Meşhur slogandır: Sinema sinemada izlenir!
Sinefiller detayların sadece daha geniş ekranda, özel ses ve ışık sistemli salonlarda, sinemada fark edileceğini düşünüyorlar.
Bir dönem sinema yazarlarını okumadan sinemaya gitmeyen sinefiller, sosyal medyada artan seçeneklerin de etkisiyle daha az eleştiri okuyorlar.
Bazen "Influencer"ların videolarını ya da fragmanları izliyor, bazen sosyal medyadaki tepkilere bakabiliyorlar.
Sinema seyircisi standardı belli bir medeniyet gerektirirken, sinema yazarlığı için izleyicilikte bazı kırmızı çizgiler vardır.
Öncelikle her sinema yazarının yazılı bir kuralı ya da rezervasyonu olmasa da, oturduğu belli bir koltuk vardır.
Film süresince ticari nedenler dışında, eleştirmenler cep telefonu gibi ışıklı cihazların açılmasına tahammül göstermezler.
Şöyle düşünün; anlamı kapalı bir filmin çözümlenmesi için henüz isimler yazarken, diyalogdan bağımsız sembollerin sinema dilinde okunması için maksimum odaklanmaya ihtiyaç vardır.
Sinemada telefon açma krizi…
Matrix gibi büyük bütçeli filmlerin basın gösterimlerinde telefonlar film öncesi toplatılır ya da kilit altına alınırken, gece görüş dürbünüyle gizli çekim kontrolleri yapılırdı.
Sonraları kural tanımaz "Influencer"ların etkisi ile bu önlemlerden vazgeçildi.
Basın gösterimlerinde günümüzde, ev ortamında film izleyen "Influencer"lar ile eleştirmenler aynı salona davet edilince yukarıdaki nedenlerden dolayı kriz yaşanmış.
Film yazarı Ali Ulvi Uyanık, bazı uyarılardan sonra, organizasyonların çözümü grubu ayrı ayrı davet etmekte bulduğunu belirtiyor.
Dorsay'ın 10 bin kişilik etkisi…
Özen Film'in bir dönem halkla ilişkiler müdürlüğünü üstlenen Nizam Eren, 90'lı yılların ve 2 binlerin ortasına kadar, en üst düzeyde gazete okunduğu dönemler olduğunu belirterek, o dönem yoğun ilanlar verdiklerini kaydediyor.
Bu 15 yıllık dönemde kültür sanat sayfası olmayan gazetelere reklam verilmediğini anlatıyor:
Eleştirilerin olduğu kupürleri de salonlara asardık. 2008 yılına kadar ki dönemde Atilla Dorsay'ın bir filmin izlenmesinde 10 bin kişilik etkisi olduğunu hesaplıyorduk.
Seyirci üzerindeki yorumlarıyla etkisi dışında, sinema yazarlarının filmi izledikleri salonlar da, diğer salonlara göre daha prestijli kabul ediliyor.
2005 yılında gazete okunurluğu azalınca, şirket her gün verdiği ilanları, önce hafta sonu ile sınırlamış, 2008'de ise sonlandırmış.
Hatadan dönemiyoruz…
Nizam Eren, filmleri çekerken kâğıt üzerinde her şeyin dört dörtlük olduğunu, sonra yönetmenin beceriksizliği, pazarlama hataları gibi nedenlerle film batabildiğini anlatıyor:
Hoolywod, filmin çekimleri devam ederken, filmin tamamlanmasının bütçeyi aşacağını ya da filmin batacağını öngördüğünde, harcadığı parayı yakıp, çekimleri iptal ediyor. Biz bunu yapamıyor, hatadan dönemiyoruz.
Sinema yoğun emek ve sermaye isteyen bir iş.
Youtube üzerinde fragmanın izlenme sayısı yapımcılar için bir gösterge kabul ediliyor.
Salon sahiplerine göre seyirci
İstanbul'da sinema biletleri 350 lira iken halk gününde 120 lira bandında satılıyor.
A + bir salon işletmecisi, neden bilet fiyatlarını düşürmediklerini şöyle anlatıyor:
Üçte birine bilet satmak mümkün. Bu durumda seyirci sayısı katlanıyor ama koltuklarımız kırılıyor, salonlarımızın hasarı artıyor.
Parlaklığı kısarak 100 milyon kazanmak
Sinema salonları, projeksiyon cihazının parlaklığını kısarak kâr ediyorlar.
Imax salonlarındaki parlaklık düzeyi 60 bin lümen iken, evimizdeki TV ortalama 1000 lümen gücünde ışık veriyor.
Kıyaslamak gerekirse, evdeki ortalama bir televizyondan 60 kat daha güçlü bir parlaklıktan bahsediyoruz.
Bir elektronik markasının 300 bin dolar fiyatlı bir cihazı orta parlaklıkta (50 bin lümen) kullanıldığında 20 bin saatte bir değiştirilmesi öneriliyor.
Değişim ücreti ise 6 bin dolar.
Söz gelimi Cinemaximum'un 867 salonu var.
Bir salonda cihaz ortalama 15 saat çalışıyor.
Buna göre bin 300 günde yani 4 yılda bir lamba değiştirmek gerekiyor.
867 salonun parlaklık için değişim masrafı 12 milyon TL.
Başka bir ifadeyle her ay 1 milyon liralık lamba değişim gideri söz konusu.
Bir de parlaklık artırılırsa, aylık masraf 1,5 milyon liraya ulaşıyor.
Salonlar karlılıklarını artırmak için, parlaklığı düşürüp, ikinci el lambaları tercih edebiliyor, böylece yılda 70 milyon TL kar edebiliyorlar.
Kitabın ortasından hızlı tüketim
Twitter'ın 140 vuruşluk kısıtının, insan sabrıyla ilgili olduğunu öngören sinema endüstrisi de fragmanları 1,5- 2 dakikaya indirmiş.
Platformlar, 10 dakikalık filmleri tartışıyor.
Sinemanın paydaşları da günümüzün hayat reçetesini uyguluyor:
Yaşa, seviş ve hızla tüket!
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish