Edebiyattan sinemaya: Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar?

Mehmet Erduğan, Independent Türkçe için "Fantastik Canavarlar Nelerdir; Nerede Bulunurlar"ı yazdı

1997 yazında, o dönemde henüz adı duyulmamış bir yazar olan J.K. Rowling'in yazdığı "Harry Potter ve Felsefe Taşı" isimli bir kitap ilk kez yayımlanmıştı.

Kitap, "Sen bir büyücüsün, Harry" sözleriyle bizi kısa süre içinde Büyücülük Dünyası olarak tanınacak büyülü bir diyara götürmüştü ve tabii ki dünyamız bundan sonra bir daha asla aynı kalmadı.

Seri bir şekilde yayımlanan ve her biri ayrı ayrı en çok satanlar listesine giren bu yedi kitap ile ardından gelen sekiz gişe devi film aracılığıyla, dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca insan, Harry Potter ve arkadaşlarının genç birer yetişkine dönüşene kadar devam eden heyecan yüklü, büyülü maceralara sürüklendiler.

Böylelikle Harry, Hermione, Dumbledore ve hatta Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen hemen çağdaş birer ikona dönüştüler; Muggle, Quidditch ve Hogwarts gibi kelimeler kültürel sözcük dağarcığımıza giriverdiler.

Sonrasında, J.K. Rowling'in tarih yazan bu ilk kitabından yaklaşık yirmi yıl sonra, sinemalarda "Fantastik Canavarlar Nelerdir; Nerede Bulunurlar?" ile Büyücülük Dünyası'nın yeni bir dönemi başladı.

"Fantastik Canavarlar" her ne kadar tamamen farklı bir zaman ve mekana sahipse de Harry Potter'la organik bir bağı da bulunuyordu çünkü "Fantastik Canavarlar Nelerdir; Nerede Bulunurlar", Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu'nda Harry'nin ders kitaplarından biriydi.

Bu filmle senaristliğe adım atan ve aynı zamanda filmin yapımcılarından biri olan J.K. Rowling, bu kitabı öncelikle bir hayır projesi için kaleme almıştı ve kitabın yazımı sırasında, hayali yazar Newt Scamander adlı karakter de yazım ilerledikçe J.K. Rowling'in hayalinde canlanmaya başlamıştı.
 

 

Bu sırada stüdyonun da ilgisini çeken bu kitap, bir film teklifine dönüştüğünde J.K. Rowling çok mutlu olmuştu, çünkü zaten onun da kafasında buna yönelik geliştirdiği bir arka plan hikayesi vardı.

Bu kitap için bir film teklifi geldiğinde J.K. Rowling, senaryosunu kendisinin yazması gerektiğinin de farkındaydı, çünkü Newt hakkında kafasında canlanan o kadar çok şey vardı ki onu başkasının yazabilmesi pek mümkün değildi.
 

 

Birtakım şeyleri farklı açılardan görmeyi seven ve kafası bir sürü fikirle dolu olan J.K. Rowling'in zihnindeki tüm öğeleri hassas bir şekilde birbiriyle örme becerisiyle nihayetinde ortaya çıkan senaryo komikti, şefkatliydi, beklenmedik sürprizlerle doluydu ve yer yer korkutucuydu; yani bir sinemacının hikaye anlatıcı olarak bir eserde aradığı tüm özelliklere sahipti.

İlk kez senaryo yazıyor olsa da sinemanın iş birliği gerektiren bir süreç olduğunun farkında olan harika bir yaratıcı ortak olarak J.K. Rowling hem muhteşem hem de kusurlu niteliklere sahip gerçek insanları etkileyici bir zarafetle yaratmayı başarmıştı.
 

 

Aslında "Fantastik Canavarlar" tam manasıyla bir uyarlama değil, aksine bir hikayenin tam kaynağıydı; haliyle bu Büyücülük Dünyası'nda bir kitaba dayanmayan ilk film setiydi ve bu durum yapımcılara daha fazla yaratıcı olmaları için özgür bir alan sağladı.

Böylelikle hem çok tanıdık hem de yepyeni bir vizyona sahip olan bu destansı hikaye ile Büyücülük Dünyası'nda macera dolu yeni bir yolculuk başlatan film, hepimizi hayal gücümüzü zorlamaya cesaretlendirmiş oldu.


Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar?

Yönetmen: David Yates / Oyuncular: Eddie Redmayne, Sam Redford, Scott Goldman, Tim Bentinck, Tristan Tait, Colin Farrell, Tom Clarke Hill, Matthew Sim, Katherine Waterston, Samantha Morton, Dan Fogler, Ezra Miller, Faith Wood-Blagrove, Jenn Murray, Cory Peterson, Lucie Pohl, Peter Breitmayer, Jake Samuels, Max Cazier, Dan Hedaya, Christy Meyer, Carmen Ejogo, Guy Paul, Andreea Paduraru, Walles Hamonde, Dominique Tipper, Kevin Guthrie, Leo Heller, Miles Roughley, Anne Wittman, Erick Hayden, Paul Birchard, Ronan Raftery, Tom Hodgkins, Jon Voight, Josh Cowdery, Ellie Haddington, Alison Sudol, Joseph Macnab, Bart Edwards, Todd Boyce, Martin Oelbermann, Gemma Chan, Richard Clothier, Christian Dixon, Akin Gazi, Rich Hardesty, Elizabeth Moynihan, Miquel Brown, Wunmi Mosaku, Cristian Solimeno, Matthew Wilson, Brian F. Mulvey, Aretha Ayeh, Emmi, Ron Perlman, Nicholas McGaughey, Sean Cronin, Zoë Kravitz, Arinzé Kene, Jane Perry, Johnny Depp / Süre: 132 dakika
 

 

Harry Potter'dan önce Newt Scamander vardı…


Albus Dumbledore'un da söylediği gibi "Bir Fantastik Canavarlar kitabı olmaksızın, hiçbir büyücü evi tam bir büyücü evi sayılmaz…", bu yüzden, yılların yolculuk ve araştırmasının meyvesini temsil eden ve Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu ders kitaplarından biri olan "Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar?" adlı bu eşsiz eser ilk kez yayımlanmasından itibaren Büyücüler Dünyası'nın sihirli yaratıklarını tanımak için olmazsa olmaz rehberlerden biri oldu.

Sonrasında ise, dünyanın her yerinde sevilen ve çok satan Harry Potter kitaplarının yazarı J.K. Rowling, Newt Scamander'ın yazdığı bu özgün Hogwarts ders kitabından ilham alarak ilk senaryosunu yazmaya başladı.

Böylelikle, J.K. Rowling'in, 2001 yılında yazdığı aynı adlı bu kitaptan sinemaya uyarlanan ve 2016 yılında Warner Bros. dağıtımıyla vizyon yolculuğuna başlayan Fantastic Beasts and Where to Find Them? ile sinemaseverleri yeniden Büyücüler Dünyası'na doğru götüren yepyeni bir kapı açıldı.
 

 

Gişe devi son dört "Harry Potter" filminin yönetmeni David Yates'in yönetmen koltuğuna oturduğu, bir gezgin büyücünün Amerika'daki maceralarını ele alan ve şahsen defalarca seyretmekten keyif aldığım bu ilk filmin 1926 yılında geçen hikayesi; kendini büyü-hayvanbilimcisi ilan etmiş olan Newt Scamander'ın, bir gün kendi okulu Hogwarts'ta zorunlu ders kitabı haline gelecek olan kitabını yazmasından önceki hayatını konu alıyor.
 

 

Hikayede, büyülü yaratıkların peşindeki serüveni kendisini en uzak diyarlara götürmüş olan Newt, yolculuğun sonuna gelmiş ve New York'a varmıştır.

Burada değerli canavarlarının kaçışı Büyüdışı'ların gözünün önünde gizlenmekte olan büyücülük dünyasının ifşa olmasına yol açabilecek bir dizi olayı başlatır.
 

 

Tabii ki her ne kadar bu farklı bir zaman ve yepyeni bir hikaye olsa da tüm bu büyü ve eğlencenin ortasında, incelikli bir şekilde, J.K. Rowling'in alametifarikası olmuş konseptleri keşfetmek, önceki diğer çalışmalarıyla bağlantılar bulmak da mümkündür.

Dünya çapında insanların apaçık özdeşleşebildiği çağdaş fikirlere ve duygusal bir evrenselliğe sahip olan Harry Potter kitaplarında olduğu gibi Fantastik Canavarlar'ın alt temaları da bunun kanıtıdır: Hoşgörüsüzlük ve baskının tehlikeleri, diğer yandan hoşgörünün erdemi; kişinin özüne sadık olması, dışlanmışların bir araya gelmesi ve birbirleriyle güçlü bir bağ kurması gibi…

Bu açıdan, hikayenin isminde canavarlar olsa da konunun özünde insanlar vardı ve film bir anlamda Newt gibi, günün birinde insanların her canavarı sevebileceği bir dünyanın da mümkün olabileceğini tasvir ediyordu.
 

 

Öyle ki Newt'un aslında en rahat ettiği yer canavarların yanı ve görünüşe göre hayvanlarıyla birlikte yapayalnız olmaktan son derece memnun, hatta bu yaratıklar onun hayatının en önemli parçası.

Onun bu hayattaki en büyük tutkusu ve tek amacı bu yaratıkların değerini Büyücülük Dünyası'nın geri kalanına öğretmek, oysa bu dünya kendilerinin varlığını açığa çıkarabileceklerinden dolayı bu yaratıkları tehlike olarak gördüklerinden onları yok etmek istiyor.

Fakat sürekli kendi iç sesine kulak veren ve başkalarını memnun etmeye çalışmak gibi bir derdi olmayan Newt'un bu canavarlara karşı bir zaafı var ve onları oldukları gibi kabul ediyor.

O, istisnai ölçüde açık fikirli bir büyücü; ayrıca yaftalanmanın ne demek olduğunu anlıyor ve çizginin nerede çekildiğini, belirli yaşam formlarının neden diğerlerinden önemli kabul edildiğini sürekli olarak sorguluyor.

Bu tutkuyla statükoya meydan okuyan Newt, uygun eğitimle, büyücülerin bu hayvanların ne kadar muhteşem olduklarını takdir edebileceğine ve onlarla bir arada yaşamayı öğrenebileceklerine inanıyor.
 

 

Bu anlamda filmin merkezindeki temalardan biri, anlamadığımız şeylere karşı beslediğimiz korku ve insanların bu korkuya aşırı uçlarda nasıl tepki verdiğiyle ilgili.

Büyücülerin New York'ta saklanarak yaşamasının nedeni bu; üstelik Büyüdışı'larla aralarında hiçbir etkileşim yok, oysa Newt'un memleketi İngiltere'de buna bir ölçüye kadar izin veriliyor.

İşte bu hayali kitaptan yola çıkan filmin olay örgüsünde bu ifşa olma korkusunun yanı sıra, Büyücülük Dünyası'nı büyük ölçüde tedirgin eden karanlık bir tehdidin yarattığı kaos yer alıyor.
 

 

Başlangıç

Film, 1926 yılında Newt Scamander'ın çok sayıdaki çeşitli sihirli yaratığı bulmak ve belgelemek için küresel çapta gezisini tamamlamasının hemen ardından başlıyor.

Bu yaratıkların yanlış anlaşıldığına inanan ve onlara karşı güçlü bir şefkat ile koruma güdüsüne sahip olan Büyüzoolog Newt Scamander şehre yeni gelmiştir ve fazla kalmaya niyeti yoktur, ancak Newt'un sihirli bavulu başkasınınkiyle karışıp fantastik canavarlarının bazıları kaçınca, ortalık iyiden iyiye karışır.

Sonrasında ise film genç kaşifin New York'ta gizli bir şekilde varlığını sürdüren Cadı ve Büyücü Komitesi'yle yaşadıklarını da anlatır.

Kısa bir mola için New York'a gelen Newt, aslında olaysız bir şekilde işlerini halletmeyi planlar, fakat yanlış zamanda, yanlış bir yerde olması, büyülü bavulundaki nesli tükenmekte olan fantastik canavarlardan bazılarını elinden kaçırması ve Amerika sokaklarında onları yakalamaya çalışırken Jacob adındaki bir Büyüdışı (yani Muggle ya da Non-Maj) ile karşılaşması tüm planlarını altüst eder.

New York şehrine gelmesinin üzerinden fazla geçmeden kendisini bir kaosun içinde bulan Newt, hayatındaki pek çok şeyi değiştirecek üç kişiyle tanışır: Tina Goldstein adında bir cadı; onun kız kardeşi Queenie ve en şaşırtıcı olanı da bir Büyüdışı olan Jacob Kowalski.
 

 

Kendi potansiyeli ve yeteneği konusunda aynı anda hem güçlü bir inanca hem de derin bir şüpheye sahip olan, özgüven ile güvensizlik arasında gelgitler yaşayan Tina, her zaman kitabına uygun davranmış olsa da günün birinde başı dertte olan birini kurtarmak uğruna kuralları çiğnediği için rütbesi düşürülmüş ve bodrum katına sürülerek Asa Ehliyet Bürosu'nda masa başı işine verilmiş, gerçek işini geri almaya çalışan bir Seherbaz'dır.

Newt'un canavarları bavuldan kaçınca, bunu hemen fark eden Tina, o sırada Newt'un onları yakalamak için büyüye başvurduğuna da tanık olur.

Sırf bu bile, büyücü olmayanların yanında büyü kullanılmasını yasaklayan Gizlilik Kuralı'nın ciddi bir ihlalidir ancak, bu yetmezmiş gibi Newt bir Büyüdışı'yı, pimpirikli Jacob Kowalski'yi olaya dahil ederek işleri daha da kötüleştirir.
 

 

Bu arada bu filmdeki en sevdiğim karakterlerden biri olan Jacob ve bu rolüyle tanıma fırsatı bulduğum Dan Fogler'ın filmin en sevimli ve komik karakteri olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim; Jacob'un Büyücüler Dünyası'na olan yabancılığı, oyuncunun harika performansıyla o kadar güzel özdeşleşiyor ki bana göre bu film sanki onsuz bu kadar keyifli olamazdı gibi görünüyor.

Ayrıca seri boyunca sık sık bir erkek dayanışmasına da girişecek olan Newt ve Jacob, klasik bir komedi ikilisi gibiler: Fiziksel ve kişilik olarak taban tabana zıtlar; Newt entelektüel, Jacob ise sokak kurnazı, Jacob insanlarla daha iyi, Newt yaratıklarla ama ikisi beynin sağ ve sol yarısı gibiler ve birlikte iyi çalışıyorlar.

Filmde, tesadüfen bu sihirli durumun ortasında kalan Jacob kendi fırınını açmaya çalışan bir Büyüdışı'dır; belki de bu dörtlü içinde en dışlanmış olanı Jacob'dır, çünkü içlerinde sihirli güçlere sahip olmayan tek kişi odur, büyü yapamıyor olabilir ama insanın ayaklarını yerden kesecek hamur işleri yapabiliyor ve pişirdikleriyle insanları mutlu etmeyi seviyor.

Jacob, Newt ile ilk karşılaştığında, neredeyse aynı olan bavulları birbirine karışınca bu talihsiz değiş tokuş Jacob'ın yanlışlıkla Newt'un bazı canavarlarıyla yüzleşmesine neden olur.

Fakat bunlardan bir tanesi, New York sokaklarına kaçmadan önce Jacob'ı boynundan ısırır.
 

 

Başka seçeneği olmayan Tina, Newt ile Jacob'ı başlarını daha fazla belaya sokamayacaklarını bildiği bir yere, yani kendi evine götürür.

Daireye girer girmez, Jacob, Tina'nın güzel ve sımsıcak gülümseyen kız kardeşi Queenie'nin cazibesine kapılır.

Queenie, Jacob'ın ne düşündüğünü anında anlar çünkü o bir Zihnefendet, yani akıl okuyabilen bir büyücüdür ve daha ötesi o da Jacob'a karşı aynı yoğunlukta bir şeyler hissetmektedir.
 

 

Büyücülük Dünyası'nın yönetim organı MACUSA'daki herhangi biri Tina'nın Newt ve büyülü canavarları hakkındaki ilk uyarılarını dikkate almış olsaydı, Newt, Tina, Queenie ve Jacob asla arkadaş olamayabilirlerdi.

Ne var ki, gözden düşmüş Seherbaz'ın kaygıları Başkan Seraphina Picquery ve esrarengiz Büyü Güvenliği Müdürü Percival Graves tarafından şüpheyle karşılanınca işlerin gidişatı değişir.

Tahmin edilen trajedi gerçekleştiğinde ise başkan ve Graves dikkatlerini Newt ve kayıp canavarlara yöneltseler de artık iş işten çoktan geçmiştir.
 

 

Bu arada Newt, insanlarla ilişkide pek iyi olmasa da bu yaratıklar konusunda muazzam bir empatiye sahiptir.

Ancak, yolculuğu boyunca tanıştığı insanlar sayesinde, hayatında bir boşluk olduğunu fark etmeye başlar ve birbirine yabancı olan bu kişiler çok geçmeden ortak bir bağ bularak sıra dışı bir arkadaşlık kurarlar.

Bu dörtlünün dostluğu beraberce yaşadıkları bir dizi aşırı durumun yan ürünü değil, dışlanmışlar olarak onları birbirine çeken ortak deneyimlerinden ibarettir.

Film, ilk başta tamamen farklı yönlere giderken sonunda dost olarak birlikte hareket eden bu dört sıra dışı arkadaşın etrafında dönmeye başlar.
 

 

Sürprizler ve şaşırtmacalarla dolu duygusal bir gerilim

Tüm bu olaylara paralel olarak, bir anarşist olan ve büyücülerin daha üstün bir ırk olduğuna inanan ve Avrupa'da yarattığı kargaşanın ardından yeraltına çekilen Grindelwald adındaki güçlü bir büyücü, bir süredir ortalarda görünmese de kendine destekçiler toplamaya ve 'Büyücü'ler ile 'Büyüdışı'ların dünyasına nüfuz edebilmek için bir kitleyi peşinden sürüklemeye devam eder.

Ne zaman yeniden ortaya çıkacağı ve bir sonraki saldırısının ne olacağı ise ancak tahminlerle sınırlıdır.

Devam eden Grindelwald tehdidinin New York sokaklarında meydana gelen tuhaf ve şiddetli olaylarla birleşmesi Amerika Birleşik Devletleri Büyü Kongresi'ni yüksek teyakkuz durumuna geçirir.

Nihayetinde her ne kadar sürprizler ve şaşırtmacalarla dolu olan "Fantastik Canavarlar" dev setleri ve efektleriyle aksiyon ve mizah ekseninde gezinse de duygusal ilişkilerin ve karakterler arasındaki gerilimli kimyanın oluşturulmasında da muhteşem bir iş ortaya koyar.
 

 

Güçlü bir ekibin bir araya gelişi

On yıl boyunca "Harry Potter" filmlerine ev sahipliği yapan Leavesden'deki Warner Bros. Stüdyoları ile Liverpool-İngiltere'deki bazı gerçek mekanlarda çekimleri yapılan film "Harry Potter" serisinden birçok kişiyi de yeniden bir araya getirir; bunlardan bazıları yapımcılar David Heyman, J.K. Rowling, Steve Kloves ve Lionel Wigram idir.

Ayrıca yapım tasarımcısı Stuart Craig de bu isimler arasında yer alır; Harry Potter serisinin hepsinde görev alan Craig, Rowling'in Büyücüler Dünyası'na ilişkin vizyonunu hayata geçiren kişidir.
 

 

Bu çerçevede belki de en kayda değer olanı, silueti de içinde yaşayan karakterler kadar hafızalara kazınmış olan Hogwarts Şatosu'nu yaratan Craig, bu film için de bir başka Büyücülük Dünyası kurumu yaratır: MACUSA'nın (Amerika Birleşik Devletleri Büyü Kongresi) genel merkezini.

Hikayenin baş karakteri olan büyü-hayvanbilimcisi Newt Scamander rolünü, karaktere bürünme ve rolün her ayrıntısını irdeleme konusunda müthiş bir yeteneğe sahip olan, Oscar ödüllü Eddie Redmayne üstlenir.

Yıldız kadrosuyla dikkat çeken yapımın bu ilk bölümünde Redmayne'a eşlik eden yetenekli oyuncu kadrosu arasında; Katherine Waterston, Dan Fogler, Alison Sudol, Ezra Miller, Samantha Morton, Jon Voight, Carmen Ejogo ve Colin Farrell gibi isimler yer alır.


Fantastik Canavarlar: Grindelwald'in Suçları

Yönetmen: David Yates / Oyuncular: Johnny Depp, Kevin Guthrie, Carmen Ejogo, Wolf Roth, Eddie Redmayne, Zoë Kravitz, Callum Turner, Derek Riddell, Cornell John, Ezra Miller, Ingvar Sigurdsson, Poppy Corby-Tuech, Andrew Turner, Maja Bloom, Simon Meacock, David Sakurai, Claudius Peters, Bart Soroczynski, Jude Law, Victoria Yeates, Dan Fogler, Alison Sudol, Katherine Waterston, Alfie Mailley, Claudia Kim, Ólafur Darri Ólafsson, William Nadylam, David Wilmot, Ed Gaughan, Olivia Popica, Danielle Hugues, Isaac Cortinovis Johnson, Alfie Simmons, Fiona Glascott, Jamie Campbell Bower, Toby Regbo, Jemima Woolnough, Hollie Burgess, Thea Lamb, Joshua Shea, Alfrun Rose, Brontis Jodorowsky, Jessica Williams, Olwen Fouéré, Isaura Barbé-Brown, Hugh Quarshie, Isaac Domingos, Keith Chanter, Ruby Woolfenden, Linda Santiago, Christopher Birks, Simon Wan / Süre: 134 dakika
 

 

Birinin yazgısı, hepsinin geleceği; hikaye devam ederken düğümler daha da birbirine dolanıyor…


Büyücülük Dünyası meraklılarının Dumbledore'un geçmişinde onun evrimine mutlak katkı sağladıklarını iyi bildikleri biri vardır: Gellert Grindelwald.

Sinemaseverlerin gönüllerine taht kuran ve hayal gücümüzü ateşleyerek bizi Büyücülük Dünyası'na geri götüren birinci filmin sonunda, Newt Scamander'in yardımıyla Amerika Sihir Bakanlığı tarafından tutuklanan Grindelwald, dramatik ve ölümcül bir kaçışla, güçlerinin hiç de hafife alınmaması gerektiğini kanıtlar.
 

 

Büyücülük Dünyası (Wizarding World) serisinin ikinci bölümü olan Fantastic Beasts: The Crimes of Grindelwald adlı bu yeni filmde; tutuklu kaldığı hücresinden kaçmayı başaran Grindelwald davasını ileri taşıyacak hamlelerini vakit kaybetmeden kurgulamaya ve onun gerçek niyetlerinden şüphelenmeyen müritler toplamaya başlar.

Onun bu davası; büyücülerin artık gizli bir yaşam sürmek zorunda kalmadan, gölgelerden çıkıp dünyaya hüküm süren güç olmaları gerektiğine yöneliktir ve sihirli olmayan tüm varlıkların üzerinde hüküm sürecek safkan büyücüler yetiştirmektir.
 

 

Kitlelerin gözünü boyama konusunda son derece başarılı olan Grindelwald gerçekten de büyücülerin üstün olduğuna ve bu doğrultuda hareket etmeleri gerektiğine inanır, üstelik ikna kabiliyeti de çok güçlüdür.

Bu konuda o kadar yetenekli ve ayartıcıdır ki, karşısındakileri ortadan kaldırmak yerine kendi tarafına çekmeyi tercih eder, çünkü ittifak yapmaları için insanları zorlamaktansa gönüllerine ve akıllarına hitap etmesi gerektiğini anlayacak kadar zekidir.

Diğer taraftan Grindelwald'ın söylediği kelimeler önemli olsa da daha önemli olan o kelimelerin altındaki alt metinlerdir; diyalogda söylenmeyen kısımlar, satır araları insanlar üzerinde adeta hipnotize edici bir etki yaratır.
 

 

Hal böyleyken Grindelwald'ın planlarını bozmak gayreti içindeki Albus Dumbledore kendisinin yardım isteğini kabul eden ama önlerinde uzanan tehlikelerden habersiz olan eski öğrencisi Newt ile bir iş birliği yapar.

Bu iş birliğinde Newt hem en sevdiği öğretmeni hem de yaşayan en büyük büyücülerden biri olduğu için büyük saygı duyduğu Dumbledore tarafından manipüle edildiğinin farkındadır ama kendini kullandırmayacak kadar kurnaz olduğu için Dumbledore'dan bu defa daha fazla şeffaflık ister.

Dolayısıyla Newt'un bu isteği, bu iş birliğinde şartları olabildiğince eşitler, çünkü Dumbledore da ihtiyacı olan şeyi ancak Newt'un yetenekleri sayesinde ve dostluklarına güvenerek elde edebileceğini kabul eder.
 

 

Yapılan bu anlaşma sayesinde Newt, Dumbledore ile Grindelwald'ın gençken tanıştıklarını ve dünyanın nasıl işlemesi gerektiğine, orayı nasıl daha iyi bir yer yapabileceklerine dair bir felsefe ve ideolojiyi paylaştıklarını, bir süre bu amaç doğrultusunda birbirlerini cesaretlendirip teşvik ettiklerini ama sonunda yollarının ayrıldıklarını ve eskiden çok yakın olmalarına rağmen şimdi Dumbledore'un Grindelwald'ın dönüştüğü insanı ya da seçtiği yolu beğenmese de onu durdurabilecek konumda olmadığını öğrenir.

Ama yine de bu ilişkide Newt'un tam olarak anlayamadığı hala bazı şeyler vardır.

Aslında Dumbledore belki de güçleri Grindelwald'ınki kadar muhteşem olan tek büyücüdür yine de kendisinin şahsen Grindelwald'a saldırmamasının bir nedeni vardır; bu geçmişte gömülü, Newt'a açamadığı bir sırdır.
 

 

Böylelikle Dumbledore, Newt'tan Credence'ı bulmak için Paris'e gitmesini rica eder, çünkü Grindelwald'ın da kendi amaçları doğrultusunda kullanmak üzere Credence'ın peşine düşeceğinden son derece emindir.

Tabii ki bu arada Newt Scamander, Tina Goldstein'e yeni kitabından bir tane verme sözünü tutmak üzere New York'a dönmeyi arzu etmektedir.

Ne var ki, Britanya Sihir Bakanlığı, Newt ve canavarlarının Amerika'da yarattığı keşmekeşten dolayı hala öfkeli olduğu için ona uluslararası seyahati yasaklamıştır.

Yasağı kaldırmaları mümkündür ama bunun için bir şartları vardır; eğer Seherbazlar Ofisi'nde görevli olan ağabeyi Theseus'u da yanına alıp kendisine verilen görevi yerine getirmeyi kabul ederse bu özgürlüğüne kavuşması an meselesidir.

Söz konusu görev Credence'ı bulmaktır ama her şeyden öte Newt, onun hala hayatta olmasına çok şaşırır, çünkü onun öldüğünü gözleriyle görmüştür.
 

 

Yine de her ne olursa olsun, bakanlığın bir tehdit olarak gördüğü Credence'ı öldürme niyetini öğrenen Newt onların teklifini reddeder.

Eskiden büyülü olmadığı sanılan Credence'ın olağanüstü güçlü bir Obscurial olduğu, üstelik onun çocukluk döneminden sağ çıktığı bilinen tek Obscurial olduğu anlaşıldıktan sonra Credence gerçek kimliği hakkında bilgi alma umuduyla Paris'e gelerek çaresizce biyolojik annesini aramaya başlar.

Credence artık, kendisini evlat edinmiş annesi Mary Lou Barebone'un acımasız hükmünde olduğundan daha özgüvenlidir ama yine de kırılgan ve yalnızdır.

Tek arkadaşı ise bir Maledictus'tur, fakat artık Obscurus'unun üzerinde tam hakimiyete sahip oluşu onu bazılarının gözünde bir tehlike unsuru, bazılarının gözündeyse potansiyel bir araç haline getirir.

Bu yüzden bir Obscurial olan Credence büyücülük camiasında bir tehdit olarak görüldüğü için hala ciddi anlamda tehlikededir.

Bir önceki bölümde bir Obscurial olduğu anlaşılan ve normalde yaşadığı bedeni çok genç yaşta öldüren Obscurus adlı bir parazitin ilk defa bir yetişkin bedeninde bu kadar uzun yaşayabildiğine şahit olan Amerika Sihir Bakanlığı'nın müdahalesi sonucu öldüğü düşünülen Credence'ın bu bölümde hayatta olduğunun anlaşılması, geçmişi ve ailesiyle ilgili kimlik arayışı ve bu süre içinde yıllarca bedeninde yaşattığı parazitin gücüne güç katması, filmdeki hemen hemen tüm karakterleri dolaylı ya da dolaysız olarak etkiler.

Bu sırada, Amerika Sihir Bakanlığı Seherbaz kadrosuna yeniden atanan Tina Goldstein, işine ve büyücülük yasalarını uygulamaya kendini adamış olsa da bağımsız ruhunu kaybetmemiştir.

Bu yüzden ciddi anlamda travmatik bir geçmişe sahip olan Credence'ın New York'ta MACUSA tarafından yok edilme girişiminden sağ kurtulduğunu ve gerçek kimliğine dair umutsuz arayışında, bazı ipuçlarını takip ederek Paris'e gittiğini öğrendikten sonra New York'tan ayrılarak, kişisel, gizemli ve hiçbir şekilde onaylı olmayan bir araştırma için Paris'e geldiğinde Credence'ın izini Paris'te Circus Arcanus'a kadar süren Tina, onun bir başka kişinin daha odağı olduğunu fark eder.
 

 

Fransız-Afrikalı gizemli büyücü Yusuf Kama'nın da Credence'ın peşinde olmasının kişisel bir gerekçesi vardır.

Çok büyük bir büyücünün oğlu ve sülalesinin son erkeği olan Kama, bütün hayatı boyunca yerine getirmek için uğraştığı tek görevin motivasyonuyla hareket edip tam hedefine yaklaşmışken Tina'nın da kendisiyle aynı hedefin peşinde olduğunu anlayınca onun kendisine engel olmasını önlemeye çalışır.

Ama bu noktadan sonra, olaylar beklenmedik bir yön kazanır, çünkü birtakım şeylerin tam olarak Kama'nın inandığı gibi olmadığı anlaşılır.

Ve nihayetinde Grindelwald'ın büyücüler aleminin karanlık tarafında yükselişe geçmesinin akabinde, tesadüf eseri, Seherbaz'daki eski görevine yeniden atanan Tina'nın da Credence'ı bulmak için Paris'e gittiğini öğrenen gezgin büyücü Newt'un rotası bu kez Paris'e doğru döner.

Böylelikle ilk filmde yaşananlardan birkaç ay sonra 1927 yılında New York'tan Londra'ya, Paris'e, hatta Hogwarts'a doğru genişleyen ama sevgi ve sadakatin sınandığı bu bölümde gitgide bölünen Büyücülük Dünyası'nda, en hakiki dostlar arasında ve aileler içinde çizgiler seçilir, bazı karakterler sonuçta neye inandıklarına karar vermeleri gereken durumların içinde kendilerini bulur.

Bir taraf mı seçecekler, yoksa pasif kalıp dünyanın alevler içinde kalmasını mı izleyecekler sorusu bu filmin ana temasını oluşturur.


Yıldız karakterlerin dönüşü ve dönüşümü

J.K. Rowling ilk filmi için dört eşsiz karakter yaratmıştı; bunların hepsi dışlanmış kişilerdi ve kendilerince mücadeleleri vardı, ancak birbirleriyle kurdukları bağlar sayesinde başarılı olup, mutluluğu ve aşkı bulmuşlardı.

Fakat geçen zaman içinde, yanlış anlamalar ve şartlar yüzünden birtakım şeyler değişir ve hikayeye dahil olan yeni karakterler ile olaylar çok daha katmanlı, girift ve çok daha karanlık bir hale gelir.

Özgür ruhlu bir cadı olan Queenie Goldstein, bir Büyüdışı olan pastacı Jacob Kowalski'ye olan aşkı yüzünden bu bölümde başını fazlasıyla derde sokar; bu ilişki hem Büyücülük Dünyası'nda yasaktır hem de ablası Tina'yla arasını açmıştır.

Ama her şeye rağmen Queenie, Jacob'la birlikte olabilmenin bir yolunu bulmak için sihirden yararlanır ve onu hiçbir şeyden haberi olmadan büyücülük yasalarının daha esnek olduğu İngiltere'ye götürür.

Elbette Newt'un ortaya çıkardığı bu kandırmaca ters teper ve ikilinin filizlenmekte olan aşkını tehlikeye atarak, Queenie'yi çaresiz ve kırılgan bir duruma sokar.

Bu arada bir Büyüdışı olan Jacob Kowalski de Queenie'ye aşıktır, işte tam da bu yüzden onu güvende ve sorundan uzak tutmak için kendi mutluluğundan fedakarlık yapmaya hazırdır ancak, Büyücülük Dünyası'nın kanunlarının ilişkilerini yasakladığını da bilmektedir.

Ayrıca Queenie tarafından Büyücü'ler ile Büyüdışı'lar arasında kuralların daha esnek olduğu Avrupa'ya sürüklenmeden önce bu konuda kendine bir seçim hakkı tanınmamasından doğal olarak mutsuzdur.

Bu yüzden Jacob da Queenie'nin birlikte olma arzusunu paylaşsa da kendini birdenbire İngiltere'de bulduğu, oraya nasıl gittiğine dair bir fikri olmadığı ve Queenie'nin büyüyle dizginleri ele aldığını fark ettiği için öfkelenir.
 

 

Jacob öfkesini sözlü olarak dile getirmese de düşünceleri zihin okuyabilen Queenie'nin ağlayarak kaçıp gitmesine yol açar.

Jacob'ın onun peşine düşebilmesi için Newt Scamander'ın yardımına ihtiyacı olacaktır, ancak Queenie için endişeli olsa da diğer taraftan Jacob, arkadaşı Newt ile yeniden bir araya gelip Büyücülük Dünyası'nda yeni bir maceraya yelken açacak olduğu için de oldukça sevinçli ve heyecanlıdır.

İlk filmin sonunda Grindelwald olarak gözüken Johnny Depp ile Dumbledore'a hayat veren Jude Law bu bölümde daha çok kendilerini gösterir.

Newt'a hayat veren Eddie Redmayne gibi; Tina'yı canlandıran Katherine Waterston, Jacob'ı canlandıran Dan Fogler ve Queenie'yi canlandıran Alison Sudol da ilk filmdeki rollerine geri dönerler.

Bu bölümde hikayeye eklenen yeni karakterler arasında ise; Credence'ın dostu ve sırdaşı Nagini, Yusuf Kama adındaki Fransız-Afrikalı büyücü, Newt'un ağabeyi Theseus ve fotoğrafı önceki filmde Newt'un atölyesinde görülen, Theseus'un nişanlısı Leta Lestrange yer alır.

Tuhaf yaratık diye bir şey yoktur… yalnızca dar görüşlü insanlar vardır!
 

 

J.K. Rowling'in parlak hayal gücünün hayranları onun ortaya koyduğu mizah yeteneğini, yarattığı sihirli evrenin inanılmaz imgelemini ve her türden kişiye (asaları olsun ya da olmasın) duyduğu derin sempatiyi ve anlayışı her sahnede yaşayacağı olayların merkezinde yer alan bir diğer kadro da elbette sihirli yaratıklardır.

Bunların bir kısmı ilk filmin en sevilen canavarları arasında yer alıyordu; Newt'un her zaman cebinde güvenle sakladığı minik bir dal parçasını andıran bir Kabuluk olan Pickett bu canavarlardan biridir ve doğuştan gelen kilit açma yeteneği sayesinde Newt için vazgeçilmez bir müttefiktir.

Bir diğer tanıdık canavar ise küçük, uzun burunlu, tüylü, kemirgeni andıran ve ışıltılı ya da parlak her şeye karşı bir zaafı olan ve bunları kaçınılmaz olarak kesesine dolduran Burnuk'tur ama bu bölümde bu defa yalnız değildir, çünkü tıpkı babaları gibi her yeri altüst etme eğiliminde olan bebek Burnuk'lar da artık bu ailenin içindedir.

Ayrıca canavarlardan bir kısmını çeşitli kültürlerin mitolojik yaratıklarına dayandıran J.K. Rowling bu bölümde yaratık yelpazesini daha da genişletir ve acımasız derecede iri kedigil Zouwu, büyük yeşil sualtı yaratığı Kelpi ve Harry Potter filmlerinde de görünmüş olan iskelet kanatlı Thestral de bu hikayede yer alır.


Fantastik Canavarlar: Dumbledore'un Sırları

Yönetmen: David Yates / Oyuncular: Jude Law, Cara Mahoney, Mads Mikkelsen, Eddie Redmayne, Katherine Waterston, Poppy Corby-Tuech, Maja Bloom, Ezra Miller, Paul Low-Hang, Alison Sudol, Callum Turner, Richard Coyle, Dan Fogler, Jessica Williams, Wilf Scolding, Kazeem Tosin Amore, Noor Dillan-Night, William Nadylam, Victoria Yeates, Manuel Klein, Aleksandr Kuznetsov, Oliver Masucci, Valerie Pachner, Ramona Kunze-Libnow, Dave Wong, Maria Fernanda Candido, Lucas Englander, Fiona Glascott, Jan Pohl, Matthias Brenner, Peter Simonischek, Jacqueline Boatswain, David Bertrand, Stefan Race, Jessica Cartledge, Radha Sthanakiya, Isabelle Coverdale, Dónal Finn, Jeremy Azis, Hebe Beardsall, Nick Davison, Emilia Karlsson, Tony McCarthy, Nick Owenford, Jag Patel, Richard Price, Sean Talo / Süre: 142 dakika
 

 

Eğer yeterince dikkatli dinlersen, geçmiş sana fısıldar…


İlk bölümde New York'dan ayrıldıktan sonra, aradan geçen aylarda, "Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar?" adlı kitabını tamamlayan Newt Scamander'ın bu başyapıtı nesiller boyunca büyücü aileleri eğlendirir ve Büyücüler Dünyası'nın sihirli yaratıklarıyla ilgili muhteşem bir başucu kitabı olur.

Ama diğer taraftan Harry Potter kitaplarının ve filmlerinin sevimli, bilgili, haylaz ve alim kişiliği olan Dumbledore, yirmi yıldan uzun bir süre önce ilk kez tanınmasından bu yana insanları çılgınca şeyler yapmaya teşvik eden, hata ve başarısızlıklarla dolu bir kararlara imza atmış olsa da Büyücüler Dünyası'nın en saygı duyulan şahsiyetlerden birine dönüşür.
 

 

Ancak bu sevilen büyücü, "Fantastik Canavarlar" serisinin bu üçüncü filminde ortaya çıkacak merak uyandırıcı bir geçmişe sahiptir.

Böylelikle, J.K. Rowling imzalı Fantastik Canavarlar serisinin üçüncü filmi olan Fantastic Beasts: The Secrets of Dumbledore adlı bu film; Büyücülük Dünyası'nı kontrol edip Büyüdışı'ların sonunu getirmeyi planlayan Grindelwald'a karşı mücadele eden Albus Dumbledore, Newt Scamander ve arkadaşlarının hikayesinde gizemleri açığa çıkarmak için daha derinlere iner.

Profesör Albus Dumbledore, güçlü karanlık büyücü Gellert Grindelwald'un Büyücülük Dünyası'nın kontrolünü ele geçirmek için harekete geçtiğini bilmektedir.

İlginçtir ki, Gellert Grindelwald ile Albus Dumbledore arasında, zıt amaçlar için olsa da başkalarını araç olarak kullanma bakımından bir paralellik vardır.

Hal böyleyken, Dumbledore onu tek başına durduramayınca, büyücüler, cadılar ve cesur bir Büyüdışı fırıncıdan oluşan gözü pek bir ekibin yönetimini Büyüzoolog Newt Scamander'a emanet eder.

Ekip, üstlendiği bu tehlikeli görevde, bir yandan eski ve yeni canavarlarla karşılaşırken, bir yandan da Grindelwald'un sayıları gittikçe artan müritleriyle çatışır.

Dumbledore, Grindelwald'un hırslarını engelleme gücüne sahip tek büyücüdür, ancak önceki ilişkilerinden bugüne dek uzanan fiziksel bir sebep onu durdurmaktadır ama riskler böylesine büyükken, Dumbledore'un kenarda beklemesi daha fazla mümkün olmayacaktır.
 

 

Sonuç olarak, bir satranç ustası edasıyla Dumbledore, arkadaşı ve eski öğrencisi Newt Scamander'ın önderliğinde hem sihir dünyasını hem de sihirli olmayan dünyaları kurtarmak üzere büyücüler, cadılar ve cesur bir Büyüdışı'dan oluşan küçük bir grupla güç birliği yapmasını içeren bir plan tasarlar.

Ancak Dumbledore, Grindelwald'un geleceğe dair bazı ipuçları görebildiğini bildiği için onların eylemlerini önceden tahmin etmemesi için, planında herkesi birbiriyle çakışan manevralarla onun kafasını karıştıracak şekilde organize eder.

Geçmişinin sırlarına zincirlenmiş olmasına rağmen, hala içten gelen bir şekilde hayatın ve umut olasılığının tadını çıkaran sihir dehası olan Profesör Albus Dumbledore tarafından tasarlanan ve bu sıra dışı kahramanların dahi birbirlerinin görevleri hakkında bir şey bilmedikleri bu gizli operasyonda her birinin oynayacak bir rolü vardır.

Bu yüzden Dumbledore asıl planın tamamını, onu gerçekleştirmesini istediği kişilere bile açıklayamaz, ki bu, tahmin edebileceğiniz gibi plana dahil olan herkesi şaşırtsa da bu gizemli plan Dumbledore'a sorgusuz sualsiz güvenmeleriyle kısa süre içinde başlar.
 

 

Diğer tarafta radikal inançları ve şiddet taktikleri nedeniyle aranan ve artık daha güçlü olan (bu bölümde Mads Mikkelsen'in hayat verdiği) Grindelwald gölgelerden çıkıp, tüm Büyücülük Dünyası'nın kontrolünü ele geçirmek ve Büyüdışı'lara karşı topyekûn savaş başlatmak üzere hazırladığı planını uygulamak üzeredir ancak bu karanlık büyücü, Dumbledore'un onu durdurma yeteneğini küçümsememek gerektiğini bilmektedir.

Bunu aklında tutarak, Credence'ı kanatları altına alır, onu korkunç bir görev için eğitir ve onun Obscurial güçlerinden yararlanır.

Aslında Credence'ı motive eden şeyin asla tek bir boyutu yoktur, çok yönlüdür ve kendi kendisiyle bile sürekli çelişmektedir ama onun için her şeyden çok daha önemli olan geçmişiyle ilgili en önemli bilgi de Grindelwald'ın elindedir.

Böylelikle bu bölümde bütün çocukluğu boyunca yaşadığı istismar ve baskı zincirlerinden nihayet kurtulmuş olan ve bu keşif yolculuğunda kendisiyle ilgili algının büyük bir kısmının yalanlardan oluştuğunu öğrenen Credence'ın gerçek kimliği de ortaya çıkar.

Ayrıca bu filmde, bir önceki bölümde aldığı bir kararla herkesi şoke ederek kafasını karıştıran Queenie gibi kayıp ve pişmanlıklar içinde olan Jacob'un New York'taki bir zamanlar herkesin kapısında kuyruk olduğu fırınında işler iyice düşmüştür, çünkü sevdiği kadın saf değiştirip hayatından çıktığından beri bu fırına karşı olan hevesini iyice kaybetmiştir.
 

 

Bu yüzden bu filmde gruptaki tek Büyüdışı olan ve Büyücüler Dünyası'nda her zaman kendi boyundan derinde yüzen Jacob bu defa daha fazla sihir, tuhaflık ve eğlenceyi geri getirmek için bir kez daha korkusuzca bu büyülü dünyaya adım atar.

Nihayetinde hem bir sadakat sınavına dönüşen hem de kişinin geçmişteki hatalarını düzeltip yoluna devam edebilmesine yönelik fırsatlar sunan ve bu defa Berlin'e doğru uzanan bu macera, büyülü dünyasındaki karakterleri gibi bizi de hayatımızdaki pişmanlıklarla yüzleştirmeyi amaçlar.

Bütün Büyücülük Dünyası'na liderlik eden Uluslararası Büyücüler Konfederasyonu'nun yeni başkanını belirlemek için yapılan büyük bir seçim mücadelesini de merkezine alan bu filmde macera, Çin'den Büyük Britanya'ya, New York'tan Almanya'ya ve Avusturya Alplerinden Bhutan'a doğru daha da genişlerken izleyiciler, sevgili Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu'na ve yakınlardaki Hogsmeade Köyü'ne bu film sayesinde yeniden geri döner.

Bu bölümde yine birçok yeni canavar da hikayeye eklenir ki bunlardan bir tanesi filmde hem yetişkin hem de bebek haliyle görünen ve Büyücüler Dünyası için çok önemli olan Büyülü Qilin'dir.
 

 

Yetişkin hali yanardöner pullarından yumuşak bir parıltı yayılan, ejderha ile at arası bir yaratığı andırmaktadır, bebekliği de benzer özelliklere sahip olsa da hareketleri daha çok yeni doğmuş bir geyik yavrusu gibidir.

Büyü camiasında saygı duyulan bu nadide yaratık, bir kişinin ruhunu görme ve kalplerinin saf olup olmadığını anlama konusunda doğuştan gelen bir yeteneğe sahiptir.

Bu niteliği Qilin'i, Grindelwald'un gücü ele geçirme entrikalarının, Dumbledore'un ise onu durdurma planının ayrılmaz bir parçası haline getirir.

Diğer yeni canavarlar arasında, bir hapishanenin muhafızlığını yapan, kabuklu canlılara benzeyen, yengeç veya ıstakoz ile akrebin bir karışımını andırmakla birlikte onlardan farklı olarak üç gözü olan açgözlü minik Mantikor'lar ile hapishanenin derinliklerinde beslenmesi gereken bir sürü bebeği olan kocaman bir anne Mantikor yer alır.
 

 

Ayrıca bu filmde uygun bir anda Newt'un bavulundan çıkan Wyvern adlı şekil değiştirebilen, sıcak hava balonu misali, uçmak için kendine hava üfleyen, ejderhagillerden uçan bir yaratık da vardır; havada tutunduğunda yeniden dönüşüm geçiren bu yaratık kanatlarını genişletirken vücudunu söndürür ve ağırlığının kat kat fazlasını taşıyabilen kuyruğu meydana çıkınca heyecan veren bir görünüm kazanır.

Büyücülük Dünyası hayranlarının tanıdığı ve sevdiği bir canavar olan Anka Kuşu ise bir kez daha filmin içinde süzülür, temelde önceki filmlerde görülen tasarımın aynısıdır ama eskisinden biraz daha yıpranmıştır, çünkü Credence ile bağlantılı olduğu için yansıttığı şey de artık onun içindekilerdir; artık ömrünün sonuna yaklaşıyor gibi görünmektedir, dolayısıyla daha önce gördüğümüzden daha az kırmızı ve daha az canlıdır, kanatlarından çıkan közler ve uçarken savurduğu küller nedeniyle gittikçe daha grimsi bir haldedir.
 

 

Her ne kadar beş bölüm olması beklenen Fantastik Canavarlar serisinin Dumbledore'un sırlarına odaklanan bu bölümünün, serinin en zayıf halkası olduğu konusunda diğer sinemaseverlerle hem fikir olsam da uzun bir ara vermeden önceki bölümlerle birlikte üst üste seyredildiğinde o kadar da kötü görünmeyebilir.

Ama oldukça güzel başlayan ve izleyicisini heyecanlandıran bu serinin daha fazla hayal kırıklığı yaşatmaması için yaratıcı ekibin son iki bölümünde izleyiciye daha fazla şeyler sunmasında kesinlikle fayda olabilir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU