Dionisyak ve Apollonik tutum bağlamında Kar, Köpek, Ayak romanı

Mustafa Orman Independent Türkçe için yazdı

Claudio Morandini

Savaş ve barış, gündüz ve gece, cennet ve cehennem gibi ikiliğe bağlı bir dünyanın tezahüründe, salt mantıksal bir düzlemle açıklanmayan geniş bir ruh barındırır insan ve doğa. Aynı zamanda doğa ve insanın yansıması da öyle.

Bu açıklanmamış, ruhun gerilerde kimi zaman uzlaşıyla kimi zaman denk düşüşlerle oluşlarını anlatan insanlığın ardında bıraktığı soru birikintileriyle algılamaya yönelik bir çaba sarf edilir.

Nietzsche'nin Tragedyanın Doğuşu'nda sanat bağlamındaki yorumlamaları, sanatın kendi özüne yönelik bir bakışı tarif eder. Ama bu bakışı da Yunan mitolojisinden alır.

Sanata olan bu bakış, Dionisyak ve Apollonik ile iki karşıtlık üzerinden, bir yandan olumlarken diğer yandan da olumsuz anlamını açıklamaya yeltenir.

Ama Nietzsche, merkezine tamamen Dionisyak'ı alır, en yabancı, en amansız sorunlarıyla bile yaşama 'evet' deyiş; en yüksek örneklerini kurban ederken kendi bereketinin mutluluğuna varan o yaşama istemi, 1 yorumuyla ozana mutlak ulaşma gayesini gösterir.

Nietzsche, Dionisyak ile yokoluş ve yokediş kavramlarını olumlayarak, insanın en acılı ve en ağır yaşamından sıyrılıp her şeyi unuttuğunda tragedyanın yeniden doğduğuna inanır.

Sınırsızlıkla, sınır tanımadan yaşamın ölüp yeniden doğması ölçüsünde insanın eğilişini anlatır.

Yaşamdan yana bir tavır sergileyerek, insanlığın kendi oluşunu ve güzelliğini yakalayabilmesi adına yozlaşmış olanı yok etmeyle, bolluğa erişileceğini haber ederken, doğaya övgü de göze çarpar.


Apollonik felsefe ise, her şeyi kontrolü altına almaya çalışan, gücünü gösteren, mutlak güzelliği kendisinin var edebileceğini, yalnızca kendisindeki tanrı bilinciyle iktidar olma varlığını gösterdiğini dayatır.

Apollonik'te, düzen bekçiliği, aynı zamanda düzene hükmeden tarafıyla görülür. Öfkelenen, hiddetlenen ve dağıtan yanlarıyla, doğayı kendi kehanetleri çerçevesinde şekle sokan, görünüşü alan da veren de kendisidir imajıyla, yüce tanrısal çizgisine yaklaştırır.

Dionisyak ve Apollonik öğeler arasındaki kaosu çözümlemek sanattaki saklılığı da azaltır, yorumlanma ihtiyacı duyulan her bir şey gösterilmeye çalışılır.


Claudio Morandini: Kar, Köpek, Ayak

Claudio Morandini, Kar, Köpek, Ayak romanında Alp dağlarının zirvelerinde yaşayan, belleğini unutmaya mahkum etmiş, toplumdan kendini soyutlamış, yalnız ve yaşlı bir adam olan Adelmo Farandola'nın doğa karşısındaki yaşantısını anlatır.

Romanın giriş kısmında Adelmo Farandola'nın yaklaşan uzun kış mevsimine hazırlık yapmak için köye inip insanlarla konuşmaya başladığında, hafızasına dair yaşadığı kafa karışıklığı belirmiş olur. Bu kafa karışıklığı, romanın sonlarına kadar devam eder.

Adelmo Farandola, erzakları alıp kulübesine doğru yol almaya başladığında, onu takip eden köpek metni başka bir yöne çevirir.

Buzullarla, karlarla kaplı vadinin arasındaki yaşam tüm boyutlarıyla belirdiği gibi, yalnızlığın ve doğanın belleğe yönelik kamçıları da hissettirir kendini. 
 


Adelmo Farandola, yalnızlığın verdiği yükle mi, yoksa doğanın fikrini dayatmasıyla unutma sorunu yaşadığı net değildir.

Morandini, hafızaya yönelik bu durumu iyice karmaşık bir hale getirerek, "Hatırladıklarının gerçek anılar olup olmadığını bilmiyordu. Belki de zihnindekiler, kendimizi birdenbire daha önce yaşadığımız bir durumun içinde bulduğumuzda şaşkınlıkla etrafa bakarak nerede, ne zaman olduğunu anlayamadığımız halde inandığımız o sahte hatıralar gibiydi. Onlara inanırız, çünkü böyle anlarda o belirsizlik insanın nefesini kesecek kadar gerçek gözükür" cümlesiyle her şeyi arafta bırakacağının sinyalini verir böylece. 


Adelmo Farandola ile köpeğin beraber yaşamaya başlamasıyla birlikte, romanın ana çerçevesindeki bellek ve yalnızlık fikrini ortadan kaldıran bir yardımcı ya da Adelmo Farandola'nın insanlardan gizlediği sesi, köpek yoluyla belirir.

Dionisyak ve Apollonik paradigması kar, ayak, köpek imgesiyle, varlığını gösterir. Metnin akışındaki ilk çıkış Dionisyak olarak görülür.Köpeğin devreye girmesiyle, Nietzsche'nin Dionisyak paradigması da vücut bulur.

Morandini, Adelmo Farandola'yı başka bir kılığa sokarak her şeyi yok edişle yeni bir yaşamı ortaya çıkarır. Yeni bir soluk alır, bu yeni oluşu kabullenişteki hızlılık yaşlı Farandola'ya bulaşır.

Coşkunluğu, mizah anlayışını ve hayatın trajik öğretisini yıkarak yeniden yapılandırır. Böylece karakter de giyinip kuşandığı kişilikten koparak kendi özüne döner, yardımcı bir insan rolündeki köpekle.

Ama köpeğin konuşmalarına dolanan, onun açıklamalarını uzatan aslında Farandola'nın öz sesinden başka ses değildir.

İnsana ve insanın evrenine, doğanın kendiliği karşısındaki yok etmeyle var etme, yok edişle yeniden göstermedeki Dionisyak bakış, güçlü bir biçimde oluşun kendini hatırlatmasını işaret eder:

'Hoşuna gitti mi?' dedi Adelmo Farandola biraz sonra. Kendi kendine konuşmak ona tuhaf gelmiyordu, ama bir köpekle konuşmak onu huzursuz etmişti. 'Hoşuna gitti mi?' diye tekrar denedi adam. Eğer ayaklarının arasında duran bu hayvanla vakit geçirecekse onunla konuşmaya bir an önce alışması iyi olurdu.


Farandola'nın "bir an önce…" çıkışı, Dionisyak'ın ilerleyişini daha da yükseltir. Çünkü köpeğin hem konuşması, hem de karşı çıkışları bu dozu arttırır.

Köpek, ritim ve ses olarak varlığını sürdürürken, düzen karşıtı atılımlarıyla, düzeni bozmaya yönelik fikirleriyle Dionisyak öğeleriyle yan yana düşer.

Köpeğin Farandola'ya uyumu metnin sonlarına dek sürer. Ama Farandola'nın toplumda kendine dair yer bulamadığı, uzlaşmadığı ayrıntıları da gözden kaçırmamak gerekir. Farandola, başlı başına doğal bir karşıtlığa çoktan bürünmüştür.

Öte yandan doğanın hem Dionisyak hem de Apollonik olarak sahneye çıktığı; doğanın düzen tertibi, doğanın her şeyi yerle bir edip yeniden oluşturduğu gerçeği, insanın düşünce dünyasının yönünü değiştirdiği açıkça anlatılır:

İnsanlar, karların altında kalan dağların sessizliğin krallığı olduğunu sanırlar. Oysa kar ve buz gürültülü, utanmaz, alaycı varlıklardır. Karın ağırlığı altında kalan her şey çatırdar. Bu çatırtılar nefes kesicidir, çünkü bir şeylerin yıkılmak üzere olduğunu haber verirler.

Toprağın üzerinden kayıp havaya saçılan kar ve buz kütlelerinin yeni yerlerine otururken çıkardıkları gürültü etrafta uzun süre yankılanır. Büyük çığlar, öfkeli bir ıslık gibi esen rüzgarın eşlik ettiği, insana korku ve dehşet veren bir uğultu çıkarır.

 

Claudio-Morandini2.jpg
Claudio-Morandini


Kar, Köpek, Ayak romanındaki Apollonik öğeler ise, bekçi figürüyle karşımıza çıkar. Bekçi figüründeki Apollonik öğeler ile Dionisyak öğeler, bekçi ile Farandola'nın konuşmalarında karşı karşıya gelir.

Düzenden bahseden, korku devşiren bekçi, kendini bu dağların, vadilerin sahibi olarak görürken, düzenin devamlılığı için Farandola'yı rahatsız eden iktidar bilincini sergiler.

Apollonik öğelere bekçinin olduğu sahnelerde sıklıkla rastlarız, ama en önemli kritik nokta olan Farandola'nın "Ben insanları sevmem" cümlesiyle bekçi gerilimi sakinlikle yükseltmeye çalışır. Onu huzursuz eder, iktidar bilinciyle öğüt vermeye kalkışır:

Hayvanlar iyi arkadaşlardır, ama insanların yerini tutamazlar. Sizin insanlara ihtiyacınız var. Yoksa birlikte zaman geçirdiğimiz hayvanlar gibi davranmaya başlarsınız. İnsanlara ihtiyaç duyarız. Bir arkadaşa, bir akrabaya ya da belki bir kadına.


Adelmo Farandola'nın bellekteki yitimlerini Marandini, onun çocukken köyde elektrik kablolarındaki uğultu üzerinden vererek, belleğin geri dönüşünü ve aynı zamanda korkunun sebebini bildirir.

Bu noktadan sonra karlar altında çıkan bir insan ayağı, hem Farandola'nın belleğini geriye sarar hem de Dionisyak öğelerin coşkunluğunu arttırır. Belleğin tahribatındaki nedenler de ortaya çıkar.


Claudio Morandini, Kar, Köpek, Ayak romanının son bölümünde kitapla ilgili, Walter Benjamin'in Hikâye Anlatıcısı'nda ısrarla yorumlamaya çalıştığı anlatıcıdaki "deneyim" yeteneğinden bahseder.

Deneyimin değer kaybettiği bir çağda, Morandini hikâye anlatıcılığıyla yarattığı Kar, Köpek, Ayak romanının nereden doğduğunu da belirtir.

Hayatın her iki alanını, hem hikaye etme hem de hikaye anlatıcılığıyla kaynaştırma noktasındaki özün gelişini, kaynağın doğuşunu kurmaca içinde vererek metnin yeni örüntüsünün temeline inmiş olur.

Morandini, köpek, adam, dağ, kar büyüsüyle anlatıcılık geleneğinin varlığını da hatırlatmış olur.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU