Haçaturyan’dan soykırım propagandası çıkarmak

Dr. Mehmet Perinçek Independent Türkçe için yazdı

Aram Haçaturyan

Rusya’da ünlü Ermeni kökenli Sovyet besteci Aram Haçaturyan’ın (1903-1978) Gayane balesinin son bölümü olan, cazla Ermeni halk müziğinin yoğrulduğu ve bir de işin içine saksafonun girdiği “Kılıçlarla Dans”ı yazdığı dönemi ele alan bir film vizyona girdi. Olay, 1942 sonbaharında geçiyor.

Film, Ermenistan-Rusya yapımı. Her iki ülkenin Kültür Bakanlıkları da desteklemiş. Yapımcıların hepsi ve film ekibi ağırlıklı olarak Ermenistan’dan.

Yönetmeni ve senaristi Özbek kökenli Yusup Razıkov. Haçaturyan’ı ise Ambartsum Kabanyan oynuyor.
 


Dünyada “çok satanlar” listesinde

Filmin geçtiği dönemde Leningrad’daki Kirov Akademi Bale ve Opera Tiyatrosu (eski ve şimdiki adı Mariinskiy Tiyatrosu), savaştan dolayı cephe gerisine, Molotov (eski ve şimdiki adı Perm) şehrine taşınmıştır.

Haçaturyan, prömiyerine kısa bir süre kalan Gayane balesi üzerinde çalışmaktadır.

Ünlü besteci balenin en çarpıcı bölümü “Kılıçlarla Dans”ı işte savaşın o koşullarında 11 saat gibi kısa bir zamanda yazmıştır.

“Kılıçlarla Dans” dünyanın en fazla çalınan eserlerinden biri olacak, Batı’da senelerce “çok satanlar” listesinden düşmeyecek ve dünyaca ün kazanacaktı.

Hatta Haçaturyan, “Diğer eserlerimi gölgede bırakacağını bilseydim, ‘Kılıçlarla Dans’ı yazmamayı tercih ederdim” bile diyecektir.
 

Kılıçlarla Dans’ın notları.jpg
Kılıçlarla Dans’ın notları


Ne umduk, ne bulduk

Haçaturyan’ın ustalığı ve eserinin dünyaca önemi, filmi oldukça cazip hale getiriyordu. Üzerine üstlük İkinci Dünya Savaşı sırasında sanat dünyasını gözler önüne serecekti.

Savaş döneminde SSCB’de sanat faaliyetleri sürdürülmeye çalışılmış, hatta operacılar ısıtmanın bile olmadığı sahnelere paltolarıyla çıkıp aryalarını söylemişlerdi.

Böylece halkın morali yüksek tutulmak ve direniş azmi pekiştirilmek istenmişti.

Bütün bu atmosferin beyaz perdeye yansıtılmış olması filmle ilgili beklentiyi de artırıyordu.

Ancak Haçaturyan’ın dehasını, savaş günlerinin SSCB’sini görmeyi umarken, baştan aşağı “Ermeni soykırımı” propagandasıyla karşılaştık.


Alman faşizmi yerine soykırımcı Türkler

İkinci Dünya Savaşı döneminde geçen filmde Alman faşistlerinden neredeyse bahis geçmiyor, ama devamlı Türklerin yaptığı “katliam” anlatılıyor.

Yahudi soykırımı ve Alman faşizminin gaddarlığı, sadece “Ermeni soykırımı unutulmasaydı bunlar yaşanmazdı” demek için bir kere anılıyor.

Tabii Ağrı Dağı fonunda o toprakların Ermenilere ait olduğu da vurgulanmadan edilmiyor.

Aslına bakılırsa bunlar, “Ermeni soykırımı” propagandasının senelerdir kullanılan tipik argümanları.

Bambaşka bir dönemde bambaşka bir konunun ele alındığı filmin içine en kaba haliyle yerleştirilmiş.


Türkiye dostu “kötü” parti komiseri

Hedefte bir de “kötü” parti komiserleri var. Karikatür kıvamındaki “kötü” parti komiseri, bir anti-kahramanın bütün özelliklerini kendisinde barındırıyor.

Hatta o kadar “kötü” ki, Ermeni meselesinde Türkiye’nin tarafını tutuyor. 

Bir yemekte Haçaturyan şerefe konuşması yaparken ünlü bestecinin ağızından 'Türklerin nasıl Ermenilere zulüm yaptığı' dile getirilirken, bu sözler parti komiserinin itirazıyla karşılaşıyor.

Sovyet iktidarının “gaddar” komiseri, Türkiye’yle dostluğu savunuyor, Moskova’yla Ankara’nın işbirliğini ifade ederek 1915 olaylarının unutulmasını gerektiğini söylüyor.

“Haçaturyan”ın bunun üzerine tepkisi de komiserin kafasında şampanya şişesini kırmak oluyor.

Esasında bu da “soykırım” tezlerini savunan tarih yazımının sıkça kullandığı bir argüman.

Hatta Sovyetler’in Türkiye’yle ittifakı, bu çevrelerde Sovyet iktidarının soykırımın “hamisi, ortağı” olarak nitelendirilmesine de yol açıyor.

Bu temelde yayınlanmış birçok kitap ve makale de bulunuyor.

İkinci Dünya Savaşı öncesi dönemde SSCB’de “Ermenilere yönelik katliamlardan bahsetmenin mümkün olmadığı, bunun ağır bir şekilde cezalandırıldığı” Ermeni milliyetçileri tarafından sıkça vurgulanmaktadır.


Haçaturyan’a şaheserini yazdıran “derin” sebepler

Yine filme göre, Haçaturyan’a “Kılıçlarla Dans”ı yazdıran “Ermeni soykırımı” ve “kötü” parti komiserinin şantaj yapıp baş balerinle yatması.

Haçaturyan, bunlara çok sinirleniyor ve 11 saatte dünyaca ün kazanan bestesini yapıyor. 

Filmin sonunda çıkan “bilgilendirici” yazılarda da “soykırım” edebiyatı devam ediyor. Eserin Haçaturyan tarafından “Ermeni soykırımına” adandığı belirtiliyor.


“Kürtlerin Dansı”

Ama işin ilginç yanı balenin konusu (librettosu K. Derjavin’e ait) da 1915 olaylarından epey uzak. Ermenistan’da pamuk kolhozunda (kolektif çiftlik) geçen bir olayı anlatıyor.

Gayane, bu kolhozda çalışan bir işçi. Kocası Giko, kolhozda çalışmayı bırakır, karısını da buna zorlar. Ama Gayane, bunu kabul etmez.

Sonra Giko, devrim karşıtı olduğu anlaşılan bir grupla kolhozu yakmak ister. Gayane bunu öğrenir. Üstelik kolhozun yardımına Kürtler yetişir. Askerlerle birlikte kolhozu kurtarırlar. 

En kaba gözle baktığınızda bile kolhozu yakmak isteyen Ermeni’dir, Kürtler kurtarıcıdır. Yani en ilkel bakış açısıyla bile bir alt metin, gizli mesaj bulmak da mümkün değildir.

Hatta ilk başta “Kılıçlarla Dans” bölümü, “Kürtlerin Dansı” olarak da adlandırılmıştır.
 

gayene.jpg
Gayene balesinin “Kılıçlarla Dans” bölümünden bir sahne


Son dakikada nasıl yazıldı?

Haçaturyan’ın bu bölümü yazdığı sürece dair gerçekler de filmdeki iddialardan oldukça farklıdır.

Bestecinin de anlattığı üzere, Gayane balesinin provaları başlayınca tiyatronun müdürü, eserin eksik durduğunu, sonuna temposu yüksek, savaşçı bir dans eklenmesi gerektiğini söyler.

Bu fikir, Haçaturyan’ın hoşuna da gitmez. Ama sonunda talebi yerine getirir ve “Kılıçlarla Dans”, son dakikada prömiyere yetişir.


Film, “tarih” yazıyor

Sonrasında özellikle baktım, 1915’le eseri bağdaştıran bir kaynağa rastlamadım. Ne baleyi nasıl bestelediğini anlatan Haçaturyan, ne müzesinin verdiği bilgiler, ne de bale üzerine başka makaleler…

Ama filmle ilgili yazılarda bu ifade edilmeye başlanmış. Film, sıfırdan yeni bir tarih yazıyor. Filmi izleyenler ya da filmle ilgili yazıları okuyanlar için artık bu, bir “olguya” dönüşüyor.

Nasıl Hollywood’un Vietnam filmlerini izlediğinizde savaşı ABD’nin kazandığını düşünüyorsanız, bu filmde de benzer bir tabloyla karşılaşıyorsunuz.

Film, Haçaturyan’ı, eserlerini ya da savaş döneminin sanat hayatını anlatmak için değil de şu 4 mesaj için çekilmiş:

  1. Ağrı Dağı (Ararat) Ermenistan toprağı
  2. Türkler soykırımcı
  3. Gaddar Sovyet iktidarı, Ermeni soykırımını unutturdu
  4. Yahudi soykırımı, Ermeni soykırımı unutturulduğu için yaşandı

Haçaturyan da bunların yanına süs olarak konmuş.

Kısacası Haçaturyan’a da “Kılıçlarla Dans”a da Sovyet sanatçısının Alman faşizmine karşı cephe gerisindeki fedakarca mücadelesine de yazık olmuş!..

 

 

 * Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU