Genç Fenerbahçeliler tribün grubu lideri Cem Gölbaşı: Tribünler sadece taraftar grubu değil, Mardin'den Amsterdam'a kadar büyük bir organizasyon artık

Okan Can, Independent Türkçe için Genç Fenerbahçeliler Tribün Grubu Liderlerinden Cem Gölbaşı ile konuştu

Onlar tribünleri oksijen aldıkları yerler olarak tabir ediyor. Takımları için “gece gündüz, aç susuz; her zaman her yerde” olduklarını ifade ediyorlar.

Hazırladıkları pankartlar, attıkları sloganlar hep viral oluyor; ses getiriyor. 

Kimi zamanda yeşil sahalarda birbirlerine rakip olan takımların taraftarları, zor günlerde bir araya gelerek yardım için birbirleriyle yarışıyor.

Kendi içlerinde ise oldukça büyük bir organizasyonla gönüllü bir birlik oluşturuyorlar.

Tribünler sadece taraftar grubu değil, Mardin'den Amsterdam'a kadar büyük bir organizasyon artık.

Biz de futbol kulüplerinin tribün lider gruplarıyla konuşalım, futbolu ve tribünlere dair her şeyi onlara soralım istedik.

Tribün liderleri ile röportajların ilkini Genç Fenerbahçeliler Tribün Grubu Liderlerinden Cem Gölbaşı ile gerçekleştirdik.

Keyifli okumalar…
 

Genç Fenerbahçeliler (2).jpeg
Genç Fenerbahçeliler Tribün Grubu Liderleri Cem Gölbaş / Fotoğraf: Independent Türkçe


- Genç Fenerbahçeliler Tribün Grubu Liderlerinden Cem Gölbaşı ile beraberiz. Cem Bey öncelikle hoş geldiniz. Genç Fenerbahçeliler Tribün Grubu nedir, ne zaman kuruldu, hangi amaçla kuruldu, öncelikle bundan bahsedebilir miyiz?

Öncelikle Genç Fenerbahçeliler Tribün Grubu, bundan 20 sene evvelinde değişik bir tribün grubu vardı. O zaman rahmetli Sefa ağabeyimiz, reisimiz, liderimiz (Sefa Kalya); belli başlı arkadaşlarıyla bir araya gelerek "Bir oluşum altında toplanalım" düşüncesiyle Genç Fenerbahçeliler Tribün Grubunu kuruyorlar. 

Tabi eskiden tribünlerde o zamanlar rantlar dönüyor, biraz sokak insanları vs. var; onları bu tribünlerden temizliyorlar, Genç Fenerbahçeliler adı altında bir oluşum kuruyorlar. Bu oluşum, zamanla –ben her yerde de söylüyorum bunu- dünyanın en iyi grubunu oluşturuyor. 
 

Sefa Kalya aa.jpg
Genç Fenerbahçeliler taraftar grubunun tribün lideri "Amigo Sefa" lakaplı Sefa Kalya, 13 Ocak 2016'da hayatını kaybetti / Fotoğraf: AA​​​​​​


Bunların hepsini yapan, kuran rahmetli ağabeyimiz, liderimiz Sefa Kalya'dır. Onun sayesinde kurulmuştur. Bizler de bu saatten sonra, ağabeyim rahmetli olduktan sonra, hep beraber onun sancağını, onun emanetini yaşatmak için her zaman çabalıyoruz. Hayır hasenatlara gidiyoruz.

Genç Fenerbahçelileri ben size şöyle anlatayım, sadece bir taraftar grubu değil, biz ilk öce bir aile olarak görüyoruz kendimizi. Çünkü bize ağabeyimiz büyük bir aile bıraktı.

Bizim ağabeyimizin yaptıkları neydi, örnek verelim size; hep yardımlar, hayır hasenatlar… Bizim bunlarla ilgili çok çalışmalarımız var. En basiti, en yakın dönemden size bahsedeyim; geçtiğimiz pandemi döneminde çokça işyeri kapandı, biz çoğu devlet kurumundan bile çok büyük bir yardım yaptık. Bütün Türkiye çapında, 10 bin üzerinde ihtiyacı olan ailelere…
 

 

Ağabeyimizin vefat yıl dönümünde, Sefa Kalya Yardımlaşma Haftası ilan ettik. Tüm Türkiye ve Avrupa çapında organize olarak her yere yardımlar yapıldı.

İzmir'de deprem oldu, 7 TIR eşya ile beraber oradaki depremzedelerin yanında olduk. İstanbul'dan ve çeşitli illerden GFB grubu ile beraber yola çıktık. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Yani Genç Fenerbahçeliler oluşumu olarak biz, artık tribün işine şöyle bakıyoruz; tribün işinde biz zaten profesyoneliz, orayı aşmışız. Ama bizim rahmetli ağabeyimizin bize bıraktığı en büyük emanetlerden biri de yardımlaşmadır.

Bu sivil toplum örgütü; tüm olaylarda, devletimizin, şehitlerimizin… Biz hep meydanlardayız, her yerdeyiz. Çok büyük bir aileyiz ve ondan da önemli olan tarafı, biz büyük bir sivil toplum örgütü olduk. Bunu da bir ömür yaşatacağız. 


- Peki, gelirler nasıl oluşuyor? Bu yardımlar nasıl meydana geliyor?

Şimdi bizde şöyle bir şey var, herkes soruyor, "Bu tribün grupları filan yerden para alır, birinden nemalanır" vs. Bizim Genç Fenerbahçeliler, zaten ağabeyimizin zamanından beri, ağabeyimiz öyle bir sistem kurdu ki, bizim insanlarımız yürekten insanlar… Bizim içimizde, her zaman rahmetli ağabeyimin dediği gibi, fakir insanlar da var, iş adamları da var.

Biz iş adamlarıyla beraber, bir havuz oluşturuluyor. Herkes gönlünden kopanı ortaya bırakıyor. Ve mesela üniversite öğrencileri; sadece yardımlar değil yani, diyelim deplasmana maça gideceğiz, otobüsü var, bileti var, yemeği var; olanı var olmayanı var… Olan insan kendini karşılıyor, herke bir arkadaşını karşılıyor.  

Bizim zaten misyonumuz bu yani. Ben de yoksa arkadaşım, o onu karşılıyor, diğeri ötekini karşılıyor. Hep beraber organizasyon böyle tamamlanıyor. Zaten bunun sağlamlığı, temeli de buradan geliyor; yardımlaşmadan, birbirine sıkı sarılmadan… Aile olmanın anlamı budur yani.

Bize yoksa başka bir yerden bir destektir, odur budur, kesinlikle yok. Biz hepimiz, durumu olan insan, olmayana bu şekilde yardımcı olarak, bu sancağı, bu emaneti zaten ilerletiyoruz, götürüyoruz. 


- Peki, kaç kişilik bir gruptan bahsediyoruz?

Bizim İstanbul'daki bütün semtlerde, ilçelerde temsilciliğimiz var. Ayrıca tüm üniversitelerde temsilciliğimiz var, bütün illerde, ilçelerde ve Avrupa'da.

Belki biraz basit gelebilir, ama biz Avrupa'da, Amsterdam'da Dam Meydanı'nda sadece Genç Fenerbahçeliler olarak –tüm Fenerbahçeliler olarak değil- sadece bizim grup olarak bin üzeri kişi toplanıyoruz. Otobüslerle… Almanya'da, Kanada'da, Amerika'da bile temsilciliğimiz var. Bunların hepsi bize ağabeyimizden kalan emanettir. 

Bütün Türkiye'nin il ve ilçelerinde, her temsilcilikte 30'ar 40'ar kişiler en az. Mesela ben buradan çıkıyorum Diyarbakır'a gidiyorum, hemen bir evin kapısı açılıyor bize. Veyahut da Almanya'ya gidiyorum, nerede kalacağız diye bir düşünce yok, hemen bir kardeşimiz kapısını açıyor.

Onlar da aynı şekilde İstanbul'a geldiklerinde, ben olurum ya da başka bir kardeşimiz olur, onlar da kendi kapılarını herkese açıyorlar. Anlatmak istediğim bu; çok büyük bir aile dediğimiz budur yani. Dışarıdan bazen "bunlar nasıl" gibi düşünceler geliyor, ama iş icraata, organizasyona döküldüğünde, şaşırıp kalıyor herkes.


- Peki, rakamsal olarak tahmini bir üye sayısı var mı?

500 bin, 1 milyonlarca diyelim… Mardin'in Kızıltepe ilçesinde bile 100 kişilik grubumuz var. Bunların sayısı ölçülmüyor yani, herkes gönülden… Maç günlerinde toplanıyoruz zaten. 

Diyelim ki Antep deplasmanı var, oranın çevre illeri toplanıp geliyor, biz buradan İstanbul'dan kafa tayfa olarak, bir otobüs, iki otobüs… artık imkan el verdikçe, çıkıp gidiyoruz. Böyle bir oluşumuz var. Sayısını şu an ölçemiyoruz yani.


- Peki, Cem Bey bu çok büyük bir organizasyon. Yani sayılar, çok yüksek rakamlar; iller, ilçeler, yurt dışı… Bu organizasyon nasıl yönetiliyor? Bir yönetici kadro mu var, kararlar nasıl alınıyor?

Bizim belli başlı insanlar var tabi, bunlarla istişareler yapılıyor, konuşuluyor, konular masaya getirilip tartışılıyor. 
Fakat asıl mesele, illerde mesela, illerde maça gidildiğinde....

Mesela Hatay'dan örnek verelim. Geçen Hatay Genç Fenerbahçe, takıma muhteşem bir karşılama yaptı. Meşalelerle yol boyu yaktılar, dronelarla çekimler oldu vs. Bizim bunun öncesinde tabii ki bir konuşmuşluğumuz oldu, ama sonradan internetten görüp beğenmek kaldı bize.
 

 

Çünkü buradaki insanlar, senelerini vermiş insanlar. Hatay'daki insan da, Diyarbakır'daki insan da zaten senelerini vermiş. Herkes ne yapması gerektiğini zaten biliyor.

Çünkü neden; herkes Sefa Reis'in misyonunu biliyor ve ona göre hareket ediyor. Bize sadece onları görüp beğenip, keyifle izlemek kalıyor bize.


- Peki, tribünde başka gruplar da var. Onlarla ilişkileriniz nasıl? Onlar rakip mi oluyor, bir temasınız var mı?

Rakip olamaz. Birçok grup var. Zaman zaman fikir ayrılığına düşebiliyorsun, ama ortak noktamız Fenerbahçe. Biz Fenerbahçe'nin peşindeyiz, her zaman olduğu gibi, diğer gruplarla birlikte. 

Şu an Galatasaray maçı öncesi, çok muhteşem bir koreografimiz var. ÜNİFEB ile beraber hazırlanıyor. Genç Fenerbahçeliler ve ÜNİFEB'den kardeşlerimiz, hep beraber Fenerbahçe için hakikaten hummalı bir çalışma var. Nasıl diyeyim, dün gece sabahlara kadar, hiç uyumadan çalışacaklar. Hele ki bu pandemi zor şartları içinde.

Bizim bununla ilgili sadece bu değil. Biz, futbolcularımızın ve başkanımızın olduğu bir pankart yaptık, el emeği. Biz bunu Türkiye'nin en büyük pankart olarak yaptık, çok ince ayrıntılıydı. Sonra internetten, "küçük bu" denilerek rakip takımlardan eleştirildi. 

"Tamam" dedik, "siz gaza getirdiniz bizi. Biz de dünyanın en büyüğünü yapalım" dedik. Trabzon maçında Fenerbahçe Sticker Duvarı diye el emeği pankart yaptılar. Bunun için 5 gün, 24 saat, hiç uyumadan kardeşlerimiz çalışma yaptılar. Ve bunun içinde ÜNİFEB'li kardeşlerimiz var, diğer gruplardan kardeşlerimiz var. Ayrı diye bir şey yok yani.
 

 

- Az önce 'başkanımız' dediniz. Yönetimle iletişim halinde misiniz? Bu organizasyonlar yapılırken onlarla görüşüyor musunuz?

Tabi. Çünkü yönetimden izin alınması gerekiyor. Yönetim bunları inceliyor. Stadı kullanman gerekiyor, yönetimden izin alıyorsun. Bazı şeylerde tabi hep yönetimle iletişimde olman lazım ki onların izin verdiği şekilde yapılıyor zaten.


- Peki, rakip takımların tribün liderleri ile iletişiminiz var mı? Onlarla görüşüyor musunuz?

Tabi ağabeyimizin (Sefa Kayla) çok iyi dostları var. Öyle bir dostluk kurdu. Zaten bu, 5'inci vefat yıl dönümünde de bütün tribün liderleri, onun anısına bir dakikalık video çektiler, biz de paylaştık. Hepsi çok güzel yad ettiler.
 


Biz de onlara gittiğimizde Ankaragücü olsun, Bursa olsun, çoğu yerlere gittiğimizde bizi karşılıyorlar. Onlar geldiğinde biz karşılıyoruz. Geldiğimizde soframızı kuruyorlar, oturuyoruz.

Zaten bu işleri, kavgaları bitirmede en önemli rol oynayan insanlardan bir tanesi, ağabeyimiz Sefa Reis'tir. Onun bıraktığı emaneti, aynı şekilde, bizler de elimizden geldiğince, belki onun gibi biz olamayız, ben olamam, kimse olamaz, ama hep beraber, geride bıraktığı tüm kardeşleriyle el ele, omuz omuza vererek bu sancağı, bu emaneti bir şekilde sırtlıyoruz.

Bunlar da bıraktığı dostluklar, hep bize ağabeyimizden emanet kaldı, biz de bunları devam ettiriyoruz. Her gittiğimizde Ankara'ya gidiyoruz, karşılanıyoruz, yemek yediriliyoruz, Bursa'ya gidiyoruz o şekilde, onlar geldiğinde de aynı şekilde… Güzel dostluklar bize ağabeyimizden emanet.


- Çok büyük bir grubu temsil ediyorsunuz, tribünlerdesiniz. Ama tribünlerin en büyük sorunu küfür. Bütün camiaların, tüm taraftarların küfürle ilgili şikayeti var, ama bu sorun giderilemiyor. Bunu nasıl değerlendirmek lazım?

Şimdi artık yeni bir sistem var. Küfür edilen bölge, komple ceza alıyor ve bir sonraki maça giremiyor. Zaten biz bu tribünlerden kopamayız. Bizim bir maç bile olmamız hem bize kötü hem de takımımıza… Çünkü takımı ateşleyenler bizleriz. Deplasman olsun, Kadıköy olsun, inim inim inleten bizleriz.

Bu sefer ne yapıyoruz; bu maçlarda biz küfür ettirmiyoruz. Tribünü bilen insan zaten küfür etmiyor. Neden; bir dahaki maç giremeyeceğini, ceza alacağını biliyor ve küfür etmiyor. Ama yalnız şöyle bir durum var, mesela Galatasaray derbisi ya da Beşiktaş derbisi oluyor, bunlarda önüne geçemiyorsun. Çünkü bütün stat, tüm halk küfür ediyor. 

Şimdi bazı insanlar diyor ki "Tribün gruplarından bu küfürler çıkıyor." Hayır. Tribün insanı biliyor zaten küfür etmeyeceğini, çünkü bir dahaki maç giremeyeceğini biliyor. Zaten küfür edeni susturuyor. 

Fakat şimdi 55 binlik bir stat, bir anda başladığı zaman, bunun önünü alamıyorsunuz. Öyle devam ediyor. Bunu normal vatandaşı da ediyor, herkes ediyor…

Ama normal maçlarda, özellikle son maçlarda hiçbir türlü küfür göremezsiniz. Neden; çünkü ceza uygulaması olduğu için herkes duruyor yani. 

Ama öbür türlü derbi maçlarında, orada olana da artık bir şey yapılmıyor. Herkes küfrediyor. Kadını, yaşlısı, çocuğu bile ediyor…. Görüyoruz gözlerimizle yani. 


- Peki, bu pandemide ne yaptınız? Tribünler boştu, siz bu süreci nasıl yaşadınız? 

Biz evlerimizde izledik. Zaten bizim oksijen aldığımız yerler, tribünler. Buradan koptuk. İnşallah bu pandemi belası başımızdan gider, bir an önce bu tribünler açılır, biz de Fenerbahçe'mize, yine ait olduğumuz oksijenimize kavuşuruz.

Pandemi döneminde ne yaptık; anlattığım gibi dünyanın en büyük el emeği pankartını yaptık. Yardımlarımızı devam ettirdik. Organizasyonlarda belli şekilde bir araya geldik, oturduk, konuştuk, sohbet ettik; çünkü biz bir aileyiz. 

Biz, hafta içi de, illa maç olmasına gerek yok; gün içinde birbirimizi arıyor, konuşuyoruz. O arkadaşlar onlara misafir oluyor, onlar başkalarına… böyle geçiyor. 

Ama çok güzel organizasyonlarımız oldu. O iki tane devasa, hiç kimsenin yapamadığı stiker duvarı pankartı yaptık. Avrupa'da yapmışlardı ama hepsi tek tek pankartları birleştirerek olan bir şey, biz çok büyük bir organizasyon yaptık.

İzmir'e depremzedelere gittik. Yine yardımlarımız devam etti. Bu şekilde sürdürdük. İnşallah en yakın zamanda da bu pandemi belasından kurtuluruz ve ait olduğumuz tribünlere döneriz.


- Peki, şimdi bu sosyal medyada taraftar grupları artık çok baksın ve etkinler. Ve hatta sosyal medyada üzerinden kulüp yöneticilerinin baskıyı hissedip, kararlar aldığı bile oluyor. Bu sosyal medyada artan taraftar baskısını, psikolojik ortamı nasıl yorumluyorsunuz? Tribünlerden sonra bir de sosyal medya tarafı çıktı…

Şimdi pandemi döneminde, herkes evinde, bu sefer ne yapıyor, sosyal medyada takılıyor. Bu kez orası parlıyor, millet oralardan bir şey bekliyor. 

Biz sosyal medya olarak da bizim Genç Fenerbahçeliler çok büyük bir güçte. Yani bir anda herkes yüklendiği zaman, istediğimiz şeyi dünya gündemine sokabiliyorlar. Çok iyi bir örgütlenme var sosyal medyada da.

Yani birazcık da bu tribünlerden uzak kalınması da insanları sosyal medyaya itti. Dışarıda değilsin, evdesin bütün gün, e televizyon, internet… başka bir şey kaldı. Biraz da oradan revaçta şu an. 


- Şimdi kulüpleri yönetenler genelde başarılı iş adamları, yöneticiler. Ama baktığımızda büyük bir taraftar grubu var arkalarında. Bu taraftar grubunun milyona yakın destekçisi, üyesi var. Ama bu grubun, yönetimin üzerinde bir baskı oluşturduğunu, yönetime bu tür kararlar aldırması söz konusu mu?

Şimdi her şeyden önce biz Fenerbahçeliyiz. Gruptan önce, her şeyden önce biz Fenerbahçeliyiz. Biz, yağmurda, çamurda; aç susuz, günlerce yol çekerek ya da burada da gördüğünüz gibi, sabahlayarak, yine aç susuz emek veren insanlar var.

Çünkü tribüncü insan çok farklı. Tabi Fenerbahçe'yi kimse eleştirmez, fakat tribüncü dediğiniz zaman, buyurun bakın, burada da örnek de burada (stattaki tribün hazırlıklarını gösteriyor) sabahlara kadar çalışma var. Günlerce gidilen aç susuz yollar, deplasmanlar var.

E bunların sonucunda Fenerbahçe'nin her zaman iyi olmasını istiyorsunuz. Fenerbahçe'nin iyi olması için, senin de her taraftar gibi eleştiri hakkın var. Sen biraz eleştirince, birazcık daha kamuoyu oluyor. 

Ama her Fenerbahçeli gibi, her takım tutan gibi, biz de takımımızı kötü anında eleştirme hakkına sahibiz, onu yanlışından caydırma hakkına elimizden geldiğince sahibiz. Ve bunu kullandığımız zamanlar oluyor.


- Peki, "Tribünlerin taktığı futbolcu, teknik adam veya yönetici kalamaz, başarılı olamaz" diye doğru kabul edilen bir yorum vardır. Sizin böyle taktığınız, istemediğiniz oyuncular, yöneticiler ya da teknik adamlar olduğunda buna nasıl karar veriyorsunuz?

Biz şöyle, her zaman Fenerbahçe menfaatleri önemli bizim için. Bizde her oturduğumuzda (50-60 kişilik) istişare yapılarak, sonra devam edilip illerdeki kardeşlerimizle, temsilciliklerimizle fikirleri alınarak belli bir yola çıkıldığı zamanlar oluyor. 

Herkesin ortak kararıyla oluyor. Kimsenin kendi kafasına göre olan bir şey yok. Zaten görülen bir şey olur, ona göre. Biz zaten son zamana, son deme kadar; her zaman takımızın yanındayız. Her yerde yani. Son anda diyoruz ki "Hadi, bir umut daha…" ama o umut kalmadıktan sonra bazı şeyler oluyor.


- Peki, şimdi siz tribün grubu liderisiniz. Bunu yıllarca yapacaksınız. Nasıl tribün lideri olunuyor? Ya bu liderler nasıl oluyor?

Yani, aslında benim kendimi öyle liderlik olarak gördüğüm yok. Fakat nasıl diyeyim, bir mücadele veriliyor burada. Bu mücadelede kiminin payına hafif düşüyor emek, bizim payımıza ağır düştü. Kardeşlerimiz de bizi bir ağabey olarak gördüler, o şekilde… 

Biz aile olarak görüyoruz, başımızda bir lider göremiyoruz, çünkü bizim tek liderimiz Sefa Reis'ti. Biz hala onu lider görüyoruz; misyonumuz o. O varmışcasına, o ne yapıyorsa onun yaptığı gibi, tabi onun gibi olamayız ama elimizden geldiğince onun için mücadele veriyoruz.

Ve fakat burada kardeşlerimiz bazı şeyleri benimsiyor, bazı yerlere getiriyor. Allah razı olsun, onlardan şikayetimiz yok. Ama biz aynı şekilde Sefa Reis'in kardeşleriyiz. Biz o şekildeyiz. Biz kendimizi ağabey görmüyoruz, lider görmüyoruz. Biz komple Genç Fenerbahçeliler, eşittir Sefa Reis'in kardeşleridir. Bu saatten sonra bu böyledir yani.



Allah’ın izniyle Galatasaray’ı burada mağlup edeceğiz. Şöyle söyleyeyim, 6 Kasım olmadı ama 6 Şubat’a denk geldi. Güveniyoruz, yanındayız, destekçisiyiz; her zaman böyle.

Şöyle bir şey söyleyeyim, gönül isterdi ki şu pandemi olmasa, biz de tribünlerde olsak ve her zaman olduğu gibi inim inim inletsek. Bizim için Kadıköy, deplasman fark etmiyor. Biz Seyrantepe’de de biz her zaman kendimizi dinlettirdik, Kadıköy’de de öyle. Keşke, gönül öyle isterdi. 

Ama sıkıntı yok. Fenerbahçe’mizin yine yanındayız her zamanki gibi. Burada yine uğraşıyoruz, yine uğraşıyoruz, birtakım çalışmalar var.  Çok güzel bir galibiyet bekliyoruz.

 

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU