Gazze'de ateşkesin sağlanması, iki yıldır süregelen soykırımın durdurulması açısından insan olan herkes için önemliydi.
Bundan sonrası ise, diplomasi tuzaklarını ustalıkla kurma konusunda uzmanlaşmış devletler karşısında, haritalaması kaybedilmiş mayın tarlasında gezmek gibi.
Her adımda yeni riskler ve fırsatlar bulunabilir.
Gazze'deki ateşkes görüşmeleri ve sonrası için masaya gelen uluslararası güvenlik mekanizması önerileri dikkat çekici bir terminolojik ayrım içeriyor:
"Barış gücü" (peacekeeping force) yerine "istikrar gücü" (stabilization force) kavramının öne çıkması.
Bu tercih, yalnızca semantik bir detay değil; aksine bölgedeki siyasi realitelerin, hukuki hesapların ve uluslararası aktörlerin stratejik tercihlerinin kristalize olduğu bilinçli bir diplomatik manevra.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Hukuki zemindeki kırılma noktası
Klasik barış gücü harekâtları, BM Şartı'nın VI. Bölümü çerçevesinde çatışan tüm tarafların açık rızasına dayanır.
Kıbrıs'taki UNFICYP veya Gürcistan'daki UNOMIG gibi misyonlar, bu modelin uzun soluklu örnekleridir.
Bu tür harekâtlarda güç kullanımı yalnızca nefsi müdafaa ile sınırlıdır ve misyonun meşruiyeti, tarafların sürekli onayına bağlıdır.
Gazze bağlamında ise bu temel prensip çökmektedir.
ABD ve İsrail'in Hamas'ı siyasi bir muhatap olarak tanımayı kategorik biçimde reddetmesi, barış gücü için vazgeçilmez olan "tarafların rızası" ilkesini baştan imkânsız kılıyor.
Hamas, 2007'den bu yana Gazze'de fiili kontrole sahip olan yönetici güç olmasına rağmen, başat aktörler tarafından yalnızca "bertaraf edilmesi gereken terör örgütü" olarak kodlanıyor.
Bu noktada "istikrar gücü" kavramı devreye giriyor.
İstikrar harekâtları, BM Şartı'nın VII. Bölümü altında yetkilendirilen ve rıza olmaksızın dahi konuşlanma yetkisine sahip, zorlayıcı mandatoya sahip operasyonlardır.
Somali'deki UNOSOM II veya Bosna'daki SFOR, bu modelin tarihteki örnekleridir. "Stabilizasyon" teriminin seçilmesi, operasyonun zorlayıcı karakterini diplomatik bir dille meşrulaştırma çabasıdır.
Tanıma paradoksu: Hamas mı, Filistin Yönetimi mi?
Kritik bir ironi ortaya çıkıyor: Barış gücü tesis edilseydi, bu hukuken Gazze'deki mevcut yönetimin dolaylı tanınması anlamına gelirdi.
Oysa Hamas, 2008'den itibaren İsrail'in zımni onayıyla belli bir meşruiyet alanına sahipti.
Katar'ın Gazze'ye yıllarca sağladığı mali yardımlar, İsrail'in güvenlik kontrolünden geçiyordu.
Bu, Hamas'ın de facto tanındığı hibrit bir durumdu.
Barış gücü, bu zımni tanımanın açık hale gelmesi demekti.
Alternatif olarak, BM'de tanınan ama Gazze'de gerçek karşılığı olmayan Filistin Yönetimi'ne alan açılabilirdi.
Her iki senaryo da İsrail-ABD için kabul edilemezdi.
İstikrar gücü formülü bu paradoksu aşıyor: Ne Hamas'ı muhatap alıyor ne de Filistin Yönetimi'ni ön plana çıkarıyor.
"İstikrarsız ortam"ı hedef alan teknik bir güvenlik mekanizması olarak sunuluyor.
Siyasi tanıma gerektirmeyen, tamamen operasyonel bir yaklaşım.
Sahada kim olacak? Çelişkili denklem
İstikrar gücünün kompozisyonu, belki de çözülmesi en zor sorun.
ABD, sahada bulunmayacak; muhtemelen Katar veya İsrail'de konuşlu 200 kişilik bir koordinasyon birimiyle yetinecek.
Komuta yapısını ise ABD'nin alması beklenir, çünkü İsrail ancak böyle kabul eder.
Katar'ın sınırlı askeri kapasitesi, doğrudan asker göndermesini zaten engelliyor. Sahaya girecek iki aday kalıyor: Türkiye ve Mısır.
Ancak Mısır'ın son iki yılda Gazze'deki soykırıma gösterdiği kayıtsızlık, onun Gazze içinde ne kadar kabul göreceğini şüpheli kılıyor.
Sisi yönetiminin İsrail'le koordineli tutumu, Mısır askerlerinin Gazze'de meşruiyet sorunu yaşamasına yol açabilir.
Bu durumda sahaya girecek asıl güç olarak Türkiye kalıyor.
Ama işte burada çelişki zirveye çıkıyor:
Hamas'ı terör örgütü listesinde tutmayan, Hamas yetkililerini siyasi muhatap olarak tanıyan Türkiye'nin, Gazze içinde Hamas'ı baskılayacak, silahsızlandıracak operasyonlar yapması bekleniyor mu?
Bu ideolojik ve hukuki bir çelişki olduğu kadar, operasyonel olarak da sürdürülebilir değil.
Gücün yetkileri ve görev tanımı da muğlak:
Sınır güvenliği mi sağlayacak, yoksa iç güvenlik mi?
Hamas'la çatışmaya girecek mi, yoksa yalnızca "istikrarı" gözlemleyecek mi?
Bu sorulara net yanıtlar olmadan kurulan bir güç, ya etkisiz bir sembolik varlığa dönüşür ya da kontrol edilemeyen bir çatışmanın içine çekilir.
BM dışı bir model mi?
Gazze İstikrar Gücü muhtemelen BM mekanizmasının dışında, bölgesel bir anlaşma çerçevesinde kurulacak.
Bu, Azerbaycan-Ermenistan çatışması sonrası kurulan Türk-Rus Ortak Gözlem Merkezi'ni andırıyor.
BM dışı model tercihinin gerekçeleri açık: Güvenlik Konseyi'nde veto riski atlanıyor.
Hamas'ın statüsü konusunda BM'de konsensüs neredeyse imkânsız.
Ayrıca uluslararası hukuk mekanizmalarının getireceği sınırlamalardan kaçınılıyor.
BM mandatlı güç, belirli standartlara ve raporlama yükümlülüklerine tabi olur.
Bölgesel anlaşma ise daha esnek, az şeffaf ve kontrol edilebilir bir çerçeve sunar.
Bu yaklaşım İsrail'in operasyonel özgürlüğünü de korur.
BM mandatlı güç, İsrail'in Gazze üzerindeki askeri hâkimiyetini sınırlayabilir.
Oysa bölgesel "istikrar gücü", İsrail'in güvenlik önceliklerine daha duyarlı tasarlanabilir.
Hamas'ı oyun dışı bırakma stratejisi
Tüm bu tercihler, sonuçta Hamas'ı siyasi olarak marjinalleştirme ve askeri olarak etkisizleştirme stratejisinin parçası olarak okunabilir.
"Barış gücü" kavramı, ister istemez Hamas'ı bir "taraf" olarak tanıma riskini taşırdı.
"İstikrar gücü" ise Hamas'ı "istikrarı bozan faktör" olarak kodlayarak, onunla müzakere etmeyi değil, onu nötralize etmeyi meşrulaştırıyor.
Bu strateji, 2006'da Hamas'ın seçim zaferinden bu yana uygulanan izolasyon politikasının son halkası gibi görünüyor.
Hamas'ın seçim yoluyla iktidara gelmesi İsrail'in politikalarını sorgulamadan kabul eden ülkeler tarafından kabul görmemiş, ardından gelen abluka ve askeri operasyonlar, örgütü siyaseten dışlamaya yönelik tutarlı bir politikanın parçası olmuştu.
Ancak bu yaklaşımın ciddi riskleri var. Hamas, Gazze'de hala önemli bir toplumsal taban ve örgütlenme kapasitesine sahip.
Onu tamamen dışlayan bir "istikrar" formülü, sürdürülebilir olmayabilir.
UNOSOM II'nin Somali'deki başarısızlığı, yerel güçleri yok sayarak dayatılan istikrar modellerinin ne kadar kırılgan olduğunu göstermiş oldu.
Zorlayıcı mandat, sınırlı ayak izi
"İstikrar gücü"nün başarısı, zorlayıcı yetkiye sahip olmasına rağmen bu yetkiyi minimumda kullanmasına bağlı.
Bosna'daki SFOR modeli öğreticidir: Askeri güvenlik net tanımlanmış (silahsızlandırma, sınır kontrolü, kritik altyapı koruması), sivil yönetim ve toplumsal onarım BM ve AB'ye devredilmiş.
Gazze'de de benzer görev bölüşümü şart.
Askeri kanadın sınır güvenliği, silah kaçakçılığının önlenmesi ve temel altyapının korunması gibi teknik görevlere odaklanması; sivil yeniden inşanın ise uluslararası sivil kuruluşlar tarafından yürütülmesi rasyonel.
Aksi takdirde, tek komuta yapısının hem zorlayıcı güvenlik hem de toplumsal onarım misyonunu yürütmesi, UNOSOM II'de olduğu gibi çatışmaya yol açabilir.
Sonuç: Terminoloji politikadır
"Barış gücü" yerine "istikrar gücü" teriminin seçilmesi, sıradan bir kelime oyunu değil, çok katmanlı bir siyasi hesabın ürünüdür.
Bu tercih:
- Hamas'ı siyasi muhatap olarak tanımaktan kaçınmayı,
- BM mekanizmalarının getireceği hukuki kısıtlamalardan uzak durmayı,
- İsrail ve ABD'nin güvenlik önceliklerine uyumlu bir çerçeve sunmayı,
- Türkiye, Katar ve Mısır gibi bölgesel aktörlerin siyasi rollerini koruyarak askeri zorlayıcılıktan uzak durmalarını,
- Ve nihayetinde Hamas'ı izole ederek Gazze'nin siyasi geleceğini yeniden şekillendirmeyi hedefliyor.
Ancak tarihin öğrettiği şudur:
Dayatılan istikrar, gerçek barış değildir.
Gazze'nin geleceği, yalnızca askeri güç dengelerine değil, Filistinli tüm aktörlerin siyasi katılımına ve bölgesel güçlerin yapıcı rolüne bağlı olacaktır.
"İstikrar gücü" adı altında kurulacak mekanizma, bu gerçeği göz ardı ederse, yeni bir çatışmanın tohumlarını ekmekten öteye gidemeyebilir.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish