Kovid-19, Latin Amerika'ya kötü bir ekonomik miras bırakıyor

Hüsamettin Aslan Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Brynn Anderson/AP

Latin Amerika ve Karayipler, zayıf sosyal güvenlik sistemi, parçalanmış sağlık sistemi ve derin sosyo-ekonomik eşitsizlikler yüzünden koronavirüs (Kovid-19) salgının merkez noktası haline geldi. 

IMF (Uluslararası Para Fonu), Latin Amerika ülkelerinin 2020'de yüzde 9,4 oranında küçüleceğini tahmin ediyor, bu da gelişmekte olan ekonomiler için öngörülen yüzde 3'lük daralmanın üç katından fazla.

Pandeminin yol açtığı ekonomik ve sosyal yıkım çok daha acı verici. Küresel yatırımcıların Latin Amerika için 2000'ler ve 2010'lardaki büyük piyasa patlaması sırasındaki coşkulu görüntüleri hayal kırıklığına uğradı.

Latin Amerika ülkelerinde Kovid-19, 2020'de GSYİH'de yüzde 9,1'lik bir daralmaya neden olarak bölgede kötü bir durgunluğa neden olması bekleniyor.

Bu durum, Latin Amerika ve Karayipler'de Kovid-19 salgının 33 ülke ve toplamda 650 milyon kişi üzerinde etkisinin ağırlaşacağını gösteriyor; yoksulların sayısını 45 milyon (toplamda 230 milyon) daha arttırıyor, 28 milyon daha aşırı yoksulu (toplamda 96 milyon) yetersiz beslenme riskiyle karşı karşıya bırakıyor.

IMF'nin Dünya Ekonomik Görünümü veritabanın ilk yılı olan 1980'den bu yana en kötü performansı olacak ve 2019'da önemli sayıda siyasi kriz ve protesto yaşayan bölge, Kovid-19 bağlamında artan eşitsizlik, dışlanma ve ayrımcılık, yolsuzluk, insan hakları ve demokratik gelişimi daha da olumsuz etkilemesi bekleniyor.

Üstelik Latin Amerika ülkeleri enfeksiyonu kontrol altına almak için halen mücadele ediyor. 

Latin Amerika ve Karayipler 2030 kalkınma modelini dönüştürürken, salgın bölgedeki eşitsizliği dayanılmaz hale geldi. Öyle ki çoğu ülke de hastaneler ve belediyeler işlevsiz kaldı. Sağlık ve cenaze sistemleri çöktü.

Ekvador, Bolivya ve Peru'da cenazeler günler sonra sokaklar ve evlerden toplandı. Kırsaldaki yetersizliklerin boyutu bilinmiyor bile. Latin Amerika'da Kovid-19, acı veren vahşi bir trajediye dönüştü.

Bununla birlikte Latin Amerika, 2000'li yıllarda kişi başına reel gelirde ortalama yüzde 1,9'luk bir büyüme oranına; 2010'larda yılda sadece yüzde 0,5 ile neredeyse durma noktasına geldi.

2020'de ise çökmüş durumda. Dönemin en hızlı büyüyen yükselen ekonomileri, Avrupa ve Asya'daki sanayileşen ülkelerdi. Meksika dışında çok az Latin Amerika ekonomisi benzer fırsatlardan yararlanıyordu. Latin Amerika ülkeleri 1980'ler ve 1990'ların borç krizleri ve enflasyonlarından bu yana önemli ölçüde iyileşmiş olsa da, yolsuzluk, suç ve istikrarsız siyaset, yatırımcılar açısından Latin Amerika daha az cazip oldu.
 

Ernesto Benavides AFP.jpg
Lima, Peru'da bir aşevi olan bir kadın. Virüs krizinin ölçeği zaten hasta olan ekonomilere büyük bir darbe indirdi / Fotoğraf: Ernesto Benavides/AFP


Latin Amerika'da daha derin durgunluk bekleniyor

Latin Amerika ekonomileri büyüklükleri ve sanayileşme dereceleri bakımından farklılık gösterir. Ancak, ihracatlarının büyük bir kısmını benzer mineraller ve tarımsal ürünler oluşturuyor.

Latin Amerika'nın gelişmiş ülkeleri şimdiye kadar bir borç krizinin önüne geçti. Meksika ve Brezilya'nın kullandığı dolar takas hatları ekonomiyi korudu.

Şili, Kolombiya, Meksika ve Peru'ya sunulan IMF kredileri bölge üzerindeki piyasa baskısını hafifletti. Merkez Bankaları, sermaye kaçışını önlemek için faiz oranlarını düşürmeyi başardı.

Buna rağmen IMF, Latin Amerika'nın en büyük ekonomisi ve en kalabalık ülkesi olan Brezilya için yüzde 9,1'lik bir düşüş öngörüyor.

Brezilya ekonomi enstitüsü'nün hesap verilerinin başladığı 1901'den beri yaşanan en derin tek yıllık düşüş olacağını açıkladı.

Enstitüye göre Brezilya, İspanyol gribinin yaşandığı 1918'de yüzde 2 küçüldü. Brezilya Merkez Bankası tarafından yapılan ankette bu yıl yüzde 6,5'lik bir daralma öngörüyor. 

ABD tarafından teşvik edilen Meksika, haziran ayından itibaren otomotiv, madencilik ve inşaat sektörlerini yeniden açtı, ancak yeni Kovid-19 vakalarının yüksek oranları nedeniyle ekonominin daha geniş açılması planı ertelendi.

Nisan ayı sonlarında Brezilya Ekonomi Bakanı Paulo Guedes, V şeklinde bir toparlanma öngörüyordu ve Brezilya'nın "dünyayı şaşırtacağını" söyledi.

Fakat 3 Haziran'da yayımlanan verilere göre, sanayi üretimi önceki aya göre yüzde 18,8 dayanıklı tüketim malları üretimi de yüzde 80'lik düşüş yaşandı. 

Birleşmiş Milletler, Latin Amerika ve Karayipler Ekonomik Komisyonu'na göre, virüsün ekonomiye etkisi 1930 krizinden ve 1980'lerdeki borç krizinden çok daha büyük olacağını açıkladı; bu tablo göz önüne alındığında, doğal olarak bir soru ortaya çıkıyor:

Kovid-19 şokunun ekonomik mirası ne olacak?

Pandemi halen devam etse de bu soruyu gündeme getirmek erken değil. Toplam gelirdeki düşüşün yanı sıra bölgedeki yoksulluğun Latin Amerika ülkelerinde siyasi sonuçları olacaktır.

Bu durum mevcut statüko/hükümetleri devrilmesine neden olacağı aşikar (Şili, Ekvador, Bolivya, Peru, Kolombiya, Brezilya).

Elbette değişime direnç gösteren ülkelerde yıkıcı yöntemlere (askeri müdahale) başvurulması kaçınılmaz gözüküyor (Bolivya ve Brezilya).
 

Latin America Reports.jpg
Fotoğraf: Latin America Reports


Kovid-19 ve petrol fiyat savaşı, Latin Amerika'yı türbülansa sokuyor

Çin'in küresel ham madde talebindeki payı, son 20 yılda çarpıcı bir şekilde arttı. Bugün Çin, bakır ve nikelde küresel talebin yaklaşık yüzde 50'sini ve dünya petrol tüketiminin yüzde 15'ini karşılıyor.

Doğal olarak, Çin'deki ekonomik düşüş, ham maddenin de daha düşük fiyatlanacağı anlamına geliyor.

Latin Amerika ülkeleri petrol fiyat savaşında iyi bir konumda değil. Brezilya'nın petrol üretim maliyetleri 40 dolardan, Arjantin'deki Vaca Muerta'da bu rakamın üzerinde; maliyetlerinin bu rakamın altında olduğu Kolombiya, Meksika ve Venezuela'da ekonomik olarak uygun olacaktır.

Örneğin Kolombiya'daki Ecopetrol (Kolombiya Milli Petrol Şirketi), varil başına ortalama maliyetinin 30 dolar olduğunu açıkladı; ancak bu, yüksek olan marjinal maliyetleri hesaba katmıyor.

Ecopetrol ve Petrobras'ın (Brezilya ulusal petrol şirketi) New York Borsası'ndaki hisse senedi fiyatları yüzde 50 düştü, bu da piyasaların bu şirketlerin kârlarının düşük fiyatlı bir senaryoda bile önemli ölçüde düşebileceğini gösteriyor.

Fiyattaki her 10 dolarlık düşüş, petrole bağımlı iki ülke Ekvador ve Venezuela'da GSYİH'nın yüzde 1'ine yakın bir mali gelir kaybı yaratıyor.

Brezilya, Kolombiya ve Meksika bunun yarısını kaybetti bile. 9 Mart 2020 petrol fiyatlarındaki düşüşten önce, petrol fiyatı ile gerçek piyasa fiyatı arasında zaten büyük bir fark vardı.

Meksika ve Kolombiya için bu fark şimdi varil başına 30 dolara ulaştı. Meksika'da, federal hükümet riskten korunma stratejisiyle gelirlerini korusa bile, Pemex(Meksika Milli Petrol Şirketi) oldukça açık ve savunmasız. 

Arjantin; düşük petrol fiyatları yüzünden Vaca Muerta'daki üretim yavaşlatacak. Bu, ekonomiyi canlandırmak için petrole güvenen Arjantin için daha düşük büyüme beklentisi anlamına geliyor.

Latin Amerika'nın en büyük ekonomisi olan Brezilya'da Kovid-19 ve petrol fiyatlama şokların etkileri şimdiden görülüyor.

2020 için büyüme görünümü aşağı yönde revize edildi, Brezilya merkez bankası, daha önce duyurulmuş olan faiz indirimleri ile düşük büyüme rakamlarını dengelemeye çalışacak.

Kolombiya'da düşük petrol fiyatları, büyük cari hesap dengesizliğinin bu yıl daha da genişleyeceğini, muhtemelen GSYİH'nın yüzde 5'ini aşacağını ve yabancı yatırımcılar tarafında endişelere yol açacağını gösteriyor.

Ancak asıl acil olan konu önceden var olan sosyal huzursuzluk ve yeni ikiz şoklar(salgın ve fiyat krizi), kısa vadede ek hükümet harcamaları gerektirmesidir.

Mevcut petrol piyasası koşulları altında, 2021'de hükümet gelirleri, 2020'ye göre GSYİH'nın en az yüzde 1'i kadar düşebilir.

Petrol üretiminin günde 102 bin varile ulaşmasının beklendiği Guyana'da, düşük petrol fiyatları muhtemelen bu rakamı düşürecektir.

Düşük fiyatlar ve siyasi istikrarsızlık, muhtemelen ülkede faaliyet gösteren petrol şirketlerinin yatırım planlarını geciktirecek, bu da beklenen GSYİH büyümesine engel olacak ve bu küçük ülkeyi (800 bin nüfuslu) dünyanın en hızlı büyüyen ülkesi haline getiremeyecektir.

Ekvador, petrol fiyatı şokuna tepki olarak mali ayarlamayı (GSYİH'nın yüzde 2'si oranında) açıklayan ilk Latin Amerika ülkesi oldu. Bütçe kesintisi devletin varlığını işlevsiz kılacak düzeyde.

Dış finansman tamamen kapandı ve devlet tahvilleri şimdi Arjantin'dekiyle aynı indirimlerle yüzde 25'in üzerinde işlem görüyor.

Yine IMF koşulları hafifletmek zorunda kalacak, ancak bu senaryoda bile Ekvador için başka bir zor yıl olacak.

Son olarak, düşük petrol fiyatları Venezuela'daki insani ve ekonomik krizi daha da derinleştirecek. ABD ve diğer komşu ülkeler tarafından uygulanan ekonomik yaptırımlarla Venezuela'da, çok yüksek indirimlerle petrol satıyor ve bu da hükümetin petrol üretimini ve gelirlerini azaltıyor.

Bu durum, Kolombiya ve komşu ülkelere göçü artırabilir ve ev sahibi ülkelerin halihazırda problemli olan kamu maliyesi üzerinde ek baskılar yaratabilir.

Öte yandan yaşanan gelir kaybı, Maduro açısından da bir kırılmaya neden olabilir.

Latin Amerika ülkeleri kısa vadede, Kovid-19'un yayılmasının kontrol altına almak için ek sağlık harcamalarına daha büyük mali ihtiyaç duyarken, aynı zamanda, merkez bankaları, kredilerde herhangi bir kesinti olmaması için faiz oranlarını düşürmeli ve ek likidite sağlamalıdır.

Ancak, bu önlemlerin orta vadeli mali görünümü güçlendiren bir reform ile tamamlanması gerekiyor. Düşük petrol fiyatları muhtemelen COVID-19'dan daha uzun sürecek ve gelir kaybını telafi etmeye hazırlıklı olması gerekecektir.
 

p.jpg
Fotoğraf:Pixabay​​​​​​​


Kovid-19, yerli üretimi yok ediyor

Enerji fiyatları üzerindeki etkiyi bir kenara bırakırsak, Kovid-19'un doğrudan etkisi Latin Amerika ekonomilerini etkileyecektir.

Birincisi, tedarik zincirlerinin kesintiye uğraması. Bu, özellikle otomobil, elektronik, makine ve teçhizat başta olmak üzere imalat sektörleri; Çin mallarını ithal eden en büyük iki Latin Amerika ekonomisi Brezilya ve Meksika için özellikle önemlidir.

Fabrikaların kapanması ve küresel ticaretteki aksaklıklar nedeniyle bu girdiler daha az kullanılabilir hale geldikçe, Meksika ve Brezilya'nın imalat üretimi zarar görecek.

Küresel değer zincirleri açısından Latin Amerika'daki hiçbir ülke Meksika kadar bağlantılı değildir. Çin'den yapılan ara malı ithalatı, Meksika'nın imalat katma değerinin yüzde 8'ini ve Brezilya'nın yüzde 6'sını temsil ediyor.

Çin'den yapılan toplam ithalat Meksika'da 70-80 milyar ABD doları (GSYİH'nin yüzde 6'sı) ve Brezilya'da 35 milyar ABD Doları (GSYİH'nin yüzde 1,7'si) arasındadır.

Bu, Meksika'nın daha açık olduğu ve ekonomisinde ihracatın çok daha büyük bir role sahip olduğu için tedarik zincirlerindeki kesintilere daha fazla maruz kaldığı anlamına geliyor (Meksika'da GSYİH'nın yüzde 34'ü, Brezilya'da GSYİH'nın yüzde 13'ü).

Benzer örnekler Arjantin,Şili,Peru,Ekvador ve Kolombiya imalat ve maden sektörleri içinde verilebilir.

Latin Amerika ve Karayipler'de özellikle ağır sonuçları olan ikinci bir etki, kruvaziyer endüstrisi de dahil olmak üzere seyahat ve turizmin azalmasıdır.

Bu hizmetler, özellikle Karayipler'de ihracat faaliyetidir. Bu durumlarda, seyahat kısıtlamaları ve karantinalardan kaynaklanan ziyaretçi sayısının azalması, ekonomik açıdan ciddi bir maliyete neden olacaktır.

Goldman Sachs, Latin Amerika ekonomik araştırma başkanı Alberto Ramos, CNBC'nin "Street Signs Asia"ya "Yılın ikinci yarısında ve 2021 boyunca çok derin bir çukurdan çıkmayı umuyoruz" dedi.

Yatırım bankası Goldman Sachs'a göre, Latin Amerika koronavirüs salgınıyla savaşmaya devam ederken, bölgedeki bazı ekonomiler II. Dünya Savaşı'ndan bu yana görülmeyen "rekor kıran bir daralma" görebileceğini açıkladı.
 

AFP.jpg
Fotoğraf: AFP


Bölgesel ihracatın bu yılyüzde 23 azalacak ve 80 yılın en kötü performansına neden olacak. 2008 ve 2009 mali krizi sırasında kaydedilen yüzde 24'ün üzerinde ve son 40 yılın en kötü rakam olacağı öngörülüyor.

Örneğin 2020 Ocak-Mayıs döneminde temel üretim sevkiyatlarının çökmesi nedeniyle en büyük ihracat daralması yüzde 23 ile And Topluluğu'nda meydana gelirken, MERCOSUR ihracatının değeriyüzde 12, Meksika'nın değeri ise yüzde 20,8 azaldı.

Bu dönemde ihracatını artıranlar ise Orta Amerika'nın dört küçük ülkeleri oldu: Kosta Rika (yüzde 2), Honduras (yüzde 2), Guatemala (yüzde 3) ve Nikaragua (yüzde 14).

Sektörlere göre, ürkek bir artış sağlayan tek yüzde 0,9 ile tarım ve hayvancılık olurken; keskin düşüşler sırasıyla yüzde 25,8 ve yüzde 18,5 düşüşle madencilik ve petrol ile imalat sektörlerinde yaşandı.
 

Wikipedia.jpg
Fotoğraf: Wikipedia


2020'nin ilk beş ayında Latin Amerika ve Karayipler'den ABD'ye (yüzde 22,2), Avrupa Birliği'ne (yüzde 14,3) ve bölgeye (yüzde 23,9) yapılan sevkiyatlarda keskin düşüşler kaydedildi.

Bu rakamların 2020 Temmuz-Aralık aylarında da devam edeceği bekleniyor.

2020'nın tamamı için, bölgesel ihracatta en büyük daralmanın ABD'ye (yüzde 32) ve bölgenin kendisine (yüzde 28) kaydedileceği, Çin'e yapılan sevkiyatların ise yalnızcayüzde 4 düşeceğini öngörülüyor.

Sonuç olarak, ham madde fiyatlarının gelişimi, döviz arzının ve büyümenin temel belirleyicisidir. Kovid-19 krizi, 2020'de küresel ticarette düşüşe neden olacak.

Dünya Bankası, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana en büyük düşüş olacağını açıkladı. Bu düşüş, bölgenin ihracatını daha da zayıflatacak. Buna göre, Kovid-19'dan kalan mirası, çok daha kırılgan bir dış sektör olacaktır.

Latin Amerika ekonomilerinin paylaştığı en önemli özellik finansal piyasalardaki başarısızlık tarihidir. Bu başarısızlıklar, 1980'lerden itibaren sıklıkla istikrarı bozan sermaye hareketlerindeki davranışla ilişkilidir.

Piyasa başarısızlıkları aynı zamanda kredi daralması ve iç piyasalardaki yüksek borçlanma maliyetleriyle de ilişkilidir.

Özetle, ticarete konu olan sektörü ve istihdamı teşvik edecek politikalar, pandemiyi izleyen dönemde anahtar olacaktır.

Ancak bu iki hedefin birbirini tamamlama olasılığı düşüktür. İlk hedef için, yabancı yatırım önemli bir rol oynayabilir, ancak ikincisi için, büyümeyi teşvik etmek ve yoksullukla mücadele etmek için mali alanı korumak ve küçük ve orta ölçekli firmalar için kredi arzını sürdürmek elzem olacaktır.

Mevcut piyasa aksaklıkları ve kamu borcunun GSYİH'ye oranındaki artış ışığında, uluslararası finans kuruluşlarından finansmana erişim büyük bir fark yaratabilir. Ancak Hükümetlerin bu zorlukları hafifletmesi pek olası görünmüyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU