Yüzüncü yılına yaklaştığımız cumhuriyetimizin tarihini demokrasi perspektifinden değerlendirdiğimizde çok da parlak bir tablo ile karşılaştığımız söylenemez.
Yakın dönem siyasal tarihimizin çeşitli askeri darbe, darbe girişimleri ve muhtıraların gölgesinde biçimlendiğini biliyoruz.
Söz konusu darbe ve/veya darbe girişimleri Türk demokrasisinin gelişim sürecine maalesef önemli ölçüde köstek olmuştur ki, söz konusu girişimler cumhuriyetimizin vizyonuyla da çelişmektedir.
Türkiye sorunlarını her daim demokrasi içinde kalarak, konuşarak, tartışarak çözmelidir. Cumhuriyetimizin vizyonu da bunu gerektirir.
Evet, Cumhuriyetimizin vizyonu bir taraftan yüksek demokratik standartlara diğer taraftan da yüksek bir ekonomik refah seviyesine kavuşmayı içermektedir.
Bunlardan biri diğerinin yerine geçemez. Yani, ekonomik refah seviyemiz yüksek olsun, demokrasimiz kusurlu da olabilir, diyemeyiz. Tam tersini de söylememiz mümkün değildir.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Ülkemizde tam demokrasi egemen olsun ekonomik refah seviyemiz düşük de olabilir gibi.
Demokrasi ise yalnızca sandığa indirgenebilecek bir yönetim biçimi değildir.
Yalnızca sandığa indirgenen bir demokrasi çoğulcu değil ama çoğunluklu bir anlayışın önünü açar.
Böylesi, yani çoğunlukçu bir demokrasi ise kusurlu bir demokrasidir.
Kusurlu demokrasilerin demokratik işleyişe ilişkin çeşitli sorunlarının olduğu bilinmektedir.
Örneğin, kusurlu demokrasilerde basın özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü gibi özgürlüklerin ihlali söz konusudur.
Yine söz konusu demokrasilerde etkin bir denge ve denetleme sisteminin varlığından söz edemeyiz.
Dahası sorunlu demokrasilerde yargının bağımsızlığından, devlet yönetiminde açıklık, şeffaflık, hesap verilebilirlik gibi ilkelerin egemen olmasından da söz etmemiz mümkün değildir.
Kusurlu demokrasilerde sorunlu olan alanlardan biri de medyadır. Bu demokrasilerde tarafsız ve bağımsız bir medya neredeyse yok gibidir.
Türkiye büyük vizyonu olan bir ülkedir. Büyük vizyon ise büyük projelerle birlikte birinci sınıf demokrasiyi ve ekonomik büyüklüğü içerir.
Cumhuriyet tarihi boyunca demokrasisine yapılan müdahaleler dönemini öyle umuyorum ki geride bırakan Türkiye önümüzdeki süreçte, daha açık ifade etmek gerekirse 21'inci yüzyılın ilk yarısında küresel demokrasi liginin en üst sıralarında yer alabilecek tarihi fırsatı yakalamıştır.
Bunu başarabilecek bilgi, birikim, deneyim ve kadrolara ülkemiz sahiptir. Türkiye’nin 21'inci yüzyılda küresel demokrasi liginin üst sıralarında yer alması ancak çoğulcu demokrasi anlayışının egemen olmasıyla mümkündür.
Güçlü bir denge denetleme sisteminin kurulduğu çoğulcu demokrasilerde kuvvetler ayrılığı, açıklık, şeffaflık ve hesap verilebilirlik gibi ilkeler gözetilir.
Çoğulcu demokrasilerde medya bağımsızdır. Yurttaşların eleştiri yetilerine özgürlük tanıyan, her bireyin kişisel kararlarını verebildiği bir demokrasi üyelerine etkin siyasal katılım sağlar.
Bu demokrasilerde iktidar ve politikaları etkin şekilde eleştirilebilir.
Çoğulcu demokrasilerde her yurttaşın toplumun ortak yararı adına kendi görüş ve düşüncesini özgürce dile getirebildiği açık ve özgür bir kamusal alanın varlığından söz edebiliriz.
Evet, Türk demokrasisi büyük zorlukların üstesinden gelerek yoluna devam etmektedir.
Ama demokrasimizin deyim yerindeyse daha gidecek yolu vardır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish