Şehitler tepesi boş kalsın!

Nuray Mert Independent Türkçe için yazdı

İdlib’deki hava saldırısında şehit olan askerler son yolculuklarına uğurlandı. Törenlere hüzün ve öfke hakimdi / Fotoğraf: AA

Boş kalsın şehitler tepesi, bırakın üzerini kır çiçekleri bürüsün! İnsanlar en fazla, yangından bir çocuğu kurtarırken şehit düşsün.

İnananlar, kadere boyun eğer, kader tayin etmeye kalkmaz, bırakın hırslarınızı dini kılıfa bürümeyi. İnananlarda vebal korkusu olur, sizinki dünya mülkünü, hükümranlığını kaybetme korkusu.

Geri kalanlar, hepiniz hepimiz, korkmayalım bu korkunun ardında sürüklenenlerden, haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. 

Ne demek, ‘milli meselelerde birlik ve beraberlik içinde olmak zorundayız’, kiminle, ne için, ne uğruna ‘beraber’ olacağız? Kim olacaksa olsun, sizi bilemem, ben olmayı düşünmüyorum, vicdanım giyotin gibi tepemde, iyi ki de öyle.

Nedir, bu ‘milli mesele’ diye terör estirmeler? Ben de bu ülkede yaşıyorum, ülkemi en az bu terörü estirenler kadar seviyorum, bu ülkede yaşayanları da.

Canları bu kadar hafife alınmasın istiyorum, neden en azından sesimi çıkaramayayım? Barış diyene hayatı dar etmeye yeminli hücum kıtaları, ‘bedelli askerler’le dolu’.

Ne çirkin bir laf, sahi neyin bedeli? Aslında neyin bedeli olduğunu hepimiz biliyoruz değil mi?

Onlardan mı korkacağız, onlar utanmıyorlar diye, biz mi korkup susacağız?

Yine, televizyon ekranları, adet yerini bulsun diye ‘içimiz yanıyor’ deyip hemen ardından, hissizlere mahsus bir heveskarlıkla, ‘analiz’ patlatanların iğrenç görüntüleri ile doldu.

Hanımlar, beyler, sizin çocuğunuz yok mu? Hanginiz, çocuğunu ‘vatan toprağına emanet etme’ye gönüllü yazılır?

Neden bu yüksek mertebeye hep en yoksullar layık görülür?

Siz de çocuğunuzu gönderin demiyorum, yoksulların çocukları üzerinden nasıl utanmadan konuşuyorsunuz diyorum. 

Mevzunun bir yerinde Kürtler olunca, ‘temize çıkmak’ kolay; hepimiz biliyoruz ki ‘terörle mücadele’ deyince akan sular durur. Gık diyen linçlerden linç beğensin.

Peki, Suriye’de ne işimiz var? Yok, ‘artık olan oldu,  bu saatten sonra söz konusu olan milli mesele’ diye işin içinden sıyrılmak.

Nasıl başladı bu işler, nasıl ‘milli mesele’ oldu? Soramayacak mıyız?

Benim için üzerinde anlaşacağımız bir ‘milli mesele’ olacaksa, o da bu sınırlar içinde yaşayanların önce can güvenliği, sonra mümkün mertebe eşit yaşaması.

Ne demek güvenliğimiz Şam da, Trablus’da başlar? Öyle ise, neden Çin değil?

Sıkıysa ağzımıza kilit vurmak için kullanmaktan vazgeçin, gelin açık açık konuşalım, nedir milli çıkar, milli beka, milli mesele. 

Sarıkamış’ta, Kanal seferinde, daha pek çok cephede binlerce askeri ölüme gönderenler, aynı şeyleri söylemişlerdi.

İnsan canını hiçe saymak bir yana, onlar için daha önemli olanı, askeri zaferdi, ama bir İmparatorluk kaybettiler.

Buna karşın, bugünün cengaverlerinin dillerinden düşürmedikleri, II. Abdülhamid, hep askeri maceralardan uzak durmuştur. ‘Neden acaba?’ diye düşünseler bari.

Sahi, bu ‘milletin çıkarı’ nedir, bu çıkar neden Suriye ile savaşmaktan geçer hale geldi?

Susmak yok, mevcut iktidara muhalefet eden herkes, açıkça sormak zorunda, ‘birlik ve beraberlik içinde olmamız’ gereken mevzunun aslı faslı nedir?

Benim için ve bu ülkede yaşayan pek çok insan için, bu ülkeye dair en iyi ‘gelecek’ vaadi şehitler tepesinin boş kalacağı sözünü vermek. 1

Susturmaya kalkmadan, cesaretiniz varsa, açık konuşalım, nasıl bir gelecek hayal ediyoruz. Ama oturduğumuz yerden hayal kurmak yok, yok bazı şeylerin parayla bedeli!

 

 

Tezkerelere oy vermek hesabı bir yana, hakkını yemeyelim, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, bugün bu vaatte bulundu, umarım CHP bu tavrını sürdürür. 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU