Yahudi devletlerinin kuruluş ve devamının şartları

Prof. Dr. Ali Arslan Independent Türkçe için yazdı

David Ben Gurion, 1948 yılında Yahudi Devleti İsrail'in bağımsızlık ilanını okuyarak kuruluşunu duyurdu

Sade bir şekilde ifade edilmek gerekirse, tüzel bir varlık olarak kabul edilen bir devletin kurulması için sınırları belli ve koruması gerçekleştirilen bir ülke, birlikte yaşamayı kabullenmiş bir boy-millet-toplum ve bu insanların egemenliklerini sağladıkları siyasal bir hükümetin bulunması gerekir.

Mahalli, bölgesel ve küresel rekabetten az etkilenen coğrafyalarda kurulan devletlerin ömürleri daha uzun olmakla beraber, rekabetin yoğun yaşandığı stratejik hedef alanları ve bilhassa kilitmekânlarda kurulan devletlerin ömürleri büyük aktörlerin inisiyatifine bağlıdır.

Asya-Afrika ve Kızıldeniz-Akdeniz bağlantısı sağlayan Süveyş-Sina Kilitmekanı'nın doğu kısmında yer alan Filistin'de tarihten günümüze Yahudiler tarafından kurulan devletlerinin kuruluş ve sürekliliğinin incelenmesi dikkate değer bir konudur.


Hitit-Mısır-Finike rekabetin faydalanılarak İsrail Krallığı'nın kurulması

Yahudiler tarihlerini Hz. İbrahim, yaşadığı milattan önce 2000 ile başlatmayı tercih etseler de Yahudilerin etkin bir grup olarak ortaya çıkmaları, Rabbânî Yahudiliğine göre, milattan önce 1391-1271 tarihleri arasında yaşadığı kabul edilen Hz. Musa'nın Yahudileri Mısır'dan Sina yarımadasını geçirmesi ile belirginleşmiş ve ilk devlet kurmaları da bu süreç sonunda gerçekleşmiştir. 

Eski Mısır'da, yayılmacı bir siyaset izlendiği Yeni Krallık Dönemi'nde (milattan önce 1549-1069) kuzeyde Suriye güneyde Nübye zaptedilmişti.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Hatta III. Thutmose (1479-1424) döneminde Fırat Nehri'nin ötesine geçilmişti.

Mısır'ın bu genişlemesi bu dönemde Anadolu'da büyük bir güç olarak ortaya çıkan Hititler (milattan önce 1650-1190) tarafından bir düşmanlık olarak kabul edilmişti.

Suriye'ye hâkim olmak için yapılan rekabet büyük bir savaşı dönüşmüş ve II. Ramses (milattan önce 1279 - milattan önce 1213) ile II. Muvatalli (milattan önce 1295-1272) kumandanlıklarında milattan önce 1274'te yapılan Kadeş Savaşı'nda Hititler zafere ulaşmışlardı.

Buna rağmen barış antlaşması ancak 20 yıl sonra II. Ramses ile III. Hattuşili tarafından 1259 yılında imzalanmış ve Kadeş Antlaşması olarak anılmıştırdı.

Böylece Suriye'yenin Hititlere ait olduğu tescil edildiği gibi, ihtilaflı bölge olan tarihi Filistin'in kuzey tarafını da içine alan Amurru ve Amka'nın da Hitit yönetiminde kalması kararlaştırılmıştı.

Hititlilerin bu başarısı Mısır'ın zayıfladığını ortaya koyduğu için Mısır topraklarına batıdan Libyalılar karadan ve deniz kavimleri de Akdeniz'den saldırılara başlamışlardı.

Başlangıçta Mısır ordusu bu saldırıları püskürmüş hatta denizden saldırılara karışı başarının simgesi olarak milattan önce 1208'de bir anıt da yapılmıştı.

Ancak Suriye'nin Hititlilere verilmesi ve Filistin'inde kontrolün kaybı, dış tehdit algısını arttırmış, iç huzursuzluklar başlamış, Teb'deki Amon tapınağındaki yüksek rahipler, geniş araziler ve büyük servetler toplayarak devlet otoritesine sarsmışlardı.
 

İsrail Krallığı: Süleyman'ın Hükümdarlığı Dönemindeki Tedarik Bölgelerini Gösteren Harita — 1819 yılında James Wyld tarafından, Krallar Kitabı’na dayanarak yayımlandı / Görsel: Wikipedia
İsrail Krallığı: Süleyman'ın Hükümdarlığı Dönemindeki Tedarik Bölgelerini Gösteren Harita — 1819 yılında James Wyld tarafından, Krallar Kitabı’na dayanarak yayımlandı / Görsel: Wikipedia

 

Yahudi tarihinde önemli bir yeri olan Hz. Musa'nın milattan önce 13 ve 12'inci yüzyıllarda yaşadığı kabul ediliyor.

Hz. Musa'nın Yahudileri Mısır'dan Sina'ya geçirme tarihi de, boğularak öldüğüne dair ciddi iddialar ortaya konan II. Ramses'in saltanatının sona erdiği milattan önce 1213 tarihi kabul edilebilir.

Zira II. Ramses'in halefi Merenptah(1213-1203) saltanatının beşinci yılında Kenan ülkesine yaptığı seferde burada Yahudilerle karşılaşmıştır.

Bütün çabalara rağmen Mısırlılar artık Filistin bölgesinde doğrudan hâkimiyet kurma gücünü kaybetmesi ve Mısırlıları zayıflatan Hititlerin de milattan önce 1200'de yıkılması üzerine Filistin'de küçük devletlerin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştı.

Özellikle Mısırlılar yerine Akdeniz havzasında Suriye merkezli bir deniz devleti olarak kurulan Finikeliler(milattan önce 1200-539)in Filistin'e fazla müdahale etmemesi burada Yahudilerin de bir devlet kurmasını kolaylaştırmıştı.
 

Jean-Léon Gérôme'un 19'uncu yüzyılda yaptığı, Musa'nın Sina Dağı'nda Tanrı'dan On Emir'i alışını tasvir eden yağlıboya tablo
Jean-Léon Gérôme'un 19'uncu yüzyılda yaptığı, Musa'nın Sina Dağı'nda Tanrı'dan On Emir'i alışını tasvir eden yağlıboya tablo

 

Hz. Musa önderliğinde Sina'da 40 yıl kalan Yahudiler, başlangıçta 12 kabile olarak yaşamışlardı.

İlk Yahudi devleti ise Mısır, Hitit ve Finike rekabetinin hazırladığı zeminde Hz. Musa'nın belirlediği prensipler çerçevesinde ortaya çıkmış ve Yahudiler Mısır'daki esaretten kurtuluşlarından 188 yıl sonra milattan önce 1025 tarihinde dış tehditlere karşı İsrail Krallığı'nı kurmuşlardı.

Milattan önce 1020 yılında Bünyamin kabilesinde Şaul bin Kiş'in krallığa getirilmesi ile İsrail krallığının kuruluşu tamamlanmıştı. Kurulan bu devletin başkenti Kudüs'ün kuzeyindeki Gibeah/Tell el-Fūl şehriydi.

Milattan önce 1006'da Yahudi krallı olan Hz. Davut döneminde Kudüs ele geçirilerek başkent El Halil/Hebron'dan buraya taşınmıştı.

Ancak bu krallık milattan önce 930'da ikiye parçalanmış ve kuzeyi İsrail Krallığı'na, güneyi ise Kudüs'ü içine alan Yehuda Krallığı'na ait olmuştu.

Parçalanarak güç kaybetmelerine rağmen Yahudilerin iki devleti de karadan gelen bölgesel-küçük tehditleri kolaylıkla bertaraf etmişlerdi.

Mısır'ın zayıf olması ve bu dönemin büyük güçlü devleti olan Finikeliler ise Akdeniz gibi büyük bir alanla meşgul olmaları dolayısıyla bu küçük Yahudi devletlerini bir tehdit olarak görmemişti.

Ancak Önasya'daki bu vaziyet Asurluların büyük bir kara gücü olarak ortaya çıkması ile değişecekti.
 

Milattan önce 830 yılına ait Filistin haritası, İsrail ve Yahuda krallıklarını ve çevrelerindeki krallıkları ve kabileleri gösteriyor
Milattan önce 830 yılına ait Filistin haritası, İsrail ve Yahuda krallıklarını ve çevrelerindeki krallıkları ve kabileleri gösteriyor

 

Asurluların Mısır'ın işgali için İsrail Devleti'ni yıkması

Hititlerin ortadan kalkmasından sonra gittikçe kuvvetlenen Asur Devleti (milattan önce 2500-609) özellikle Mezopotamya'da milattan önce 2025'ten itibaren güçlenmiş, daha sonra da Önasya'nın en büyük gücü haline gelmiş ve bilhassa Yeni Asur döneminde (milattan önce 911-609) o zamanın büyük bir devletine dönüşmüştü.

Bu da rahat bir şekilde devam eden Yahudi krallıklarını tehdit etmeye başlamıştı.

Bir deniz devleti olan Finikelilerin iyice zayıfladıkları bir dönemde, Kral II. Sargon (milattan önce 722-705) zamanında, Anadolu-Suriye-Filistin- Mısır hattına sahib olmak için hareket geçen Asurlular, ilk olarak Yahudi devletlerinden kuzeyde ve deniz sahilindeki İsrail Devleti'ni milattan önce 720'de kesin olarak ortadan kaldırmıştı.

Asurlular, Mısır yolu üzerinde olduğu için İsrail Krallığını yıkarken, denizden uzak ölü deniz kenarında olan Yehuda Krallığı'nı çok önemsememiş olması bu devletin devamını sağlamış olmalıdır.

Asya-Afrika geçişine doğru harekine devam eden Asurlular, Kıbrıs adasını almış, Arabistan Yarımadasının batı sahillerini zapt etmiş, Mısır'ı işgal ile Habeşistan'a kadar ilerlemişti.

Asur Devleti, 612'de yıkıldığında İsrail Krallığı yeniden kurulmamıştı.

Çünkü Kafkaslar üzerinden güneye gelip Medlerle ittifak kuran Asur Devleti yıkılmasını sağlayan İskitler, Medlere de üstünlük kurmuş Doğu ve Güney Anadolu'ya hâkim olmuşlar ve İskenderun-Mısır hattına yönelmişlerdi.

Daha sonra İskitler, milattan önce 610'dan sonra, Doğu Akdeniz sahillerine hâkim olarak Mısır'a doğru ilerlemek istemişlerdi.

Bu sırada, Asur işgalinden kurtulan Mısır'ın kralı Psemmetikos da Filistin'e doğru hâkimiyetini genişletmişti.

Psemmetikos, İskit ordusunu Filistin'de karşılaşmış, savaşı göze alamayarak anlaşma yoluna gitmiş, büyük hediyeler takdim etmiş ve İskitlerin Filistin üzerinden Mısır'a girişine mani olmuştu.


Babil Devleti'nin Sina-Süveyş kilitmekanı zapt etmek için Yahuda Krallığı'nı yıkması ve Yahudileri sürgünü

Filistin'in ve halen ayakta bulunan Yehuda Krallığı'nın kaderini belirleyen süreç, İskitlerin Önasya'dan çekilmesi üzerine, eski Asur topraklarında İkinci Babil Krallığı (milattan önce 625-539) dönemi başlaması ile olacaktır.

Hızlı bir şekilde genişleyen Babiller, Anadolu-Kızıldeniz hattını kontrol altına almaya girişmişlerdi.

Babil Kralı Nabuchadnezzar, Yehuda Krallığı'nın merkezi Kudüs'ü milattan önce 597 ve 586 yıllarında iki defa işgal etmiş ve direnişi kökten bir çözüm bulmak için Yahudileri Babil taraflarına sürgüne yollamıştı.

Babil ve civarına sürülen Yahudiler sembolik olarak Hz. Davud'un soyundan gelenleri "sürgündekilerin kralı" olarak devam ettirmişlerdi.

Kudüs ve etrafına hâkim olan Babilliler, Mısır'a doğru ilerlemek için Arabistan'ın kuzey batı sahillerini işgal etseler de Sina yarımadasını ele geçirememişlerdi.

Bu sırada Perslerin Babil Devleti'ni milattan önce 539'da yıkması ile yeni bir dönem geçilecektir. 
 

Görsel: Wikipedia
Görsel: Wikipedia

 

Perslerin Sina-Süveş kilitmekanı zapt etmek ve Mısır'ı işgal için Yahudileri Filistin'e iskânı

Milattan önce 550'de Medleri ortadan kaldıran Persler, Anadolu, Suriye ve Mısır istikametinde genişlemeye başlamışlardı.

Kral Kurus, Anadolu'ya egemen olduktan sonra milattan önce 525'de de bugünkü Suriye, Filistin, İsrail ve Mısır'ı hâkimiyeti altına almıştı.

Asurlular, İsrail Krallığı'nı ve Babilliler de Yehuda devletini Mısır ile rekabette engel olmaması için yıkmış iken bu defa Persler, Önasya ve Sina-Süveyş Kilitmekanı'nıda Yahudilerden faydalanama yoluna gitmişlerdi.

Persler, Doğu Akdeniz'de hâkimiyetini sağlamlaştırmak için sürgünde olan Yahudilerden faydalanmak istemiş, onların Filistin'deki eski Yehuda krallığı topraklarına dönmelerine müsaade etmiş ve yıkılan Tapınak ta yeniden yapılarak milattan önce 512'de açılmıştı.

Ancak Persler, Yahudilerin bir devlet kurmasına müsaade etmemişlerdi. Bu da Perslerin Yahudilere desteğinin esas nedenin onlardan sadece faydalanmak olduğunu ortaya koymaktadır.


Filistin'deki Yahudilerin Pers taraftarlığı yüzünden Makedon-Selevkoslardan zulüm görmesi

İki asra yakın Pers hâkimiyetinde kalan Filistin'de rahat bir hayat yaşayan Yahudiler, Balkanlarda bir güç olarak ortaya çıkan Önasya'ya saldıran Makedonların bölgeye gelmesiyle yeniden sıkıntılı bir döneme gireceklerdi.

Şöyle ki, milattan önce 334 yılında, Çanakkale Boğazı'ndan Anadolu'ya geçen, yaptığı savaşlarda Pers Kralı Darius'u yenerek Anadolu'nun hâkimi olan Büyük İskender, o dönem Perslere ait alan bugünkü Suriye, Filistin ve Mısır'a yönelmişti.

İskender, milattan önce 333'de Filistin'e hâkim olduktan sonra da milattan önce 332'de Mısır'ı işgal etmişti. İskender daha sonra Perslere ait toprakların varisi olmuştu.

Büyük İskender'in milattan önce 323'te ölmesi üzerine, Makedon İmparatorluğu parçalanmış Makedon İmparatorluğu'nun Asya kısımlarında İskender'in komutanı Selevkos (Seleukos) kendi adıyla anılan imparatorluğunu kurmuştu.

Yahudiler, gerek İskender gerekse Selevkoslar döneminde stratejik bir tavır ortaya koyamayarak Pers taraftarlığı damgasını silememişler ve daha önce Perslerle araları iyi olan Filistin'deki Yahudiler için Makedonların hâkimiyetinde kötü günler başlamıştı.

Hatta IV. Antiochus Epiphanes, milattan önce 169 yılında Kudüs'ü yağmalatmış ve milattan önce 167'de de Süleyman Tapınağını bir Zeus Tapınağına dönüştürmüştü.

Part ve Romalıları Selevkosları zayıflatması üzerine Özerk Yahudi Yönetiminin kurulması 
Yahudilerin tekrar canlanması ancak doğuda Partların batıda Romalıların bir güç olarak ortaya çıkmaları sayesinde olacaktı.

Şöyle ki eskiden Selevkoslara bağlı olan Partlar, milattan önce 247 tarihinde Türkmenistan'ın Nisa şehrinde bağımsızlığını ilan etmiş ve Selevkosların alanı doğudan batıya doğru devamlı olarak daraltarak büyük bir güç haline gelmişlerdi.

Partların bu genişlemesi döneminde Balkanları işgal ederek yeni büyük güç haline gelen Romalılar, milattan önce 189'da, Anadolu'ya geçerek Selevkosların hâkimiyet alanını batıdan doğuya doğru daraltmaya başlamışlardı.

Partlar ve Romalılar karşısında Selevkosların zafiyetleri orta çıktığı bir dönemde Yahudiler de harekete geçerek milattan önce 164'te Makabi ayaklanmasını başlatmışlardı.

Bunun neticesinde Kudüs'de özerk bir Harmoniyim (milattan önce 140-milattan önce 37) yönetimi kurulmuş ve tapınaktaki putlar da kaldırılmıştı. Partlarla Sevevkoslar arasındaki rekabet çok kızışmış Part Kralı II. Phrates, Sevlevkos Kralı Antiokhos Sidetes'i milattan önce 129'da yenerek Fırat'ın doğusundaki toprakları hâkimiyetine almıştı. Sevlevkosların Romalılar ve Partlar karşısında iyice zayıflaması dolayısıyla özerk Harmoniyim yönetiminin statüsü devam etmiş ve Yahudiler de rahat bir nefes almıştı. 


Tek güç Romalılara karşı hatalı isyan ve Yahudilerin sürgünü

Roma ve Part karşısında zayıflamış Sevlevkoslara karşı özerk bir krallık kurma başarısını gösteren Yahudiler, bu başarılarının devamı sağlayamamışlardı.

Zira Partların zayıfladığı, Romalıların büyük güç haline geldiği bir dönemde Romalılara karşı bir isyan başlatmak stratejik açıdan tam bir hezimetle neticelenecekti.

Batı ve Güney Anadolu'yu işgal eden Romalılar, Suriye üzerinden Mısır'a doğru hareket geçmişlerdi.

Bu istikamette ilerleyen Romalılar, milattan önce 63 yılında Gnaeus Pompeius Magnus liderliğinde Kudüs'ü zapt etmişlerdi.

Milattan önce 37 yılında Yahudiye Eyaleti'nin başına Yahudilerden I. Hirodes tayin edilmiş ve “kral” olarak ta anılmıştı.

Romalılarla iyi geçinen Hirodes, Yahudiler için yeni tapınaklar da yaptırmıştı.

Ancak Selevkoslar döneminden itibaren bu bölgeye yerleşen genellikle Eski Yunanlı olarak anılanlarla Yahudiler arasında dini gerilim Romalılar döneminde sona ermemiş belki de Romalıların da etkisi ile daha da artmıştı.

Milattan sonra 66 yılında çatışmalar başlamış ve bazı Yahudi radikal gruplar Kudüs'te yaşayan Romalılara saldırılar düzenlemişlerdi.

Bu saldırılara Romalılar çok sert bir şekilde karşılık vermiş, Süleyman Tapınağı'na saldırı düzenlenmiş ve 6 bin Yahudi idam edilmişti.
 

Görsel: Wikipedia
Görsel: Wikipedia

 

Böylece Romalılara karşı Yahudilerin Büyük Ayaklanması gerçekleşmiş, Romanın askeri birlikleri ile Yahudi önderlerin emrinde hareket eden kuvvetler arasında nizami ve gayrinizami kanlı çarpışmalar meydana gelmişti.

Milattan sonra 73 yılına kadar devam eden bu Büyük İsyan'nı Romalılar bastırmakla yetinmemiş ve milattan sonra 74'te Yahudileri de Filistin'den sürmüşlerdi.

Böylece Perslerin Önasya ve Mısır'da hakimiyet kurma stratejisi için milattan önce 525'te geri döndürülen Yahudiler, Part ve Romalıların güçlenme karşısında zayıflayan Selevkoslara karşı isyan ederek Kudüs'te özerk bir Harmoniyim (milattan önce 140-milattan önce 37) yönetimi kurulmasını gerçekleştirmiş, başlangıçta Romalılar ile iyi ilişkiler kurmuş ve milattan önce 37 yılında Yahudiye Eyaleti'nin kurulmasını sağlamışlardı.

Ancak Filistin'de 500 yılda oluşturulan bu Yahudi nüfus kesafeti ve devletleşme aşaması, stratejik bir hata yapılarak dönemin tek büyük gücüne karşı yapılan isyan ile bitirilmiş ve Yahudiler sürgün edilmişlerdi.


Avrupalı devletlerin emperyalist stratejileri ve Siyonist Yahudilerin tekrar Filistin'e yerleşmesi

Asırlar süren ve sürüldükleri yerlerde rahat bırakılmayan Yahudiler arasında başlayan Siyonist düşünce ile 18'inci yüzyılda Siyonistler Filistin'e dönme hayalleri kurmaya başlamış ve bazı Avrupalı emperyalist devletler de bundan faydalanma yoluna gitmişti.

Mesela Mısır'ı işgal den Napolyon, burayı korumak için, Yahudilere bir Kudüs karlığı kurmayı teklif etmişti.

Akabinde Yahudilerin Filistin'e yerleşmesini destekleyen İngiltere, özellikle Mısır'ı işgal ettikten sonra Yahudilere açık destek vermiş, I. Dünya Savaşı sürecinde Filistin'i işgal ettikten sonra da burada Siyonistlerin nüfuzunda bir sömürge kurmuştu.

Yani Siyonistlerin Filistin'e dönüşü sadece kendi çabaları ile değil, Osmanlı Devleti'nin elindeki Önasya'yı almak isteyen Avrupalı küresel emperyalist devletlerin katkısıyla gerçekleşmişti.
 

David Ben Gurion, 1948 yılında Yahudi Devleti İsrail'in bağımsızlık ilanını okuyarak kuruluşunu duyurdu
David Ben Gurion, 1948 yılında Yahudi Devleti İsrail'in bağımsızlık ilanını okuyarak kuruluşunu duyurdu

 

ABD'nin Sina-Süveyş kilitmekanı ve Doğu Akdeniz'in kontrolü için İsrail'i kurması

Bugünkü İsrail devletinin kuruluşu II. Dünya Savaşı sonunda İngiltere'nin yerini alan küresel güç ABD'nin önderliğinde olmuştu.

Yeni bir küresel güç olarak Önasya'da kontrol etmek istediği stratejik alan ve mekânları tesbit eden ABD, Doğu Akdeniz ve Sina-Süveyş Kilitmekanı'nda söz sahibi olmak için, kurucusu olduğu BM'in 29 Kasım 1947 tarihli taksim planı vasıtasıyla İsrail devletine Filistin'den büyük bir toprak parçasını verilmesini sağlamıştı.

David Ben-Gurion liderliğindeki Yahudi Bürosu da böylece 14 Mayıs 1948'de, İsrail Devleti'ni kurmuşlardı.

ABD sadece İsrail'in kurulmasını sağlamamış, onun BM tarafından Filistinlilere ayrılmış toprakları kademeli bir şekilde zapt etmesine de göz yummuştu.

Abdunnasır liderliğindeki Mısır'ın ABD'nin rakibi Sovyet Rusya ile ilişkilerini geliştirmeye başlaması ve Mısır'ın 1 Şubat 1958-26 Eylül 1961 tarihleri arasında yaşayan Suriye ile Birleşik Arap Cumhuriyeti'ni kurması, ABD'nin İsrail'e desteğini daha da artırmıştı.

Hatta ABD, İsrail ile Mısır, Ürdün ve Suriye arasında 5 Haziran 1967-10 Haziran 1967 tarihleri arasında gerçekleşen 6 Gün Savaşı'nda İsrail'in, Sina Yarımadasının tamamını işgaline yardımcı olmuştu.

Böylece İsrail, Sina-Süveyş Kilitmekanı'na yani dünyanın en önemli geçiş güzergâhlarından birinin kapısını kontrolde pay sahibi olmuştu.

ABD'nin İsrail'i güçlendirme süreci Soğuk Savaş'ın fiilen sona ermeye başlamasıyla sona erecekti.


Soğuk Savaş biterken ABD'nin İsrail'i sınırlamaya başlaması

Sovyet Rusya'dan uzaklaşın ÇHC'nin 1971'de BM daimi üyesi olması, ABD ile Sovyet Rusya arasında 26 Mayıs 1972'de imzalanan SALT 1 Anlaşması ve 1 Ocak 1979'da ABD'nin ÇHC ile diplomatik ilişkilerinin resmen kurulması ile Soğuk Savaş biterken, ABD'nin İsrail'i sınırlama süreci de başlamıştı.

Bu noktada ABD attığı ilk adım İsrail'in kontrol ettiği toprakları daraltmaya başlaması olmuştu.

ABD başkanı Jimmy Carter'ın gözetiminde Mısır devlet başkanı Enver Sedat ile İsrail başbakanı Menahem Begin tarafından 17 Eylül 1978'de imzalanan Camp David Sözleşmesi ile Sina yarımadasını İsrail terk etmiş ve burada büyük bir iştahla kurduğu yerleşim birimlerini de boşaltmak zorunda kalmıştı.  

ABD'nin İsrail'in bütün Filistin'i bir Yahudi ülkesi haline getirme yani İsrailleştirme hedefini sınırlayan bir gelişme Soğuk Savaş'ın resmen bitmesiyle gerçekleşmişti.

Sovyetler Birliği'nin 1991'de dağılması ile ABD'nin tek küresel güç haline gelmesi üzerine, ABD'nin baskısı ile 13 Eylül 1993'te, FKÖ lideri Yaser Arafat ile İsrail Başbakanı İzak Rabin arasında imzalanın anlaşmayla ile Filistin özerk yönetimin kurulması İsrail'e kabul ettirilmişti.

Bağımsız bir Filistin devleti yerine İsrail'e bağlı bir özerk yönetim kurulsa bile Filistin'in mevcudiyeti İsrail'e kabul ettirilmiş yani İsrail tamamen ele geçirmeyi hedeflediği topraklarda da sınırlandırılmıştı. 


ÇHC'ne Y yakınlaşın İsrail'e ABD'nin tavrı ve zayıflatması

ABD'nin İsrail'in kontrol ettiği alanı daraltması, arkasından Filistinlilerin varlığını İsrail'e kabul ettirerek homojen İsrail planına darbe vurması sonrasında, İsrail'in ABD karşıtı küresel güçlerin destekledikleri ÇHC'ne yakınlaşmasına da ABD İsrail'i yıpratıcı bir siyasetle cevap vermişti. 

ÇHC'nin 2013'ten itibaren uygulamaya başladığı Bir Yol Bir Kuşak Projesi'yle bir cazibe merkezi haline gelmeye veya takdim edilmeye başlanmıştı.

Bunun üzerine ABD'nin yeni tedbirler almaya başladığı dönemde ABD'yi rahatsız eden bir adım da, kuruluşundan beri desteklediği ve koruduğu İsrail'in ÇHC'ne yönelmeye başlamasıydı.

2021 yılında, Hayfa Limanı'nın genişletilmesi projesinin ÇHC'nden bir şirkete verilmesine, ABD resmen tepki göstermiş ancak İsrail ABD'nin isteklerini reddetmişti.

ABD yönetimi, “İsrail'in ABD'nin yanında yer alması gerektiği” hatırlatmasına rağmen, İsrail, ÇHC ile yakın ilişkilere ilişkilerine devam etmişti. Bunun üzerine ABD, İsrail'in yaşamasının devamının kendine bağlı olduğunu, 7 Ekim 2023 tarihinde, esasında, adında tugay kelimesi olsa bile, bir ordu olmayın İzzeddin el-Kassam Tugayları tarafından Aksa Tufanı Operasyonu'nda İsrail'e hatırlatmış ve İsrail'i kendi stratejik hedefleri istikametinde hareket etmeye mecbur etmişti.


Sonuç

Tarih laboratuvarındaki gerçekliğe baktığımızda, Asya-Afrika ile Kızıldeniz-Akdeniz geçişinin yani Sina-Süveyş Kilitmekanı'nın Asya tarafında bulunun coğrafyada yaşamak isteyen Yahudiler, büyük veya küresel güçlerin birine dayanarak bir devlet kurmuş, yaşamış veya karşı geldikleri büyük bir güç tarafından yıkılmıştır.

Günümüzde İsrail ve bazı Yahudiler, ya askeri olarak tek güç olan ABD ile ya da ABD karşıtlarının desteğiyle yeni küresel güç olmak için harekete geçen ÇHC arasında bir tercih yapmak zorundadır. Bu İsrail devleti için hayati bir problem haline gelmiştir.

Mahalli Siyonistler küresel Siyonistler tarafından durdurulmazsa, ABD taraftarlığı daha doğrusu ABD stratejisinin bir aygıtı olmasından dolayı, ABD karşıtı güçlerin de katkısıyla İsrail devleti var olma zeminini kaybedecektir.

Eğer İsrail, ABD karşıtı bir güce dayanmaya kalkarsa o vakit te ABD tarafından imha edilecektir. İsrail'in bu problemi aşaması hiç te kolay olmayacağı anlaşılmaktadır.

İsrail'in devamı için belki de en kolay yol, küresel güçlerin bir aleti olmak değil, Hz. Musa ve Hz. Davut'un mirasına ittiba ederek bölge insanlarıyla tevhidi ahlakla dostça yaşama anlayışını uygulamaya geçirmesi ile mümkün olacaktır. 

Elhasıl İsrail yaşamak istiyorsa, ya küresel güçlerden birini tercih ederek bir kumar oynayacak ya da doğru bir stratejik tercih yaparak bölgedekilerle beraber yaşama iradesini ortaya koyarak devamını sağlayacaktır. 

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU