Rusya'nın Ukrayna'ya 2022'deki işgali, modern savaşın şeklini önemli ölçüde değiştiren, adeta bir dönüm noktası oldu.
İnsansız hava araçları, artık sadece keşif veya destek görevi gören araçlar değil; cephelerdeki kayıpların yüzde 70'inden fazlasına neden olan, savaşın seyrini belirleyen birincil silahlara dönüştü.
Bu dönüşüm, küresel savunma endüstrisinde çığır açan bir devrime yol açtı.
Dünya, teknoloji, üretim ve tedarik zincirlerinde beklenmedik oyuncuların yükselişine tanık oluyor.
Maliyet eşitsizliği: Batı'nın baş ağrısı
Ukrayna cephesinde yaşanan gelişmeler, Batı'nın yüksek teknolojiye dayalı savunma doktrininin ciddi bir zaafını gözler önüne serdi.
Rusya'nın Polonya ve Romanya sınırlarını aşan sahte drone'ları, NATO güçlerini zor bir seçimle karşı karşıya bıraktı:
Bu ucuz hedefleri düşürmek için, drone'ların maliyetinin neredeyse iki katı pahalı AMRAAM hava-hava füzeleri kullanmak zorunda kaldılar.
Bu durum, sadece taktik bir sorun değil, stratejik bir krizin habercisi.
Geleneksel askeri düşünce, yüksek değerli hedeflere karşı yüksek değerli silahlar kullanılması üzerine kuruluyken, drone savaşları bambaşka bir gerçekliği ortaya koyuyor:
Geleceğin savaşlarında kazanan, en gelişmiş teknolojiyi üreten değil, en ucuza ve en hızlı şekilde kitlesel üretim yapabilen taraf olacak.
163 milyar dolarlık pazar: Askeri büyüme hız kazanıyor
Ukrayna'daki çatışmanın doğrudan etkisiyle, küresel drone pazarı şahlanış yaşıyor.
2024'te 73 milyar dolar olarak tahmin edilen pazar, 2030'a kadar yılda ortalama yüzde 14,3 büyüyerek 163,6 milyar dolara ulaşacak.
Ancak asıl dikkat çekici olan, askeri ve ticari segmentler arasındaki büyüme farkı.
Askeri drone pazarı, 2024'teki 40,5 milyar dolardan 2030'da 87,6 milyar dolara çıkarak yüzde 13,9'luk büyüme oranıyla zirvede yer alıyor.
Ticari segment ise yüzde 10,6 büyüme oranıyla geride kalıyor.
Bu fark, savaşın yarattığı acil talebin boyutlarını net bir şekilde gösteriyor.
Savaş öncesinde pazarı enerji, inşaat ve tarım gibi ticari uygulamalar sürüklerken, artık FPV, kamikaze ve anti-drone sistemlerine yönelik askeri talep büyümenin lokomotifi haline geldi.
Üç dev eksen: Çin, Türkiye ve Batı
Küresel drone ticareti, üç ana eksen etrafında şekilleniyor.
Her birinin stratejisi ve avantajları birbirinden farklı.
- Çin'in kitle doygunluk modeli: Pekin, drone pazarında benzersiz bir konuma sahip. DJI gibi devasa sivil teknoloji şirketlerini savunma sanayisiyle birleştiren Askeri-Sivil Füzyon politikasıyla hem fiyat hem de hız avantajı yakaladı. DJI, tanesi 300 ila 5.000 dolar arasında değişen milyonlarca düşük maliyetli drone üretebiliyor ve bu sistemler Ukrayna'da yaygın şekilde silahlandırılarak kullanılıyor. Çin'in askeri drone pazarı da 2030'a kadar 9.7 milyar dolara ulaşması beklenen hızlı bir büyüme gösteriyor.
- Türkiye'nin muharebe kanıtlı yükselişi: Türkiye, Bayraktar TB2'nin Libya, Dağlık Karabağ ve Ukrayna'daki operasyonel başarılarıyla 2021'de Çin'i geçerek dünyanın en büyük askeri drone tedarikçisi oldu. Bu başarının arkasında kısa teslimat süreleri, uygun maliyet ve yüksek performans var. Baykar'ın Ukrayna'da yılda 120 drone üretecek fabrika kurması ve Akıncı İHA'da Ukrayna yapımı motorlar kullanması, teknolojik iş birliğinin derinleştiğini gösteriyor.
- ABD ve İsrail'in zincirlenmiş liderleri: Uzun yıllardır İHA teknolojisinin öncüleri olan ABD ve İsrail, Füze Teknolojisi Kontrol Rejimi gibi kendi kendilerini kısıtlayan ihracat kuralları nedeniyle pazar payı kaybetti. Şimdi ABD, Çin'in üretim hızına karşı koymak için Replicator Girişimi gibi projelerle, sadece sofistike sistemler geliştirmenin yetmediğini, üretim ölçeği ve hızının da önemli olduğunu kabul ediyor.
Beklenmedik yükseliş: Ukrayna modeli
Savaşın en büyük sürprizlerinden biri, Ukrayna'nın savunma sanayiindeki radikal dönüşümü.
Rusya'nın işgalinin ardından, Sovyet mirasından kalan yolsuz ve atıl savunma yapılanması çöktü.
Yerine 3 yıl içinde, insansız sistemlere odaklanan çevik ve rekabetçi bir eko-sistem doğdu.
Ukrayna'nın modeli, "ticari öncelikli" yaklaşıma dayanıyor.
Geleneksel savunma alım sisteminin dışında, insansız sistemler için ayrı bir bütçe oluşturuldu.
Alım kuralları radikal şekilde basitleştirildi ve tedarik yetkisi bağımsız askeri birim seviyesine kadar indi.
Böylece birimler, ihtiyaç duydukları sistemleri merkezi bürokrasiyi atlayarak doğrudan tedarik edebiliyor.
Askeri gereksinimler artık yukarıdan gelen katı şartnamelerle değil, cephe hattındaki kullanıcıların gerçek sorunlarına dayalı olarak belirleniyor.
Bu model o kadar başarılı oldu ki, Ukrayna artık NATO müttefiklerine drone teknolojisi konusunda eğitim veren bir "drone süper gücü" haline geldi.
Danimarka, Polonya, İngiltere ve Romanya ile ortak üretim ve eğitim programları yürütüyor.
Yaptırımların çöküşü: Çin-Rusya-İran üçgeni
Batı'nın kapsamlı yaptırımlarına rağmen, Rusya'nın drone programları kritik yabancı bileşenlere bağımlı kalmaya devam ediyor.
Şok edici gerçek şu: Shahed-136/131, Lancet ve Orlan-10 gibi Rus drone'larındaki yabancı bileşenlerin yüzde 69'u Texas Instruments, Analog Devices ve Microchip Technology gibi ABD merkezli şirketlerden geliyor.
Bu bileşenler Rusya'ya nasıl ulaşıyor?
Tedarik zinciri Çin ve Hong Kong üzerinden işliyor.
Rusya'ya yapılan sevkiyatların yüzde 67'si Çin, yüzde 17'si Hong Kong üzerinden gerçekleşiyor.
Dingtai, Yonghongan ve Tianle gibi paravan şirketler, gizlenmiş gümrük verileri ve aracı kuruluşlar ağıyla bu akışı sürdürüyor.
ABD yaptırımlarına maruz kalmalarına rağmen, bileşen tedariki kesintisiz devam ediyor.
Daha da önemlisi, iş birliği artık sadece ticari satışlarla sınırlı değil.
ABD, Çinli firmalara Rusya'nın Ukrayna'da kullandığı Garpiya serisi uzun menzilli saldırı İHA'larının geliştirilmesi ve üretilmesinde doğrudan yer aldıkları gerekçesiyle yaptırımlar uyguladı.
Çinli mühendislik ekiplerinin, Rusya'nın İran'ın Shahed-136 intihar drone'larının benzerlerini geliştirmesi için Moskova ile iş birliği yaptığı bildiriliyor.
Ukraynalı uzmanlar, bu "sistematik, anıtsal bilimsel projeler" yürüten Rus-İran-Çin ekiplerinin, Ukrayna'yı teknolojik yarışta geride bırakma potansiyeli taşıdığı konusunda uyarıyor.
Yeni savaş düzeni: Yazılım ve ölçek
Geleceğin drone savaşlarının iki belirleyici faktörü var: yazılım hakimiyeti ve endüstriyel ölçek.
Sabit kanatlı drone'lar 2024'te pazarın yüzde 64'üne hâkim olsa da asıl rekabet yazılım alanında yaşanacak.
Yapay zekâ destekli yazılımlar, otonom navigasyon, hedef tanıma ve sürü koordinasyonunu mümkün kılıyor.
Bu değişim, geleneksel donanım yoğun savunma yüklenicilerini, yazılım odaklı teknoloji şirketleriyle rekabet etmeye zorluyor.
Filipinler'in 3D baskı teknolojisiyle yerel drone endüstrisini dönüştürmesi, Afrika'nın deniz devriyesi için İHA'lara yönelmesi ve 19 Afrika ülkesinin farklı otonomi seviyelerinde İHA sistemleri satın alması, bu teknolojinin demokratikleştiğini gösteriyor.
Ukrayna'daki savaş, modern çatışmaların artık tank, uçak ve gemilerin ötesinde, ucuz, hızlı ve kitlesel üretilebilir sistemlerle kazanılacağını kanıtladı.
Teknolojik üstünlük hala önemli, ama ekonomik üstünlük -daha ucuz ve daha hızlı üretim kapasitesi- geleceğin savaşlarının kilit belirleyicisi olmaya aday.
Bu yeni paradigmada, kim daha fazla dronu daha hızlı üretebilirse, savaşın dengesini o çevirecek.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish