Netanyahu'nun Gazze stratejisi iflas etti

İsrail Başbakanı, kendisinin Churchill'e çok benzediğini, Ortadoğu'nun jeopolitik manzarasını askeri gücüyle yeniden şekillendirebileceği eşsiz bir konuma sahip bir savaş zamanı lideri olduğunu uzun süredir göstermeye çalışıyor

Donald Trump'ın Netanyahu'ya karşı sabrı taşarken ABD temsilcisi Steve Witkoff'u İsrail'e göndermesi, savaşı genişletmemesi için İsrail'e yönelttiği fiili bir tehditti (AP)

Britanya Dışişleri Bakanı Arthur Balfour, kendi soyadını taşıyan "Deklarasyon"u Kasım 1917'de yayımladığında bu, Siyonist hareket adına devasa önemde ve tarihi bir diplomasi başarısı olarak takdir edildi. Başbakan Keir Starmer ateşkes sağlanmadığı takdirde Britanya'nın Filistin devletini tanıyacağını geçen hafta duyurduğunda buna, İsrailli bakanlar öfke krizleri ve çileden çıkmış belagat nöbetleriyle karşılık verdi.

Bağlam ve koşulların çok farklı olduğu aşikar ama deklarasyonu yayımlayan 1917 Britanyası, Filistin üzerindeki manda yönetiminden vazgeçip BM'nin bölünme planını destekleyen 1947 Britanyası ve Filistin devletini tanımayı düşünen 2025 Britanyası aynı hikayeyi anlatıyor: Çözülmesi gereken ve çözülebilecek bir sorun var.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Starmer'ın açıklaması, Binyamin Netanyahu'yu şaşırtmamalı. Geçen yıl Gazze'deki savaşı sona erdirmesi için İsrail'e yalvarıp daha fazla insani felaket ve açlıktan ölümlerin yaşanmasının engellenmesini isteyen Britanya, kademeli olarak buna hazırlanıyordu.

Starmer'ın İsrail'e dair iyi niyeti su götürmez, savaş sonrasındaki Gazze'ye dair herhangi bir siyasi planı görmezden gelmeyi, alaya almayı ve değerlendirmemeyi seçen Netanyahu oldu. Net siyasi hedefleri olmayan bir savaşı yürüten ve Britanya'nın yanı sıra diğer birçok müttefiki tarafından bunun felakete yol açacağı konusunda uyarılan da Netanyahu'ydu.

Ancak kendisinin Churchill'e çok benzediğini, Ortadoğu'nun jeopolitik manzarasını askeri gücüyle yeniden şekillendirebileceği eşsiz bir konuma sahip bir savaş zamanı lideri olduğunu ve tüm bunları yaparken Filistin meselesinin de sihirli bir şekilde yok olacağını düşünen de Netanyahu.

Diğer yandan birkaç hafta süren, kısmi bir anlaşmaya yönelik beyhude yarı müzakerelerden sonra İsrail artık yine karamsarlık yayıyor ve Gazze'deki askeri operasyonu genişletme tehdidinde bulunuyor ki bundan sonrası tam askeri işgal olur.

Son zamanlarda sadece Birleşik Krallık tavır almadı: İsrail ordusu da Netanyahu'ya bu işin sonuç vermediği uyarısında bulunuyor.

Donald Trump'ın Netanyahu'ya karşı sabrı taşarken, ABD elçisi Steve Witkoff'u İsrail'e gönderdi ki bu da savaşı genişletmemesi ve (şu ana kadar devasa bir fiyasko olan) Gazze'ye insani yardımları önemli ölçüde artırması için İsrail'e yönelttiği fiili bir tehditti.

İsrail medyası, önce Fransızların "Filistin'i tanıma" kararı almasını ve ardından onları Britanya, Kanada ve muhtemelen Portekiz'in takip etmesini melodramatik bir şekilde "tsunami" diye adlandırıyor. Bu hem yanıltıcı hem de uygunsuz. Doğal bir afet olan tsunami, bir depremin okyanusu yerinden etmesine denir. İsrail'in yaşadığı diplomatik fiyaskoysa insan yapımı: Tek bir kişi, yani tam olarak Netanyahu tarafından yaratıldı. Bu, kibirden ve pervasız bir politika eksikliğinden başka bir şeyin sonucu değil.

BM üyesi 193 ülkenin 147'si Filistin devletini tanıdığını duyurmuş durumda. Bu geniş ölçekli tanıma; büyük ölçüde sembolik, bildirim niteliğinde ve herhangi bir pratik anlama sahip olmasa da çözüm eksikliği kaynaklı bir hayal kırıklığını ifade ediyor.

Ancak bu tür bildirilerin sembolik doğası, birçok ülkeyi etrafında birleştiren örgütleyici bir politika ilkesi haline geldiğinde somutlaşır. BM Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesinden 4'ü niyetlerini açıkladığında, İsrail hem her zamankinden daha fazla ABD'ye hem de giderek daha fazla hüsrana uğrayan, dengesiz Donald Trump'ın ani heveslerine bağımlı hale geliyor. İsrail'in olması gereken yer burası değil.

Starmer, Carney ve Macron bildiriler sayesinde bir Filistin devleti kurmayacak. Onlar da bunu biliyor. Yakın gelecekte böyle bir devletin oluşması da mümkün değil. Ama Netanyahu'nun önüne bir ayna koydular. Ona bakmaktan daha ne kadar kaçınabilir ki?

Alon Pinkas İsrail'in eski ABD Başkonsolosu'dur ve iki eski başbakanın, Şimon Peres ve Ehud Barak'ın, siyasi danışmanlığını yapmıştır
 

independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Eren Umurbilir

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU