Bazı şeyleri hep geçmişe bağlamaya o kadar alıştık ki, bugünü konuşmayı unuttuk.
Birini sevemiyoruz: "Demek ki çocukken terk edildim..."
Güvenemiyoruz: "Belli ki bağlanma şeklim bozuk..."
Kararsızız: "Herhalde annemle ilişkime bakmam lazım..."
Peki ama, insan sadece geçmişinin bir tekrarı mı?
Yoksa bugün seçebilen, anlam kurabilen, kendi kararlarıyla yol çizebilen bir varlık mı?
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bizi tanıya, hastalık etiketine, teşhise sıkıştıran bu yaklaşım, belki de en büyük özgürlüğümüzü elimizden alıyor:
Değişme hakkımızı.
Elbette ki çocukluk önemlidir. Kimse, travmaların iz bırakmadığını iddia etmiyor.
Ancak sormamız gereken asıl soru şu:
Geçmiş bizi açıklar ama biz geçmişimizle mi sınırlıyız?
İnsan sadece başına gelenlerin toplamı mıdır?
Yoksa yaşadıklarını anlamlandırarak aşabilen, değiştirebilen, dönüştürebilen bir varlık mı?
Bu soruların cevabı, bugün içinde yaşadığımız psikoloji odaklı çağda giderek bulanıklaşıyor.
Modern terapötik dil, her davranışın altında bir yaraya işaret ediyor.
Her seçim bir bastırma, her kırılganlık bir eksiklik, her duygu neredeyse bir bozukluk olarak kodlanıyor.
Bir insan sadece üzgün olamaz; "depresyondadır."
Sadece çok düşünemez; "anksiyetesi vardır."
Sadece kararsız değildir; "bağlanma travması yaşıyordur."
Bizi bu kadar kolay "bozuk" ilan eden bir ruh sağlığı sisteminin içine hapsolduk.
Üstelik bu sistem o kadar yaygınlaştı ki, kanıksadık ve yalnızca başkaları tarafından değil, artık bizim tarafımızdan da konuşuluyor.
Kendi içimize dönüp yaşadığımız her çelişkiye bir "psikolojik neden" arar olduk.
Kendimizi ve dostlarımızı tanımak yerine, teşhis koyar hale geldik.
Peki bu yaklaşım bize ne kazandırıyor?
Daha fazla farkındalık mı?
Belki evet.
Ama ya sorumluluktan kaçma hakkını da veriyorsa?
Ya her davranışımızın arkasına bir geçmiş gerekçesi koymak, değişmemizi değil, yerimizde saymamızı kolaylaştırıyorsa?
Çünkü farkında olmadan şöyle bir noktaya sürükleniyoruz:
Ben böyleyim çünkü geçmişim böyle.
Yani geçmiş, değişmez "dini kadercilik"ten daha keskin bir kader ve alın yazısı haline geliyor.
Ve bu, en büyük özgürlüğümüzü elimizden alıyor:
Bugünü değiştirme hakkımızı.
Oysa insan, yalnızca geçmişin tekrarı değildir.
İnsan, bugünün de yarının da öznesidir.
Geçmişini anlamlandırabilir ama onunla özdeşleşmek zorunda değildir.
Çocuklukta acı çekmiş olabilir ama yetişkinliğinde acının anlamını değiştirebilir.
Bir noktada durup şunu sormalıyız:
Bu kadar çok analiz ettiğimiz halde neden hâlâ mutsuzuz?
Her şeyi bu kadar çok çözdüğümüz halde neden hâlâ içimizde bir eksiklik hissi var?
Belki de cevap, çözümün yanlış yerde aranmasında yatıyordur.
Belki de çözüm geçmişte değil, bugünde saklıdır.
Daha da önemlisi, belki de çözüm bir "tedavi" değil, bir anlam arayışıdır.
İşte bu yüzden felsefi danışmanlığı konuşmak gerekiyor.
Felsefi danışmanlık, insanı bir hastalık çerçevesinde değerlendirmez.
Sana "Neyin var?" demez, "Ne düşünüyorsun?" diye sorar.
Terapötik dilden farklı olarak, seni bir özne olarak görür.
Anlam kuran, değer üreten, sorgulayan, karar veren bir varlık olarak…
Burada önemli olan, ne olduğun değil, ne olmak istediğindir.
Geçmişini bilmek önemli olabilir ama kendini kurmak için yeterli değildir.
Ve bazen zihnini değil, yaklaşımını değiştirmen yeterlidir.
Felsefi danışmanlık seni etiketlemez.
Sana, düşüncelerinin içinde bir alan açar.
Sorularla yürür, cevaplarla değil.
Yargılamaz, şekillendirmez.
Sana sadece eşlik eder.
Kendi anlamını bulma yolculuğunda sana bir düşünme yoldaşı olur.
Evet, bazen geçmişe bakmak iyidir.
Ama geçmişte kalmak, insanın gelişme potansiyelini köreltir.
Hayat, sadece "Ne oldu" üzerinden değil, "Ne olacak" üzerinden de okunabilir.
Kendine bir adım geriden bakmayı dene.
Belki de hasta değilsin.
Belki de sadece düşünmeye, anlamaya, anlaşılmaya ve kendi değerlerini yeniden inşa etmeye ihtiyacın var.
Bu yazıyı okurken içinde bir şey kıpırdadıysa,
Kendini sürekli analiz etmekten yorgun düştüysen,
Her davranışının altında bir eksiklik aramaktan bıktıysan…
O zaman seni "iyileştirecek" bir şey değil,
Sana kendini yeniden düşündürecek bir şey arıyor olabilirsin.
Ve bu yüzden, belki de psikolojik tedaviden çok felsefi bir yolculuk sana daha iyi gelir.
Çünkü burada senin hastalığını değil, özgürlüğünü konuşuyoruz.
Etiketler değil, sorular.
Teşhisler değil, anlamlar.
Geçmişin zincirleri değil, bugünün imkanları...
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish