Dün yayımladığımız ilk yazıda Avrupa Birliği'nin 16 Ekim 2025'te onayladığı "Savunma Hazırlığı Yol Haritası 2030" belgesinin temel hatlarını, yeni cepheleri, yetenek koalisyonlarını ve 800 milyar avroluk yeniden silahlanma planını ele almıştık.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bugün, bu büyük dönüşümün Türkiye açısından ne ifade ettiğini, AB'nin güvenlik mimarisinde Ankara'ya biçilebilecek rolleri ve son dönemde Türkiye'ye peş peşe gelen İngiltere ve Almanya başbakanlarının ziyaretlerini bu bağlamda değerlendiriyoruz.
Türkiye'nin dolaylı ama kritik konumu
Avrupa'nın savunma planında Türkiye'nin adı geçmese de "AB-NATO iş birliği kilit önemdedir" ifadesi Ankara'nın konumunu açıkça tanımlıyor.
Avrupa, ABD'ye bağımlılığını azaltırken NATO içindeki eşgüdümü korumak istiyor.
Bu denge, Türkiye gibi AB üyesi olmayan ama NATO içinde yer alan ülkeleri kaçınılmaz biçimde sürecin doğal parçası hâline getiriyor.
AB'nin "doğu cephesi" kavramı esasen Türkiye'nin çevresini kapsıyor:
Karadeniz, Kafkasya ve Doğu Akdeniz hattı, Avrupa güvenlik zincirinin doğu halkası.
Dolayısıyla Türkiye, fiilen AB'nin çevre güvenliği kuşağının merkezinde yer alıyor.
Karadeniz ekseni: Doğu kanadın doğal uzantısı
"Doğu Kanadı Gözetim Ağı" projesi, Baltık'tan Karadeniz'e uzanan savunma hattının güçlendirilmesini öngörüyor.
AB, bu hattı NATO komuta yapısına entegre edeceğini açıkça belirtiyor.
Bu da Türkiye'nin lojistik üsleri, deniz gözetimi ve hava devriyesi kapasitesiyle sürece dolaylı biçimde dahil olabileceği anlamına geliyor.
Avrupa'nın planladığı askeri hareketlilik koridorları Balkanlar üzerinden Anadolu'ya kadar uzanıyor.
Ankara bu yapının hem doğu sınırı hem lojistik merkezi konumunda.
Güney kuşağı: Ortadoğu ve Afrika'da Türkiye'nin tamamlayıcı rolü
"Savunma Hazırlığı Yol Haritası 2030", Avrupa'nın güvenlik coğrafyasını sadece doğuya değil, Güney Kuşağı'na da genişletiyor.
Bu kuşak, Akdeniz'in güneyinden başlayıp Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Kızıldeniz hattı boyunca uzanıyor.
AB, bu bölgelerdeki krizlerin ve güvenlik boşluklarının Avrupa'yı doğrudan etkilediğini kabul ediyor.
Bu çerçevede Türkiye, son on yılda izlediği çok boyutlu dış politikayla hem Afrika'da hem Ortadoğu'da Avrupa'nın ihtiyaç duyduğu tamamlayıcı aktörlerden biri hâline geldi.
- Somali, Libya, Nijer ve Çad'daki askerî iş birliği anlaşmaları,
- Afrika Barış Gücü eğitim programlarına yapılan katkılar ve TİKA'nın kalkınma faaliyetleri,
- Ankara'yı fiilen AB'nin Güney Kuşağı stratejisinde önemli bir noktaya getirdi.
Benzer biçimde, Türkiye'nin Ortadoğu'daki varlığı
- Katar'daki askerî üs, Irak ve Suriye sınırındaki operasyonel denge,
- enerji koridorları ve göç akışlarının kontrolü,
- Avrupa'nın güvenlik çıkarlarıyla doğrudan kesişiyor.
AB'nin "360 derece güvenlik" vizyonunda, Türkiye bu kez "Güney Cephesi" üzerinde de öne çıkıyor.
Sonuç olarak Türkiye, hem Karadeniz'de savunmanın ön hattı, hem Afrika ve Ortadoğu'da Avrupa'nın güvenlik açığını tamamlayan güç konumunda.
Ankara'nın bu ikili jeopolitik kapasitesi, Avrupa'nın "çevre kuşak" stratejisini pratikte mümkün kılıyor.
İnsansız sistemler: Bayraktar-İtalya ortaklığı ve Avrupa'nın yeni önceliği
Avrupa Birliği'nin savunma planında en hızlı büyüyen alan insansız sistemler (drone teknolojileri).
"European Drone Defence Initiative" adlı proje, Avrupa genelinde dron ve karşı-dron ağının kurulmasını öngörüyor.
AB bu sistemleri yalnızca savaşta değil, enerji altyapısı, iletişim hatları ve ulaştırma ağlarının korunmasında da kullanmayı planlıyor.
Bu alanda Türkiye'nin tecrübesi öne çıkıyor.
Bayraktar TB2'ler, Ukrayna savaşında Avrupa kamuoyu açısından "düşük maliyetli ama yüksek etki yaratan" platformlar olarak tanındı.
AB'nin drone stratejisi, dolaylı biçimde Türkiye'nin savaş sahasında test ettiği bu teknolojilerden esinleniyor.
Son dönemdeki Baykar-Leonardo ortaklığı, bu ilişkiyi yeni bir aşamaya taşıdı.
İtalyan savunma devi Leonardo, Avrupa'nın radar ve sensör altyapısında lider konumda.
Bu iş birliğiyle Türkiye, artık yalnızca üretici değil, Avrupa savunma sanayiinin alt sistem ortağı haline geliyor.
Proje, "çift kullanımlı yenilik" yaklaşımıyla uyumlu; yani hem sivil hem askerî uygulamalara yönelik teknoloji üretimini hedefliyor.
Kısacası, Avrupa kendi drone savunma ekosistemini kurarken, Türkiye sahada kanıtlanmış platformlarını ve mühendislik kabiliyetini bu sisteme entegre ediyor.
Bayraktar-Leonardo ortaklığı, Ankara'nın klasik ihracat modelinden ortak üretim ve teknoloji paylaşımı diplomasisine geçişinin sembolü.
İngiltere ve Almanya'nın Türkiye ziyaretleri: Uçak satışının ötesinde stratejik mesaj
Avrupa Birliği'nin "Savunma Hazırlığı Yol Haritası 2030" planının onaylandığı haftalarda, Almanya Başbakanı Friedrich Merz ve İngiltere Başbakanı Keir Starmer art arda Ankara'ya geldi.
Resmî gündem Türkiye'nin Eurofighter Typhoon savaş uçağı alım süreciydi, ancak bu ziyaretlerin anlamı bundan çok daha derindi.
Zamanlama, Avrupa'nın yeni güvenlik mimarisinde Türkiye'ye biçilen yerin test edilmesiyle örtüşüyordu.
Eurofighter: Avrupa savunma sanayinin yeni araç kutusu
Eurofighter programı, Almanya, İngiltere, İspanya ve İtalya'nın ortak ürünü.
AB'nin "ortak üretim" ve "stratejik otonomi" hedeflerini sembolize eden bu platform, artık sadece bir uçak değil, Avrupa savunma sanayisinin vitrini.
Türkiye'nin bu konsorsiyuma katılımı, Avrupa'nın iç pazarını teknik olarak genişletirken Ankara'ya da "ortak üretici" kapısını aralıyor.
Bu yönüyle Eurofighter dosyası, Türkiye'nin NATO içindeki rolünü Avrupa boyutuna taşıyan bir test niteliği taşıyor.
Satın alma gerçekleşirse, Türkiye ilk kez Avrupa savunma sanayii zincirine doğrudan değil ama kalıcı biçimde eklemlenecek.
İngiltere: Ankara üzerinden Avrupa'ya dönüş
İngiltere, Brexit sonrası Avrupa ile yeniden bağ kurmanın yolunu güvenlik ve savunma alanında arıyor.
Starmer hükümeti, Türkiye'yi hem NATO'nun güney kanadında hem Avrupa savunma ağı içinde kilit ortak olarak görüyor.
Bu ziyaret, Londra'nın "transatlantik ara yüz" konumunu Türkiye ile pekiştirme girişimiydi.
İngiltere, ABD'nin Asya-Pasifik'e yöneldiği bir dönemde, Avrupa savunmasının dış çeperini Türkiye ile birlikte tutmak istiyor.
Almanya: Ankara ile yeni dönem
Berlin için ziyaret, hem ekonomik hem politik anlam taşıyor.
Almanya, Avrupa savunmasının sanayi omurgası olma hedefinde.
Uzun yıllar süren ihracat kısıtlamalarının ardından Merz hükümeti, Türkiye'yi yeniden güvenilir ortak olarak tanımlıyor.
Berlin'in önceliği, Türkiye'yi Karadeniz güvenliği kadar Balkan ve Güney kuşağının tamamlayıcı unsuru olarak görmek.
Merz'in ziyareti bu yeni yaklaşımın sembolüydü.
Türkiye Avrupa masasına geri dönebilir
Bu iki ziyaret, Ankara'nın yalnızca savunma tedarikçisi değil, Avrupa güvenliğinin şekillendirilmesinde söz sahibi bir aktör olarak görülmeye başlandığını gösterdi.
Eurofighter görüşmeleri, Türkiye'nin Avrupa savunma zincirine fiilen dahil olma olasılığını test ediyor.
İngiltere'nin diplomatik desteği ve Almanya'nın sanayi kapasitesi birleştiğinde, Türkiye Avrupa'nın yeni savunma denkleminde dış halkadan merkez halkaya doğru yaklaşıyor.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish