Ermenistan ile Ermeni Diasporası arasında ayrışma

Dr. Osman Gazi Kandemir Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Vahram Baghdasaryan/Reuters

Dün İsrail ile Siyonist Diaspora arasındaki ayrışmayı ele almıştık.

Bugün ise Ermenistan ile Ermeni Diasporası arasındaki ayrışmayı konuşalım.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Uzun yıllardır diasporalar üzerinden güç devşiren İsrail ve Ermenistan açısından bu ayrışmalar bana göre çok önemli.

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'ın 2018'deki "Kadife Devrimi"yle iktidara gelişi, diaspora Ermenileri arasında büyük umutlar uyandırmıştı.

Ancak 9 yıl sonra, 3 milyonluk Ermenistan ile dünya genelinde yaşayan 8-10 milyon diaspora Ermenisi arasındaki ilişki tarihinin en gergin dönemini yaşıyor.

Bu gerilimin merkezinde, Ermeni kimliğinin geleceğine dair iki farklı vizyon çatışıyor: Paşinyan'ın pragmatik, devlet merkezli yaklaşımı ile diasporanın tarihsel hafızaya dayalı, Türk topraklarını kendi toprağı olarak görme (irredentist) ideolojisi.


Karabağ: Kırılma noktası

2020'deki 44 günlük savaş, bu çatışmanın fitilini ateşledi.

Savaş boyunca diaspora seferber oldu: Paris'te 20 bin kişi Eyfel Kulesi önünde toplandı, Los Angeles'ta 100 bin kişilik yürüyüşler düzenlendi, Lübnan ve Suriye'den gönüllüler cepheye gitti.

Ancak 9 Kasım 2020'deki ateşkes anlaşması, Dağlık Karabağ'ın büyük bölümünün kaybedilmesiyle sonuçlandı ve diasporada adeta travma yarattı.

ABD ve Fransa'daki Ermeni Devrimci Federasyonu (Taşnak/ARF) çevreleri, Paşinyan'ı "kapitülasyon" imzalamakla suçladı.

ARF'nin Batı Amerika yayın organı, başbakanı "Türkiye ve Azerbaycan'ın planlarına hizmet eden Truva atı" olmakla itham etti.

Los Angeles, Beyrut ve Paris'te binlerce diaspora Ermenisi sokaklara dökülerek "Paşinyan istifa" sloganları attı, Ermenistan konsoloslukları önünde hükümeti tanımadıklarını açıkladılar.

Rusya Ermenileri Birliği Başkanı Ara Abrahamyan, Mayıs 2023'te Paşinyan'a açık bir mektup yazarak onu "Artsakh'ı teslim ederek hem Ermenistan'ı hem diasporayı teslim etmek"le suçladı.

Paşinyan'ın Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü tanımaya hazır olduğu yönündeki açıklamaları, diaspora camiasında infial yaratmıştı.


Türkiye ile normalleşme: Kırmızı çizginin aşılması

Paşinyan'ın Türkiye ile normalleşme adımları, diasporanın ikinci büyük tepki noktası oldu.

2022'den itibaren Ankara ile görüşmeler başladı, 2023'te Paşinyan, Erdoğan'ın yemin törenine katılmak üzere Ankara'ya geldi.

Diaspora için Türkiye ile ilişkiler, doğrudan 1915 Soykırımı'nın inkârı ve tarihi haklar meselesidir.

Dolayısıyla "ön koşulsuz" normalleşme, "ilkesiz taviz" olarak değerlendirildi.

ABD'deki Armenian National Committee of America (ANCA) ve ARF yapıları, normalleşme sürecine açıkça karşı çıktı.

ARF yayınlarında süreç, "Paşinyan Planı" veya "Ermenistan'ın Türkleştirilmesi Projesi" olarak adlandırıldı.

Diaspora liderlerinin kaygıları şöyle sıralandı: Türk ekonomisinin Ermenistan'ı yutacağı, Türk ve Azerbaycanlıların toprak satın alacağı, soykırım ve tazminat taleplerinden vazgeçileceği, Zangezur Koridoru'yla ülkenin boğulacağı.

Fransa'daki Ermeni dernekleri, "Türkiye hiçbir şartı yerine getirmeden ilişkiler normalleşmemeli" bildirisi yayımladı.

Lübnan'da Taşnak organı Aztag gazetesi, "Türkiye ile uzlaşma, soykırım şehitlerine ihanettir" manşetleriyle çıktı.

Paşinyan'ın 2023'teki İstanbul ziyaretinde söylediği "dünyanın tüm Ermenilerinin sorumluluğunu taşıyamam" sözü, diasporada dışlanma hissini artırdı.


Soykırım söyleminde revizyonizm iddiası

Belki de en büyük kriz, Ocak 2025'te Zürih'te patlak verdi.

Paşinyan, diaspora temsilcilerine "1915'in ne olduğunu, neden olduğunu yeniden değerlendirmeliyiz" dedi ve soykırım tanınması kampanyasının Sovyetler döneminde NATO üyesi Türkiye'yi hedef alan bir araç haline getirildiğini ima etti. Bu sözler diasporayı derinden yaraladı.

Kutsal Eçmiyadzin Ana Makamı (Ermeni Apostolik Kilisesi), Paşinyan'ın sözlerinin Kilise'nin 1921'den beri sürdürdüğü "sarsılmaz duruşuyla çeliştiğini" belirtti.

ARF Yüksek Kurulu, Başbakan'ı "ulusal karşıtı, devlet karşıtı ve bilim karşıtı" olmakla suçladı.

Diaspora gazetecisi Harut Sassounian, "Ermeni ulusunun en büyük talihsizliği, soykırım gerçeğini bile sorgular hale gelen bir hükümet tarafından yönetilmesidir" diye yazdı.

Paşinyan'ın 2022 ve 2023'teki 24 Nisan anmalarında "soykırım" kelimesi yerine "Meds Yeghern" (Büyük Felaket) ifadesini tercih etmesi de eleştirilmişti.

ANCA, "Ermenistan Başbakanı'nın, Türkiye'yi gücendirmemek için atalarının katliamını tam adıyla anmaktan imtina etmesi kabul edilemez" açıklaması yaptı.


Kurumsal güç mücadelesi

Paşinyan, diasporanın siyasi etkisini kırmak için kurumsal adımlar da attı.

İktidarının ilk döneminde Diaspora Bakanlığı'nın lağvedilmesini önerdi; bu, diaspora arasında protestolara yol açtı.

2019'da Hayastan Tüm Ermeniler Fonu'nun (HAAF) "pan-Ermeni bütçesine" dönüştürülmesini önerdi - geleneksel hayırseverlik modelini devletin belirlediği stratejik hedeflere tabi kılmayı amaçlayan bir hamle.

Paşinyan ayrıca medyayı hedef aldı, "medyanın yüzde 99'unun yolsuz" olduğunu iddia etti.

Gazeteciler sendikaları bunu, genellikle diaspora tarafından finanse edilen muhalefet görüşlerini taşıyan medyayı itibarsızlaştırma girişimi olarak değerlendirdi.
 


İki milliyetçilik modeli

Bu çatışmanın özünde, iki milliyetçilik modeli yatıyor.

Paşinyan, uluslararası tanınmış sınırlara dayalı "bölgesel-devlet milliyetçiliği"ni savunuyor.

Ona göre Ermenistan'ın bekası, komşularla kurumsallaşmış barış anlaşmalarına bağlı.

Başbakan, ülkeden göçün yüzde 90'ının çatışmacı politikalardan kaynaklandığını belirterek, barış politikasını demografik çöküşe karşı bir hayatta kalma mekanizması olarak sunuyor.

Diaspora ve iç muhalefetin "Karabağ Klanı" ise, "Birleşik Ermenistan" vizyonunu içeren etno-milliyetçiliği temsil ediyor.

ARF, Ermenistan'ın tüm komşu devletlerinin (Azerbaycan, Türkiye, Gürcistan, İran) topraklarına karşı iddiaları içeren maksimalist bir platform sürdürüyor.

Bu gruba göre, Karabağ ve 1915 Soykırımı kırmızı çizgilerdir; bu konularda taviz vermek "ulusal ihanettir".


Bu tartışmalar kimin lehine sonuçlanır?

Diasporanın temel talepleri ile Paşinyan'ın pragmatik politikaları arasında köprü kurulamaz bir uçurum var.

Diaspora, Artsakh Ermenilerinin evlerine dönüşünü, Azerbaycan'ın "işgal ettiği" topraklardan çekilmesini ve soykırımın tam tanınmasını talep ediyor.

Paşinyan ise yerinden edilenlerin geri dönüşünün "gerçekçi olmadığını" söylüyor, Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü tanımaya hazır olduğunu açıklıyor ve soykırım söylemini yumuşatıyor.

Bu ayrışma, Ermeni dünyasında kalıcı bir kırılma yaratır mı, izleyip göreceğiz.

100 yıllık kin, o kinin üzerine oturtulmuş millet kavramı, pragmatist bir başbakanın birkaç yılda geliştirdiği politikalarla başka bir yöne döner mi, bunu zaman gösterecek.

Ancak şurası muhakkak ki, Paşinyan’ın bu çabalarını, "dur bakalım, ne olacak?" diyerek izlemek yerine ön alıcı politikalar üretmek hem Türkiye hem de Azerbaycan açısından faydalı görünüyor. 

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU