Türkiye ithalat ve ihracat stratejisini değiştirmeli
Türkiye garip bir ikilemin içinde. Bir yanda, Mehmet Şimşek'in dediği gibi "İŞKUR'da 1,6 milyon boş iş var" diğer tarafta TÜİK'in Ağustos ayı Hane Halkı İşgücü araştırmasına göre, sokaktaki 3 milyon 44 bin işsiz var. Genç işsizliği yüzde 16'larda. Milyonlarca işsizin İŞKUR'daki işlere başvurmaması bir komplonun parçası olabilir mi? İnsanların iş beğenmeme dürtüsünün arkasında ne olabilir. Büyüyen paradoks peşi sıra "üretim ve verimsizlik" krizini tetikliyor.
Emekliler, memur olmak için KPSS'ye hazırlanıyor
İşsizler işleri beğenmiyorsa/maaşı yeterli bulmuyorsa/çalışma saatlerini/servis olanaklarını/yardımları yeterli bulmuyorsa ve bunun sonucunda TÜİK'te 1,6 milyon açık kadro olmasına rağmen 40 yaşındakiler bile "keyfimiz ellere dert oldu diyen" memurların tahtına tamah ediyor, KPSS'ye hazırlanıyor diğer işleri beğenmiyorsa durup düşünmek gerekmez mi? Sadece onlar mı? İmkân olsa emekliler de KPSS'ye çalışacak.
"Gül gibi iş vardı da biz mi çalışmadık?"
En düşük memur 50 bin TL, belediyelerdeki işçiler 60 bin TL'nin üzerinde maaş alırken özel sektörde İstanbul dışında 30 bin TL'ye muhasebe müdürü, mağaza müdürü gibi pek çok itibarlı/yoğun işte düşük maaşlar verilirken. Çalışanların yüzde 50'sinden fazlasını 22 bin TL'ye çalıştırılırken, özel okullarda öğretmenler 30 bin TL bile alamazken, emeklileri 16 bin TL gibi bir maaşa maruz bırakıldığı bir üretim düzeninde. İnsanların hala kamuyu sığınak olarak görmesi gerçek bir sorun değil mi?
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
İşte mi, eğitimde mi; sorun nerede?
İşsizlik, iş beğenmeme tartışması devam ederken bir taraftan da ihracattan kötü rakamlar geliyor. TGDF'nin derlediği dış ticaret rakamlarına göre, tarım, gıda ve içecek sektörü 2025 yılı ilk 8 ayında bir önceki yılın aynı aylarına göre yüzde 0,2 azalışla 17,53 milyar dolar ihracat gerçekleştirdi. İthalat yüzde 20,03 artışla 15,17 milyar dolara yükseldi. Geçen yıl aynı dönemde dış ticaret fazlası 4,92 milyar dolar iken bu yıl 2,36 milyar dolara geriledi. Birim ihracat değeri yüzde 8,47 artarak ton başına 1375 dolar oldu. Birim değerinin artması güzel bir haberken ihracatın azalması işsizlik, aşsızlığın habercisi.
2025'te kaybedilen 15 milyon tonluk bitkisel ürünün ihracata yansıması
TÜİK, Türkiye'nin 2025 bitkisel üretimini, "tahıllarda yüzde 5,3 düşüşle 71,4 milyon ton, sebzelerde yüzde 1,7 düşüşle 33 milyon ton, meyvelerde yüzde 24,4 düşüşle 21,4 milyon ton düşüşle toplamda 137 milyon tondan, 2025'de 125,8 milyon tona gerileyeceğini aylar öncesinden açıklamıştı. TÜİK'in yılın başında yaptığı tahmin, ilerleyen aylarda daha da derinleşti bitkisel ürün kaybı 15 milyon tonu geçti. Kaybedilen 15 milyon tonun yüzde 10'unun ihracata gittiğini düşünürsek 1,5 milyon tonluk ihracat kaybının yansıması kuşkusuz daha fazla olabilirdi. İhracattaki yüzde 0,2'lik düşüş gelecek aylarda muhtemelen daha da artacak.
Tarım ihracatındaki düşmenin nedeni ne?
Eylül ayı ihracatı yüzde 2 artarak 22,6 milyar dolar olurken tarım ihracatı yüzde 0,2 azaldı. Ticaret Bakanı Ömer Bolat, "şubat ayında takvimsel etkiler, ağustosta da otomotiv sektöründeki bakım" gibi nedenleri göstererek ihracattaki azalmayı açıklarken tarımdaki 0,2'lik azalmanın muhtemelen önemsiz olduğunu düşünerek herhangi bir değerlendirme yapmadı. Yaz boyu kiraz yiyememek, kayısının tadına bakmamış olmak bizim için sorun olmasa da, "milyonlarca dolar kaybeden çiftçi, ihracatçı" için büyük bir sorun.
Türkiye'nin tarım ürünleri ihracatı artırma stratejisi ne?
İthalatı düşüremeyen Türk tarımı, iklim sorunları ve fiyat baskısıyla boğuşurken ihracatı nasıl artıracak. Katma değerli tarım, gıda ürünleri için gerçek bir yol haritamız var mı? 2025 yılı 8 aylık dönemde ihracatta öne çıkan ürünler sıralamasında yüzde 11,8'lik azalışla 767 milyon dolarlık fındık içi, yüzde 18,35 artışla 707 milyon dolarlık ayçiçeği yağı ihracatı yapılırken. Yıllarca ihracatın şampiyonluğunu yapan uncular yüzde 33,79 düşüşle 576 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Undaki sorunun kaynağı fiyatlayamama, diğerlerindeki problem doğal koşullar. Rakamlar Türk tarım ihracatının doğaya ve iç politikaya ne kadar bağımlı olduğunu ortaya koyuyor. Doğanın bonkörlüğü dışında üretimi artırma konusunda B planımız var mı?
İthalatın yıldızı kahve, kakao, soya, mısırı ithal etmeye devam edeceğiz
İthalatın yıldızı Rusya, Brezilya, Ukrayna. İthal edilen "soya, buğday, kakao, kahve, mısır, hayvansal gıdalar" gibi ürünlerin üretiminde yoğun su kullanımı göz önünde bulundurulduğunda yakın zamanda söz konusu ürünlerin Türkiye'de üretilmesi oldukça zor. 8 ayda 1,35 milyar dolarlık soya, 1 milyar dolarlık mısır, 940 milyon dolarlık kakao ihracatı yapıldı. İkame ürünler bulunmadığı sürece kısa ve orta vadede tarımsal ithalatın düşmesi pek mümkün değil. İnovasyon yapıp kakao yerine bezelyeden çikolata yapmazsak.
Türkiye ithalat ve ihracat stratejisini değiştirmeli
İhracat içindeki payı yüzde 15,311 olan şekerli mamullerde yapacağımız inovasyon, marka gücü ve istikrarlı çalışmalarla ihracatı artırılabilir. Yaş sebze meyvenin payının yüzde 14, kabuklu meyvelerin payının yüzde 10 düzeyinde olduğu ihracat "doğaya, yağmura ve rakiplerin yokluğuna bağlı." Söz konusu ürünlerin ihracat miktarını artırma şansımız yok denecek kadar az. Bu durumda değiştirebileceğimiz, iyileştirebileceğimiz alanlara yönelip, Türkiye'nin "tarım ihracat ve ithalat stratejisini" yeniden gözden geçirmemiz gerekmiyor mu?
İhracatı yapılan tarım ürünlerinin mavi su ayak izi düşürülmeli
Gelişmiş ülkeler mavi su ayak izi düşük ürünleri üretirken mavi su ayak izi yüksek ürünleri ithal etmeyi tercih ediyor. Bu sayede hem kaynaklarını koruyor, hem de fiyat avantajı elde ediyor. Türkiye ihraç ettiği ürünlerin su ayak izine bakarak iklime bağımlı ürünlerin ihracatını gözden geçirmek zorunda.
İthalattan utanan ülke Türkiye
Dezenformasyonun tonu ve sıklığı yüksek olunca Türkiye'de ithalat yapmak utanılacak bir şeymiş gibi lanse ediliyor. Ne ithal ettiğimize bakmaksızın "ithalatın doğasına karşı çıkıyoruz." Ara mallar, temel ürünler alıp işleyip katma değerli satabiliyorsak ithalatı alkışlamak gerek. Su, enerji gibi doğal kaynakları koruyarak, gıda kırılganlığı sorunu yaratmadan tarım ürünleri ithalatı yapmak en büyük vatanseverlik. Türkiye'nin aldıklarına bakarsak yüzde 32 ile hayvan yemi sektörü ilk sırayı tutuyor. Çiftçilerin hayvancılığı bırakmak istemeleri, maliyet sorunları gibi unsurlar bir yana tüm meralarımızı ıslah etsek bile gidişatı değiştirip canlı hayvan ve yem ithal etmemek çok olası değil.
Yiyemediğimiz kirazın enflasyonu
Doğru fiyatlama üretici için de tüketici için de ekonomideki en önemli unsurlardan. Yüksek fiyattan satayım derken bazen malınız dünya fiyatları üzerinde kalabilir, satılamaz. Kar edeyim derken zarar edersiniz. Bu yıl olduğu gibi üretici karını maksimize etmek istediğinde kirazın fiyatını yüksek tutar. 699 TL'ye satılan kirazın fiyatı doğru olmadığı için kimse satın almaz, kirazlar satılamaz bozulur ne çiftçi kazanır ne de market. Aynı zamanda yüksek fiyatıyla gıda enflasyonunu da yükseltir. Sebebi iklim olsa da temelde yanlış hesaplar, alınamayan önlemler, genel sorunlar gibi pek çok unsuru üst üste koyduğumuzda "yazın yiyemediğimiz kirazın enflasyonu kışın başımıza dert olur." Veya yazın yediğimiz hurmalar kışın bizi tırmalar.
Türkiye için büyük ABD için küçük ticaret
İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekip Avdagiç, "2024'de ABD ile olan ticarette Türkiye 65 fasılda dış ticaret fazlası verildi. Ayrıcalıklı gümrük tarifeleriyle ticaretimizi 100 milyar dolara taşıyacağımıza inanıyoruz" diyor. TİM başkanı Mustafa Gültepe, "2024'te 16,4 milyar dolar ihracat, 16,2 milyar dolar ithalat yaptığımız ABD pazarı bizim için büyük bir potansiyel" diyerek 100 milyar dolarlık ticaret hacminin Türkiye'de yüzbinlerce yeni iş anlamına geldiğinin altını çiziyor.
Türkiye ABD'ye ne satacak?
Türkiye ABD'ye yaklaşık 583 milyon dolarlık hububat, yağlı tohumlar ve bakliyat ürünleri ihraç ediyor. Türkiye ABD'nin ihracatında 26. Ülke, ithalatında 28. sırada. Türkiye'nin ABD'den ithal ettiği tütünde yüzde 97, süs bitkilerinde yüzde 87 artış görülürken zeytin ve zeytinyağında yüzde 5954'lük artış dikkat çekici. Türk tarımı ABD'ye ne satmayı planlıyor. Hali hazırda ihraç ettiğimiz "zeytin yağı, kuru meyve, tütün, fındık, meyve sebze, süt bitkileri ve su ürünlerinin" üretimini ve ihracatını artırabilir miyiz? Çoğunun üretimi iklime bağımlı.
Türkiye şekerli mamuller ihracatını artırabilir mi, ABD'nin reçete yenileme programını fırsata çevirebilir mi?
Tüm dünya proteince zenginleştirilmiş atıştırmalıklar, et çubukları, içecekler üzerinde çalışıyor. "ABD'yi Tekrar Sağlıklı Yap" programı çerçevesinde "ABD'de gıda boyalarının doğal ürünlerden üretilmesi, gıdalardaki bazı katkıların yerine doğal olanların getirilmesi" gibi gelişmeler Türkiye için fırsat olabilir. ABD'de pazarına ürün satmak isteyen tüm gıda şirketleri çoktan reçete yenilemeye başladı. Türkiye'nin Antep, Karaman gibi illerde gelişmiş gıda üretim altyapıları var, reçete yenileme ve inovasyon ile ABD ile 100 milyar dolarlık ticaret ilişkisi kurabiliriz.
ABD'ye satacaklarımızı nasıl üreteceğiz?
TİM, ABD ülke bilgi notuna göre, ABD'ye "hububattan yassılaştırılmış flokon halinde taneler, deniz levreği, sert çekirdekli meyveler, hububat taneleri, peynir çeşitleri, tütün, zeytinyağı, zeytin, waffle, gofret, köpek maması" gibi ürünlerin ihraç edilebilir. Pek çoğu iklime, doğaya bağımlı olduğundan "waffle, köpek maması, gofret" gibi katma değerli ürünlerde çalışmak gerektiği ortaya çıkıyor. Kuşkusuz konu sadece ABD'ye ihracat değil. Türkiye bir an önce öncelikle Irak, Almanya, ABD gibi temel pazarlarına daha sonra da yeni pazarlara hangi katma değerli tarım gıda ürünleri satabilir dersine çalışmak zorunda.
TÜİK'e göre Ağustos ayında yüzde 33, 28 olan gıda enflasyonu eylülde yüzde 36,06 gerçekleşti. "Değişen iklim, seller, donlar, kuraklık, azalan ihracat, yerinde duran verim, enflasyon, işsizlik, performans düşüklüğü" gibi onlarca veri, rakam, tespit, sonuç keyfimizi kaçırsa da rakamlara sırt çevirmek hataların en büyüğü olur.
Velhasıl, "iş var ama işsiz de var" çelişkisi beynimizin veya istatistiğin bir oyunu değil. Türkiye yaşadıklarını, elindeki rakamları doğru okuyup doğru stratejilerle "üretim/beslenme/ihracat/ithalat stratejilerini" yeniden belirlemeli. Yere göğe sığdıramadığımız tarım sayımı sonuçlarıyla ihracat karnesini iyi karşılaştırmalı. Aksi durumda hem tarlada hem de masa başında kaybedeceğiz.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish