotası çizmek için çok az zaman kaldı.

Kontrolden çıkan küresel ısınmanın durdurulmasına yönelik uluslararası taahhütlerin güvence altına alınmasında 2015 Paris Anlaşmasının hayati rolünü kabul etmekle birlikte, son BM raporunda "azaltmadaki toplu ilerlemenin yetersiz kaldığı" ve hedeflerimize ulaşamayacağımız belirtiliyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Emisyonlar hâlâ artıyor. İklim felaketleri daha da kötüleşiyor.

Geçen yaz Pakistan'ın üçte biri sular altında kaldı ve 6 ayın ardından 20 milyondan fazla kişi sel felaketinin yarattığı yıkım nedeniyle insani yardıma ihtiyaç duyuyor. Avrupa geçen yaz rekor seviyedeki sıcaklıklarla sarsılırken, bu hafta İspanya'nın bazı bölgelerinin 40 santigrat dereceyi görmesi bekleniyor ve bu da 2023'ün ilk sıcak hava dalgasının, 2022'ye kıyasla bir ay erken başlayacağına işaret ediyor.

İlk Küresel Durum Değerlendirmesi süreci aralıkta Dubai'de yapılacak COP28 iklim görüşmelerinde sonuçlanacak. Dünya liderlerinin gezegenimizin durumuna uzun uzun bakmaları ve onu nasıl kurtaracaklarını düşünmeleri gerekecek.

Dünya liderlerinin Küresel Durum Değerlendirmesi sürecine vereceği yanıt, 2030 öncesinde küresel emisyon eğrisini değiştirip değiştiremeyeceğimizi belirleyecek. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) geçen ay yayımlanan son raporunda küresel sıcaklık artışları, fosil yakıt salımları ve iklim krizinin etkilerine ilişkin son 5 yıllık tüm bilimsel veriler özetlendi. Raporda, 1,5 santigrat derece sınırını aşmamak için emisyonların 2030'a gelindiğinde 2019 seviyelerine kıyasla en az yüzde 43 oranında azaltılması gerektiği ortaya kondu.

Bu 10 yıllık dönem, bu hedefi gerçekleştirmede belirleyici olacak. Bir sonraki özetin en az 2027'ye kadar çıkması beklenmiyor ve o zaman emisyon eğrisini 2030'dan önce değiştirmek için çok geç olacak.

Dolayısıyla COP28'de enerji, gıda, ulaşım ve üretim sistemlerimizi dönüştürmek adına hükümetler, işletmeler, sivil toplum ve topluluklar arasında sıkı bir işbirliği yapıldığını görmemiz gerekiyor. Bu da finansal piyasaların, sanayinin ve yenilikçilerin dönüştürücü gücünü daha da ortaya çıkaracak net, cesur ve birlikte hazırlanmış politikalarla sağlanabilir.
 


Sırasıyla Glasgow ve Mısır'da gerçekleştirilen son iki COP zirvesinden edindiğim deneyim, hükümetlerin ve politika yapıcıların resmi müzakereleriyle sahada iklim çözümlerine yön veren işletmelerin, uzmanların, toplulukların ve gençlik örgütlerinin eylemleri arasında endişe verici bir kopukluk olduğu yönünde.

COP'a gerçek dünyaya yönelik çözümleriyle gelen gruplar ve bireyler gerçekten ilham verici. İnsan yaratıcılığının, bugüne kadar karşılaştığımız en büyük varoluşsal krizin üstesinden gelebileceğine dair bana umut veren şey de bu. Öte yandan aralıkta iklim görüşmelerinin bir sonraki oturumu için 70 binden fazla katılımcı Dubai'ye gitmeyi planlarken, COP28'in gerçek eylem olmaksızın boş vaatler kakofonisine dönüşmesini önlemeliyiz.

Bunun yerine, küresel emisyon eğrisini kökten değiştirecek çözümler üretme hevesiyle ortaya çıkan etkili ve kararlı koalisyonlar görmemiz gerekiyor. Bu koalisyonların daha sonra, PR ya da yeşil yıkama uygulamalarından ziyade çalışmalarının somut ve maddi sonuçlarını göstererek kaydettikleri ilerlemeyi COP'larda ortaya koymakla yükümlü olması gerekiyor.

Umutlu olmak için nedenler var.

Eşi benzeri görülmemiş ilerleme örnekleri görüyoruz. Britanya'da hükümet, endüstri ve yenilikçiler arasındaki uyumlu çabanın sonucunda, Birleşik Krallık'ın açık deniz rüzgar kapasitesi dünyanın en büyüğü haline geldi. Enerji üretiminden kaynaklanan küresel emisyonların, rüzgar ve güneş enerjisindeki büyüme nedeniyle 2022'de zirveye ulaştığı bildiriliyor.

Aralık 2022'de Montreal'de düzenlenen Birleşmiş Milletler Biyoçeşitlilik Zirvesi'nde 190 ülke, 2030'a gelindiğinde biyoçeşitlilik kaybını durdurup tersine çevirme ve aynı tarihe kadar gezegenin üçte birini koruma konusunda anlaştı. Dünyanın dört bir yanından hükümetler, şehirlerle bölgeler, işletmeler ve topluluklardan gelen binlerce Küresel Durum Değerlendirmesi başvurusunda, sahada geliştirilen sayısız çözüm örneğini görüyoruz.

Son 50 yılda insanların gezegen üzerindeki etkileri çarpıcı derecede hızlandı. Dünya nüfusu 1960'larda yaklaşık üç milyarken bugün iki kattan fazla artarak 8 milyarı aştı. 1960'lardakinin neredeyse 70 katına çıkan dünya ekonomisinde patlama yaşandı. Küresel karbondioksit salımları 1960'la 2020 arasında 4  katına çıktı.

İnsanlığın bundan sonraki yüzlerce, hatta binlerce yıllık geleceğini şimdi vereceğimiz kararlar belirleyecek.

İnsanlığın geçmişte sorunları çözme biçimi artık amaca uygun değil: Hükümetler, özel sektör, topluluklar ve bireyler gibi toplumun tüm düzeyleri arasında sıkı bir işbirliğine ihtiyacımız var. Dünya COP28'de iklim değişikliğiyle mücadelede kaydettiğimiz ilerlemeyi değerlendirirken bu, toplumların ve gezegenin geleceğini korumaya yönelik stratejilerimizi yeniden düşünmek, güçlendirmek ve hızlandırmak için eşsiz bir fırsat sunuyor.

Nathan Cooper, Dünya Ekonomik Forumu'nun stratejik iklim ortaklıklarını yönetiyor, BM İklim Değişikliği Konferansı için COP26 politika danışmanlığı yaptı ve Galler Prensi'nin Earthshot Ödülü'nün uzmanlardan oluşan danışma kurulunda yer alıyor.



https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: İpek Uyar

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU