"Artık 'Cihat Üniversitesi' değil, 'Taliban Hükümet Üniversitesi'yiz"

Darul Ulum Hakkaniye'nin müdürü, tanınmış birkaç cihatçıyla bağlantıları ışığında, Taliban'ın zaferi ardından imajını değiştirmeye çalışıyor

Pakistan'ın kuzeybatısında bulunan Hayber Pahtunhva eyaletindeki Darul Ulum Hakkaniye ilahiyat okulu (Bel Trew)

Pakistan'daki en kötü şöhretli İslami ilahiyat okullardan biri olan Darul Ulum Hakkaniye'nin müdürü "Artık 'Cihat Üniversitesi' değil 'Taliban Hükümet Üniversitesi'yiz" diyerek gülüyor.

Etrafında kendisine hayran destekçileri var, içlerinden biri yere çömelip bacaklarını öpüyor, Mevlana Hamidul Hak okulu birçok defa radikalleşme yuvası olarak nitelendiren eleştirmenlerin taktığı lakap hakkında espri yapıyor. Çünkü mezunları arasında Taliban'ın en güçlü ve en çok korkulan liderleri var, birçoğu dünya genelinde arananlar listelerinde ve şimdi grubun geçen ay komşu Afganistan'da iktidarı ele geçirmesinin ardından yeni bir kabine oluşturdular.

Pakistan'ın kuzeybatısında Afgan sınırından yaklaşık 100 km uzaklıkta bulunan okulla yakın bağlantıları olanlar arasında Taliban'ı kuran ve Usame bin Ladin'e kanat geren tek gözlü münzevi din adamı-savaşçı Molla Muhammed Ömer de var. Hak, ilahiyat okulunun "Afganistan'a ve bölgeye barış" getirdiği için Ömer'e fahri doktora verdiğini söylüyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Taliban'la bağlantılı ve ABD tarafından terör örgütü kabul edilen kötü şöhretli Hakkaniye ağının, aralarında kurucusu Celaleddin Hakkani ve şimdi Taliban'ın mülteciler bakanı olan Halil Hakkani'nin de yer aldığı en büyük isimleri burada eğitim gördü. Taliban'ın sözcüsü Zabihullah Mücahid de bu okulun mezunlarından.

Fakat buna rağmen 54 yaşındaki Hak okulun bir şiddet fabrikası olduğu yönündeki suçlamaları kesinlikle reddediyor. Şu anda dini bir siyasi parti olan Cemiyeti Ulema-i İslam'a (JUI-S) başkanlık eden eski parlamento üyesi, Taliban bağlantılarından büyük gurur duyuyor, Celahuddin ve Taliban'ın yeni içişleri bakanı (ve aranan bir militan) olan oğlu Siracuddin'le görüşmelerinden heyecanla bahsediyor ve Siracuddin'in "alçakgönüllü", "iyi huylu" ve "vizyoner" olduğunu söylüyor.

Afganistan'da Taliban'ın iktidara gelişinin ve geçici kabinenin ilanının pozisyonlarını daha da meşrulaştırdığını düşünüyor ve “daha fazla savaşı önlemek” için Batı'yı onları tanımaya çağırıyor.

"Terör veya savaş üniversitesi olarak bilinmek istemiyoruz. Mezunlarımızdan bazılarının Taliban kabinesinde olmasından gurur duyuyoruz" diyen Hak, Taliban'ın bakanlarının 6'dan fazlasının ya medreseye gittiğini ya da aile üyelerini oraya gönderdiğini tahmin ediyor ve mutlulukla ekliyor:

Bu demek oluyor ki Taliban, bu kişilerin vizyon sahibi, insancıl ve iyi eğitimli olduğunu düşünüyor.

Siyasi iniş çıkışları bildikleri için seçildiler, dünyayla nasıl başa çıkacaklarını biliyorlar.

Hak'ın The Independent'a konuştuğu gün, Usame bin Ladin'in planladığı ve sığındığı Afganistan'ın ABD öncülüğünde işgal edilmesini tetikleyen 11 Eylül terör saldırılarının 20. yıldönümüydü.

Hak, Amerika Birleşik Devletleri'nde 2 bin 700'den fazla kişiyi öldüren korkunç saldırıları kınıyor fakat Usame bin Ladin'in saldırılardan sorumlu olmadığını ve ABD işgalinin Taliban'ı "kendilerini savunmaya" zorladığını iddia ediyor.

Ve böylece, saldırıların 20. yıldönümünün ABD liderliğindeki NATO birliklerinin geri çekilmesinden sonra Afganistan tekrar Taliban'ın eline geçmişken gelmesinin “bir tür adalet” olduğunu söylüyor.

Amerika sevgi yaymak için gelmedi ve çiçek dağıtmadı. Bölgeyi bombalamaya geldiler ve bu adamlar (Taliban) kendilerini savunuyordu.

Washington ayrılmakla doğru kararı verdi. Çok para harcıyordu ama ekonomik, siyasi ve güçleri arasındaki can kaybı açısından çok sıkıntı çekmişti.
 

Pakistan Medrese (bel trew).jpg
Metin içi fotoğraf: Mevlana Hamidul Hak, Hakkaniye ilahiyat okulunun Taliban'la bağlantılarından gurur duyuyor (Bel Trew)


Diyubendi İslam olarak bilinen köktendinci bir Sünni İslam türünü öğreten dünyaca ünlü medrese, Pakistan'ın 1947'de İngilizlerden bağımsızlığını kazanmasından sonraki haftalarda Hamidul Hak'ın büyükbabası Abdul Ul-Hak adlı bir İslam alimi tarafından kurulmuştu.

Abdul Ul-Hak'ın halefi "Taliban'ın babası" olarak bilinen oğlu Sami Ul-Hak'tı ve aile bu lakabı hala bir onur nişanesi olarak görüyor. Sami, 2018'de kimliği belirsiz silahlı kişiler tarafından suikasta uğramıştı.

Şimdi, güneş ışığında parıldayan yeni, pembe renkli büyük kampüs yaklaşık 2 bin 800 öğrenciye ev sahipliği yapıyor; öğrenci topluluğu şu anda okulun en kalabalık döneminin yaklaşık yarısı kadar.

Kalaşnikoflarla silahlanmış muhafızların bulunduğu bir kapının ardında omuzlarına seccade atmış geleneksel İslami kıyafetli adamlar, cumartesi sabahı namazından sonra camiden dışarı akın ediyor.

Önlerinde, cam pencerelerin arkasında 1940'lardan kalma klasik bir araba var. Tabeladaysa bu arabanın 1970'lerde Abdul Ul-Hak tarafından ülkeyi gezip konuşmalar yaparken kullanıldığı ve Ul-Hak'ın aynı zamanda (zulüm gören) Ahmediye cemaatine karşı harekete katıldığı yazıyor. Bu, okulun ideolojik eğilimini net şekilde hatırlatan bir işaret. İnsan Hakları İzleme Örgütü, Ahmedilerin onlarca yıldır cinayetlerle hedef alındığını ve şiddete maruz kaldığını söylüyor.

Bir diğer hatırlatma da, elbette, mezunların listesi. Darul Ulum Hakkaniye'nin en ünlü öğrencileri arasında 2016'da Pakistan'ın güneybatısında ABD'nin düzenlediği bir insansız hava aracı saldırısında öldürülene kadar Molla Ömer'in halefi olan Taliban'ın dini lideri Ahtar Mansur da yer alıyor.

Kötü şöhretli Hakkani ağı ve kurucusu Celaleddin Hakkani, isimlerini bu okuldan alıyor çünkü Celaleddin burada okudu. (Taliban ayrı bir Hakkani ağının varlığını reddediyor ve Celaleddin'in Taliban'ın önde gelen isimlerinden biri olduğunu söylüyor.)

Bununla birlikte Celaleddin, bildirilenlere göre Taliban'ın yeni içişleri bakanı Siracuddin de dahil (Hak bunu reddetse de) birkaç oğlunu buraya göndermişti. ABD, Siracuddin üzerine 2008'de Kabil'deki bir otele düzenlenen saldırıya karıştığı iddiası ve El Kaide'yle bağları nedeniyle 10 milyon dolar (yaklaşık 85 milyon TL) ödül koymuştu.
 

Kabil Serena Oteli (AFP).jpg
 Siracuddin'in 2008'de Kabil'deki Serena Oteli'ne düzenlenen saldırıya karıştığı iddia ediliyor (AFP)


Hak, Taliban'ın eğitim bakanı Abdulbaki Hakkani ve mülteciler bakanı Halil Hakkani de dahil birçok başka bakanın da burada eğitim aldığını doğruluyor. Aralarında Taliban'ın kurucularından biri olan Başbakan Yardımcısı Molla Abdulgani Birader'in de olduğu diğer bakanlar ya oğullarını bu okula gönderdi ya da burada okuyan amcaları ve babaları vardı.

Dolayısıyla ilahiyat okulunun tarihi, 2 bin 500 km'lik bir sınırı ve sayısız siyasi, dini ve kültürel bağı paylaşan Afganistan ve Pakistan'daki çatışmaların karışık tarihine sıkıca bağlı.

Pakistan uzmanları The Independent'a okulun 1980'lerde, okulu sınırın hemen ötesindeki Sovyetlerle savaşan mücahit güçlerini yetiştirmek için işe yarar bir yer olarak gören Batılı istihbarat servisleri tarafından desteklendiğinde parladığını söyledi. Aynı uzmanlar okulun daha sonra büyük ölçüde Suudi Arabistan tarafından finanse edildiğini ve 1990'ların başında Sovyet birliklerinin Afganistan'dan çekilmesinin ardından grubun Pakistan'ın kuzeyinde ortaya çıkmasıyla Taliban'a bağlı hale geldiğini söylüyorlar.

Pakistan'ın militan İslam'la mücadelesi ve Afganistan'la ilişkisi hakkında birkaç kitap kaleme alan önde gelen Pakistanlı gazeteci Zahid Hüseyin, "Sami Ul-Hak'la (Hamid'in babası) birkaç kez görüştüm. Bir noktada Usame bin Ladin'le olan bağlantısıyla övünmüştü" diye anımsıyor:

Okul sınırın her iki tarafında da Taliban için ideolojik bir merkez olarak adlandırılabilir.

Taliban hakkında birkaç kitap yazmış olan Ahmed Raşid, medresenin 1990'ların başında Pakistan tarafından da komşu Afganistan'ın hemen bitişiğindeki topraklarda konuşlanan ve önemli ticaret yolları üzerinde hakimiyet sahibi olan savaş ağalarıyla savaşmanın bir yolu olarak desteklendiğini söylüyor.

Okul bu noktada "dünyaca ünlü" oldu.

Raşid, "Dünyanın her yerinden öğrenciler gelirdi. Bu onların cihatla ilk tanışmalarıydı" diyor.

Her iki uzman da, bağlantılara rağmen, okulun Pakistan hükümetleriyle hiçbir zaman karşı karşıya gelmediğini söylüyor. Okulun kapıları hiçbir zaman kapanmadı, hükümetin 2014'te yakındaki Peşaver kentinde 100'den fazla öğrencinin katledildiği ve Taliban'ın Pakistan kanadı Tehrik-i Taliban'ın (TTP) üstlendiği katliamın ardından ruhsatsız din okullarına karşı harekete geçeceğine ant içtiği zamanda bile. (TTP'nin de okulla bağlantıları olduğu söyleniyor.)

Bunun yerine, 2018'de Pakistan medyası yerel hükümetin ilahiyat okuluna 277 milyon rupiden (yaklaşık 12 milyon TL) fazla bağışta bulunduğunu bildirmişti; Başbakan İmran Han bunun müfredatta düzenlemelere gidilmesini sağlamak için olduğunu söylemişti fakat eleştirenler politik gayeler olabileceğini düşünüyordu.

Aynı yıl gerçekleşen bir seçim öncesinde Hak'ın babası Sami ve liderliğini yaptığı JUI-S partisi, Başbakan'ın Pakistan Tahrik-i İnsaf (PTI) partisiyle destek kitlesini genişletmek için seçim öncesinde kısa süreliğine ittifaka girmişti.

Bugünse okul yeniden ilgi odağı olmuş durumda.

The Independent'a ofisinde konuşan Hamidul Hak, "Taliban kabinesi açıklandığında onları telefonla tebrik ettim ve dünya onları izlerken çok dikkatli bir şekilde devam etmelerini istedim" dedi.

"Batı" tarafından "insan hakları ihlali" olarak görülebileceği için Taliban'ı en katı Şeriat kanunu cezalarının (kadınları kırbaçlama örneğini verdi) hemen uygulanmasına karşı uyardığını söyledi.

Açıklandığında geniş hükümetin daha kapsayıcı olacağını ve kadın üyelere sahip olacağını umduğunu söylüyor.

"Dikkatli olmalılar ki mücadele boşa gitmesin" diye ekliyor.

Ve bu, bir yandan Afgan Taliban yönetimiyle bağlar inşa edip diğer yandan iltisaklı TTP'de vücut bulan iç terörizm sorununu kontrol altında tutarak ip üstünde yürümesi gereken komşu Pakistan için meselenin can alıcı noktası.

Yaklaşık 20 dini partiden oluşan bir platformun da başkanı olan Hak, Pakistan'da Taliban'ın Afganistan'ı hızla ele geçirmesini Batı emperyalizmi ve laiklik karşısında bir zafer olarak alkışlayan birçok tutucu dini şahsiyet arasındaydı.

Taliban, Afganistan İslam Emirliği'ni ilan ettikten kısa süre sonra takipçilerine yaptığı açıklamada Hak, Taliban'ın "Afganistan'da eşsiz bir barış ve güvenlik" tesis ettiğini ve bunun Pakistan'da da benzer bir değişikliğe "ilham vermesi" gerektiğini söylemişti.

The Independent'a verdiği demeçte "Evet, bunun Pakistan'da gerçek bir İslami sistem için mücadeleye ilham vermesini umuyorum" ifadelerini kullanan Hak, mücadelenin "demokratik" ve "barışçıl" olması gerektiğini de ekledi:

Anayasamız şeriat kanunu olacağını ve tüm kanunların Kuran kanunlarına göre yapılacağını söylüyor ama ülkemizde hala Britanyalıların kanunları var.

Ve asıl soru, bu mücadelenin pratikte Pakistan için nasıl görüneceği.

Pakistanlı üst düzey güvenlik kaynakları The Independent'a, Afgan Taliban'ına terörist faaliyetlerdeki rolü nedeniyle Taliban'ın Pakistan dalıyla bağlarını koparması, onu yalnızlaştırması ve nihayetinde etkisizleştirmesi için lobi faaliyetlerinde bulunduklarını söyledi. Pakistan Dışişleri Bakanı, The Independent'a yaptığı açıklamada Taliban'ın Pakistan'a, Afganistan'ın Pakistan topraklarındaki TTP (veya IŞİD) terör saldırıları için hazırlanma alanı olarak kullanılmasına izin vermeyeceklerine dair sözlü güvence verdiğini söyledi. Bu TTP'nin yalnızca iki hafta önce güneybatıdaki Ketta kentinde meydana gelen bir intihar saldırısını üstlenmesiyle daha da elzem oldu.

Hatta Pakistan'ın bu konuyu gündeminin en başında tuttuğu iddia edilen istihbarat şefi Kabil'e uçtu.

The Independent, Pakistan'da yasaklanan TTP'yle kesin ilişkisi konusunda Hakkaniye ilahiyat okuluna defalarca baskı yaptı fakat net bir yanıt alamadı.

Fakat okul ve Hak, terörist faaliyetlere karıştığını defalarca yalanladı.

Rahatsız edici bağlantılar var. 2007'de Eski Başbakan Benazir Butto'ya düzenlen suikastı araştıran polis, (Pakistan Taliban'ı üyesi olduğu düşünülen) katillerin plan hakkında medresenin çok sayıdaki bölümünden birinde ön bilgilendirme aldığını söyledi.

TTP daha sonra 2014'te hükümetle yaptığı kısa süreli barış görüşmelerinde örgütü temsil etmesi için Hamid'in babası Sami Ul-Hak'ı aday göstermişti.

Hak "Bizi suçlayan ve terör üniversitesi olarak etiketleyen çok fazla kişi var çünkü İslam'a karşılar" diye ısrar ediyor:

Bizi 'terör örgütü' kampüsü olarak yaftalayarak insanları bizden ve İslam'dan korkmasını istiyorlar.

Okulun Pakistan Başbakanı'nın yanı sıra ABD ve Afgan Büyükelçileri gibi isimleri ağırladığını, babasının bölgeye uzlaşma ve barış getirmek için Pakistan, Afganistan ve Taliban arasında önemli bir arabuluculuk rolü oynadığını söylüyor.

Hak "Babam son nefesine kadar tüm insanlık için barışçıl bir rol oynadı" diyerek bu mirası sürdürdüğünü de sözlerine ekliyor.

Başka bir destekçi ayağa kalkıp bacağına masaj yapmaya başladığında Hak, Afganistan konusuna geri dönüyor. Sözlerini bir uyarıyla bitiriyor.

Artık Taliban iktidarda olduğundan Batı dünyasının ve tüm dünyanın umutları gerçekleşecek. Ama Taliban hükümetini tanımaları gerekiyor.

Eğer bunu yapmazlarsa, dünya bir 40 yıl daha savaş istiyor demektir.



Bel Trew'in makalesinin tasarımdan kaynaklanan nedenlerle kısalttığımız başlığının tamamı şöyledir: Pakistan'ın kötü şöhretli medresesinden: "Artık 'Cihat Üniversitesi' değil, 'Taliban Hükümet Üniversitesi'yiz"

https://www.independent.co.uk/asia/south-asia

Independent Türkçe için çeviren:  Noyan Öztürk

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU