Rusya'nın 24 Şubat 2022'de başlattığı tam ölçekli işgal, yalnızca bir bölgesel savaş değil, Soğuk Savaş sonrası liberal hegemonya projesinin stratejik iflasının ilanıdır.
Bu makale savaşı, Putin'in 25 yıllık sistematik hazırlığı, Batı'nın stratejik körlüğü ve 2025 itibarıyla ortaya çıkan yeni güç dengesi bağlamında eleştirel bir biçimde analiz etmektedir.
Ayrıca bu analiz, Gürsel Tokmakoğlu'nun 2022-2025 yılları arasında Independent Türkçe, Politik Merkez ve televizyon programlarındaki değerlendirmelerine dayandırılmış detaylarla da zenginleştirilmiştir.
Bu noktadaki amaç, ileri sürülen fikirlerin derlenmesi ve bir bütün halinde referanslarıyla birlikte topluca kayda geçirilmesidir.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Analiz içinde geçen konular strateji, harekât, savaş, askeri, politik gibi alanlardadır.
Bu yorumlar erken dönemden itibaren yapılmış (2022), öngörü gücünün 2025 gerçekliğiyle yüksek oranda uyumlu olduğu ortaya çıkmıştır.
Özellikle burada, nükleer tehdit dinamikleri üzerine analizler, Rusya'nın stratejik caydırıcılığı, savaşın uzama evresinde belirleyici rol oynaması hususları vurgulamaktadır.
Putin'in stratejik sabrı ve Batı'nın stratejik oyunu
Putin'in 2000'den beri uyguladığı strateji, klasik realist bir "güç birikim ve fırsat penceresi" modelidir.
2008 Gürcistan, 2014 Kırım ve 2015 Suriye müdahaleleri, her seferinde aynı testi tekrarladı: Batı, kırmızı çizgiler çiziyor ama bunları savunacak irade ve kapasiteye sahip değil.
John Mearsheimer'in 2014'te uyardığı "Why the Ukraine Crisis Is the West's Fault" makalesi, liberal hegemonyanın Rusya'yı köşeye sıkıştırarak kendi felaketini hazırladığını doğru tespit etmişti; ancak Batı bu uyarıyı "Rus propagandası" diye etiketleyerek görmezden geldi (Mearsheimer, 2014).
2014 Kırım ilhakı sonrası uygulanan yaptırımlar, Rus ekonomisini yüzde 2-3 daraltabildi ama elitlerin Batı'daki varlıklarına dokunulamadı.
Bu, Kremlin'e kritik mesajı verdi: "Batı blöf yapıyor, maliyet kabul edilebilir."
2022 işgali bu öğrenilmiş dersin doğrudan sonucudur.
Henüz savaşın başladığı 24 Şubat 2022 sabahı, harekâtın "2014'ten beri devam eden bir savaşın açık evresi" olduğu ve Rusya'nın "toplam kazanç stratejisi" (total gain strategy) izlediği ortaya çıkmıştı (Tokmakoğlu, TV programı).
Bu tespit, Kremlin'in 2022 harekâtını Kırım-Donbas hattını tamamlayıcı bir adım olarak gördüğü yönündeki analizlerle uyumlu haldeydi.
Bu strateji, nükleer caydırıcılıkla desteklenerek, Rusya'nın jeopolitik kuşatmaya karşı "stratejik derinlik" oluşturmasını sağlamıştı; örneğin, Kırım'ın ilhakı, Karadeniz'deki nükleer denizaltı üslerini güçlendirerek NATO genişlemesine karşı bir tampon işlevi görmüştü (Tokmakoğlu, Politik Merkez, 2022).
2022 işgalinin askeri ve siyasi fiyaskosu
Rusya'nın "3 günde Kiev" planı, tarihin en kötü istihbarat ve operasyonel planlama örneklerinden biri olarak kayıtlara geçti.
Gerasimov Doktrini'nin kâğıt üzerinde kaldığı, Wagner gibi paralı askerlerin ve Rosgvardiya'nın düzenli orduyla koordinasyon sağlayamadığı anlaşıldı (Kofman, 2022).
Nisan 2022'de Kiev'den çekilme, stratejik ve taktik bir geri çekilme değil, Rus Genelkurmayı'nın savaş hedeflerini radikal biçimde aşağı çekmek zorunda kalmasının itirafıydı.
2023-2025 arası "yıpratma savaşı" ise Rusya'nın artık "zafer" değil, "kabul edilebilir çıkmaz" peşinde olduğunu göstermekteydi.
İşgal edilen yüzde 18-20 toprak, 1914 tipi siper savaşıyla savunulmaktaydı.
Bu ilk bakışta bir büyük gücün karşılaşmaması gereken tablo gibi görünüyorken, yine de amacı karşılayabileceği nedenle, potansiyel imkanları kullanarak yönetilebilir halde sonuçlar doğurmaya yetebilen konulardı.
Rusya'nın başlangıçtaki operasyonel tasarımı, geleneksel Rus/Sovyet harp prensiplerine büyük ölçüde aykırı düşmüştü.
Tokmakoğlu'nun 24 Mart 2022 tarihli "Harp Prensipleri Yönüyle Ukrayna-Rusya Harekât Değerlendirmesi" başlıklı yazısında (Politik Merkez) vurguladığı temel hatalar şunlardı:
- Çok eksenli eşzamanlı taarruz (Kiev, Harkov, Herson, Mariupol); lojistik hatların aşırı gerilmesi.
- Hava üstünlüğü sağlanmadan geniş ölçekli mekanize taarruz; mekanize birliklerden yüksek kayıp verilmesi.
- Yetersiz istihbarat ve hedef analizi; sivil altyapı ile askerî hedeflerin ayrıştırılamaması.
- Siyasi hedeflerin (rejim değişikliği) askerî hedeflerle uyumsuzluğu; Clausewitz'in "savaş siyasetin devamıdır" ilkesinin ihlali.
Bu hatalar, Nisan 2022'de Kiev yönünden çekilmeyi zorunlu kılmış ve Rusya'yı hedeflerini radikal biçimde daraltmaya (Donbas ve Karadeniz kıyı şeridi) yöneltmişti.
Bu öngörü isabet kaydederek, harekât 2023'ten itibaren "yıpratma savaşı" karakterine bürünmüş, 2024-2025 döneminde ise "temassız savaş" evresine geçmişti.
Savaş, ilk haftalarından itibaren Rusya'nın harekât tasarımı, Rus/Sovyet askerî doktrinine ve evrensel harp prensiplerine aykırı gerçekleşmiş, sistematik biçimde eleştirilebilir görüşmüştü (Tokmakoğlu, 24 Şubat - 31 Mart 2022 arası A Haber, CNN Türk ve 24 Mart 2022 tarihli Politik Merkez yazısı).
Bu yönde kullanılan ve 2025 itibarıyla tamamen doğrulanan dokuz klasik prensip üzerindeki değerlendirme tablosu şu şekilde oldu:
24 Mart 2022'de kurulan kritik sonuç cümle şöyleydi:
Rusya, kendi harp prensiplerine ters bir harekât başlattığı için ya çok ağır bedel ödeyecek ya da siyasi hedeflerini dramatik biçimde aşağı çekmek zorunda kalacak. Şu anda her ikisi birden gerçekleşiyor.
2025 itibarıyla kesin sonuç alındığından söz edilebilir mi? Rusya, başlangıçtaki maksimalist hedeflerden (tüm Ukrayna'nın işgali, rejim değişikliği) vazgeçmiş; işgal ettiği toprakları yüzde 18-20 bandına sabitlemiş; bir milyon civarında zayiat (ölü, yaralı, firar) vermiş; askerî reform sürecine (2023-2025) girmiş ve "temassız savaş" (drone, glide-bomb, uzun menzil topçu) doktrinine geçmiş; siyasi hedeflerini "Kırım, kara koridoru, Ukrayna'nın NATO dışı kalması" şeklinde yeniden tanımlamıştı.
Savaş başlar başlamaz, 2022'de yapılan bu harp prensipleri analiz, savaşın tüm seyrini doğru öngören en tutarlı çerçevelerden biri olarak kalmıştı.
Sonuç: 2022 hızlı ilerleme; 2023 karşı taarruz başarısızlığı; 2024-2025 donmuş çatışma.
Nükleer tehdit dinamikleri ve stratejik caydırıcılık konusuna bakalım.
Rusya-Ukrayna Savaşı'nın uzamış evresi, nükleer boyutun belirleyici bir unsur haline gelmesini sağlamıştı.
Bu dinamikler, Rusya'nın konvansiyonel zayıflıklarını telafi eden stratejik nükleer üstünlük olarak çerçevelemişti.
"Dünya Savaşı Problematiği" başlıklı yazıda da ifade edildiği gibi, savaşın uzaması veya Rusya aleyhine ortaya çıkan gelişmeler (örneğin, Ukrayna'nın ATACMS füzeleriyle Rus topraklarını vurması), Putin ve Moskova elitlerinin nükleer silah kullanımını ima eden söylemlerindeki artış olarak kendini göstermişti.
Bu tehditler, "taktik nükleer" (kısa menzilli, cephe odaklı) ve "stratejik nükleer" (kıtasal yıkım kapasiteli) ayrımını içermekte olup, Batı'yı doğrudan müdahaleden caydırmakta etkiliydi, yapılan değerlendirme bu tür somut sonuçlar vermişti (Tokmakoğlu, Independent Türkçe, Ağustos 2025).
"Yeni Nesil Savaşlar" başlıklı yazıdaki analizde görülebildiği üzere, Rusya'nın jeopolitik gücü ile nükleer güç ayrımı kritikti: Sahadaki konvansiyonel yıpranma (örneğin, drone kayıpları) ne kadar belirgin olursa olsun, nükleer caydırıcılık (yaklaşık 6.000 binsavaş başlığı, MIRV teknolojisi) Rusya'yı "kabul edilebilir çıkmaz" pozisyonunda tutmaktaydı (Tokmakoğlu, IndyTurk, Haziran 2025).
Bu, NATO'nun 5. maddeyi tetikleyecek doğrudan çatışmadan kaçınmasını açıklamaktaydı.
Örneğin, 2025'te artan Rus nükleer tatbikatları, Avrupa'yı savunma harcamalarını yüzde 3+ GSYİH seviyesine çıkarmaya zorlamıştı.
"Ukrayna Barışı Ama Nasıl?" başlıklı yazıda açıklandığı üzere, Trump-Putin görüşmelerinin nükleer silahsızlanma müzakerelerini (örneğin, START uzatımı) içerdiğini öngörülmüş; bu, ABD'nin Rusya'yı Çin bloğundan uzak tutma stratejisinin bir parçası olarak gerçekleşmişti (Tokmakoğlu, Şubat 2025).
Ayrıca bir erken analizde, nükleer hesapların "canlı katliamı" olarak nitelendirilmesi, Soğuk Savaş mirasının devamı olarak, Kırım'ın stratejik önemini vurgular mahiyetteydi (Tokmakoğlu, Politik Merkez, 2022): Nükleer denizaltı üsleri, Pasifik-Atlantik dengesinde Rusya'yı vazgeçilmez kılar.
Yaşananların sahaya yansıması öngörüldüğü gibidir, 2025 sonu itibarıyla, nükleer tehdit söylemleri "donmuş çatışma"yı pekiştirmiş; Rusya'nın taktik nükleer kullanım eşiği (örneğin, Harkov çevresi), Ukrayna'yı toprak tavizlerine razı etmişti.
Nelerin ortaya çıktığını özetleyelim.
Batı'nın ikiyüzlülüğü ve liberal düzenin çöküş noktaları
Batı'nın tepkisi 3 temel çelişkiden besleniyor:
- Ahlaki retorik ile stratejik kayıtsızlık çelişkisi
- "Kurallara dayalı düzen" söylemi eşliğinde Ukrayna'ya verilen destek, hiçbir zaman NATO'nun 5. madde kapsamına sokulacak kadar ciddi olmadı. NATO, Ukrayna'yı "de facto" değil, "de jure" üyesi yapmamak için bilinçli olarak belirsizliği korudu. Sonuç: Ukrayna, Batı silahlarıyla Rusya'yla savaşıyor, ama Batı'nın güvenliği riske girmiyor. Bu, en saf haliyle "vekâlet savaşı"dır.
- Yaptırımların seçkinci karakteri
- 2022'de ilan edilen "Rus ekonomisini çökertme" hedefi, 2025'te açıkça başarısız oldu. Rusya 2023'te yüzde 3,6, 2024'te yüzde 3,2 büyüdü (IMF, 2025). Yaptırımlar, Rus halkını değil, Avrupa'nın kendi sanayisini (özellikle Almanya) cezalandırdı. LNG ve boru hattı dışı petrol ticaretinin devam etmesi, yaptırımların politik bir tiyatro olduğunu kanıtladı.
- Enerji ve finansal silahların bumerang etkisi - ABD, Avrupa'yı Rus gazından kopararak kendi LNG'sini dayattı ve Avrupa'nın enerji faturasını kalıcı olarak artırdı. Aynı anda SWIFT'ten çıkarma gibi adımlar, Çin ve Hindistan'la birlikte BRICS'in alternatif ödeme sistemlerini hızlandırdı. Batı, kendi finansal hegemonyasını bizzat aşındırdı.
İşin gerçeği, Rusya jeopolitik ve stratejik potansiyeliyle bir başat güçtü.
Rusya ile uğraşmak demek, yeni bir dünya savaşı demek olacaktı.
Batı veya NATO, bunu bilmiyor olabilir miydi?
Belki de bundan dolayı farklı tutumlar sergilemeyi seçiyordu, oyalamak, kandırmak gibi.
Rus sınırlarına yakın alanlardaki Rus müdahaleleri ciddi sonuçlar doğurmaya devam ediyordu, NATO ülkeleri buralarda temkinli olmak zorunda kalıyordu.
Atlantik tarafındakiler, yıpratmak ve NATO genişlemesini başka alanlarda gerçekleştirmek varken, neden Ukrayna ile aynı cephede olsun?
2025 barış süreci: Kim kazandı, kim kaybetti?
Aralık 2025 itibarıyla şekillenmeye başlayan ateşkes/barış anlaşması şu tabloyu ortaya koyuyor:
- Rusya: Kırım ve kara koridorunun elde tutulması kazanım. NATO genişlemesinin yavaşlaması hedeflendiyse de Ukrayna alanında bu tür bir başarıdan söz edilebilir; ancak İsveç ve Finlandiya Rusya için sürpriz gelişmeler oldu. 1 milyon civarında zayiat, ekonomik izolasyon, teknolojik gerileme söz konusu oldu, bunlar eksi haneye yazıldı.
- ABD: Rusya'yı Çin'den uzaklaştırma şansı ve Avrupa'yı yeniden silahlandırmak için elverişli şartlar doğdu. Buna karşılık, liberal düzenin prestij kaybı ortaya çıktı, dolar hegemonyasında çatlaklar görüldü.
- Avrupa: Savunma harcamalarında kalıcı artış (yüzde 2'den yüzde 3+ GSYİH) söz konusu oldu. Enerji bağımsızlığının kaybı ciddi bir sonuç. Alman sanayisinin rekabet gücünde gerilemesi görüldü.
- Ukrayna: Bağımsız devlet olarak varlığını sürdürmesi bir kazanım olarak görülebilir. Fakat bunun bedelinde ne ödemek zorunda? Toprak ve nüfusun yüzde 20'sinin kaybı, demografik çölleşme!
- Çin: Batı ile Rusya'nın birbirini yıpratması işine yaradı.
Trump'ın "barış zorlaması" aslında bir "kontrollü ateşkes"ti.
Şöyle: Rusya'ya toprak kaybını kabul ettirmeden, Ukrayna'ya NATO üyeliğini vermeden, Avrupa'yı daha fazla para harcamaya mahkûm ederek ABD'nin göreceli gücünü maksimize eden bir formül.
Bu yönde işaret edilen "kontrollü ateşkes" (managed ceasefire) ve "donmuş çatışma" (frozen conflict) senaryosu, 2025 sonu itibarıyla gerçekleşmişti (Tokmakoğlu, 2025 Kasım-Aralık dönemindeki televizyon yorumları ve Independent Türkçe yazıları bu yöndeydi).
Nükleer müzakereler (örneğin, Trump'ın nükleer indirim girişimleri), bu sürecin anahtarı olmuş; Rusya'nın stratejik nükleer gücünü korurken, taktik kullanım tehditlerini azaltması barışı mümkün kılmıştı.
Sonuç: Realizmin acı zaferi
Rusya-Ukrayna Savaşı, 1990'ların "tarihin sonu" tezinin kesin çöküşüydü.
Liberal düzen, kendi kurallarını uygulayacak askeri güce sahip olmadığını acı bir biçimde öğrenmişti.
Rusya, ağır bedel ödeyerek de olsa, büyük güç olmanın anlamını (jeopolitik çıkarlar için yüz binlerce insanı feda edebilme iradesi) bir kez daha hatırlatmıştı.
2025'te ortaya çıkan düzen, ne liberal ne de çok kutupluydu; klasik 19'uncu yüzyıl tarzı, çıplak güç dengesine dayalı bir Avrupa idi.
Ukrayna, bu yeni düzenin kurbanı değil, kurbanlık koyundu.
Gürsel Tokmakoğlu'nun 2022-2025 arasındaki analizleri, realist uluslararası ilişkiler teorisinin sahadaki doğruluğunu ve öngörü gücünü ortaya koymaktaydı.
Bunlar; askerî hataların erken tespiti, yaptırımların asimetrik etkisinin öngörülmesi, temassız savaş evresinin tanımlanması, nükleer caydırıcılığın stratejik rolü ve nihai ateşkes çerçevesinin tasviri konularında yapılmıştı.
Bu durum, küresel stratejik analizin ne ölçüde değerli olabileceğini göstermekteydi.
Kaynaklar:
Mearsheimer, J. J. (2014). "Why the Ukraine Crisis Is the West's Fault". Foreign Affairs.
Kofman, M. et al. (2022-2025). Russia's War in Ukraine Podcast Series, CNAS/War on the Rocks.
IMF (2025). World Economic Outlook Database, October 2025.
Galeotti, M. (2024). Putin's Wars: From Chechnya to Ukraine. Osprey.
Tooze, A. (2024). "The War That Broke the Liberal World Order". Foreign Affairs.
Beckley, M. & Brands, H. (2025). "The End of Liberal Hegemony". International Security.
Tokmakoğlu, G. (2022). "Harp Prensipleri Yönüyle Ukrayna-Rusya Harekât Değerlendirmesi". Politik Merkez, 24 Mart 2022.
Tokmakoğlu, G. (2025). "Yeni Nesil Savaşlar". Independent Türkçe, Haziran 2025.
Tokmakoğlu, G. (2025). "Dünya Savaşı Problematiği". Independent Türkçe, Ağustos 2025.
Tokmakoğlu, G. (2025). "Ukrayna Barışı Ama Nasıl?". Independent Türkçe, Şubat 2025.
Tokmakoğlu, G. (2022-2025). Independent Türkçe köşe yazıları: "Ukrayna, Hegemonya Savaşı ve Toplam Kazanç Stratejisi" (Politik Merkez, 2022); "2025'in Sonunda Dünya" (Aralık 2025); "Büyük Güçleri Okumak" (Mart 2025) vb.
Tokmakoğlu, G. (2022-2025). Televizyon yorumları: A Haber (24 Şubat 2022 ve sonrası), CNN Türk (Prigojin isyanı sonrası, 2023-2025), Habertürk, NTV.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish