Öğrenciler LGS’ye eşit koşullarda hazırlanamadı; pandemiyle eğitimdeki fırsat eşitsizlikleri derinleşti

Canan Duman, Independent Türkçe için LGS öncesi gazeteci, eğitim yazarı Pervin Kaplan, eğitimci Onur Soğuk ve eğitimci, yazar Müjdat Ataman ile konuştu

Fotoğraf: AA

LGS'ye sayılı günler kaldı. Bu yıl da koronavirüs gölgesinde gerçekleştirilecek olan Liselere Giriş Sınavı (LGS) 6 Haziran'da yapılacak.

Sonuçlar ise 30 Haziran 2021 tarihinde öğrencilerin erişimine açılacak. Öğrencilere hepsi çoktan seçmeli türünde toplam 90 soru sorulacak.

Gazeteci, eğitim yazarı Pervin Kaplan'ın aktardığına göre bu yıl sınava girecek öğrenci sayısı geçen yıla kıyasla yaklaşık 400 bin azalacak.

Geçen senelerin sınava katılım oranları dikkate alındığında tahminen 1 milyonun üzerinde öğrenci sınava girecek.

Öğrenci sayısıyla birlikte kontenjanlar da geçen yıla göre yaklaşık 40 bin oranında düşecek. Geçen sene sınavla öğrenci alacak liselerin sayısı 1,856, kontenjan ise 213 bin 940'tu.

Bu yıl liselerin sayısı 2 bin 60, toplam kontenjan 174 bin 160. Okul sayısında 204 artış var ancak kontenjan 39 bin 780 azalacak.

Tüm Türkiye geneli dikkate alındığında öğrenci sayısına göre kontenjan orantılı olarak azalacak. İstanbul'da bazı okullarda dikkat çekici kontenjan azalmaları olacak.

Bu yıl tercih yapacak öğrencilerin çok daha dikkatli olmaları, azalan kontenjanları dikkate alarak tercih yapmaları gerekecek. Geçen yılın yüzdelik dilimlerini bire bir alarak tercih yapmak bu yıl hata olacak.   

Ne yazık ki öğrenciler LGS'ye eşit koşullarda hazırlanamadılar, bunun da bazı öğrenciler açısından olumsuz sonuçları olacak. 


"Uzaktan eğitim eşitsizlikleri derinleştirdi" 

Pervin Kaplan'a göre, uzaktan eğitim var olan eşitsizlikleri daha da derinleştirdi. Bu nedenle sınav adil olmayacak.

Kaplan; "Her yıl LGS'de ailelerin sosyo-ekonomik durumlarının yarattığı eşitsizlikleri görürüz. Geçen sene anne babanın sosyo-ekonomik düzeyi öğrenciler arasında 120 puan fark yaratıyordu. Özel okul, devlet okulu öğrencileri arasında ise 82 puanlık bir fark vardı. Bu eşitsizlikler bu yıl daha da artacak. Çünkü bu yılın avantajlıları özel okul öğrencileri başta olmak üzere uzaktan eğitimde bağlantı, tablet sorunu yaşamayan, müfredatın tümünü işleyebilen öğrenciler olacak" dedi.
 

pervinkaplan.jpg
Gazeteci, eğitim yazarı Pervin Kaplan


"Soruların çok kolay olmasını bekleyemeyiz"

İyi bir lise hayali kuran 8. sınıf öğrencileri, öğretmenleri ve velileri merakta, LGS sınav soruları nasıl olacak? Pervin Kaplan, 2021 LGS'de çıkacak sorulara yönelik beklentisi hakkında şu bilgileri verdi: 

Soruların çok kolay olmasını bekleyemeyiz. TEOG döneminde 10 binin üzerinde şampiyon çıkmış ve öğrencilerin yerleştirmelerinde sorunlar yaşanmıştı.

Yerleştirme sisteminin tıkanmaması için de soruların çok kolay olması beklenmez, sıralamayı gerçekleştirecek, en üst dilimdeki öğrencileri de kendi içlerinde sıralayabilecek şekilde eleyici sorular olacak.


Kaplan, bu yıl öğrencilerin tüm konulardan sorumlu tutulacağına değinerek sözlerini şöyle sürdürdü: 

Geçen yıl öğrenciler birinci dönemi yüz yüze eğitimde geçirmişti, bu nedenle ikinci dönem konularından sorumlu olmadılar. Ancak bu yılın neredeyse iki dönemi de uzaktan geçti. Bu nedenle hangi konulardan sorumlu olacaklarını ayırmak nasıl mümkün olacak? Bu yüzden tüm müfredattan sorumlu olacaklar.

Dilbilgisi soruları sınavda yer almayacak, paragraf soruları da kısa olacak. Bu durumda sorular daha çok dikkat ölçmeye yönelik olacak. Elbette süreyi en iyi kullanabilen, çoklu işlemleri de kısa sürede yapan, okuma alışkanlığı olan öğrenciler sınavda öne geçecek.


"Öğretmenler ve öğrenciler bu tarz sorulara cevap verecek düzeyde değil"

Öğrencilerin tüm müfredattan sorumlu olması, müfredatta olan, derste öğretilen ve sınavda sorulanların ne kadar uyumlu olduğu sorusunu da akıllara getirdi.

Bu konuda görüşlerini aldığımız Eğitimci Onur Soğuk ise yeni uygulanan LGS'de, eski sistem TEOG'a göre daha kaliteli, analiz gerektiren sorular olduğunu belirtti.

Bu durumun çalışan gerçek anlamda emek veren öğrencilerin ayrıştırılmaları adına olumlu olduğunu ifade etti.
 

ONUR SOĞUK.jpg
Eğitimci Onur Soğuk


Eski sistemde yüzlerce sınav birincisi çıkarken bu sistemin daha sağlıklı olduğuna değinerek soruların kalitesi artarken öğrencilere sunulan eğitimin aynı kalitede artmadığına dikkat çekti.

Soğuk; "Bırakın öğrencileri öğretmenlerin çoğu bile bu tarz sorulara cevap verecek düzeyde değil. Aslında ben bunu jakoben bir devrime benzetiyorum. MEB bu tarz bir sınav uygulayarak zamanla öğretmenlerin ve öğrencilerin bu düzeye çıkmasını bekliyor. Doğru olan ise alttan öğrencileri bu sorulara cevap verecek düzeye çıkartıp sonra bu sınavı uygulamak ama tersi bir durum söz konusu. Şunu da belirtmek gerekir, sınavın ilk uygulandığı seneden bu yıla gelindiğinde öğrenciler ve öğretmenler bu tarz sorulara alıştılar, düzeylerini de görece yükselttiler" dedi. 


"Önümüzdeki öğretim yılında kaybedecek 1 gün dahi yoktur"

Salgınla birlikte en çok tartışılan konulardan biri "uzaktan eğitim sistemi" oldu.

Kovid-19 tedbirleri kapsamında Eğitim Bilişim Ağı (EBA) üzerinden yürütülen eğitim faaliyetleri, salgın döneminde öğrencilerin derslerinden geri kalmaması için önemli bir adım oldu.

Peki, öğrencilerin bu kadar uzun süre yüz yüze eğitimden uzak kalmalarının kalıcı etkileri olacak mı?

Soğuk, sorumuzu; "Türkiye'de öğrencilerin büyük bir çoğunluğu 1.5 yıla yakındır yüz yüze eğitimden uzak bu durum özellikle alt yaş grubunda olan öğrencilere için büyük bir kayıp. Şu an  2. sınıfta olan bir öğrenciyi düşünelim bu çocuk 1.5 yıldır doğru dürüst yüz yüze eğitim alamadı. Uzaktan eğitimle ne kadar bir alt yapı oluşturdu tartışılır. Dar gelirli ailelerin çocukları ekstra kurslara gidemedikleri internet ve tablet gibi araçlara ulaşamadıkları için zaten mevcut olan eğitimde eşitsizlik durumu bu süreçte onların aleyhine iyice arttı. Gelinen bu noktada kayıp büyüktür" şeklinde yanıtladı ve ekledi:

Hadi bu 1.5 yıl bir şekilde kayboldu ama önümüzdeki öğretim yılında kaybedecek 1 gün dahi yoktur. Gerekli koşullar sağlanıp önümüzdeki yıl okullar tüm kademeleriyle yüz yüze eğitime geçmelidir.

Gerekli raporlamalar yapılmalı, eğitimdeki kayıplar için ek çalışmalar oluşturulmalıdır. Aksi halde söylerken bile içimizin cız ettiği 'kayıp nesil' ileriki yıllarda somut bir şekilde karşımıza çıkacaktır.

Pandemi sürecinin en avantajlı öğrencileri evde kendi kendine çalışabilen sorumluluk bilincine sahip öğrenciler olacaktır. Bu öğrenciler bundan önceki yıllara göre çok daha ön plana çıkacaklardır.


"Sınavsız bir eğitim kesinlikle mümkün"

LGS tıpkı üniversite sınavı gibi ölçme amacıyla yapılmıyor. Kontenjan sınırlı, öğrenci sayısı ise fazla.

LGS, bu öğrencileri sınırlı kontenjanlara yerleştirebilmek için yapılan eleme-sıralama-seçme sınavı. Eğitimle ilgili kiminle konuşursanız sınavlardan şikâyet ediyor.

Peki, sınavsız bir eğitim sistemi mümkün mü?

Eğitimci, yazar Müjdat Ataman'a göre sınavsız bir eğitim kesinlikle mümkün ve bu yolda atılacak adımların bir an önce yaşama geçirilmesi gerekiyor. 

Ataman, sistemin sınavlara bağımlı hale getirildiğine vurgu yaparak şunları söyledi;

Bilişim çağında okulun işlevini ve varoluşunu sorgulamamız gereken bir dönemde, biz tüm eğitim sistemini iki sınava kurban ediyoruz: Üniversite Giriş Sınavı ve Lise Giriş Sınavı.

Eğitimde eşitliğin en önemli belirleyicilerinden biri olan kapsayıcı kamusal eğitim hizmeti 1980'ler sonrası neoliberal politikalarla sekteye uğradı.

İktidarlar bütçedeki eğitim yükünü azaltmak için özel sektörü teşvik etmeye başladı, 1985'te Türkiye genelinde 300 özel Türk okulu bulunurken, bu sayı 2018 yılında 12 bin 809'a yükseldi.

 

Müjdat Ataman.jpg
Eğitimci, yazar Müjdat Ataman


"Özel okullar arasındaki yarış, rekabeti ortaya çıkardı ve eğitim, satış-pazarlama alanına dönüşmeye başladı" diyen Ataman, sözlerine şunları ekledi:

Özel okulların 'biz iyiyiz' diyebilecekleri, kendilerini gösterebilecekleri alan için sınavlar bulunmaz nimetti, bunun sonucunda da 'sınava en iyi biz hazırlarız' diyen okullar çoğaldı.

Erken yaşta çocuklara okuma-yazma öğretmek sonra da onları çoktan seçmeli testlere boğmak bir alışkanlık olmaya başladı.

Kendi ellerimizle eğitim sistemimize çok zarar verdik, buradan dönüş var ama öncelikle bu dönüşün günlük hamlelerle yapılamayacağı ön kabulüyle hareket etmeliyiz.


Ataman'a göre sınavsız bir sistem için yapılması gerekenler ise şu şekilde:

'Süreç odaklı' diye ortaya koyduğumuz müfredat, 'sonuç odaklı' bir ölçme ile yerleştirme yaptığında sınav sorunsalı aşılamaz bir hâl alıyor. Ülkenin eğitimi test lobisinin elinde darmadağın olmuş durumda.

Bir dönemler önü açılan dershaneler yaşanan büyük trajediden sonra kapanmıştı, ne değişti? Hiçbir şey... Dershanelerin yerini kurslar aldı. Yerleştirmeyi testle yapmaya devam ettikçe dershane kapanır, kurs açılır; kurs kapanır, yerine başka bir şey açılır. Sınavsız bir eğitim için okulların kendi seçim ölçütlerini belirlemesi, okul özerkliğinin önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor.

Dünya değişiyor, beklentiler farklılaşıyor; bilgi yüklemek, ezber yaptırmak, tek tip karakter yaratmak değil, hedefimiz öncelikle bunu fark edip tüm programı bu doğrultuda yeniden gözden geçirmek olmalıdır.

 

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU