Sahaya giren hasta futbol sistemiydi aslında

Okan Can Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Twitter

Ankaragücü-Beşiktaş maçının bitiminde, bir taraftar girdi sahaya ve bütün öfkesi ile Beşiktaşlı oyunculara saldırdı.

Neden yaptı, niye yaptı diye sormak anlamsız kalıyor aslında.

Çünkü oyuncuların sağlığına kasteden o saldırganın eylemi, bir sonuç belki de.

Hasta bir futbol sisteminin yarattığı bu atmosferde, eylem sadece bir kişiye mi ait?

Peki bu eylemde başkalarının hiç mi günahı yok?

Mesela bu eylemde, sürekli futbol maçlarını kendileri için varoluş maçları olarak gören, popülizmle kazanmak için her yolu mubah sayan, bazı kulüp yöneticilerinin hiç mi günahı yok?

Bu eylemde, futbolu adil yönetmeyip, sürekli güvensizlik ortamı yaratan geçmiş TFF yönetimlerinin hiç mi günahı yok?

Bu eylemde, maçlarda tuhaf kararlarla adaleti yerle yeksan eden ve yanlı kararlar veren, bazı hakemlerin hiç mi günahı yok?

Bu eylemde, yorumculuk yerine kulüp sözcüsü gibi davranan, kendilerine anlamsız anlam yükleyen, televizyonlardan ahkam kesen, bazı yorumcuların hiç mi günahı yok?

Bu eylemde, sadece şampiyonlukla mutlu olan, tüketiciye dönüşen ve yorumcular ile bazı yöneticilerin hazır kıtası gibi davranan, bazı taraftarların hiç mi günahı yok?

Bu eylemde, daha ligin ikinci haftasında başlayan hakem tartışmaları ve kaos ile oluşan güvensizlikle zehirlenen, futbol ikliminin hiç mi günahı yok?

Dolayısı ile sahaya giren bir kişi değildi belki de koca bir futbol sistemi girdi o sahaya. Eylem de futbol sisteminin hastalık belirtilerinden biri aslında.
 

2.jpg
Fotoğraf: Twitter

 

Dört büyüklerin transferleri farklı formalar giyebilirdi

Bir yandan da transferde hız kesmiyor kulüpler. Mesela şampiyon olan Trabzonspor bile 10'dan fazla transfer yaptı ki normalde şampiyon takımlar ekleme ve düzeltmeler yaparlar.

Ama transferler ile övünme dönemi olarak geçen sezon başlarında çok transfer yapmak, kabiliyet sayılıyor aslında.

Bununla beraber, Süper Lig'de her transfer sezonunda bir durum dikkat çekiyor.

Her sezon başında bir liste ortaya çıkıyor sanki. Listeye bakıyorsunuz, buradan kimi alabileceğinizi düşünüyorsunuz.

Gözünüze kestirdikleriniz var ama zafer de sayılmalı aldıktan sonra.

Rakiplerinizin elinden almış gibi olmalı ki taraftarlar da mutlu olsun.

Bu arada en başından beri planladığınız isim gibi de olmalı ayrıca.

Listedekilerin birçoğu, vadettiği gelecek ile değil geçmişi ile cezbediyor sizi. Mutlaka çok iyi oyuncular var ama liste size ait değil.

Artık listeden kim kimi alabilirse.

Kimi Seferovic'i, kimi Maxi Gomez'i, kimi Werghost'u, kimi Joao Pedro'yu alıyor, bakıldığında hepsi iyi isimler.

Ama ilginç olan ise bu isimlerin giydikleri şimdiki formaları, farklı da olabilirdi.

Seferoviç Beşiktaş'ta, Maxi Gomez Fenerbahçe'de, Joao Pedro Galatasaray'da mesela.
 

3.jpg
Kolaj: Independent Türkçe

 

Kulüpler paranın bittiğini kabul etmeyen mirasyedi gibiler

Bu transferlerin bir özelliği de hepsi transfer başarısı kulüpler için.

Ama işte ne bir genç oyuncu bulup geliştirme ne bir gözlemcilik başarısı ne de bir oyuncu değeri yaratma olmuyor maalesef.

Ve hala, mirası yemiş ama paranın bittiğini kabul etmeyen, mirasyedi gibi davranıyor kulüpler.

Listeden belirlenen transferlerle de mutlu oluyor camialar.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU