Gazze planı belirsizliği

Gürsel Tokmakoğlu Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

İsrail çekiliyor, esir takası yapılacak, ABD askerleri İsrail'e gelmeye başladı...

Elimizde bir Gazze planı var.

Bu net bir plan mı, yoksa birtakım belirsizlikleri mi içeriyor?

Başlangıç için gelişmelere bakalım.

Donald Trump, her defasında Ortadoğu ile ilgili beklentilerini açıkladı.

Bu konu temelde Gazze'nin yeniden inşasını ve İbrahim Anlaşmaları'nı kapsamaktaydı.

İbrahim Anlaşmaları ve Ortadoğu barışı 2018'den bu yana Jared Kushner'in, Gazze konusunda ateşkese gidilmesi, bölge ülkeleriyle ilişkilerin düzenlenmesi ve taşların yerli yerine oturtulması ise 2015 Şubat ayından itibaren Steve Witkoff'un sorumluluğunda oldu.
 

Gazze
Gazze

 

Netanyahu "Gideon'un Savaş Arabaları II" adını verdiği operasyona başladı.

Bu operasyon safhası Gazze'de yapılacak bir şey kalmadığını işaret etmekteydi.

Artık rehineleri almak ve Gazze'de yeni bir düzen oluşturmak için sinyal niteliği taşımaktaydı.

Trump'ın katıldığı Gazze konulu Müslüman/Arap ülkelerle yapılan toplantı BM'de gerçekleştirildi.

Bu masada Başkan Trump ve Cumhurbaşkanı Erdoğan yan yana oturdular.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Sonuçta Trump, "anlaştık" dedi. Bu anlaşma Gazze hakkında bir yol haritası ve bölge ülkelerinin görev paylaşımı olarak görülebilirdi.

Ortaya bir Gazze planının çıktığı da anlaşılabilirdi.

Peşinden Netanyahu'nun Beyaz Saray ziyaretinde, Trump ile görüşmesinde, bu konu bir "20 maddelik plan" şeklinde sabitlendi.

Bu planın içinde barıştan da söz edilmekteydi, ateşkesten de.

İki safhalı bir yaklaşım vardı:

  • Birincisi ateşkes, rehinelerin alınması ve Gazzelilere acil insani yardımın yapılması;
  • İkinci safha ise barış!

Barış konusu Gazze'yi de içine aldı Filistin'i de.

Hamas'ın rolü bu safhada azalıyordu.

Bu safha için Filistin'den söz edildi.

Son toplantı Mısır'da yapıldı.

Burada ABD, Mısır, Türkiye, Katar, Hamas ve İsrail temsilcileri yer aldı ve netleştirilen plan üzerine anlaşmaya vardık dediler, imzalar atıldı ve kucaklaştılar. 

Nihayet dün öğleden sonra, o netleştirilen plan doğrultusunda, İsrail ordusu "sarı hatta" çekildi.

Gece saatlerinde ABD'nin İsrail'e göndereceği 200 kişilik grup hareket etti.

Rehinelerin 72 saat dolunca Pazar günü teslimi gerekiyor, diğer yandan İsrail'in de 2 bin tutukluyu salması işlemi tamamlanacaktı.

(Pazar veya) pazartesi günü ise Trump'ın, İsrail'e ve sonra Mısır'a bir ziyaret yapması söz konusu olacaktı.

Kushner ve Witkoff, Netanyahu'nun yanında Tel Aviv'de Trump'ı beklemekteydi.

Şimdi bu noktadayız. Ama herkesin kafasında bir belirsizlik olduğu da açık.

Birincisini hemen söyleyeyim:

Gazze sınırı tamamen İsrail kontrolünde; Batı Şeria büyük oranda (yüzde 60'tan fazla) İsrail'in elinde; ABD "İsrail'in başkenti Kudüs'tür" şeklinde hamlesini önceden yapmıştı; bu durumda bugün Gazze'yi düzene koymayı mı Filistin-İsrail barışını mı hallettik?

Eğer yukarıdaki akışa göre düşünürsek Gazze merkezli bir bakış açısı var, bu belki bir yönüyle çözülecek, taraflardan hangisinin çıkarına gelişmeler olacak, tahminler olsa da durum net değil, ancak Filistin'i daha konuşmaya başlamadık bile.

Eğer Gazze'de, Mısır'da belirlenen hususlar çerçevesinde katılımcı ülkelerin de mutabakata vardığı faaliyetler söz konusu olacak ise bir "görev gücü" mekanizması oluşturulacak ve bunun tepesinde ABD yer alacak.

Daha sonra diğer mekanizma, Gazze'de idari yapılanmaya gidilecekse bu Trump'ın patronajında ve altında Tony Blair gibi isimlerin yer aldığı "barış komitesi" tarafından gerçekleştirilecek. 

İşte burada sorular gelmeye başlıyor; bu önemli konu ABD ve dolayısıyla Trump otoritesi güçlü olduğu şartta işleyecek, başka türlü İsrail'in veya Netanyahu'nun orta yolu bulacak türden bir yaklaşımını kontrol edecek mekanizma olamaz.

Madem ilk adımların atılması gerekiyor, o halde önce şu "sarı ve kırmızı" hatta değinelim. 
 

Gazze, İsrail'in çekilme hatları / Görsel: AA
Gazze, İsrail'in çekilme hatları / Görsel: AA

 

İlk konu, İsrail güçlerinin bir süre daha Gazze'den fazla uzaklaşması pek mümkün görülmemelidir.

Zaten mesafeler çok fazla değil, çıkan birlikler istediğinde çok kısa zamanda tekrar içeride olabilir.

Yani İsrail ordusu oralarda bir yerde… 

İsrail, kendini tehdit edici eylemlere sert yanıt verebilir.

Üstelik Netanyahu bunu açık bir şekilde belirtmektedir.

Bu da yer yer çatışmaların olabileceğini ve belki de tekrar büyüyebileceği varsayımını işaret edebilir.

Bu şartlar altında İsrail, kendi çıkarına bir durum görecek olursa, bunu bir şekilde büyütebilir ve güvenlik sorununa dönüştürebilir. 

Anlaşmaya göre, Hamas'ın canlı ya da ölü tüm rehineleri serbest bırakmak için 72 saati var, şimdi İsrail birliklerinin ilk olarak sarı çizgiye çekilmesini kabul etti ve çekildi.

Netanyahu cuma günü şunu söyledi:

İsrail birlikleri Hamas silahsızlanana kadar üzerindeki baskıyı sürdürecek ve birlikleri Gazze'de kalacak.


Hamas silahsızlanmayı gerçekleştirecek mi? Ne zaman?

Kim hangi evrede bunu kontrol edecek?

Şu an görev gücü de teşekkül etmiş değil, daha bunun ilk çalışmaları sürüyor.

Yani geçiş aşaması kritik.

İsrail'in kırmızı çizgiye çekilmesi de gerçekleşebilir.

Ancak İsrail birlikleri daha sonraki aşamada bir tampon bölge kuracak.

Tampon bölge Gazze'yi kuşatıyor, bu noktada kontrol ve inisiyatif tamamen İsrail'in elinde.  

Görev gücü nasıl olacak?

Ateşkes konusu başlı başına çok fazla değişkenlikler içeriyor.

Bu amaca uygun kim, hangi ülke verir ki bir tugay büyüklüğündeki birliği?

Piramidin tepesinde ABD olacak, hatta İsrail'in girdileri hep varken, bu tür bir birlik hangi görevi etkinlikle yapabilecek?

Gazze'ye konuşlandırılan herhangi bir gücün karşı karşıya olduğu riskler neler?

İsrail ordusu aşırı tepki verirse buna kim karşı koyacak, güvencesi ne denli güçlü olacak? 

ABD veya Trump sürekli "hallederiz" şeklinde tavır içinde, ama bu pek de güven veren durum değil.

Üstelik CENTCOM ve CIA temsilcileri Tel Aviv'deler.

Bağlantılar nasıl olacak?

Arada bir BM'den söz edenler de var ama şu ana kadar netlik hiç olmadı.

Ya esas mesele nasıl olacak?

Filistin ülkesi, devleti, egemenliği…

20 maddelik barış planının sonlarına bakın, konu 18'inci, 19'uncu ve 20'nci maddelerin uygulanmasına yaklaştıkça taraflar ileriye bakarlar, stratejik düşünürler, idealleri neyse onu gözetirler…

Şimdiden belli, Netanyahu, Filistin Yönetimi ile "iki devletli bir çözüm" hakkında müzakerelere girme niyetinde değil.

Hayatının 20 yılını, iki devletli bir çözümü dışlayarak geçiren ve Gazze'de taş taş üstünde bırakmayan, bölgedeki ülkelere saldıran bir siyasi figür Netanyahu, partisinin politikaları da aynı merkezde… 

O halde neredeyiz?

Kalıcı barışta mı?

Hayır.

Gazze'deki insani zulmün bir an önce durdurulması noktasındayız.

Bu bir ateşkes ve işler bir hayli zor!

Birçok yazımda ifade ettim, "kalıcı barış" demek, "Filistin ülkesinin son yaşananlar çerçevesinde tanımlanması, kesinleştirilmesi ve egemenliğinin teslim edilmesi" demek ve bunun anlaşması şu an ancak Abbas ve Netanyahu tarafından yapılabilir. 

Abbas zaten herkesin kafası içinde bir soru işareti.

Üstelik bütün Filistinli gruplar birleşmeli.

Filistin davasını önce Filistinlilerin kendisi savunmalı.

Her şeye rağmen, "insanlık" noktasındayız…

Reel politik, realizm, vs. başka konuşabilir.

Şöyle bitireyim, zor ama umudu yitirmeyelim!

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU