50 gece okuması

İbrahim Beyazoğlu Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Pixabay

Bu yazıyı, bana okumayı sevdiren
Prakash Kona'ya ithaf ediyorum.


Clarice Lispector, Yıldızın Saati'nde "Yazıyorum çünkü dünyada yapacak başka bir şeyim yok: ben artakalanım ve insanların dünyasında bana yer yok. Umutsuz ve yorgun olduğum için yazıyorum, kendim olmanın monotonluğuna artık dayanamıyorum ve eğer yazmanın o hep tazelenen yeniliği olmasa sembolik olarak her gün ölebilirim" demişti.

Yaptığım Lispector alıntısındaki yazmak fiilini çıkarıp yerine okumak fiilini koyarsanız; benim gece okuma deneyimime dair fikir sahibi olursunuz.

Gece lambasını yakıp onun sarı ışığı altında okumak, bazen insanı iyileştirir, temizler.

Karanlık bastırınca okumanın sakinleştirici, huzur verici bir etkisi var.


Öte yandan böyle kişisel listeler hazırlarken neyi neden beğendiğimi açıklamak gerekli ve zor.

Benimkisi tamamen kişisel bir liste. Nesnel bir edebi yargıda bulunmak zor. Belirleyeceğim kriter/ler bile bu kişisellikten payına düşeni fazlasıyla alıyor.

Bu yüzden mış gibi yapmanın bir anlamı yok. Zaten, en başta da belirttiğim gibi, nihayetinde hedonist, tutkulu bir okurum.

Estetik açısından Jorge Luis Borges'in Yedi Gece'deki şu uyarıları yüreğime su serpiyor: 

Kim bilir, içgüdüsel olarak duyumsadığımız bir şeyi tanımlamaya kalkışmak gereksiz belki de (...) Güzellik bedensel bir duyumdur, bütün bedenimizle duyumsadığımız bir şeydir. Bir akıl süzgecinden geçirmemizin sonucu değildir güzellik. Güzelliğe kurallarla erişemeyiz. Onu ya duyumsarız ya duyumsamayız. 


Hedonizm demişken, belki de, liste yapma arzusu aynı zamanda hayatta kalmaya yönelik bir arzu, hayata devam etme azmidir.

Bunu ortaya atan aslında Umberto Eco. Listeleri kültürün kökeni telakki eden Eco için liste yapma eylemi gücünü "ölmek istememizden" alıyor. Onun deyişiyle liste yapmak "karşı konulamaz bir sihir". 

Bu yüzden bu okumaların herkeste aynı veya benzer etkiyi uyandıracağından emin değilim.

Bu kitapların bazılarını İngilizce aslından okudum. Türkçe çeviri okurda nasıl bir duygulanım yaratırdı mesela?

Listedeki tüm kitapların Türkçe çevirileri mevcut.

Hemen fark edeceğiniz gibi, 50 kitaplık bu listeyi edebi eserlerle ve tarih kitaplarıyla sınırlı tuttum. 
 

Pixabay (3).jpg
Fotoğraf: Pixabay

 

Peki, bu listeyi neden hazırladım?

➡️ Vakit geçirip eğlenmek için. Muhasebeciler gibi döküm yapmak için değil.

➡️ Kimi tanıdıklar, hatta fakülteden birkaç öğrenci, bazen 'Ne okusam' diye gelip bana soruyor. Biraz da onlar için.

➡️ Belki de liste yapmak gerçekten de hayatta kalmakla ilgili. Hayat mücadelesinin bir parçası.


1. Dominique Lapierre & Larry Collins - Kudüs Ey Kudüs

İki edebi gazetecinin kaleminden Kudüs'ün Antik Çağ'dan günümüze dek uzanan tarihi.

"Her gazetecinin gönlünde bir roman yatar, ama en iyisi orada kalmasıdır" diyen Russel J. Lynes'ın bu iddiasını çürütecek türden bir edebi tarih.

Kudüs Ey Kudüs yer yer içerisinde kalıplaşmış Arap ve Yahudi tiplemeleri barındıran oryantalist bir dille yazılsa da kitabı ayık bir bilinçle okuduğunuz sürece bu deneyimden pişman olmazsınız. Dikkate değer anekdotlarla dolu.


2. Simon Sebag Montefiore - Kudüs: Bir Şehrin Biyografisi

Her türlü ucuz ve dolandırıcı din klişesinden uzak, alabildiğine insani ve derinlemesine bir Kudüs tarihi.

Montefiore, Kutsal Topraklar'ı canlı renklerle betimliyor. Üstelik mizah dolu. 


3. Mihail Bulgakov - Usta ile Margarita

Metinlerarasılık kavramının en yetkin örneklerinden. Keskin bir duyarlılık. Belki de 20'nci yüzyılın en iyi Rus romanı.

İncil'in yanı sıra Goethe'nin Faust'unu bilmek şart. Biraz da Antik Roma ve korkutucu Stalin döneminden anlamak tabii. 


4. Amin Maalouf - Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri

Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri her şeye galip gelen bir merak duygusu ile raftan aldıktan sonra elimden düşüremedim.

Bir edebiyatçı tarafından yazılan, esprili, okurken eğlendiren bir tarih kitabı. 


5. John Steinbeck - Bitmeyen Kavga

Akıcı, fevkalade sürükleyici, bir siyasi roman. Temelde bencil ya da kendi çıkarını düşünen, onur kırıcı ve insanı küçük düşürücü bir sistemin eleştirisi.  

Gündelik hayatta ve kişisel tarihimde bu romanı bana hatırlatacak çok tecrübem oldu.

Bu da şunu anlamamız açısından önemli: Kurgu ve gerçek birbirinden ayrı şeyler değil. İkisi birbirini var edip, karşılıklı birbirlerini şekillendiriyorlar.

Gerçek ve kurgu ayrımı üzerinden edebiyatı küçümseyen birinin hayatla ve insanlarla hiçbir bağı yoktur.

Anton Çehov'un deyişiyle pek farkında olmadan  maddiyatçı, "bomboş ve anlamsız bir hayat" sürüyordur.


6. Jorge Luis Borges - Yedi Gece

Yedi zevkli denemeden mürekkep bir Borges klasiği. Borges'in gece yaptığı yedi konuşma daha doğrusu. Dostlar arasında yapılan sohbetin en mükemmel örneği.

Birkaç senede bir tekrar okurum. Borges kanımca bir dâhidir. Yedi Gece de onun dehasıdır.

Çehov'u saymazsak, 20'nci yüzyılın en büyük kısa öykü yazarıdır. Borges'in tabirini ödünç alacak olursam, bu konuşmalar benim "yitik cennetlerimden biri"dir. 


7. Terry Eagleton - Azizler ve Alimler

Kültürel teori ile tarihsel ve kurgusal kahramanları bir araya getirip onları ilmek ilmek ören anakronik bir roman.

Kahkaha atarak okuduğum yerler var. Alışılmadık, enteresan. Eagleton akıntıya karşı yüzmeyi seven, berrak kavrayışlı bir teorisyen. Keşke romanın filmi de çekilse.


8. Eric Jan Zürcher - Modernleşen Türkiye'nin Tarihi

Türkiye tarihi bir yabancı, daha doğrusu, uzak bakış tarafindan ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.

Yerleşmiş propaganda görüntüsünden uzak bir bakış açısı. Zürcher, Türkiye'ye karşı sempatik bir duyarlılığa sahip bir tarihçi.


9. Nermi Uygur - Tadı Damağımda

Mütevazı ve ince bir felsefecinin, kişisel tarihiyle birlikte dokuduğu okuma maceraları.

Aklın verdiği keyiflerden faydalanmayı bilen özgür düşünceli bir filozof. Sanırım Türk dilinde bugüne dek yaptığım en güzel gece okuması. 


10. Umberto Eco - Gülün Adı

Eşi benzeri görülmemiş bir Ortaçağ romanı. Eco'nun en popüler romanı.

Kilisede işlenen cinayetleri çözmek üzerine görevlendirilen bir rahibin hikâyesi olarak da okuyabilirsiniz.

Dileyen bu nefes kesici metne bir semiyotikçinin gözüyle de yaklaşabilir. 


11. Edgar Allan Poe - Bütün Öyküleri

Poe bugüne dek Amerika'dan çıkmış en iyi yazardır. Ya da şöyle diyelim: Amerika'nın başına gelen en iyi şeydi Poe.

Ama maalesef Amerikalılar onu açlıktan öldürdüler. Acı içinde yaşadı, acı içinde yazdı, acı çekerek öldü. Onun ölümü yazarlığın kaybı ve utancıdır.

Poe okurken elimde olmadan şunu fark ediyorum: Hayal gücü olmayan korkaklar gibi yaşıyoruz kimileyin.

Özellikle Hasan Fehmi Nemli çevirisini tavsiye ederim. 


12. Ned Beauman - Boksör Böcek

Genç bir yazardan, olağanüstü, beklenmedik bağlantıların birbirine eklemlendiği bir roman. Tabii komik de.

Beauman nedenleri olan bir kaos. Roman, ırkçılık, ilerleme ideolojisi ve öjenizm komedisinin uç noktasıdır. 


13. Jean-Pierre Vernant - Evren, Tanrılar, İnsanlar

Bugüne dek Yunan mitolojisi üzerine okuduğum en etkileyici çalışma. Bir nefeste bitti.

Yunan mitolojisi "Batı" uygarlığının sacayaklarından. Bu kitap da batı medeniyetinin temelinde yatan değerleri ortaya koyuyor.

Çok az düşünür Vernant gibi, günümüzün yakıcı meselelerini mitolojiye yaptığı referansla analiz edebildi.

Kitabın en önemli ayırıcı özelliği de budur. Hem açıklayıcı hem de betimleyici analizler.


14. Yanık Njall'ın Sagası

Kuzey sagası. Ortaçağ İzlanda'sı. Doğanın en güzel ama bir o kadar da insafsız hali. Haç, Thor'un çekici Mjöllnir'in yerini almak üzere.

Gölgeli bir dönem. Sert bir anlam-değer yapısı barındıran İzlanda dünyasında cereyan eden bir kan davası döngüsü.

İzlanda'nın tarihteki en eski parlamentolarından birine - Alþingi - ve demokrasi geleneğine sahip olması bile ada yerlilerinin birbirlerini öldürmekte tereddüt etmesine engel değil.

Savaşçı olarak evrimleşmiş bir kültürde yaşıyorsanız yenilgide şan yoktur. Saga mevcut dönemin Kuzey toplumuna dair fikir edinmek bakımından okura ipuçları sunuyor.

İpucu diyebiliyorum. Zira sagaların tamamen güvenilir tarihsel kaynaklar olup olmadığı tartışmalı bir mesele. 


15. Arthur Conan Doyle - Baskervillelerin Köpeği

Dedektif Sherlock Holmes: Berrak ve odaklanmış bir zihin. Ve silüetlerle dolu ürpertici İngiliz bozkırı.

Holmes'un sözleriyle "Londra'nın en fakir, en iğrenç arka sokakları bile bozkır kadar tehlikeli değil. O kadar ıssız ki kimsemin ruhu bile duymadan cinayet işlenir."

Okuması zevkli bir başka klasik daha. Doyle iyi yazıyor. Ne yapalım yani?

Italo Calvino'nun "Klasikleri Niçin Okumalı?" dediği gibi klasikler zamana meydan okur çünkü iyi ve güzel yazılmışlardır.

Baskervillelerin Köpeği Calvino'nun bu saptamasını doğruluyor. Başka nasıl açıklayabiliriz ki? 


16. Plutarkhos - Paralel Yaşamlar

Her şeyi geçtim, Plutarkhos'u dillere destan stilinden dolayı bile okuyabilirsiniz. Kimseye benzemez.

Dediklerine katılmazsanız bile. 


17. Cornelius Tacitus. Germania & Britannia (Germenlerin Kökeni ve Durumu Hakkında veya Agricola'nın Yaşamı)

Tacitus rafine bir yazar. Bir Roma bürokratı olarak kuzey Avrupa toprağına ayak bastıktan sontra orada Cermenlere dair gözlemlerini yazmaya koyulur.

İyi ki oturup yazmış. Britannia'da İngiltere'nin yerel kabilelerine de epey yer vermiş.

Tacitus "korkutucu ve düşmanca" bir ortamda, emperyal Romalı refleksiyle yazsa da, her iki eserde de otokton ahalinin hakkını kısmen de olsa veriyor.

Roma ordusunun ise emperyal bir savaş makinesi olduğuna bir defa daha şahit oluyoruz.


18. Ambrose Bierce - Şeytanın Sözlüğü: Toplumsal Değerlere Aykırı Düşenlerin Kitabı

Ambrose Bierce, toplumsal olarak onaylanmış pakete uyumsuz bir eleştirmen.

Şeytanın Sözlüğü vasatlık ve uyum sağlamayı teşvik eden bir kültürün acımasız bir eleştirisidir.

İğneleyici ve son derece komik bir sözlük.


19. Kemal Tahir - Köyün Kamburu

Bana katılmayan elbette olacaktır ama Kemal Tahir, Türk edebiyatının üç büyük Kemal'inden biri.

Köyün Kamburu ise Anadolu romanındaki tekinsiz karakter ve temaların esaslı bir örneği.

Kulağa tuhaf gelse de eser zaman zaman karanlık sayılabilecek bir roman.


20. Romain Gary - Cennetin Kökleri

Afrika. Anti-kolonyal mücadelenin doruğu. Farklı tarzda şeylerin derdinde bir adam: Morel.

Morel hayatını filleri korumaya adamış bir Avrupalı. Huzursuz ve asil yürekli.

Bu görkemli hayvanları korumak Morel'in vicdani sorumluluğunun bir parçası. Hayvanları insanlara tercih etmesi bunu en iyi şekilde gözler önüne seriyor. 


21. Henri Pirenne - Hz. Muhammed ve Charlemagne

Pirenne, olağanüstü bir üslupçu ve saygın bir tarihçi. Belçikalı tarihçinin yazdıkları değme roman kabilinden okunabilir.

Pirenne, Cermen istilası ve Roma'nın çöküşünü müteakip Avrupa'yı şekillendiren gelişmelerin en başına İslam'ın yayılışını koyuyor.


22. Roberto Calasso - Kadmos ile Harmonia'nın Düğünü

Yunan mitolojisinin post-yapısalcı denebilecek ufuk açıcı bir yorumu.

Kadmos İle Harmonia'nın Düğünü'nü okumayı kafaya koymuşsanız bir miktar Yunan mitolojisi bilmeniz şart.

Maalesef Calasso'yu geçen yıl kaybettik.


23. Aleksandr Soljenitsin - İvan Denisoviç'in Bir Günü

Sovyet gulag sisteminin içeriden bir eleştirisi. Acı ve kahredici bir hikâye.

Soljenitsin'in her dediğine katılmasam da İvan Denisoviç'in Bir Günü büyük bir ahlâki cesaret örneği.

Bana öyle geliyor ki Soljenitsin'i yargılamak için hâlâ erken. 


24. Ivan Turgenyev - Babalar ve Oğullar

Okuduğuğum ilk Rus klasiğiydi. Baba ve oğul veya iki nesil arasında cereyan eden çatışma ve gerilim unsurları açısından müstesnadır.

Başlığı ile müsemma bir roman. Roman sona ererken okur içinde minik bir tel çekilmiş gibi bir sancı hissediyor. 


25. Charles Baudelaire - Kötülük Çiçekleri

Modernitenin huzursuz ve karanlık yanı. Ruhunun asaletinden dolayı Baudelaire'i hep sevdim. "Kötü" bir yaşam sürüp, acı içinde öldü.

İster istemez akla Poe geliyor. Bugün yaşasalar her ikisi de kehanet güçlerinden ötürü gurur duyarlardı.


26. Romain Rolland - Tolstoy'un Yaşamı

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bugüne dek okuduğum en insani Tolstoy biyografilerinden biri.

Rolland, koca yürekli bir insan ve efsanevi bir üslupçu.

Etkilenmemek çok zor. Her detayı önemlidir. 


27. Ercan Kesal - Evvel Zaman

Ercan Kesal yaşayan Türkiyeli yazarlar içerisinde en beğendiğim ve tüm eserlerini okuduğum tek yazar.

Doğru bildiği ne varsa başına gelecekleri düşünmeden dürüstçe yazan, vicdanlı bir kalem. Özellikle yarattığı imgeler okurun aklına kazınan cinsten.

Bunun sebebi, Kesal'ın bir zamanlar Gorki'nin Tolstoy için sarfettiği "Gerçek bilgelik az söz gerektirir" ifadesini doğrularcasına kısa ve basit yazması.

Çukur dizisine özel bir garezim tabii ki yok ama Kesal'ın sırf Çukur dizisi ile bilinmesi Kesal ve edebiyat adına büyük k/ayıp.

Yazdıkları gönlümde kök salmaya devam ediyor. 
 

28. Tolstoy - Savaş ve Barış

Savaş ve Barış epiğin ta kendisidir. Gösterişsiz ama şairane bir dili vardır.

Daha fazla ayrıntı için Independent Türkçe için kaleme aldığım "Benim şahsi Tolstoy'um: Tolstoy okumak için 17 sebep" adlı yazıma bakabilirsiniz.


29. İhsan Oktay Anar - Puslu Kıtalar Atlası

Anar, bir büyücüdür. İmge ve kelime büyücüsü.

Anar'ın yazdığı her şey okunur. Ama Puslu Kıtalar Atlası'nın yeri başkadır.

Bilhassa romana nüfuz eden mizah duygusu Puslu Kıtalar Atlası'nı bir araya getiren ilmek ve düğümlerin bir parçası.

Cesur, yaratıcı bir felsefi roman.


30. Bruce Lincoln - Vahşi Batı, Sibirya ve Ruslar

Rusların "vahşi" diye nitelendirdikleri Sibirya'nın fethi ve sonrası. Doğrusunu söylemek gerekirse şoke edici.

Lincoln'ün yalın ve berrak bir tarihçiliği sayesinde koca kitabı nefes almadan yalayıp yutmuştum.


31. Eric J. Hobsbawm - Tuhaf Zamanlar

Tarih bile geliyor bir yerde anılara dayanıyor bazen. 20'nci yüzyılın rafine bir tarihi.

Hobsbawm cilası fazla ve ironiyi seven bir tarihçi. Tarihin hesaba gelmeyen hâdiselerini başka türlü anlatmak kabil değil zaten.

Mizah yüklü bu otobiyografi unutulmaz anılarla ve yararlı iç görülerle dolu. 


32. Javier Cercas - Salamina Askerleri

Hafıza, sadakat ve İspanya İç Savaşı üzerine oynak, ele geçmez bir novella.

Haddinden fazla sarsıcı. Beni iyisinden allak bullak etmişti. 


33. Nikos Kazancakis - Günaha Son Çağrı

Kazancakis Girit'ten hemşehrim. Günaha Son Çağrı ise İncil ve İsa'nın put kırıcı bir yorumu.

Zamanına ve yaşadığı kültüre göre umulmadık ve beklenmedik bir roman.

Ömrüm oldukça aklımdan çıkmayacak bir Çarmıh okuması. Romanın film uyarlaması da var. 


34. Samet Ağaoğlu - Sovyet Rusya İmparatorluğu

Sovyetler ve Rus ruhu üzerine okuduğum en melankolik gezi kitabı.

Sanmam ki bir başka Rusya gezisi hüzün bakımından Ağaoğlu'nun yanına yanaşabilsin.


35. Boris Pasternak- Doktor Jivago

Sürünceme halindeki Rus Devrimi'nin edebi tarihi.

Toz dumanın henüz ortadan kalkmadığı 1917 Rusya'sı.

Başka türlü söylersek geçiş dönemindeki bir toplumun ürünü.

Doktor Jivago'nun sayfalarını çevirirken okura muazzam bir eşik hali ve kederli bir umut duygusu musallat oluyor.

Roman Rus devrimini anlamanın başka bir yolu. Sonuçta aklın yolu bir değil. 


36. Mihai Eminescu - Tüm Şiirleri

Bizim buralarda pek de hakkı verilmemiş bir şair. Bazen sayfaları gelişigüzel ve başıboş açıp okuyorum.

Genelde müziği anımsatan bir melankoliden beslenen bir lirizm. Garip, biraz karaltılı ama huzur verici.

Havada titreşim yapan tatlı, hafif bir tını sanki. Ben geceyi Rumen şair Eminescu'dan öğrendim.


37. Italo Calvino - Atalarımız (İkiye Bölünen Vikont / Ağaca Tüneyen Baron / Varolmayan Şövalye)

20'nci yüzyılın en kıvrak birkaç yazarından biri. Calvino'nun bu üçlemesi sürprizlerle dolu.

Öyle ki Calvino okurken nereye sürüklendiğinizi önceden kestirmenin pek imkânı yok. İnsan kendini akıntıya kapılmış bir ağaç gibi hissediyor.

Doğal olarak eserlerinin sınıflandırmaya meydan okuyan bir karakteri var.

Calvino'nun eserleri için modern klasik demek ne kadar zorsa postmodern demek de o kadar zor. 


38. G.I. Gurdjieff - Olağanüstü İnsanlarla Karşılaşmalar

Gurdjieff'in otobiyografisi. Yaptığı delici gözlemler benim gibi ezoterizm taraklarında bezi olmayan birini bile hipnotize etti.

Biyografinin ezoterizmle bir alâkası yok. Yaşadığı nefes kesici olaylar söz konusu sadece.

Anılmaya değer deneyimlerine yönelik fikirleri ve iç dünyasının yüceliği okurun hayal gücünü genişletiyor.

Korkunç derecede sıkıcı yaşam mı yoksa bir sonraki köşeden ne çıkacağını bilmediğiniz bir hayat mı daha tehlikeli? Bunu cevaplamak zor.

Zaten bu hayatta çok az şey açıktır. Bunları tasarlamayı size bırakıyorum.


39. Stefanos Yerasimos - Milliyetler ve Sınırlar: Balkanlar, Kafkasya ve Orta-Doğu

Az bulunur işlerden. Yerasimos'un tüm çalışmaları hazine sandığındaki mücevherler gibidir. Hangi eserini okursanız pişman olmazsınız. 


40. Fyodor Mihailoviç Dostoyevski - Ölüler Evinden Anılar

Olağanüstü gözlem gücü. Fazlasıyla sarsıcı bir şaheser. İnsani.

Sibirya'nın karanlık hapishane dünyasında bir işaret ateşi gibi parlıyor Dostoyevski.

Kolay kolay acıların köreltemeyeceği, yoğun ve coşkulu bir ruh yüceliği var Rus devinin.

 
41. İrfan Orga - Bir Türk Ailesinin Öyküsü

Bugüne kadar okuduğum her şeyden daha hüzünlü. Hissettiğim en "kötü" acıydı.

Şairin dediği gibi, ateşle yazılsa insanı o kadar yakmaz. Kezzaplı bir acı.

Aile olmadan her şey anlamsız. Romanın aslı ise İngilizce. 


42. Mark Mazower - Selanik: Hayaletler Şehri

Histerinin eşiğine kadar varan milliyetçiliklerin kozmopolit bir şehrin dokusunda açtığı tamiri imkânsız yaralar.

Kimilerine göre Mazower yaşayan en büyük kültür tarihçisi.

Gözü kapalı kabul edilen resmi tarihin, soğukkanlı olduğu kadar, insani bir eleştirisi.

Kitabı okuduktan sonra o yitip gitmiş Selanik'i ziyaret ettim. Fakat Mazower'ın haksız olduğunu söylemek gerçekten zor. Bugün bile bir vida gibi içime işler.


43. Jean Genet - Açık Düşman

Genet ve onun yaratıcı öfkesi. Geçerliliğini sürdüren saptamalar.

Alışılmadık, enteresan bir dil. İnsanların gözlerine inen konformist perdeyi yırtıyor.

Vasatlık ve uyum sağlamayı teşvik eden bir topluma başkaldırı. Sistemin ciğerini okumuş.

Toplumla yıldızı barışmamış, hayatı ise zor yoldan öğrenmiş Genet James Baldwin'in şu "Ülkemin insanları benim düşmanımdı" sözünün altına imzasını atardı.


44. Gılgamış Destanı

Gılgamış ve keder benim için tabiri caizse eşanlamlı sözcükler.

Gılgamış belki de hüzünlü kitapların ilki. İnsanın içinde yara açan türden.

Kral Gılgamış'ın sonuçsuz, moral bozucu ölümsüzlük arayışı. Yine de Gılgamış senden daha büyük bir anlatı.

Unutkanlığın o kalın tozuna meydan okumaya devam etmesi başka nasıl açıklanabilir ki?

Böyle olmakla birlikte, destanın girişindeki "Uruk'un suruna çık, bir dolaş, incele temeli, /gözden geçir tuğla duvarı" sözleri kalbime ve hafızama kazınmıştır. 


45. Thomas de Quincey - Güzel Sanatların Bir Dalı Olarak Cinayet

Her ayrıntıyı anlatmadan şu kadarını söyleyeyim: Okuması olağanüstü zevkli, eğlenceli bir deneme.

Sakin ve serinkanlı anlatı izleği ise kitabın başlığı ile ironi oluşturuyor.


46. Reza Aslan - Zelot: Nasıralı

Heyecan verici olmasının ötesinde kışkırtıcı bir İsa analizi.

Kitap ayrıca İsa'nın yaşadığı dönemin harika bir tarihi.

Burada Aslan'ın nefis üslubunun oynadığı rolü de unutmamak gerek.


47. Bram Stoker - Dracula

Bir vampir hikâyesi olsa da "ahlâk" ve "cinsellik" gibi iki kaypak kelimenin ardına saklanan Viktorya İngiltere'sinin ruhunu açık bir kitap gibi okuyorsunuz.

Stoker okumadan bir imparatorluğun korkuları ve kaygılarını anlayamazsınız. 


48.  Radu R. Florescu & Raymond T. Mcnally - Drakula ya da Kazıklı Voyvoda: Eflak Prensesi III. Vlad Tepeş'in Yaşamı

Klişelere ve bazı bariz olgusal hatalara rağmen sürükleyici. İngilizlerin deyişiyle a real page turner.

Dalga dalga dehşet dolu 15'inci yüzyıl Avrupa'sı.

15'inci yüzyıl hassas bünyelilere göre bir dönem değildi.

Vlad Tepeş, yaşadığı acımasız bir çağın standartlarına göre bile acımasız bir karakterdi demek gerçekten doğru olur.

İşte düşünür Walter Benjamin'e gerçekten ihtiyaç duyacağımız nokta tam da budur:

Hiçbir kültür ürünü yoktur ki, aynı zamanda bir barbarlık belgesi olmasın.

Bazen barbarlık ve uygarlık sanıldığı gibi birbirini dışlayan, birbirlerine zıt kavramlar değildir.

Robert C. Solomon ve Kathleen M. Higgins'in deyişiyle "Kırıp geçirirken, başkalarının gaddarlığını eleştirmek bakımından kim ahlâki olarak daha yüksek bir konumda olabilir?"

Vlad Tepeş'in ürkütücü yaşam öyküsünü bu alıntının ışığında okumalı bence.

Bazı şeyler kalıcı oluyor ama söz konusu Kazıklı Voyvoda olunca en kalıcı olan imge maalesef akan kan ve akla sığmayacak türden bir dehşet manzarası.

Zaten kötü şöhreti de ilerleyen zamanlarda, propagandanın da etkisiyle, katlanarak büyüdü. Öyle ki Bram Stoker'in Dracula romanının isim babası oldu.

Vlad, bir belgeselde denildiği gibi, Stoker'a insanlık dışı bir ilham vermiştir. Duruma bakılacak olursa, Dracula'nın hikâyesi asla sona ermez. 


49. Anton Çehov - Bozkır & Bir Yolculuk Hikayesi

Ukrayna'nın uçsuz bucaksız enginliğinde yol alan bir çocuk.

Uzayıp giden bir düzlük. Bozkır ruhu.

Söz konusu Çehov olunca anlatılar bizi "gerçeğe" götürüyor.

Kitabı bitirmek bir dosta dosta veda etmek gibiydi.

Söylenenlere bakılırsa, bu novella Çehov'un yaratıcılığının dönüm noktası.

Genç yaşta yaşama veda eden Çehov keşke daha çok kitap yazsaydı.


50. Robert Graves - Ben Claudius

Pis ve zehirli iktidar ilişkilerinin acı bir analizi daha.  

Tüm bu güç ve çıkar mücadelesi içerisinde insan şunu fark ediyor: Siyasette ahlâk diye bir şeyin mevcut değildir ve çıkar çatışmasındaki tarafların hiçbiri mutlak tutarlılık iddiası öne süremez. 

 

 

*Dr. İbrahim Beyazoğlu Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ), İletişim Fakültesi'nde Öğretim Görevlisi ve gazetecidir. Lütfen görüş ve önerileriniz için şu adresten ona ulaşmakta tereddüt etmeyiniz: [email protected] 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU