Venezuela ABD’ye boyun mu eğiyor, dize mi getiriyor? Bağımsızlık ile ambargo arasında ‘endişeli tercih’

Hüsamettin Aslan Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Venezuela Başkanı Nicolas Maduro, ciddi bir ekonomik kriz içerisinde kalan ülkenin petrol sahalarını, ABD şirketlerince yatırım yapılmasına izin veriyor.

Venezuela Bolivarcı rejimi, ekonomiyi ve Maduro’yu ayakta tutmak için yabancı şirketlere lisans yetkilendirmesi yapıyor. 

Maduro hükümeti, bir yandan milyonlarca milis ve Venezuela ordusuyla birlikte ABD’ye karşı bir tatbikat gerçekleştiriyor. Diğer taraftan da ABD şirketlerine petrol çıkarma yetkisi veriyor.

Bu çelişkili siyaset, aslında Venezuela iç siyasetindeki dengeyi gözetmekle; ekonomi ve uluslararası ilişkilerde çıkarlarının maksimize etmekle alakalıdır.

Yani dünyanın en büyük petrol rezervine sahip ülkesi olan Venezuela, teknoloji ve pazar üstünlüğüne sahip yabancı şirketlerden yararlanmak istiyor.

Ayrıca iç siyasette de Maduro hükümetinin ideolojik motivasyonu olan Amerikan karşıtlığını tırmandırmaya çalışıyor.

ABD Hazine Bakanlığı, enerji şirketi Chevron’un Venezuela faaliyetlerini 22 Ocak 2020'ye kadar izin veren petrol arama lisansını, 90 gün daha uzatarak, faaliyetlerini 22 Nisan 2020’ye kadar devam etme ruhsatı verdi.

Chevron, birkaç ABD şirketi ile birlikte ‘ABD yaptırımlarına rağmen’ Venezuela'da faaliyet göstermeye devam edecek.
 

chevron.jpg
Fotoğraf: Bloomberg


ABD Chevron dışında 4 petrol şirketine daha (Halliburton, Baker Hughes, Schlumberger ve Weatherfield) özel izin verdi.

Elbette alınan bu karar sadece ABD Hazine Bakanlığı’nın izniyle değil; Maduro hükümetinin inisiyatifiyle gerçekleşti.

Maduro, akıl hocası ve selefi Hugo Chavez'in Bolivarcı sosyalist politikaların aksine; 8 yıl sonra tersine bir politika izleyerek kapitalist dünya ile ‘pragmatik’ bir ilişki geliştiriyor.

Maduro, Venezuela'nın çökmüş petrol endüstrisini canlandırmaya çalışıyor. Çünkü Nicolas Maduro, yıkıcı bir ekonomik krizin ortasındaki Venezuela’nın kontrolünü sağlamada yaşam mücadelesi veriyor.

Hugo Chavez'in sosyalist devriminin ilham alan Bolivarcı devrim politikalarını terk ediyor.
 

wikipedia.jpg
Fotoğraf: Wikipedia


Chavez, 2007 yılında Exxon Mobil ve Conoco Phillips'in devasa yatırımlarını kamulaştırdı ve PDVSA'nın önde gelen yöneticilerini "Bolivarcı devrime" adanmış siyasi müttefikler ile doldurdu.

Ancak bu ideolojik tutum, üretime olumsuz yansımış Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC)’in verilerine göre, Ocak 2019'da Venezuela'nın petrol üretiminin üçte biri çökmüş ve 1940'lardan bu yana en düşük seviyeye inmiştir.

Ülkenin enerji sahalarını, yabancı ülkelere özelleştirme veya ortaklık olarak verilmesi; Venezuela açısından, ihracatın organize edilmesi, istihdam yaratılması, ham petrolün daha verimli çıkarılması, işçi maaşlarının ödenmesi, ekipman satın alınması açısından hayati önem teşkil ediyor. 

Nitekim Bloomberg petrol tankerlerini izleme verilerine göre, 2019 yılının sonunda Venezuela, günde yaklaşık bir milyon varil ihracat istikrarını sağladı.

 
ABD ambargosu en çok Amerikan şirketlerine zarar veriyor

ABD hükümetinin Chevron’a yaptırım muafiyetleri vermesindeki en önemli etken; Chevron’un Venezuela'dan ayrılması durumunda ABD dışındaki ülkeler/şirketler bu boşluğu doldurarak petrol üretimine devam edecekti.

Nitekim PDVSA'nın en büyük müşterisi, geçen yıl Venezuela petrolünün yaklaşık üçte ikisini satan Rusya'nın Rosneft şirketi oldu. 

Trump yönetimi, bir yandan Venezuela Cumhurbaşkanı Nicolas Maduro hükümetine karşı baskı yapıyor; diğer taraftan Amerikan şirketlerine imtiyaz veriyor; öbür yandan da yabancı şirketlerin Venezuela yer altı kaynaklarını ihraç etmesinden rahatsız oluyorve ayrıca muhalefetin simge ismi Juan Guaido’yu Beyaz Saray’da ağırlayarak, Maduro yönetimini hedef alan göndermelerde bulunuyor.

Bugün Venezuela derin bir eko-politik kriz yaşıyor; Amerikan şirketleri petrol gelirlerinden Venezuela’ya adil bir paylaşım içerisinde bulunmadığı da göz ardı elimiyor, lakin Venezuela'nın kalkınmasında en önemli pay, ABD sayesinde petrol ve gelirleriyle gerçekleşebiliyordu. 

Özellikle ABD’li Chevron şirketi neredeyse 100 yıldır Venezuela’da faaliyet gösteriyor.

Chevron ve diğer ABD’li şirketlerin tekrar Venezuela piyasasına dönmesine Rus ve Çinli enerji şirketleri yorum yapmaktan kaçınıyor.

Çünkü ABD hükümeti ağustos ayında Venezuela devlet şirketi Petróleos de Venezuela SA (PDVSA) ile çalışan yabancı petrol şirketlerini tehdit etti.

Ancak Rus Rosneft, Hint Reliance, İspanyol Repsol, Çinli China National Petroleum Corp., hatta ABD’li Chevron Venezuela'daki Maduro yönetimine doğrudan veya dolaylı olarak destek vermiş oldu.

ABD geçen yıl sert yaptırımlar uyguladığı için, Rosneft, Reliance ve Repsol, PDVSA'nın ana iş ortağı oldu.

Rus ve Çinli şirketler, Venezuela'daki PDVSA ile petrol sahalarını paylaşıyor ve Venezuela gibi Asya pazarlarına satış için aracılık yapıyordu. 

Maduro, Ocak 2020’de Guaido'nun Ulusal Meclis'in kontrolünü kaybemesinden sonra iyi bir momentum yakaladı.
 

Guaido AFP.jpg
Fotoğraf: AFP


Ülkenin petrol ihracat merkezi José’de, ana işleme tesisleri ve rıhtımlar ABD ve diğer yabancı şirketlerin, nakliye acenteleri ve petrol şirketleri sayesinde bir hareketlilik yaşıyor.

Chevron, Orinoco petrol sahasında Petropiar ortak girişiminde yüzde 30 hisseye sahip.

Ayrıca, Batı Venezuela'daki Petroboscan ortak girişiminde yüzde 40 hissesi var ve kısmen iki küçük projeyi de işletiyor.

(Venezuela yasalarına göre, milli petrol şirketi (PDVSA) tüm petrol projelerinde ana şirket olmalıdır)

Elbette Maduro’nun kapitalist sistemle uyumlu çalışmak için attığı bu adımlar, herkese sempatik gelmiyor.

Örneğin Hugo Chavez döneminde ve Maduro ile 2017’ye kadar birlikte çalışan, Petrol ve Madencilik eski Bakanı Rafael Ramírez, Maduro’yu eleştirerek, “Maduro’nun gizli özelleştirme gerçekleştirdiğini; ülke tarihinin yaşadığı en kötü ekonomik krizin ortasında Maduro, petrol operasyonlarını özel sermayeye transfer etmek ve teslim etmek için adımlar atıyor" dedi.

Chevron, Venezuela'nın en büyük yabancı petrol üreticisi ve son aylarda ülkenin istikrarının önemli bir parçası haline geldi.

Şirket, Venezuela'nın petrol ihracatında iyileşmenin bel kemiğini oluşturan Petropiar ağır petrol işleme tesisini yeniden aktifleştirdi.

Küresel finansal sistemden dışlanan PDVSA, enerji yasalarına aykırı olan ihracatın organizasyonunda; yabancı ortakların kontrolünü de kaldırmak zorunda kaldı.

Böylelikle son aylarda Chevron, Rosneft ve Italian Eni şirketleri doğrudan Venezuela ham petrolünü ihraç ettiler.

Nicolas Maduro, Venezuela'nın yeni petrol dinamizmiyle birlikte ayrıca ülkenin gıda, ilaç ve yakıt gibi temel ürünleri ithal etmesine izin verdi.

Maduro hükümetinin, liberalleşmeyi daha da ileriye götürmek istediği, hatta 1970'lerde gerçekleşen petrol endüstrisinin kamulaştırılmasını geri çektiğine dair göstergeler var.

Ancak atılması gereken daha büyük somut adımlar var. Mesela Venezuela enerji şirketleri CITGO ve PDVSA’nın varlıkları halen askıya alınmış, birçok Venezuelalı Bakan veya kamu yetkilisi, ABD’nin yaptırımına maruz kalmış durumda.


Sosyalist Maduro, liberalizmi sevdi

Venezuela’da Chevron'un varlığının devam etmesi, Trump yönetiminin Maduro'yu görevden alma hedefini azalttığı gibi Maduro’nun petrol ihracatından kaynaklı ihtiyaç duyduğu Amerikan dolarları, kendisine değerli bir yaşam çizgisi sağlıyor.

Sosyalist ekonomik politikalarla, ülkesini ve kendisini bir uçurumun kenarına götürdükten sonra Başkan Nicolas Maduro, bir paradigma değişimine giderek Venezuela’ya liberal ekonomik politikalarla ‘belirli bir istikrar’ getirdi. 

Venezuela petrol üretimi günlük 200 bin varil civarından, 2019'un sonları 2020 ilk aylarına doğru, günde yaklaşık 1 milyon varil üretimle ihracatı dengeledi.

Petrol ihracatının damlası bile Maduro'ya ekonomik krizin en kritik anında önemli bir gelir getirdi. Liberal ekonomik politikaların pekişmesini sağladı.

Maduro'nun yeni pragmatik yaklaşımı, Amerikalılarla gizli 60 milyar dolarlık bir bono anlaşmasını da (teyit edilemeyen) içeriyor.

Son aylarda dolar dolaşımının artışı ve özel sektörün gelişimine izin verilmesi, Maduro hükümetine yeni bir hayat verdi.

Venezuela’nın dış göçü yavaşlamaya başladı. Venezuela’yı terk eden insanlar, ülkelerine geri dönmeye başladı. 
 

v-afp.jpeg
Venezuela vatandaşları Simon Bolivar'ı geçiyor / Fotoğraf: AFP


Venezuela Ulusal Kurucu Meclisi milletvekili David Paravisini, “Bize yardım eden ülkelerin (Çin, Türkiye ve Hindistan) ekonomileri kapitalist, yardımlarını alabilmek için ekonomik liberalizm koşullarına ihtiyacımız var. Çin, ilerlemek için bunu yaptı. Yapmamız gereken bu” dedi.

Nitekim Maduro da, 2020 Ocak ayında Ulusal Meclis başkanlığına, daha fazla özel yatırım için enerji yasalarının değiştirilmesini önerdi. 

     
Venezuela’da ABD’nin yarattığı boşluğu Rusya dolduruyor

Maduro hükümeti, dolar işlemlerini vergilendirmek, şirketlerin yabancı para biriminde ihraç etmelerine izin vermek için yeni yasalar çıkarıyor.

Aslında Parlamento, Venezuela'daki petrol lisanslama anlaşmalarını yasal olarak onaylayabilen tek devlet kurumudur.

Nitekim Ulusal Meclis Başkanlığı’na, Ocak 2020’de tartışmaların ortasında Guaido yerine Parra seçildi.

Böylelikle yabancı şirketlere Venezuela'daki petrol projelerini yönlendirmek için yasal güvence veren bir stratejisinin parçası gerçekleşmiş oldu.

Aslında bu paradigma değişimi, Maduro’nun veya Küba istihbaratının planı değil; Kremlin’in bir stratejisiydi. Nitekim Rusya gibi Çin, Hindistan ve Türkiye’de Venezuela ile anlaşmalar yapabilmek için yasal güvencelere ihtiyacı vardı.

Böylece, Putin'in pragmatik planları, ekonomik krize süreklenmiş Venezuela’yı, ülkesini terk etmiş 4.5 milyon Venezuelalı’nın ve Maduro’nun umudu oldu. 

Yıllarca süren yolsuzluk, kötü yönetim ve ABD’nin ambargosu yüzünden, 2006 yılında 3,2 milyon varil petrol üreten Venezuela, bugün üretimin neredeyse üçte biri olan yaklaşık 1 milyon varil petrol üretimi bir kurtuluş ümidi olarak görüyor.

Petrol sözleşmelerinde yapılan yasal düzenlemeler, yatırımcıların Venezuela’dan hisse senedi ve tahvil ile petrol arasında bir borç-alacak takasının önü açılmış oldu.

Bu bağlamda Meclis Başkanı Parra, bu petrol anlaşmalarını desteklemeye çalışıyor. Dolayısıyla muhalefet, Maduro’ya yakın olmasından ötürü Parra’yı eleştiriyor.

Rusya, Parra'yı destekleyen tek ülkedir. ABD, Avrupa Birliği ve çoğu Latin Amerika ülkesi Guaido'yu Parlamento başkanı olarak kabul etmeye devam ediyor. 

Miraflores Sarayı'nda sert rüzgarlar esiyor, Nicolas Maduro'nun özelleştirme ve petrol endüstrisinin yabancı sermayeye açılmasını içeren pragmatik ekonomi politikalarını eleştiren Hugo Chavez’in sosyalizm taraftarları yoğun bir şekilde Maduro’yu eleştiriyor.

Maduro hayatta kalabilmek için ekonomik pragmatizmi selamlıyor; ancak daha fazla devlet kontrolü isteyen Bolivarcılarla da ters düşüyor.

Bu stratejiyi ne kadar sürdürebilecek veya ABD, Maduro’yu devirmek için yeni planlar geliştirecek mi, gibi sorular, halen belirsizliğini koruyor.

Devletçi politika yanlısı Chavista hareketinin içinden Maduro'nun pragmatizmine karşı muhalefet var.

Bu muhalefet, kamu mallarının özelleştirilmesine karşı çıkan ve Chavista tarihi liderlerinden Elias Jaua'dan destek alan Chavista köylü hareketini temsil ediyor. 

Maduro kapitalizmi kucaklıyor ve Venezuelalı göçmenler ülkelerine geri dönüyor.

Amerikan yaptırımları, Amerikan ticari çıkarlarına herkesten daha fazla zarar veriyor.

Böylelikle yaptırıma uğrayan Venezuela’ya Rusya ve Çin, çok daha rahat yerleşiyor.

Bu yeni durum, karşılıklı çıkarların örtüşmesinin bir sonucudur.

Ciddi bir ekonomik krizle karşı karşıya olan ülkenin lideri Nicolas Maduro, yabancı firmaların petrol sahalarının devralmasına izin veriyor.

Bu, onun sosyalist devriminin temel ilkeleriyle bir çelişki oluştura da; iktidarının bir nebze de olsa; nefes almasını sağlıyor.

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU