Ukrayna savaşının üçüncü yılında Türk cumhuriyetleri

Esedullah Oğuz Independent Türkçe için yazdı

İllustrasyon: Benedetto Cristofan/Foreign Affairsi

24 Şubat 2022 tarihinde başlayan Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin dünyada pek çok etkileri oldu.

En çok etkilenen bölgelerden biri de Türk cumhuriyetleri idi.

Etki deyince ilk akla gelen şey genelde olumsuzluktur. Ama bu kez Rus işgalinin Türk cumhuriyetleri üzerindeki etkisi, olumsuzdan çok olumluydu. 

Şöyle ki;

1991'deki bağımsızlık ilanından beri Orta Asya'nın üzerinde Demokles'in kılıcı gibi sallanıp duran Rusya'nın, sanıldığı gibi güçlü olmadığı ortaya çıktı.

Uzmanların "birkaç hafta içinde düşer, uzun süre dayanamaz" dedikleri Ukrayna, işgalin üçüncü yılında bile dimdik ayakta ve Rus kuvvetlerine karşı kahramanca bir mücadele veriyor.

Rusya işgalin ilk aylarında ele geçirdiği pek çok bölgeden geri çekilmek zorunda kaldı ve şimdi sınırdaki birkaç kasabayı elinde tutmakta zorlanıyor. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Rusya'nın sanıldığı kadar güçlü olmadığının ortaya çıkması üzerine Orta Asya cumhuriyetleri eski korkularından sıyrılarak daha rahat hareket etmeye başladılar.

Özellikle Rus ordusunun işgalin ilk aylarında Kiev'in çevresindeki kuşatmayı kaldırarak geri çekilmesi, Türk cumhuriyetlerini çok rahatlattı.

Sonraki aylarda da Ukrayna cephesinden gelen haberler, Orta Asya başkentlerinde yüreklere su serpen cinstendi. 

Orta Asya cumhuriyetleri iki yıllık işgal boyunca çok dikkatli bir diplomasi izlediler.

Ne işgali kınadılar ne de Batı'nın yanında yer aldılar. Her iki tarafa da eşit mesafede durmaya çalıştılar.

Ama aynı anda başta Çin ve Türkiye olmak üzere diğer ülkelerle ilişkileri geliştirerek kendi konumlarını takviye etmeye de özen gösterdiler. 

Koronavirüs salgını sonrası 2022 Eylül'ünde ilk yurt dışı gezisini Kazakistan'a gerçekleştiren Çin devlet başkanı Şi Cinping, "Herhangi bir gücün ülkenizin içişlerine karışmasına karşıyız" diyerek Kazaklara taahhütte bulunurken Moskova'ya da mesaj göndermeyi ihmal etmedi.

Ardından Amerikan başkanı Joe Biden, BM Genel Kurulu için New York'a gelen beş Orta Asya Cumhuriyetinin liderleri ile buluştu.

Onu da Almanya başbakanı Scholz ve Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un Orta Asya gezileri izledi. 

Elbette onaylanmayan bu ilişkiler Moskova'nın pek hoşuna gitmese de daha önemli ve hayati sorunlarla meşgul olduğundan şimdilik yapabileceği pek bir şey yoktu.

Bunu fırsat bilen Orta Asya liderleri, dış politikada Moskova'dan çok daha bağımsız hareket etmeye başladılar ama aynı zamanda Rusya'nın aleyhindeki cepheye olan mesafelerini de korudular. 

Orta Asya bir yandan savaş boyunca hareket alanını genişletirken aynı zamanda Rusya'ya tahıl ve gıda malzemesi satarak ekonomik olarak da kazanç sağladı. 

Rus işgalinin bir başka olumlu yönü, Batı'nın Orta Asya'yı yeniden keşfetmesi oldu.

Oysa 1990'lı yıllarda yeni bağımsızlığa kavuşan Türk cumhuriyetleri, Amerikan diplomatlarının uğrak yeriydi ve dönemin Amerikan dışişleri bakanı Jim Baker bölgeyi adeta kapı komşusu yapmıştı.

Sonra bölge uzun bir süre Batı'nın gündeminden düştü. Ta ki bugüne kadar. 

Batı'nın Orta Asya'yı yeniden hatırlamasının bir nedeni, batı cephesinde sıkışan Rusya'yı bir kez de arkadan kuşatmaksa, diğer nedeni bölgenin Rus petrolüne ve doğalgazına alternatif olabilecek muazzam bir enerji kaynağı olması.

Ama Batı'nın müttefiklerine neler yaptığını gören Orta Asya Washington'dan ve Brüksel'den gönderilen gülücüklere pek de itibar etmedi ve metanetini korudu. 

Bu, elbette Moskova'nın dikkatinden kaçmadı.

Ne de olsa, Finlandiya'dan Japonya'ya kadar uzanan ve Orta Asya'yı çevreleyen muazzam topraklarıyla coğrafi olarak dünyanın en büyük ülkesi olarak Rusya, Türk cumhuriyetlerinin görmezden gelemeyeceği bir komşu süper güç.

Böyle bir gücü küstürmek ve karşısına almak, bölgedeki hiçbir cumhuriyetin çıkarına olmadığı gibi, Orta Asya'daki liderlerin iktidarlarını sürdürmeleri de Moskova ile iyi geçinmelerine bağlı. 

Kuşkusuz, Ukrayna işgalinden en büyük kazancı sağlayan Türk cumhuriyeti, Azerbaycan oldu.

Rusya'nın Batı ile Ukrayna'da büyük bir mücadeleye giriştiği ve dikkatinin dağınık olduğu bir zamanda Azerbaycan usta bir satranç oyuncusu gibi, doğru hamleyi yaparak 30 yıldır işgal altında olan topraklarını kurtardı.

Elbette ki, Türkiye'nin yardımıyla. 
 


Rusya, Batı'da hayati bir sorunla uğraştığından Ermenistan gibi ikinci bir mesele ile ilgilenecek durumda değildi, ayrıca ikide bir Batı'ya göz kırpan Paşinyan ve Ermeniler, iyi bir dersi hak ediyordu.

Böylece Moskova Ermenileri Türklerin insafına terk ederek bir taşla iki kuş vurmayı başardı: hem kendisine ihanet eden Ermenileri cezalandırdı hem de Türkiye'nin Dağlık Karabağ'daki müdahalesine ses çıkarmayarak Batı'ya karşı savaşında önemli bir müttefik kazandı. 

Elbette Türkiye kağıt üstünde Batı ittifakında yer alan bir ülke ama yine de hiçbir zaman Rusya'ya karşı uygulanan ambargoya katılmadı.

Ankara hem Ukrayna hem de Rusya ile ilişkileri sürdürerek ekonomik ve siyasi olarak maksimum kazanç elde etti. 

Toparlarsak, Ukrayna savaşı, Türk cumhuriyetlerinin ve Türkiye'nin hem siyasi hem de ekonomik olarak daha geniş bir manevra alanı kazanmasına ve daha esnek hareket edebilmesine imkan sağladı.

Burada takdir edilmesi gereken şey, Türk cumhuriyetlerinin ustaca bir denge politikası yürüterek hem Batı'ya hem de Rusya'ya eşit mesafede dururken oluşan fırsatı maksimum kazanca çevirebilmiş olmasıdır. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

DAHA FAZLA HABER OKU