İslamcılık öldü mü?

Vahdettin İnce Independent Türkçe için yazdı

İslamcılık öldi mi
Issız Batı kaldı mi
Haçlı öçin aldı mı
Emdi ürek ırtılur


Bir Arap kabilesinde iki kardeş varmış. Birinin adı Zeyd, öbürünün adı Cundeb.

Malum Arap kabileleri arasında savaş eksik olmazmış. Savaş olduğu zaman yiğit bir insan olan Zeyd çağırılırmış.

Sıra ziyafete gelince de Cundeb davet edilirmiş. Savaşlarda onca kahramanlık yapan Zeyd’i çağırmak kimsenin aklına gelmezmiş.

Osmanlı'nın son dönemlerinden günümüze kadarki yakın tarihimiz bağlamında İslamcıları ve İslamcılığın geleneksel beşeri kaynaklarından biri konumundaki Kürtleri düşündüğüm zaman cahiliye döneminin bu hikayesi aklıma gelir.

Dara düşmüş memleketi kurtarmak için ihtiyaç duyulduğu zaman herkesin aklına onlar gelir. Ama selamete çıkılınca da kimsenin aklına gelmezler.

Bilindiği gibi İslamcılık, batı emperyalizmine karşı Müslümanların bir savunma refleksi olarak özellikle Hindistan ve Mısır’da ortaya çıktı.

Bu iki bölge batı sömürgeciliğinin ilk ve doğrudan hedefleri olduğu için buralardan bu hareketin ortaya çıkması doğaldı.  

Batı karşısında geri kalmışlık psikolojisine giren Osmanlı da bir kurtuluş reçetesi olarak Türkçülük ve Batıcılık ile birlikte İslamcılığı gündemine alır.

Ancak batının baş döndürücü ilerlemesi karşısında İslamcılığın ve Türkçülüğün (Turancılığın) pek şansı olmaz ve Birinci Dünya Savaşı günlerine kadar Batıcılık artık temel bir referans haline gelir. Türkçülük ve İslamcılık yedekte bekletilir.

Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı yenilince ve Kurtuluş Savaşı'nı verme zorunluluğu ortaya çıkınca tek motivasyon kaynağı olarak İslamcılık sahne alır.

Anadolu’nun dört bir yanı İslami kavramlarla savaşa hazırlanır ve savaş kazanılır.

Çok kısa bir süre sonra İslamcılık unutulur ve Batıcılık yeniden tek geçer anlayış olarak ülkenin egemen anlayışı olarak hala etkinliğini sürdürmektedir.

Yani savaşı kazanan İslamcıların savaş sonrasında kurulan ziyafet sofrasında yeri olmaz.

Benzeri bir durum hiç kuşkusuz Kürtler için de geçerlidir. Dindarlıkları ile bilinen Kürtler hem Cihan Harbi'nde hem de İstiklal Harbi'nde büyük fedakarlıklar gösterirler.

Özellikle doğu cephesinde Kürt Hamidiye Alayları bizzat Rusların itirafıyla onlara kök söktürürler.

Sarıkamış Dağlarında donarak can veren yiğitlerin önemli bir kısmı Kürt aşiret kuvvetlerinden oluşmaktaydı. İstiklal Harbi'nde de hakeza cephenin en önünde yer aldılar.

Antep, Urfa ve Maraş kurtuluşlarında başrol oynadılar. Savaş kazanıldı ve savaş sonrasında kurulan ziyafet sofrasında Kürtlere yer olmadığı görüldü. 

İki binli yıllara doğru iç kargaşalar ve ekonomik krizler karşısında Batıcılığın iflas noktasına geldiği anlaşılınca İslamcılık yeniden gündeme getirildi.

Doğal olarak Kürtler de İslamcılığın başat beşeri kaynağı olarak ön plana çıktılar.

Siyaset arenasında verilen mücadele bu iki gücün desteğiyle kazanıldı ve ülke yirmi yıla yakındır inişli çıkışlı bir istikrara kavuştu ve bambaşka bir süreç başladı. Kürtler çabuk unutuldu.

İslamcılar ise içeride ve dışarıda etkin olan karalama kampanyaları ile devre dışı bırakılmak üzereler. Yani kurulması muhtemel yeni bir ziyafet sofrasında onlara yer verilmeyecek.

Son günlerde İslamcılık öldü söyleminin dillendirilmesi bu yüzdendir.

Benim endişem bir gün yeniden bu güçlere ihtiyaç duyulursa artık yardıma koşacak mecallerinin kalmamış olmasıdır.

Urfa dolaylarında yaşayan Milan aşiretinin bir vakitler bir kısmı Êzîdî idi. Êzîdîlerin de Dewşê Evdî isimli bir kahramanları vardı.

Aşiret ne zaman savaşa girse hemen Dewrêşê Evdî çağırılırdı. Ancak savaş bittiğinde ve sıra ganimet paylaşımına gelince Êzîdî diye aşağılayıp evine gönderirlerdi.

Günün birinde aşiret saldırıya uğrar ve yeniden Dewrêş çağırılır. Devwrêş geçmişte karşılaştığı bu tutumu hatırlatır ve savaşa katılmakta isteksiz davranır.

Milan aşiret reisi ona kızı Edûle’yi vermeyi taahhüt eder. Aslında bunu yapmayacağını Dewrêş de bilir.

Çünkü Müslüman bir kızın Êzîdî biriyle evlendirilmesi mümkün değildir. Yine de aşiret taassubu baskın gelir ve savaşa katılır.

Büyük kahramanlıklar sergiler ve sonunda öldürülür. O anda Dewrêş’in babası aşiret reisine seslenir.

Savaşlara çağırırdın, ama nimetlerden yararlandırmazdın oğlumu. Bugünden sonra karılarınız ve kızlarınız düşmanın açık hedefi haline gelmiştir. 

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU