Kim kimden söker?

Hakan Gülseven Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

"Çökme" tabirinden sonra "söke söke alma" tabiri de hayatımıza girdi. Kendini giderek daha fazla "çukur"da hissedenler de var, ortamı fırsata çevirmeye çalışanlar da…

Konuyu uzatıp canınızı sıkmak istemiyorum. Neyi tartışacağımız belli.

CHP'liler Kanal İstanbul "projesi" ve "yan projeler"i ile bağlantılı tüm ihalelere kayıt koyarak, "Kimse bu işlere girmesin, biz iktidara gelirsek beş kuruş para alamazlar" diye özetlenebilecek bir açıklama yaptı.

Tayyip Erdoğan ise, ne kadar ihale varsa vereceğini, verdiği tüm ihaleleri, kendisi iktidardan gitse bile küresel şirketlerin "söke söke", "uluslararası tahkim"le tahsil edeceğini ilan etti.

Sonra muhalefetten çok cesur bir "yedi sülalesinden alırız" çıkışı geldi…

Bütün bunlar ne anlama geliyor, bir toparlamak lazım…

Türkiye'de gerçekleşen ve ecnebi şirketlerin dahil olduğu -nizami, kayıt içi, legal- tüm iktisadi işlemler uluslararası tahkime bağlı.

Yani, yasal bir sorun oluştuğu takdirde sorunun çözümüne Türkiye'deki mahkemeler değil, uluslararası mahkemeler karar veriyor.

Alacaklar, verecekler, mülkiyet hakları…

Ve tabi Tayyip Erdoğan bir bakıma haklı, "Devlette süreklilik esastır" diyor; başka deyişle, bir önceki hükümetin yapmış olduğu anlaşma ve sözleşmeler bir sonrakini bağlıyor…

Yani, AKP'nin bugüne kadar otoyol, köprü, havaalanı, şehir hastanesi, hatta umumi tuvalet sözleşmeleri iktidara kim gelirse gelsin geçerliliğini sürdürecek.

Bir istisnayla…

Yapılan tüm bu anlaşmalar, işin içine yolsuzluk, rüşvet, avanta karışmış ise tamamen geçersiz olacak.

Yani, bariz bir biçimde AKP iktidarının dümen suyunda giden ve kendi lehlerinde "çok avantajlı" anlaşmalara imza atarak Türkiye'de büyük paralar kazanan yerli ve yabancı şirketler endişe duymak zorunda.

Tüm bu şirketlerin süregiden anlaşmaları iptal edilebilir, daha ötesi, ülkedeki tüm varlıklarına el konabilir. Tek bir yolsuzluk, rüşvet, avanta kanıtı bu işlem için yeterlidir.

Bir örnek olması açısından, Siemens şirketinin 1990'lardan bu yana Ortadoğu, Asya, Afrika ve dünyanın geri kalan pisliğe müsait ülkelerinde yürütmüş olduğu rüşvet ve yolsuzluk olaylarına bakılabilir.

Siemens bu konuda bir anti-yolsuzluk kararnamesi yayınlamak zorunda kaldı. Tabi, yolsuzluk, rüşvet ve avantayla pek çok ülkede edindiği ayrıcalıklardan da oldu…

Türkiye'de de ipin ucunu çekmek yeterli olacaktır. Ne Amerikalılar, Japonlar, Fransızlar, Almanlar ve tabi Azeriler ve Katarlılar çıkacaktır, hep beraber takip edebiliriz…

Bırakın köprüleri, otoyolları, barajları falan, yolsuzluk karışmayan tek bir kaldırım ihalesi olduğuna inanmıyoruz, tüm yurttaşlar olarak.

İhalelerin denetlenmesi yeterlidir. Sadece ihalelerin iptali için değil, bütün anlaşmaların bozulması ve tazmini için de yeterlidir.

Bugüne kadar yolsuzluk, rüşvet ve avanta ile iş yaptığı, dolayısıyla kısa zamanda aşırı zenginleştiği açıkça ortada olan tüm taahhüt şirketlerinin, sahiplerinin, yedi sülalelerinin tüm mal varlıklarına el konulması da son derece meşrudur.

Bizim devlet idarecilerimiz bu tür konulara ne kadar hakim, kimin ne kadar diploması var, bilmiyoruz ama yolsuzluk bütün uluslararası anlaşmaların iptal sebebidir. Tahkim falan hikayedir.

Daha ötesini de not edelim…

Aslında devlet yöneticilerimiz uluslararası şirketlerle yapmış oldukları anlaşmaları o kadar dert etmeden önce, kendilerinin, ailelerinin, yakın çevrelerinin edindiği serveti düşünse çok daha mantıklı bir iş yapmış olacaktır.

İktidar çevrelerinde, hayatın normal akışına hiç de uymayan bir servet birikimi var.

Türkiye'nin dış borcu milli gelirine yaklaşırken, millet açlıktan kırılırken, iktidar mensuplarının ailelerinin mantıkla izah edilemeyecek büyük servetlere sahip olması bir başka "el koyma" sebebi olabilir. Evrensel hukuk kurallarına uygundur.

Bugün evrensel hukuk kurallarıyla hareket eden mahkemelerimiz olmaması, yarın böyle mahkemelerin olmayacağı anlamına gelmez…

Bir zamanlar nikah yüzüğünden başka hiçbir şeyi olmayan ve fazlasına sahip olduğunda "haram" yemiş olacağını daha o günden ilan eden Tayyip Bey başta olmak üzere tüm yöneticiler konuyu bir de bu gözle değerlendirmelidir…

Hayat kısa… Servet geçici…

Kim kimden neyi söke söke alır, orası da çok tartışmalı…

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU