Piyasada ne kadar para var?!.

Prof. Dr. Mete Gündoğan Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Bu soruya vereceğiniz cevap, aslında sizin paradigmanız ile doğrudan ilgilidir. Çünkü bu cevabınız sizin ekonomi bilginizin kurgusal derinliğini de gösterir.

Şimdi geleneksel cevabı çözümleyerek sonuca gidelim.

Öncelikle, piyasaya parayı kim çıkarır?

Cumhuriyet Merkez Bankası. 

Tam ismi; Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Anonim Şirketi. Bu yazımda kısaca Merkez Bankası diyeceğim ve MB kısaltmasını kullanacağım. 

Başka?

Darphane. 

Tam ismi; T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü.

Devletin bir kurumu. Bozuk yani metal paraları bu kurum üretiyor. Ürettiği kadar parayı da Hazine’ye gelir olarak kaydediyor.

Peki, MB parayı piyasaya nasıl sürüyor?

MB bastığı parayı piyasaya borç olarak veriyor. Diğer bir ifade ile belli bir faiz ile veriyor ki bu da zaten borç demektir. Çünkü faiz borçtadır. Bu yazıda faiz kısmını müzakere etmeyeceğim.

Peki, MB piyasaya ne kadar para veriyor? Yani piyasaya nakit olarak ne kadar para sürüyor?

Kasım sonu itibarıyla MB piyasaya yaklaşık 142 milyar lira para sürmüş. Dolaşımdaki para bu kadar.

O zaman, ‘piyasada sadece 142 Milyar Lira para var’ diyebilir miyiz?

Hayır, diyemeyiz.

Neden?

Çünkü MB’nın parası üzerinden piyasada bankalar da para yaratırlar. Bankalar bunu, kendilerine yatırılan parayı tekrar tekrar satarak yaparlar. Kredi olarak verirler de diyebiliriz. 

Bu durumda cevabını aramamız gereken soru şudur:

Bankalar toplamda ne kadar kredi vermişlerdir?

Yine kasım sonu itibarıyla yaklaşık 1 trilyon 617 milyar lira kredi vermişler. Yani MB’nın piyasaya sunduğu 142 milyar TL’nin 11,5 katı kadar para yaratmışlar.

Diğer bir ifade ile bankalar var olmayan 1 trilyon 475 milyar lirayı millete borç olarak vermişler!

Peki, bu nasıl olabilir? 

Hangi şirket kendisinde olmayan bir şeyi defalarca satabilir? 

Şimdi bunun Ortodoks ekonomistler tarafından şaka gibi bir açıklaması var. Şöyle bir masalı var da diyebiliriz: Sorgulamazsanız, tatlı tatlı anlatırlar. Doğru zannedersiniz. 

Buna Kısmi Rezerv Sistemi diyorlar. Para çarpanı diyenler de var, hiçbir isim söylemeden mekanizmayı anlatanlar da. 

Şöyle açıklıyorlar: 

Diyelim ki bankaların ayırması gereken zorunlu karşılık oranı yüzde 10 olsun. Bankaya 100 TL yatırdınız. Banka bu paranın yüzde 10’unu (yani 10 TL’sini) zorunlu karşılık olarak ayırıp Merkez Bankası’na yatıracak, kalan (100 – 10 =) 90 TL’sini kredi olarak bir başkasına verecektir.

Diyelim o kişi de aldığı o 90 TL’lik krediyi aynı bankaya yatırdı. Banka yine 90 TL’nin yüzde 10’unu (yani 9 TL’sini) zorunlu karşılık olarak ayırıp Merkez Bankası’na yatıracak, kalan (90 – 9 =) 81 TL’sini kredi olarak bir başkasına verecektir.

Teorik olarak bankaya yatan paranın (ilk yatan miktar da dahil olmak üzere) zorunlu karşılık oranıyla çarpımı kadar (1/0,10 x 100 = 1000 TL) para yaratılması mümkündür.

Haydi, şimdi bakalım burada neler oluyor. 

Öncelikle burada ifade edilen şey, azalan bir geometrik dizidir. Her işlevde belli bir miktar azalıyor. Bu yolla toplamda maksimum 1000 TL üretebilirsiniz.

Yani 100 TL bu yolla (100 işlev sonra) en fazla 1000 TL olur. 1001 TL olmaz! 

Ancak bir kısım paranın, insanların ceplerinde, şirketlerin/dükkanların kasalarında olduğunu ve bu oranın da yüzde 10’luk kısmını oluşturduğunu düşünürseniz, bu durumda en fazla (1/(0,1+0,1)) 5 kat para üretebilirsiniz. Yani 100 TL, bu yolla 500 TL olur. 

Şimdi bu ne demektir?

MB’nın piyasaya borç olarak verdiği 142 milyar TL’nin, 1,617 milyar TL olmasını bu geometrik dizi ile izah edemezsiniz demektir. 

O halde, bu şekilde bir anlatım (komik diyemiyorum) saçmalamaktan başka bir şey değildir.

Diğer bir ifade ile geometrik dizilerle hesap yapmanız tamamen yalan oluyor. Bir aldatmacadan ibaret oluyor. Daha ne olsun!

Peki, gerçekte bankalar ne yapıyorlar da bu kadar parayı yaratabiliyorlar?

Banka, bir şahsa 100 TL borç para verdiği zaman yani kredi açtığı zaman, o şahsa aynı zamanda bir mevduat hesabı açıyor.

O parayı, şahsın mevduat hesabına yazıyor. Şahsın mevduat hesabında, borç aldığı miktar kadar parası gözüküyor.

Sistem bu şekilde bize şunu demiş oluyor; bu şahıs bana bu anda (sıfır zamanda) 100 TL mevduat yatırdı! İşte banka şahsa vereceği 100 TL’yi bir anda yaratıverdi. Bunu yaratmak için de birinin kendisine gelip para yatırmasını beklemedi.

Zaten beklemez. Sistemin algoritmasında böyle bir şey yok.

Bankanın bilançosunda da hiçbir sıkıntı gözükmüyor. Aktifinde şahsın yatırdığı 100 TL var. Pasifinde de vereceği 100 TL’lik kredi/borç. Her şey yerli yerinde! 

İşte mevcut sistem bankalara bunları yapma ayrıcalığı veriyor. Biz buna Borca Dayalı Para Sistemi diyoruz.

MB parayı piyasaya borç olarak veriyor. Bankalar da o parayı defalarca borç olarak vererek kat be kat çoğaltıyorlar.

Kısacası, kontrol edilebilir hiçbir matematik modele dayanmadan, bankalara istedikleri gibi para yaratma ayrıcalığı verilmiş oluyor. 

Hiçbir zırva tevil edilmez. Buyurun, her şey ortada. 

Lakin esas sorulması gereken soru ‘Piyasada ne kadar para var’ sorusu değildir.

Şimdi esas sorulması gereken soruyu sorarak bu yazıyı tamamlayayım:

Mademki piyasadaki paralar, bu şekilde kat be kat çoğaltılabiliyor, o halde bu ayrıcalığı bankalara niçin verelim? Esas soru budur.

Ülkemizde para yaratma yetkisi anayasal olarak TBMM’ye aittir. Acaba TBMM bankaların bu yaptıklarından haberdar mıdır?

Bilemiyorum. Yetkisine sahip çıkmasını isterim.

Son söz.

Hani bir zamanlar bir yağ reklamı vardı. Yağın hafifliğini göstermek için yiyenler uçuyordu. Sonra gerçeklerden bahseden biri geldi ve onlara ne dedi?

Hişt, numara yapmayın!

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU