Günümüzde küresel sahnede öne çıkan ülkeler, askeri, siyasi ve ekonomik güçleri yanında, bilgiyi üretebilme, ihraç edebilme ve bilimsel söylemi yönlendirebilme kapasiteleriyle belirleyici aktörler haline geliyor.
Bu bağlamda, Türk ve Arap üniversiteleri arasında gelişen akademik iş birliği, sadece öğrenci değişimi ya da ortak projelerden ibaret değil.
Aslında bu iş birlikleri ortak akıl, kolektif hafıza ve geleceğin akademik mimarisini şekillendirme iradesinin bir yansımasıdır.
Tunus, Akdeniz'in güney kıyısında, Afrika ile Avrupa arasındaki en kritik geçiş noktalarından birinde yer alıyor.
Batıda Cezayir, doğuda Libya ile komşu olan bu ülke, aynı zamanda Afrika kıtasının Avrupa'ya açılan kapılarından biridir.
Bu konum, Tunus'u yalnızca bölgesel değil, küresel ölçekte stratejik bir aktör haline getiriyor.
Akdeniz'in doğusu ile batısı arasında tarihsel bir köprü olan Tunus, günümüzde de hem Afrika Birliği hem Arap Ligi hem de İslam İşbirliği Teşkilatı içinde aktif bir rol oynuyor.
Bu çok yönlü diplomatik kimlik, ülkeyi yalnızca 13 milyonluk nüfusu ile sınırlı bir etki alanına hapsetmez; aksine, Tunus'u Fas'dan Somali'ye, BAE'den Nijerya'ya kadar geniş bir coğrafyada etkili kılar.
Tunus yüzölçümü ve nüfus büyüklüğü bakımından çok geniş ve kalabalık olmasa da Afrika kıtası, Arap dünyası ve İslam dünyasındaki kültürel etkisi bakımından oldukça önemli bir ülkedir.
Eğitimde tarihi miras ve güncel rol
Tunus'un stratejik önemi yalnızca coğrafi konumundan değil, aynı zamanda eğitimdeki köklü geleneğinden kaynaklanıyor.
Başkent Tunus'taki Zeytûne Üniversitesi, İslam dünyasının en eski yükseköğretim kurumlarından biri olarak 8'inci yüzyıldan bu yana dini ve bilimsel eğitimde merkezî bir rol üstlendi.
Diğer taraftan 670 yılında sahabelerden Ukbe b. Nafi tarafından kurulan Kayrevan, muhteşem bir mirasa sahip.
İlk Kuzey Afrika şehirlerinden biri olarak erken dönem İslam dünyasında yalnızca askerî bir üs değil, kısa sürede önemli bir ilmî merkez haline geldi.
Mescitlerde yürütülen Kur'an, hadis ve Arapça öğretimi zamanla kurumsallaşarak şehri Mâlikî mezhebinin başlıca eğitim havzalarından biri konumuna taşıdı.
Kayrevan'ın ilmî etkisi yalnızca Mağrip bölgesiyle sınırlı kalmamış; Sicilya ve Endülüs'e kadar uzanan geniş bir coğrafyada dinî ve fıkhî düşüncenin şekillenmesine katkı sağladı.
Özellikle Ukbe Bin Nafi tarafından kuruluşu başlatılan ve ona izafeten Sîdî Ukbe Camii adını taşıyan muazzam büyüklükteki camii dönemin en önemli ders halkalarına ve ilmî münazaralarına ev sahipliği yaptı; hem yerel hem de dışarıdan gelen talebeler için bir ilmî kavşak işlevi gördü.
Kayrevan'a Osmanlılar devrinde büyük hizmetler yapılmış çok sayıda medrese, zaviye ve mescidi barındıran külliyeler inşa edildi.
Osmanlı devrinden kalan eserleri hâlâ hayatın içinde barındıran Kayrevan, bugün 50 binin üzerinde yazma eseriyle dünyanın en büyük elyazması hazinelerinden birini taşıyor.
Bu özellikleriyle Tunus, İslam eğitim tarihinde erken kurumsallaşmış ilim merkezlerinin öncülerinden biri olarak değerlendiriliyor.
Değerli Tunus Büyükelçimiz Ahmet Misbah Demircan Tunus'ta iki ülkenin dostluğunu pekiştiren ortak kültürel değerler ve ortak mimari eserlerin korunması ve bu muhteşem eserlerin gelecek nesillere taşınması açısından büyük gayret gösteriyor.
Değerli Büyükelçimiz, bu eserlerin nefis bir haritasını Kütahya Dumlupınar Üniversitesinin akademisyenlerinin desteğiyle çıkararak yerli ve yabancı ziyaretçilerin istifadesine sundu.
Akademik iş birliği: Ortak geleceğe yatırım
Tunus, sahip olduğu üniversiteler, araştırma merkezleri ve akademik diaspora ağı sayesinde, Kuzey Afrika ve Arap dünyasında eğitimde cazibe merkezlerinden biri olmayı sürdürüyor.
Lisans ve lisansüstü düzeyde eğitim almak isteyen binlerce Afrikalı öğrenci için Tunus, kültürel yakınlık ve erişilebilirlik açısından stratejik bir tercih oluyor.
Ayrıca Tunus'un çok dillilik (Arapça, Fransızca ve giderek artan ölçüde İngilizce) üzerinden kurduğu eğitim modeli, hem Batı'ya hem Doğu'ya akademik köprüler kurabilmesini kolaylaştırıyor.
Türk ve Arap üniversiteleri arasında Tunus üzerinden kurulacak her iş birliği, salt ikili ilişkilerin ötesinde, çok katmanlı bir bölgesel etki yaratma potansiyeline sahip.
Tunus'un stratejik konumu ve eğitimdeki birikimi sayesinde yapılacak ortaklıklar, yalnızca öğrenci ve akademisyen değişimiyle sınırlı kalmaz; sağlık, mühendislik, yapay zekâ ve tarım teknolojileri gibi alanlarda ortak araştırma ekosistemleri oluşturulabilir.
Bu tür girişimler, hem Afrika'da hem Orta Doğu'da bilimsel üretimi artıracak, bölgeyi bilgi ithalatçısı değil bilgi ihracatçısı haline getirecek yeni bir akademik vizyonun temelini atacaktır.
Tunus, küçük yüzölçümü ve sınırlı nüfusuna rağmen, Afrika ile Akdeniz arasında stratejik bir kavşak noktası; İslam dünyası içinde ise tarihi ve akademik bir merkezdir.
Bugün Türk ve Arap üniversiteleriyle kurulan akademik bağlar, yalnızca bir eğitim iş birliği değil; aynı zamanda ortak hafıza ve ortak gelecek inşasının temelleridir.
Tunus'ta tarihi buluşma: Türk ve Arap Üniversiteleri
Tunus, tarih boyunca Akdeniz'in doğusu ile batısı arasında bir medeniyet köprüsü işlevi gördü.
Bu köprü, bu kez seyyahlar veya tacirler aracılığıyla değil, Türk ve Arap dünyasının önde gelen akademisyenleri ve eğitim liderleri aracılığıyla yeniden işlev kazandı.
10-12 Ekim 2025 tarihleri arasında düzenlenen 5. Türk-Arap Üniversite Rektörleri Kongresi ve eş zamanlı düzenlenen Türk Üniversiteleri Öğrenci Temin Fuarı, yalnızca bir akademik etkinlik olmanın ötesinde, İslam coğrafyasının bilim ve bilgi eksenli bir gelecek inşa etme kapasitesinin güçlü bir göstergesi olarak öne çıktı.
Bu organizasyona emek verenler arasında başta YÖK Başkanımız Prof. Dr. Erol Özvar olmak üzere, Tunus Büyükelçimiz Ahmet Misbah Demircan ve Türk-Arap Üniversiteler Birliği Başkanı Dr. Mustafa Aydın Bey büyük gayret göstermiş ve herkesin takdirini aldı.
Etkinliğe Türkiye'den 40'tan fazla üniversite rektörü, 80'in üzerinde rektör yardımcısı ve uluslararası ofis temsilcisi katılmış; YÖK Başkanı ve yardımcılarının yoğun temasları, toplantının stratejik önemini devlet düzeyinde teyit etti.
Bu ölçekte bir buluşma, akademik diplomasi alanında daha önce görülmemiş bir kurumsal yakınlaşmayı simgeliyor.
2030 Türk yükseköğretim vizyonu: Bölgesel sınırların ötesine geçmek
Tunus'ta atılan adımlar, YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar hocamızın üzerinde büyük ihtimam gösterdiği ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından ilan edilen "2030 Türk Yükseköğretim Vizyonu" ile doğrudan örtüşüyor.
Bu vizyon, Türkiye'yi yalnızca öğrenci kabul eden bir ülke konumundan çıkarıp, bilgi ve araştırmayı ihraç eden, yenilik üreten ve küresel akademik cazibe merkezi haline getirmeyi hedefliyor.
2030 vizyonunun temel bileşenleri arasında uluslararası ortak üniversitelerin kurulması, bölgesel Ar-Ge merkezlerinin açılması, çok dilli ve ortak ders havuzlarına dayalı müfredat sistemlerinin hayata geçirilmesi yer alıyor.
Tunus'ta kurulan temaslar, bu vizyonun yalnızca teoride değil, sahada da somut karşılık bulduğunu gösteriyor.
İmzalanan mutabakatlar, Türkiye'nin 2030 vizyonuna giden yolun ilk taşlarını oluşturuyor ve sürdürülebilir bir iş birliğiyle Türkiye, ortak bilim ekolleri kuran bir ülke konumuna yükselebilecektir.
Protokoller ve somut projeler
Günümüzde küresel sahnede etkin olan ülkeler, yalnızca ekonomik veya askeri kapasitesiyle değil, bilgiyi üretip ihraç edebilme yetisi ve bilimsel söylemi yönlendirme kabiliyetiyle öne çıkıyor.
Türk ve Arap üniversiteleri arasındaki iş birliği, salt öğrenci değişiminden ibaret değild; ortak akıl, kolektif hafıza ve gelecek inşasının temellerini oluşturuyor.
İbn Haldun gibi küresel entelektüel mirasa yön vermiş mütefekkirler yanında Osmanlı Sadrazamı Tunuslu Hayreddin Paşa gibi hikmet sahibi devlet adamlarını yetiştiren Tunus'un Afrika ve Arap dünyasındaki epistemolojik ve jeokültürel etkisi, demografik kapasitesinin çok ötesinde konumlanıyor.
Ülkenin tarihsel süreklilik arz eden akademik altyapısı ile çok katmanlı diaspora ağı, ihdas edilecek her türlü kurumsal iş birliği yalnızca yerel düzeyle sınırlı kalmayacaktır.
Öyle ki, söz konusu etkileşim ağı tüm Afrika kıtasına, Arap dünyasının tamamına ve geniş İslam coğrafyasına yayılmasına olanak sağlayacak stratejik bir kaldıraç işlevi görecektir.
Etkinlikte imzalanan mutabakat zabıtları (MoU), umut verici bir başlangıç olarak kayda geçmiştir. Ancak esas kritik adım, bu belgelerin ortak laboratuvarlar, çift diplomalı programlar ve TÜBİTAK / BAP destekli araştırmalara dönüşmesidir.
Sağlık, mühendislik, yapay zeka ve tarım teknolojileri gibi alanlar, iş birliğinin en güçlü şekilde yürütülebileceği öncelikli sahalardır.
Türk üniversitelerinin teknik altyapısı, birçok Batı üniversitesine kıyasla daha erişilebilir ve esnektir.
Ayrıca, Tunuslu öğrencilerin lisansüstü eğitime olan talebi hızla artmakta ve Türkiye bu talebi karşılayacak kapasiteye sahip durumdadır.
Gelecek: Ortak tasarlanacak bir ufuk yolculuğudur
Bu buluşma, yalnızca bir protokol imzası değil; Türk ve Arap dünyasının yeniden rekabet değil, dayanışma merkezli bir bilgi ortaklığı inşa edebileceğinin kanıtıdır.
Eğer bu irade kararlılıkla sürdürülürse, yakın gelecekte bilimsel literatürde "Türk-Arap Araştırma Okulu" olarak anılacak yeni bir akademik akımın doğması mümkün olacaktır.
Tunus'ta kurulan köprü, yarın Kahire'de, Riyad'da, İstanbul'da ve Bağdat'ta daha da güçlenecektir.
Bu tarihi buluşmanın gerçekleşmesinde YÖK Başkanı'nın stratejik vizyonu, Tunus Büyükelçisi'nin diplomatik ve lojistik desteği, Türk-Arap Üniversiteler Birliği'nin uzun yıllara dayanan koordinasyonu ve ev sahibi Tunus Menar Üniversitesi'nin akademik ev sahipliği kritik rol oynadı.
Bu aktörlerin katkıları, etkinliğin yalnızca başarılı değil, aynı zamanda tarihe geçecek bir başarı noktası olmasını sağladı.
Bu vesileyle atılan adımlar, yalnızca bugünü değil, 2030'un ve sonrasının yükseköğretim mimarisini şekillendirecek stratejik bir vizyonun nüveleridir.
Eğer bu irade korunur ve iş birlikleri somut projelere dönüştürülürse, Türk ve Arap dünyası bir kez daha bilginin üretildiği, aklın ve adaletin merkezî rol oynadığı bir medeniyet zemini oluşturabilecektir.
Gelecek, beklenen değil; birlikte tasarlanan bir hakikat yolculuğudur.
Sonuç olarak, Tunus'un jeokültürel ve akademik kapasitesi doğru değerlendirildiğinde, ülke yalnızca bölgesel bir aktör değil; bilgi, bilim ve medeniyet üretiminde Afrika kıtası, Akdeniz çevresi, Arap ve İslam dünyası açısından küresel bir köprü olma potansiyeline sahiptir.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish