Martin Luther King'in ünlü sözünün 2022'de değiştirilmesi gerekiyor

İnsan hakları için nasıl mücadele ettiğimize dair toptan bir yeniden düzenleme gerek. Adaletsizliğin ayrı bölümleri olduğu bir yanılsama

Protestoların yasaklandığı ve insan hakları aktivistlerinin hapse atıldığı bir yerde iklim krizi konusunda farkındalık yaratamazsınız (AP)

Cop27'den belki de en büyük çıkarım, zirvenin sonunda uzun tartışmaların ardından imzalanan çığır açıcı anlaşmalar ya da iklim felaketlerinden en çok etkilenen savunmasız ülkelere finansman sağlama taahhütleri olmayabilir. Bu kazanımların haricinde, insan hakları ve iklim haklarının ayrılmaz şekilde iç içe geçmiş olduğundan ilk defa küresel bir platformda gerçekten bahsedildi.

Artık bunlar birbirinden ayrıymış gibi ya da hatta her türlü adalet geri kalan her şeyden izole şekilde tartışılabilirmiş gibi davranamayız. Bu, gerçek insan hakları için bitmek bilmeyen mücadeleye gerçekten entegre bir yaklaşım oluşturmak yönünde büyüyen hareketin bir parçası. Martin Luther King'in yaklaşık 60 yıl önce söylediği ve aşırı fazla alıntılanan sözlerinden birinde olduğu gibi:

Herhangi bir yerdeki adaletsizlik, adalete her yerde tehdit oluşturur. Kaçınılmaz bir karşılıklılık ağına yakalanmış durumdayız.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu sadece insan grupları için değil, aynı zamanda adaletsizlik türleri için de geçerli olmalı. Örneğin, genel ifade özgürlüklerinin kısıtlandığı ülkelerde çocuk hakları üzerine çalıştığınızı iddia edemezsiniz; aktivistlerin hapiste olduğu ve işkence gördüğü ülkelerde iklim hakları üzerine çalıştığınızı iddia edemezsiniz. Her şey çok derin bir şekilde bütünleşti. Bu yüzden alıntıyı, "Herhangi bir yerdeki herhangi bir biçimdeki adaletsizlik, her yerde her biçimdeki adalet için tehdittir" diye değiştirmeliyiz.

Bu yılki paradigma değişiminin merkezinde, Mısır'da hukuksuz bir şekilde tutuklu bulunan yazılım geliştirici ve yazar, Mısır asıllı Britanyalı baba Alaa Abdel Fattah'ın hikayesinin yer aldığını düşünüyorum. Kısa süre önce 41. yaşına hapiste giren Alaa, aslında insan hakları çalışmaları nedeniyle son 10 yılın büyük bir bölümünü parmaklıklar ardında geçirdi.

Şu anda, Mısır hapishanelerindeki koşulları eleştiren bir Facebook gönderisini paylaşmasının ardından açılan yalan haber yayma davasından en son aldığı 5 yıllık cezasını çekiyor. Mısırlı yetkililere defalarca dilekçe vermesine rağmen Britanya hükümeti, Fattah'a hakkı olan konsolosluk ziyaretini bile sağlayamadı. Birleşik Krallık Başbakanı Rishi Sunak'ın da aralarında bulunduğu dünya liderlerinin Mısır'ın sahil kenti Şarm el-Şeyh'e akın ettiği Cop27 sırasında Fattah açlık ve susuzluk grevi yapıyordu. O kadar halsizdi ki yere yığıldı, neredeyse ölüyordu ve hayata döndürülmesi gerekti.

Onun hikayesi, muhtemelen Mısırlıları kızdıracak şekilde, Cop27'deki tartışmalara damgasını vurdu. Bu, aktivistlerin insan hakları olmadan iklim adaletine sahip olamayacağımız yönündeki kilit noktasının ünlem işaretiydi. Protestoların yasaklandığı ve insan hakları aktivistlerinin hapse atıldığı (ve iklim zirvesi öncesinde onlarca kişinin tutuklandığı) bir yerde iklim krizi konusunda farkındalık yaratamazsınız. Bu bağlamda iklim hakları için mücadele etmekle ilgili herhangi bir açıklama, kulağa ucuz ve ikiyüzlüce geliyordu.

Diğer taraftan, insan hakları iklim değişikliğinden doğrudan etkileniyor. Çölleşme, gıda kıtlığı, yükselen deniz seviyeleri ve hızla artan sıcaklıklar sadece yeni insani krizler yaratmakla kalmayacak, aynı zamanda dünyanın en savunmasız gruplarının maruz kaldığı mevcut eşitsizlikleri ve insan hakları ihlallerini daha da kötüleştirecek.

Bu hafta Birmingham Üniversitesi'nden araştırmacılar, iklim belirsizliğinin mülteci kamplarındaki binlerce insan için sağlık tehditleri yarattığını ve bu durumun, insani yardım kuruluşlarının her mültecinin temel hakkı olan sığınacak yerleri sağlama konusundaki kabiliyetini etkileyecek kadar şiddetli olduğunu gösteren yeni bir çalışma yayımladı.

Çalışma, dünya genelindeki mülteci kamplarının yüzde 65'inin "iklim değişikliğinin yoğun hissedildiği bölgelerde" bulunduğunu belirttiğinden, bu durum giderek daha acil bir hal alıyor. Çevrelerindeki ani değişimin etkisiyle yerlerinden edilen çevre mültecilerinin sayısındaki hızlı artış da sorunu büyütüyor.

Birmingham Üniversitesi'nde doktora sonrası araştırma görevlisi olan Tahmina Yasmin, "2050 itibarıyla, deniz seviyesinin yükselmesi, su güvenliği sorunları ve artan kuraklık/sel ve aşırı hava olayları gibi iklim değişikliğinin etkileri nedeniyle dünyada 200 milyondan fazla çevre mültecisi olabilir" dedi. Rapor, elbette sağlıklı bir çevre ve güvenli bir barınak hakkına sahip olan iklim mültecileri için "uzun vadeli tedarik" çağrısında bulundu.

İnsan hakları ve iklim adaleti ayrılmaz bir şekilde iç içe geçti. Aynı zamanda bu eşleşme, Cop27'nin bu başlığının ötesine geçiyor. Mısır'da protestolar (ve dolayısıyla toplanma ve örgütlenme özgürlüğü) yasaklanmışsa, yetkililerin örneğin kadınların güçlendirilmesi için çalıştıklarını söyleme çabaları sadece göstermeliktir. Eğer Alaa parmaklıklar arkasındaysa, iklim adaleti konusunda verilen sözlerin içi boştur.

Bu durum tüm dünya için geçerli. Giderek birbirine daha fazla bağlanan bir dünyada, insan hakları için nasıl mücadele ettiğimizi yeniden düzenlememiz gerek; adaletsizliğin ayrı bölümleri olduğu bir yanılsama. Herkes için entegre, bütüncül bir yaklaşıma ihtiyacımız var.



https://www.independent.co.uk/independentpremium

Independent Türkçe için çeviren: İpek Uyar

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU