Takip edenler bilir, son birkaç aydır Hindistan'ın Amerika ile ilişkisi zor zamanlar yaşıyor.
ABD Başkanı Donald Trump Delhi'ye yönelik bir dizi sistematik baskılama adımı attı.
Trump'ın Delhi'yi baskılama politikasının ilk emaresi, Hindistan'ın nisan ayında başına gelen terör olayından sonra Pakistan ile mayıs ayında yaşadığı 4 günlük çatışma döneminde görülmüştü.
Ne Trump Delhi'ye terör saldırısından sorumlu tuttuğu İslamabad'a karşı Sindoor Operasyonu'nda kredi vermişti ki aksine Pakistan'a yakınlaşan bir Washington izlenimi görülmüştü ne de Delhi Trump'a 4 günlük çatışmayı sonlandıran Hindistan-Pakistan ateşkesinde kredi vermişti.
Ağustos ayı Hint-Amerikan ilişkisi çok daha çalkantılıydı.
Ağustos başında Trump yönetimi adeta baskı bombardımanına start verdi, Hindistan'a yönelik bir dizi politik saldırı başlattı.
Hint mallarına yüzde 50 oranında gümrük vergisi uygulanması, nitelikli iş gücüne hitap eden H-1B vize başvurularına 100 bin dolar ekstra ücret uygulanması (ki bunun yüzde 70'i Hintler tarafından alınıyor), Hindistan'ın İran'ın Chabahar limanındaki stratejik altyapı çalışmalarına yaptırım uygulanması, öğrenci vizelerinin kısıtlanması, göç yollarının sıkılaştırılması...
Ve tüm bunların yanı sıra aşağılanmak da cabası.
Ancak tüm bunlar olurken dikkat çeken bir şey vardı: Amerika'daki Hint diasporasının derin sessizliği üzerine getirilen eleştiriler...
Bugün Hint-Amerikan topluluğunun sayısı kabaca 5 milyon.
Ve Hintler, Meksikalılardan sonra Amerika'daki en büyük ikinci yabancı uyruklu grup ve bugün Amerika'daki en büyük yabancı üniversite öğrencisi kaynağı.
Ayrıca, Fortune 500 şirket CEO'larının, altı Kongre üyesinin, iki eski valinin ve FBI ve Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri de dahil olmak üzere federal kurumların en üst düzey yetkililerinin de yer aldığı Hint-Amerikan topluluğu, Amerika'daki herhangi bir etnik grup arasında en yüksek hane halkı ortalama gelirine sahip ve topluluk genellikle bütünleşme, başarı ve etki konusunda bir model olarak lanse ediliyor.
Dolayısıyla en iyi ihtimalle sessizlik ve en kötü ihtimalle kayıtsızlık denebilecek söz konusu durum şimdilerde eleştiri alıyor ki bu Hint-Amerikan topluluğunun güçsüzlüğü gibi bir durum değil çünkü think tanklerde, üniversitelerde, yayın kuruluşlarında, pek çok seçkin yerlerde konumlanmış pek çok Hint-Amerikan bireyi söz konusu ve yeri geldiğinde siyasi kampanyayı fonluyorlar veya senatörlere danışmanlık yapıyorlar ya da kamu söylemini şekillendirebiliyorlar.
Peki bu kayıtsızlık veya sessizlik neden olabilir?
İlk akla gelen yanıt asimile oluşları olabilir veya taşıdıkları çift aidiyetlikte kurdukları hassas dengeyi bozmama kaygısı olabilir.
Amerika'da göçmen karşıtı duyguların kabardığı şu dönemde sessizlik bir kendini koruma önlemi olarak hissettirebilir.
Ama bu yanıt biraz yavan geliyor, değil mi?
Başka açıdan, doğrudan Trump yönetimine karşı çıkmak konusunda bir isteksizlik de var.
Hint-Amerikalıların çoğu Trump'ı destekliyor çünkü Trump'ın iş adamı kimliğini önceleyen bir yönü var.
Bu yanıt biraz bencilce gibi gözükse de en azından ilkine göre biraz tatmin edici, ancak hala yetersiz...
Bu arada Hindistan'ın Amerikan diasporasının büyük bir kesimi Trump'ı dost olarak görüyor ancak burada çoğunlukla göz ardı edilen bir konu şu ki bu dostluk test edilmemiş bir dostluk(tu)..
Hindistan Başbakanı Narendra Modi Hint diasporasını "rashtradoots/ ulusun elçileri" olarak ilan ettiğinde elbette Hint-Amerikan topluluğu da bu tanıma giriyordu.
Peki şimdi, köken ülkesinin karşı karşıya kaldığı cezalandırıcı önlemler -ki bir de en güvendiği yakın ortağından şok edici biçimde ardı ardına geliyor- onun ekonomik ve stratejik çıkarlarına zarar verdiği bir zamanda bir savunma ya da bir destek yok ise -aksine tüm bunlar yaşanırken derin bir sessizlik var ise- diaspora temsili konusuna ne diyebiliriz?
Diaspora temsil değeri anlamsızlaşır denilebilir mi?
Gerektiğinde, izleyici kalmak yerine, yurdu savunmak ya da en azından köprü görevini yerine getirmek gerekmez mi diye sorulabilir mi?
Bunlar köken ülke bakışından getirilebilecek sorular olabilir.
Bu arada elbette istisnalar yok değil -yani hiç ses çıkmıyor değil- ancak istisna istisnadır -çıkan sesler çoğunlukla izole, koordine güçten yoksun- AMA neden yoksun diye de sormak gerekmez mi?..
Oysaki Hindistan, dünyadaki en kalabalık ve tartışılabilir bir biçimde en nitelikli diasporaya sahip olmanın haklı gururunu yaşıyor, çok uzun zamandır...
Her konusu geçtiğinde mutlaka şu örneği veririm: -Çoğunlukla Hindistan'ın "özel" olarak düşündüğü- Hindistan-Amerika yakınlığının başlamasındaki ana katalizör olan Sivil Nükleer Anlaşma, büyük çoğunlukla Hint-Amerikan topluluğunun gücü, etkisi ve etkinliği -yani "sesi"- sayesinde vücuda gelmişti...
Hint-Amerikan topluluğunun kaynakları var: Kongre'ye lobi yapabilir, medyayı etkileyebilir, kamuoyunu harekete geçirebilir.
Bu arada Delhi güncel durumda Washington'daki toplam lobi faaliyetleri için ayda yaklaşık 275 bin dolar ödüyor; Trump yönetimine erişim sağlamak için milyonlarca dolar harcıyor olabilir, ancak Washington lobileri Trump'ı etkilemekte başarısız.
Genel bir soru: Diaspora sorumluluğu yalnızca bir kültürel nostalji konusu değilse, olmamalıysa, gerektiğinde bir siyasi sorumluluk da taşımalıysa; köken ülke sorumluluğu diasporasına yalnızca bir havale/ para transferi veya "yumuşak güç" kaynağı olarak davranmak mı olmalı yoksa aynı zamanda onları stratejik bir destekçi kitlesi olarak görmek ve ona göre davranmak gerekmez mi?
Ya da yalnızca lobiciliğe harcadığı milyonlarca dolardan mı medet ummalı veya yalnızca lobiciliğe milyonlarca dolar harcayıp öylece oturmalı mı?
Köken ülkenin, diasporası ile çok daha derin bağlantıda olması; onların kaygılarına kulak vermesi, kısıtlarını anlaması, savunuculuklarını güçlendirmesi gerekmez mi?
Bunlar da diaspora bakışından getirilebilecek sorular olabilir.
Hindistan'da şu sıralar politika, medya ve akademi mensuplarından bazı kesimlerin "diaspora ses yükseltmeli" gibi şeyler söylemeye başladıklarına ve diasporayı Hindistan adına mücadele etmedikleri için suçladıklarına tanık olunuyor.
Öte yandan Hint diasporası Hindistan'ın çoğu zaman kendilerini görmezden geldiğini, diasporanın Hint toprakları ile kurduğu manevi bağı tam olarak koruyamadığını düşünüyor.
Modi'nin sık sık yurt dışı ziyaretleri gerçekleştirmesi ve daha da önemlisi her bir ziyarette diaspora ile etkileşimleri, diasporaya sunduğu övgüler, diasporanın yurt dışındaki mücadelelerini takdir etmesi, törensel etkinlikler cesaret verici olabilir ancak sembolik jestler yeterli görülmüyor.
"Diaspora ses yükseltmeli" beklentisi beklenildiği kadar basit mi?
Yabancı ajan olarak damgalanmak veya "geri dön" denmesi, vizenin iptali gibi riskler hesaplanıyor olabilir.
Bahsedilmeyen bir nokta çifte vatandaşlığın olmaması ki Hindistan Anayasası, Hindistan vatandaşlığı ve yabancı bir ülke vatandaşlığının aynı anda bulundurulmasına izin vermiyor.
Aslında çifte vatandaşlık köken ülke ile diaspora arasındaki bağın yapısal bir ögesi.
Hindistan'ın çifte vatandaşlığa sahip olmaya izin vermemesi ve Hindistan vatandaşlığının geri kazanımının da zor olması muhtemelen diaspora bakışından kendilerinin ülkenin geleceğinde bir paydaş olarak görülmediğini ve "ayrılan" insanlar olarak görmezden gelindiğini düşündürüyor olabilir.
Hindistan'da çifte vatandaşlığa yaklaşma girişimi gibi başlayan OCI yani Hindistan'ın Yurtdışı Vatandaşı programı, kolayca iptal edilebilen çoklu giriş vizesine indirgendi.
Yurt dışındaki diasporanın Hindistan adına daha kolay savunuculuk yapabilmesini sağlamak veya güçlendirmek için bazı yapısal değişikliklere ihtiyaç olabilir.
OCI statüsü için daha fazla yasal koruma ve Hindistan vatandaşlığını geri almayı kolaylaştırmak belki atılabilecek adımlardan olabilir.
Ancak değinilmesi gereken kritik bir nokta da -ve daha doğrusu bu yazıda asıl değinmek istediğim nokta- Hint-Amerikan topluluğunun parçalı yapısı; bölge, din ve siyasi yönelim bağlamında bölünmüş bir niteliği var ve şu gruplar halinde sınıflandırabiliriz:
60 ve 80'li yıllar arasında gelen ve yüksek vasıflı mühendis ve doktorlardan mikro bir azınlık oluşturan ilk göçmenler.
2000'li yıllarda gelen ve henüz kökleri ve aileleri olmayan, genç ve belki de asimile olmamış, ortalama bir işçi grubunu oluşturan yeni teknoloji göçmenleri.
İlk göçmen dalgasının çocukları ve Amerikan kültürüne daha fazla asimile olmuş ve bilim ve teknolojinin ötesinde iş gücünün birçok alanında çeşitlenmeye başlayan ikinci kuşak Amerika doğumlu Hintler.
Amaçları, hırsları ve hedefleri konusunda tamamen farklı düşünen Hint-Müslüman diasporası.
Benzer biçimde görüş ve hırsları konusunda çok farklı hedeflere sahip Hint-Hristiyan diasporası.
Ve ayrıca çeşitli Güney Amerika ve Karayip ülkelerinden Amerika'ya gitmiş olan, Hint kökenli ancak Hindistan'a hiç ayak basmamış, ufak bir kesimi teşkil eden bir diğer grup.
Dolayısıyla yüzeysellikten çıkıp biraz ayrıntıladığınızda, Hint-Amerikan diasporasının bu birçok grubu arasında illaki ortak noktalar olduğu kadar daha da çoğunlukla büyük farklılıklar söz konusu oluyor.
Bu gruplardan bazılarını oluşturan bir alt grup düşünün, örneğin: Uygarlık değerlerini ve kültürel korumayı canlandırmayı hedefleyen ve modernitede varlığını sürdüren, ancak Hindu ahlakında köklü bir kimliğe sahip Hindular şeklinde karşımıza çıkar.
Bu gruplardan oluşan bir diğer küme ise doğası gereği çok daha seküler ve küreselci ve ana yurtlarının kimlik, kültür ve uygarlık değerlerinden uzaklaşmış olduğunu görürsünüz.
Ya da bir başka alt grup olarak, Müslümanlar örneğin, çoğunlukla ümmet ile özdeşleşir ve birçok yönden Ortadoğu ile uyum içinde olduğu görülür.
Hindistan ve Amerika arasındaki ilişkiler gerginleştiğinde ve göçmen karşıtı ki özellikle de Hindistan karşıtı duygular yükselişte olduğunda, bu gruplar arasında bu konuları çevreleyen politikalar hakkında karışık duygular ve görüşler olduğunda, bu karmaşık dinamikler yönlendirici olabiliyor ve böylesine girift bir yönlendirici yüzeysel bir bakış için kafa karıştırıcı olabilir veya Hindistan'daki Hintler için şaşırtıcı olabilir...
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish