Hindistan ve Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) ikili ilişkileri önemli bir dönemeçte.
Evet, dünyanın en önemli stratejik ortaklıklarından biri bu sıralar sarsıntı üstüne sarsıntı yaşıyor ve bunun nedeni aslında Donald Trump.
Sarsıntılar sirkülasyonunun ayak sesleri mayısta duyulmaya başladı.
Trump, mayıs ayında Sindoor Operasyonu'nun ardından Hindistan ile Pakistan arasında ateşkes sağlanmasının sorumluluğunu üstlenerek Yeni Delhi'de ciddi bir siyasi tartışmaya yol açtı.
Hatta Delhi'nin Pahalgam terör saldırılarını kışkırtmak ile suçladığı Pakistan Ordu Komutanı Asim Münir'i haziran ayında öğle yemeğine dahi davet etti.
ABD, bir yandan İslamabad ile ilişkilerini genel olarak iyileştiriyorken, bir yandan da Trump hem Hindistan'da iPhone üretimini genişleten Apple gibi şirketleri gümrük vergileri ile tehdit etti ve hem de Yeni Delhi siyasi açıdan hassas tarım pazarını açana kadar Delhi ile bir ticaret anlaşması imzalamayı reddetti.
Ancak iki ülke ilişkileri açısından çok daha büyük zorluklar da var.
Özellikle son 10 yıldır Çin'in ortaya koyduğu ortak zorluk, ikisini bir arada tutan stratejik bir neden iken şimdilerde Yeni Delhi, Trump'ın Pekin politikasının ne olduğunu dahi tam olarak kestiremiyor.
Ki Delhi, Pekin ile herhangi bir kriz durumunda ABD desteğine güvendiği (?) için bu durum Hindistan açısından son derece kaygı verici.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Hindistan ile Çin arasında son yaşanan sınır kavgasını hatırlayın, örneğin.
Delhi'nin 2020'de Çin ile yaşadığı sınır gerginliği sırasında örneğin, Hindistan'ı destekleyen Washington, askerlere istihbarat ve diğer şeylerin yanı sıra soğuk hava giysileri sağladı.
Yani, Hindistan ve Çin arasındaki son sınır kavgası aynı zamanda Hindistan ve Washington arasında güven inşa eden bir kriz olarak kendini göstermişti.
Ancak bu güven şimdilerde ciddi bir testten geçiyor.
Peki, ne oldu da işler bu denli kötüye gitti?
Bunun önemli nedenlerinden biri tartışmasız bir şekilde Hint diplomasisinin başarısızlığı.
Bu yılın ocak ayında Trump ikinci başkanlık dönemine başlarken bunu büyük coşkuyla karşılayan Yeni Delhi aslında büyük bir analitik hata yaptığının farkında değildi.
Ki Delhi, Trump söz konusu olduğunda çoğu ülkeden daha güçlü bir konumda olduğunu varsayıyordu.
Bu varsayımın iki önemli dayanağından biri, Başbakan Modi'nin Trump ile güçlü bir kişisel ilişkiye sahip olmasıydı ve bir diğeri ise ilk Trump yönetiminde iki ülke ilişkilerinde ciddi bir güçlenmenin görülmesiydi.
Ancak Delhi şimdilerde Trump'ın Hindistan'ın diplomatik kırmızı çizgilerini ne kadar kolay ve sık aştığını aslında şaşkınlıkla karşılıyor.
Bunun bariz bir örneği, Trump'ın Hindistan ve Pakistan'ın Keşmir konusunda görüşmeler yapacağını açıklamasıydı.
Yeni Delhi aslında öngörülebilir bir Amerika ve/veya öngörülebilir bir Trump (2.0) için yeterli zemin çalışması yapmamıştı.
Daha da önemlisi, seçkin Amerikan iş dünyasında ve politik evreninde müttefikler kazanma noktasında da zemin çalışması yetersizdi.
Ve Trump'ın hem Pakistan ile hem Hindistan ile ve hem de Çin ile dost olup ve hem de bu güçlerin her birinin bundan memnun kalacağına inanmak istemesi gibi bir stratejik körlük sorunu da ikili arasında büyük bir sorun.
Pek tabii Trump, ABD çıkarlarını diğer ulusların çıkarlarının üstünde tutuyor ancak bu çıkarları takip etme biçimi, yani bunun Hindistan üzerindeki etkisini tamamen göz ardı ettiği için, ikili ilişkiler krizde.
Trump'ın, Hindistan'ın tarım sektörünü açacak bir ticaret anlaşması konusundaki ısrarı, örneğin, ki bu zaten herhangi bir hükümet için dahi satışı zor olabilecektir.
Ayrıca, Hindistan ile çatışmasından yalnızca iki ay sonra Trump'ın, Pakistan'ın bildirilen petrol ve mineral rezervlerinden yararlanmak için açıkça başvuru yapması, bir başka örnek.
Delhi için Washington ile ilişkiler, on yıldır hiç olmadığı kadar tartışmalı bir halde. Ve bu, daha uzun vadeli bir risk olabilir. Bir ihtimal, çabuk da sönebilir.
Hindistan Parlamentosu'nda gerek Trump gerekse Amerika, Hint muhalefet partileri tarafından çok sert bir biçimde eleştiriliyor.
Ve sorgulanıyor:
Amerika'ya ne kadar güvenmeliyiz?
Güvenmeli miyiz, gerçekten?
Uzun bir sürenin ardından şimdilerde Delhi'de yeniden, Amerika'ya güvenilmez, sesleri yükseliyor...
Hindistan'da yeniden Washington'ın Delhi için bir ortak olarak güvenilirliğine kuşku ile yaklaşan kesimler güçlendi.
Washington ile ilişkiler konusundaki kaygılar arttıkça da Yeni Delhi'nin Çin ile ilişkilerini iyileştirmek için daha fazla çaba sarf ettiği görülüyor ancak Hindistan'da bunu da eleştiren kesimler de hiç hafife alınacak ölçüde değil.
Bir yandan da Moskova'nın yine Rusya, Hindistan ve Çin'in üçlü bir forumu olan eski RIC üçgeninin yeniden canlandırılması için çabaladığı görülüyor.
Peki, Washington ile ilişkiler nereye gidiyor?
İlişkilerin genel işleyişi açısından çok fazla bir değişim beklenmemeli.
Ancak ilişkiyi şu çalkantıdan bir an önce kurtarıp, istikrara kavuşturmak önemli.
Şu sıralar zaten müzakerelerin tam ortasında olan iki ülke için olabilecek en iyi ilk iş, ticaret anlaşmasını sonuca vardırmaktır.
Hindistan için Trump Delhi'den çok şey istiyor ve ancak Delhi Trump'a kendi ülkesindeki tabanına satabileceği bir konu ile gelir ise durumu buradan biraz kurtarabilir.
Ki bu aynı zamanda Hint endüstrisinin yüzde 25'lik gümrük vergilerinin etkisine ilişkin kaygılarını da biraz olsun hafifletebilecektir.
Yeni Delhi'nin kendisi açısından duruma getirebileceği en stratejik çözümlerden biri ise ABD'nin seçkin iş dünyası ve politik ekosistemi içinde müttefikler bulması...
Hindistan'da ayrıca bazıları gerginliğin yatışması için Modi ile Trump arasında yapılacak bir telefon görüşmesinin de yardımcı olabileceğini savunuyor, çok fazla etkili olabileceği görüşünde değilim, Delhi'nin Washington'a "kaybetmeden", yani kendinden eksiltmeden, bir şeyler vermesi lazım..
Hindistan ABD ilişkileri hemen düzelebilir de; Trump yaklaşımını değiştirebilir, ki Avrupa politikasında bunu gördük.
Ancak ticaret müzakerelerinin bir sonuca varması önemli.
Ancak, Trump'ın Çin ve Pakistan politikaları Delhi için uzun vadeli soru işareti olarak kalacaktır...
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish