Sporla ilgilenen insanlar arasında Rusya’ya uygulanan yaptırımların neden İsrail’e uygulanmadığına dair bir rahatsızlık olduğu görülüyor.
Durumu birkaç açıdan ele almak mümkün...
İlki dostluk ve barışı pekiştirme taahhüdünde bulunan spor gibi evrensel bir değerin nasıl bu denli siyasi ayrıştırıcı hale geldiği ve İsrail’in men edilmemesinden ziyade neden Rusya’nın ihraç edildiği… Açacak olursak eğer spor iddia edildiği üzere kardeşliği sembolize ediyorsa, kullanılış biçimi tezat değil midir? Rusların dışlanmasının Ukrayna’daki savaşa ne kadar faydası olur?
Tarihin herhangi döneminde, savaşın başlamasında, bitmesinde ya da bir rejimin sonlanmasında sporun belirleyici etkisi olmamıştır. Spor, olan durumun yansımasından ibarettir. Spor da her şey gibi insanlığın yüce idealleri adına ihlal etmekten çekinilmeyen prensipler içerir.
Psikolojik izaha çalışırsam, amaçladığını ilan ettiği şeyin zıttı eylemlerde bulunmak, farkında olmadan ancak isteyerek yani Freud’un öğretisiyle ‘bilinçdışı’ bir karar alma sürecinin etkisindedir.
İrdelendiğinde, tatminkâr cevap vermek yerine, algısal çarpıtmayla işi idare etmek gibi anlatılabilir. Kişiler kendi algılarına inanıyor olabileceği gibi, durum bilinç düzeyinde kandırma adına farkındalık içeren bir eylem de olabilir. Yani propagandayı üreten, kendi ürününe inanıyor da olabilir inanmıyor da…
Ancak her şekilde muhatap aldığı güruhu şeytanlaştırmak üzerinden gider. Batı’da Rusya için durum böyleyken İsrail için ise tersi vaziyetten söz edilebilir.
Tüm spor federasyonları arasında en geniş menzile sahip FIFA’nın tutumu sürpriz değildir.
2. Dünya Savaşı’yla şekillenmiş yakın tarihte FIFA, toplumdan azade olmayan bir kuruluş olarak görevler ifa etti.
İlk Dünya Savaşı’ndan evvel, Birleşik Krallık hegemonyasındaki futbola alternatif, Kıta Avrupası’nın -özellikle Fransa’nın- başı çektiği bir şemsiye organizasyondu. Süper güçlere bölünen dünya sonrası FIFA, savaştan bitap düşmüş Avrupalıların organizasyonu olarak, sorumlulardan intikam almak isteyen kolektif fikre uygun davrandı.
Almanya’nın tekrar FIFA’ya dahil oluşu -pek çok spor branşındaki federasyon kararlarıyla paralel olmak üzere- bir soğuma evresi gerektirdi.
Birleşik Amerika’nın Batı Almanya’yı Avrupa toplumuna geri katma amacıyla FIFA, buzların kırılması adına rol aldı.
Durum bazen FIFA delegasyonunun karşı koyamayacağı baskı yaratıyordu, ABD Başkanı Eisenhower’ın ‘’karışmadan(!)’’ FIFA’ya müdahalesi gibi…
Spor organizasyonları, Sovyetler Birliği-Batı Bloku çekişmesiyle iyiden iyiye siyasi alan haline gelecekti.
Diğer uluslar üzerinde nüfuz sahibi olmak ve kendi rejiminin en başarılı sporcuları yetiştirdiğini kanıtlayarak sisteminin üstünlüğü sergileme çabası, propaganda besleyici unsurlar olarak varlığını devam ettirdi…
Sovyetler Birliği ve Çin’in uluslararası spor organizasyonlarına kabul sürecindeki sancıları hesaba katarsak, komünizm tehdidiyle büyümüş neslin yetiştirdiği toplumun, bugün Rusya’ya bakışında psikolojik unsurların varlığı mümkündür.
Bu unsurlara, Sovyetlerin devamı Rusya’nın Ukrayna’dan sonra gözünü Batıya dikeceği gibi, ‘güvenlik endişesi’ biçiminde ortaya çıkan, maddi gerçeklerle tam uyumlu olmasına gerek olmayan algı etki edebilir.
Spor ise varlığını inkâr edercesine bu algıyı körükleme aracı haline gelebilir. Batı için Rusya’nın aksine İsrail’e bakışta etkili olan fikir, 2.Dünya Savaşı’nda –özellikle Almanya’da- zulme uğramış Musevilerin mazlum mirası üzerine kuruldu.
Günümüzde bu miras, toplama kamplarına gönderilmiş, işkence ve sefalet görmüş, malına mülküne el konulmuş insanların trajedisini maalesef insan onuruna yakışır şekilde anmaktan uzak kaldı.
Psikolojide ‘saldırganla özdeşim’ denen, maruz kaldığı eziyeti kurbanına yöneltmeyi ifade eden bir terim vardır...
Elbette bir ulusun vatandaşlarını homojen fikre sahip bir toplum olarak görmek ve itham etmek yanlış olur, ancak siyasilerin kişisel emelleri ve manipüle etme kabiliyeti, kuşaktan kuşağa aktarılan mazlum olma fikrini, mağdurluktan çıkıp başkasını mazlum etmeye yöneltebilir.
Bu yönelim geçmişin gölgesindeki haklı çıkma algısını çarpıtır. FIFA, Sovyetler Birliği’nin dağılışıyla tek kutupta ağırlaşan dünyanın işleyişinden bağımsız değildir.
Batı’nın İsrail tutumunda maddi gerçekliklerin baskısı olduğu kadar içsel dinamiklerin yarattığı algının da yeri olabilir.
Spor alanında kararların da Rusya’yla İsrail arasında farklılık göstermesi elbette sürpriz değildir.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish