Küresel çapta Kazakistan her bakımdan dikkat çeken ve merkezi konumuyla büyük güçlerin rekabet alanında çok kritik konumdaki bir ülkedir.
Ülke, Kasım 2015 itibarıyla önemli politik ve diplomatik çıkışlara sahne oldu.
Bu hususları gözden geçirelim.
Ama önce Kazakistan'ı özet halinde gözden geçirelim.
SSCB dağıldığında Kazakistan ilk bağımsız olan ülkelerden.
Ülke bağımsızlığını ilan etti ve görüldü ki, diğer Türk devletlerinde zaman zaman bazı sorunlar yaşanırken, burada Nur Sultan Nazarbayev'in kurucu iradesi sorun yaşamayan bir ülkeyi inşa etmekteydi.
Türkiye, Kazakistan'ın bağımsızlığını ilan etmesinden sonra (1991) bu ülkeyi ilk tanıyan ülke oldu.
O günden beri her alanda en fazla destek olan ülke Türkiye'dir.
İlişkiler tarihi ve çok taraflıdır.
Ayrıca Türkiye'de Kazak nüfus yaşamaktadır.
Soranlara Kazakistan'ı tarif etmek için şöyle söylemekteydim:
Burası öyle bir ülke ki, element tablosundaki 250 elementin 200'ü bu ülkede bol miktarda var.
Kazakistan petrol zengini bir ülke.
Hazar Denizi ile irtibatlı ancak bu koca ülke Orta Asya'nın tam ortasında, doğusunda Çin, kuzeyinde Rusya var.
Çin sınırının hemen karşısında Kazak topluluklar yaşamaktadır.
Kazakistan-Çin sınırı serbest ticarete elverişlidir.
Bu ticaret her iki ülke için de elverişli şartlar oluşturmaktadır.
Tarihi İpek Yolu buradan geçmektedir.
Uzun Rus sınırı, ormanlık, buğday ekilebilen geniş tarım alanlarına sahiptir.
Doğuya gittikçe soğuk iklim şartları görülmektedir.
Kazakistan'ın nüfusu 15 milyon kadardır.
Ülkenin ilk başlarda yarıya yakın nüfusu Rus ve diğer milletlerden iken, bugün büyük oranda Kazaktır.
Kazakça konuşma oranı giderek artmaktadır.
Kazakistan'ı şöyle tanımlayalım:
- Doğu-Batı hattında jeopolitik güce sahip ve bir o kadar da kritik,
- Zengin yeraltı kaynaklara sahip,
- Nüfusu kısıtlı,
- Yüzölçümü ise çok geniş,
- Ülkenin stratejik savunmaya ihtiyaç oldukça fazla,
- Yeni kurulan bir ülke ve gelişmekte,
- Coğrafi sebeplerle her türlü tehdide açık görünümde,
- Rusya ile Çin gibi çok güçlü iki dikkat çeken komşusu var,
- Üstelik ABD'nin buradaki politikaları nedeniyle bir rekabet alanında yer alıyor.
2000'lerin hemen başında Kazakistan'ın kurucu başkanı Nur Sultan Nazarbayev'e ülke güvenliğiyle ilgili soru sorulduğunda, o şöyle cevap vermişti:
Kim ne istediyse verdik, neden güvelik endişemiz olsun ki?
Bu sözler aslında bugün de geçerli olan şekilde Kazakistan'ın savunma ve güvenlik politikalarının özünü oluşturur mahiyettedir.
Nazarbayev ülkesini sağlıklı temellerle oluşturulabilmek için bazı stratejik adımlar atmış idi.
Buna "denge" politikası da denebilir.
Burada bu denge politikasına şöyle örnekler vereyim:
- Çin'e iki ülke sınırında toprak ve Hazar bölgesinde bir petrol bölgesi için ruhsat verdi. Daha sonra Hazar bölgesinden Çin'e boru hatları döşendi.
- Rusya'ya Baykonur (veya Bayterek) Uzay Merkezi için anlaşma yaptı. Rusya ile politika, ticaret, güvenlik, finans bağı hiç koparılmadı. Ayrıca Rus kültürüyle bağlar sağlam tutuldu.
- Yine Rusya'ya (Budapeşte Anlaşması gereği) bütün nükleer silah kapasitesinin tümünü iade etti.
- Batılı büyük petrol şirketlerine Hazar bölgesindeki rezervlerin işletilmesi için ruhsat verdi.
- ABD ile ilişkiler üst seviyelere çıkarıldı. Ticaretten tutunuz, teknoloji konularına kadar yatırımlar ve çeşitli anlaşmalar yapıldı.
Ülkede Rusya'nın etkisi başlarda fazlaydı, sonraları dengeye oturdu.
Ülke Batı sistemine ve uluslararası sisteme hızla dahil oldu.
Uygulamalarıyla ülke dünyaya güven verdi. Artık dengeler oturmuştu.
Ne de olsa petrol ve uranyum dahil olmak üzere değerli madenler bakımında güçlü ticari kapasitesi ve jeopolitik konumu böylesi bir güvenlik algısını gerektirmekteydi.
Bu biraz da Nazarbayev'in güçlü etkisiyle alakalıydı.
Nazarbayev SSCB zamanında da güçlü bir isimdi.
Nazarbayev zamanında Kazakistan'da Dinler Arası Diyalog toplantıları yapılmaya başlamıştı.
Bunu daha sonra gelen Devlet Başkanı Kasım Cömert Tokayev de devam ettirdi.
Papa dahil, çok din adamı bu diyalog toplantılarına katıldılar.
(Bir dönem FETÖ de bu toplantılarda görülen isimlerdendi.)
Doğal kaynaklarıyla elde edilen gelirler ve ülke için yapılan ortaklıklar sebebiyle ülke giderek gelişmekteydi.
Mevcut Başkan Tokayev gelişmeleri sürdürmekteydi.
Tokayev'in son dış politika çıkış dünyada dikkat çekmişti.
Şunları hatırlamak mümkündür:
- Kasım 2025'te C5+1ülkeleri olarak Tokayev, diğer Orta Asya beşlisi ülke başkanı ile Beyaz Saray'daydı. Tokayev Washington'da Trump ile Nadir Toprak Elementleri konusunda bir anlaşma imzaladı. Sonra da Kazakistan'ın İbrahim Anlaşmaları'na dahil olduğu resmen açıklandı. (İbrahim Anlaşmaları ABD projesi olup özellikle Trump bu konuya önem vermektedir.)
- Hemen bunun peşinden Tokayev Moskova'ya giderek Putin ile Kapsamlı Stratejik Ortaklık ve İttifak Bildirgesi'ni, Nadir Toprak Madenciliği'nde İşbirliğini Genişletme, Sınır Geçiş Kapasitesini İyileştirme ve Uzay Çalışmaları Anlaşması'nı imzaladı. Uzay konusunda yıl sonuna kadar Bayterek Uzay Merkezi'nden ilk Kazak roketi fırlatması gerçekleştirilecek dendi.
Bu gelişmeler bazı soru işaretlerine sebep oldu.
Bu sorulara cevap bulabilmek adına öne çıkan hususları tekrar gözden geçirelim:
- Kazakistan küresel güvenlik mülahazalarını dikkate alarak "denge" politikasına dayalı yaklaşımı revize etmektedir.
- Küresel ticaret ve finans sisteminde rahat hareket edebilmek adına Batı ile "ekonomi" politikalarını geliştirmeye önem vermektedir.
Son olarak şuna dikkat çekmek gerekmektedir:
Eğer Kazakistan'da sorun çıkarsa tüm Asya'da, Hazar'da ve dahi küresel ölçekte bu sorunun etkisi görülür.
Bunun etkisi Türk dünyası için de geçerlidir.
Onun için bu ülkedeki gelişmeler herkes için önemlidir.
Güvenlik sadece silahla sağlanmaz, stratejik bakımdan da geliştirilen ortaklıklar ve dengeye ihtiyaç vardır.
Büyük güçler ile arasındaki dengeler her daim önemlidir.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish