Küresel Sumud (sebat veya kararlılık) Filosu olarak isimlendirilen Gazze'ye "insani yardım" amaçlı teşkil edilen uluslararası nitelikli "sivil inisiyatif" beklendiği gibi İsrail'in müdahaleleriyle karşı karşıya.
Bu konuyu çeşitli yönleriyle ele alalım.
Sumud filosu, henüz Tunus sahasındayken bir drone saldırısı olarak işaret edilen olayla gündeme gelmiş idi, ben buna sahipsiz saldırı demiştim, bunu incelerken denizdeki sivil inisiyatif oluşumuna bağlı İsrail'in hareket tarzlarını da analiz etmiştim.
(Bkz: 10 Eylül, "Küresel Sumud Filosu ve insani yardım misyonu" 1)
Bu makale ettiği, beklen ifadeen dediğim hadise gerçekleşti.
İki tarz müdahale olabilir idi:
- Birincisi, uzakta, uluslararası sularda,
- İkincisi ise yakında, İsrail karasularında.
Yapan yaptığıyla kalacaktı, öyle de oldu.
Peki biz bu konuyu şu an için nasıl analiz edelim?
İnceleme başlıklarımız şunlar olsun: Genel, sivil eylem, insani-vicdani, enformasyon savaşı, politik, uluslararası hukuk, operasyon ve sonuç.
Genel
İsrail Başbakanı Netanyahu 29 Eylül'de ABD'de Başkan Trump ile "Gazze Barış Planı" sundu, bunu Hamas'a kabul etmesi için gönderdi.
Halen konu bu aşamada.
Eğer Hamas kabul ederse, rehineleri teslim edecek, silah bırakacak, bir yerde kendini de feshetmiş gibi olacak çünkü bundan sonraki her aşama için Hamas yok sayılacak, Gazze'ye bir uluslararası temsilci atanacak (muhtemelen Tony Blair) ve Gazze'de insani şartlar başta olmak üzere yardım ve destek faaliyetleri süreci başlatılacak.
Haliyle kademeli olarak İsrail askeri bölgeden çıkacak ve bir polis gücü (İslam ülkelerinden) asayişi üstlenecek.
Bu süreç yaşanırken uluslararası kamuoyları da Gazze konusunda hassasiyetlerini dile getirdiler.
Bu bakış açısına bir misyon dahil oldu ve Sumud filosu yaklaşık bir aydır denizde, Gazze'ye yanaşmak istiyor.
İsrail'in "provokasyon", tam tersine Sumud inisiyatifinin "insani yardım", başka ülkelerin (Türkiye bunlardan biridir) "terör" dediği bu geniş çaplı sivil eylem bugün (2 Ekim) sonuçlanmış oldu.
Sivil eylem
Gazze'ye insani yardım amaçlı Sumud misyonu bir sivil inisiyatiftir.
Amaçları, hukuki yönleri tamamen "sivil inisiyatif" kuralları içerisinde işlem görür.
Sivil inisiyatif, bir devlet dışı organizasyondur.
Burada çeşitli uluslara mensup insanlar insani yardım amaçlı bir grup oluşturuyorlar ve kendi risklerini kendileri kabul ederek, silahsız, kimseye zarara vermeyecek şekilde, şiddete başvurmadan hareket ediyorlar.
Şahısların mensubu olduğu devletler, kendi vatandaşlarının hak ve hürriyetlerine bakarak bu konuyu izlerler, zarar verdikleri veya gördükleri hallerde resmi işleme başlarlar.
İnsani-vicdani
Gazze konusu dünya kamuoylarında geniş bir şekilde insani ve vicdani yönden ele alınmaktadır.
Gazze'de, İsrail'in savaşı dediği yerde, sivil ölümler maalesef çok fazla oldu. İsrail ordusu tarafından aşırı güç kullanıldı.
İnsani Ceza Mahkemesi hükmü var, İsrailli yöneticiler mahkemece mahkûm edildi.
Ama en önemlisi, halen 2 milyona yakın Gazzeli açlık ve susuzluk dahil, yaşam koşulları fazlasıyla kötü şartlarda, gelecekleri bakımında endişeleri çok fazla, hükümetler ve uluslararası sistem yeterli değil, çare bulunamayacak haldeler.
İşte tam bu noktada insani-vicdani misyon devreye giriyor.
En son noktaya gelindiği için sivil inisiyatif devrede ve insani amaçla buraya odaklanılması isteniyor.
Enformasyon savaşı
Sivil misyonun asıl amacı ekmek-su taşımak değil, dünyanın dikkatini buraya çekmek.
Elbette ilaç, temel ihtiyaç maddesi ve gıda götürülüyor ama asıl amaç dikkat çekmek.
Sivil girişim bunu neyle yapacak?
Bir enformasyon vasıtalarıyla.
Bunun için medya araçları kullanılacak ve gerçek şartlar anında bütün dünyaya servis edilecektir.
Karşı hamle olarak İsrail ne yapabilir?
Bu misyonun geçersiz, hukuksuz olduğu iddia edilebilir, provokasyon olarak niteleyebilir.
Ancak konu zaten İsrail'in hukuku çiğnemesine dayalı geliştiğinden, misyon bu bilinçle amacını gerçekleştirmek için sonuna kadar ısrarcı olacaktır.
Misyon için risk var mıydı?
Evet. Ama bu riski de eylemciler göze almaktalar ki asıl amaç gerçekleşsin.
Bu bakımdan misyonun sonuna kadarki seyri, İsrail'e ve dünya kamuoylarına önemli bir vicdani baskı aracı halinde yapılabilecek eyleme dönüşüyor.
Misyon tarafından her durum mümkün mertebe görüntülenecek ve servis edilecektir. Eylemde en önemli kısım budur.
Ancak bu zaten bir propagandadır ve bu yöntem enformasyon savaşı içinde yer almaktadır.
Propaganda meşrudur ve sivil inisiyatif tarafından yapılmaktadır.
Bu insanlık için bir haktır; şiddet olmadan insanların duygu ve düşüncelerini ifade etme özgürlüğü alanı kullanılmaktadır.
Esasen bir sivil inisiyatifin gücü de bu kadardır.
Şiddet yoksa sorun yok! Nasıl bir konudan ötürü bir grup toplantı ve protesto etme hürriyetini kullanarak şehir meydanında gösteri yapıyor ise uluslararası alanda da bu tür Sumud girişimi gerçekleştirilebilmelidir.
Politik
Bazı ülke liderleri ve parlamentolar çok yönlü olarak konuyu işlemekteler.
Politik yönden şu var, çok ülke lideri ve politikacı, aslında İsrail'in yaptıklarına karşı fiilen bir engel oluşturamıyor.
Mesela bir ülke askeri gemisi gidip uluslararası sahada sivil filoya çok yakın eskortla misyonu koruma altına alamıyor, çünkü devamı gelebilir, bir sürtüşme dahi olabilir.
Bu da bir "ihlal ve çatışmaya sebep olmak" biçimi şeklinde değerlendirilebilir.
Nitekim, "İtalya, İspanya ve Türkiye'den gemi ve dronlar insani destek amacıyla bölgede bulunuyor ancak çatışmaya girmeyecek" şeklinde bir açıklama var. (Reuters)
Hâl böyle olunca, bazı ülkeler olası gerginlikleri göze almak istemeyebilirler, bu bir yerde çatışma hukuku konusudur.
Bu çerçevede İsrail ile bir sürtüşmeye giremeyenler kamuoylarına dönük mevcut propagandayı sürdürerek, yani Sumud'un yarattığı atmosferi kullanarak, bir tür haklılığı ifade etme yolunu seçebilirler.
Bu Gazze konusunda İsrail karşıtı olan hükümetlerin fiili olarak işin içine girmekten uzak durmaları bize şunu gösterir: Uluslararası hukuk ve politika.
İsrail'in politikası ne?
İsrail başından itibaren bir "savaş" ilan etti ve buna "savaş şartları" demektedir.
Savaş şartları dediğimiz konu süreci belli bir sınıflandırma şeklidir.
Bu nedenle sivil inisiyatif işin içindedir.
İsrail (kendi savaşında), gücünü sahaya sürmektedir, fiili şartları yaratmakta ve sürdürmektedir, insani konuları ise (savaş olması nedeniyle ama Cenevre Anlaşması hükümlerini yok saymayı da göze alarak) dikkate almamaktadır.
Gazze'yi bugün bu hale getiren İsrail'in politikası katıdır, şiddet içeriklidir ve insanlık suçu mahiyeti taşımaktadır.
İsrail bu politik bakışla bile son noktayı koymakta kararlıdır.
Diğer deyişle, Trump ile Netanyahu'nun açıkladığı planın gerçekleşmesini istemektedir.
Sumud filosu konusunu tali mesele görmektedir.
Propagandaya son verilmesini sağlayacak (açık denizde ve karasuları içindeki) müdahalelerini çokçası "sahil güvenlik" faaliyetleri biçiminde sürdürmektedir.
Uluslararası hukuk
Açık deniz (uluslararası sular) hukuku başka, karasuları (deniz ülkesi) hukuku başkadır.
T.C. Dışişleri Bakanlığı'nın 1 Ekim 2025 tarihli ve 196 sayılı, İsrail'in Küresel Sumud Filosu'na Müdahalesi Hakkındaki bildirisi şu şekildedir:
Gazze halkına insani yardım ulaştırmak amacıyla yola çıkan Küresel Sumud Filosu'na İsrail güçleri tarafından uluslararası sularda gerçekleştirilen saldırı, uluslararası hukuku en ağır biçimde ihlal eden ve masum sivillerin hayatını tehlikeye atan bir terör eylemidir.
Şiddete başvurmadan barışçıl amaçlarla hareket etmekte olan sivilleri hedef alan bu saldırı, Gazze'yi kıtlığa mahkûm eden soykırımcı Netanyahu hükümetinin uyguladığı faşist ve militarist politikaların Filistinlilerle sınırlı kalmadığının ve İsrail'in uyguladığı zulme karşı mücadele eden herkesi hedef aldığının ispatıdır.
Söz konusu saldırının, Gazze'de ateşkes sağlanmasına dönük çabalara zarar vermemesini ümit ediyoruz.
Seyahatin başından bu yana, filodaki katılımcılar arasında vatandaşları bulunan diğer ülkelerle eşgüdüm içinde hareket edilmektedir.
Bu çerçevede, İsrail güçlerince alıkonulan vatandaşlarımızın ve diğer yolcuların bir an önce serbest bırakılması için gerekli tüm girişimler başlatılmaktadır.
Saldırının faillerinin hesap vermesi için de hukuki yollara başvurulacaktır.
BM ve ilgili tüm uluslararası kuruluşları, Gazze'ye yönelik hukuksuz ablukanın bir an önce kaldırılması, bölgeye insani yardım girişine izin verilmesi ve seyrüsefer serbestisinin güvence altına alınması için derhal harekete geçmeye çağırıyoruz.
Burada altı çizilecek noktalar şunlardır:
- İsrail'in uluslararası sulardaki saldırısı,
- Türk vatandaşlarına herhangi bir zarar gelmemesi,
- İsrail'in Gazze'ye hukuksuz ablukası,
- Seyrüsefer serbestisinin güvenceye alınması.
İlk iki husus genel kurallarla ele alınabilir.
Hukuk açısından buradaki farklı yorumlara neden olabilecek konular ise Filistin ve Gazze konusunun en başından bugüne tartışılan başlıklarıdır.
İsrail daha çok karasularına yaklaşan izinsiz vasıtaların, "tehdidi uzaktan önleme" prensibiyle ve karasularına girenlerin ise doğrudan müdahaleyle, "ihlal koşullarında yapılacaklar" mahiyetinde engellenmesini sağlar.
Denizde uzaktan önleme deniz şartlarına göre planlanır.
Bunun için İsrail yaklaşık 60 Nm civarında operasyonlarına başladı.
Ama bu yine de bir hukuki yorum konusudur.
Karasuları zaten "ülke" tanımına girmektedir.
İsrail, BM'nin tanıdığı devlettir, ama ülkesi hakkındaki hususlar net değildir, yorum gerektirir.
Üstelik Filistin ülkesi için de durum aynı noktadadır.
Filistin devletini tanıyanlar var, ancak ülke sınırları kabul edilmiş değildir.
Mevcut mücadele de bu kapsamda sürmektedir.
Benim defaten dile getirdiğim "ülke sınırları çizilmeli, İsrail ile anlaşma yapılmalı, temel konu devleti tanımak değil ülkedir" dediğim budur.
(Bu konuda çeşitli yazılarıma ve konuşmalarıma bakabilirsiniz.)
Gazze temel olarak Filistin ülkesinin bir parçası olacaktır.
Ancak, henüz Filistin ülkesi bağlamında İsrail-Filistin arasında varılan bir bağlayıcı anlaşma yok.
İşgaller, geri çekilmeler, tekrar ilhak hareketleri, ateşkesler vs. var.
Halen 1948-1949 Savaşı ile başlayan Arap-İsrail savaşları çerçevesinde, en son 1967 Altı Gün ve 1973 Yom Kippur Savaşı sonrasındaki BM Güvenlik Konseyi ateşkes kararlarını (242, 338 ve nihayetinde 339 ve 340 sayılı) İsrail reddetti.
İsrail anlaşmak istemiyor. Konu bu!
Bu durumda savaş hali devam ediyor ve Gazze'nin sınırları, İsrail nezdinde, kendi sınırları içinde görülüyor.
(Bkz: 26 Eylül, Suriye, İsrail ve Türkiye ; 22 Eylül, "Birinci Arap-İsrail Savaşı" 2)
Bakın bunlar uluslararası hukuk bağlamında kesinleştirilebilecek bir hükmü işaret etmemekle beraber, ülkelerin karşılıklı tezlerini ifade eden konulardandır.
Türkiye'nin tezi bellidir, açıklamaları haliyle bu teze dayalıdır.
Hatta Türk resmi yetkililer yaptıkları açıklamalarda "abluka altındaki Gazze" ifadesini kullanmaktadır.
Abluka terimi doğrudur. Bugün İsrail'den izin almadan hiçbir işlem yapılamamaktadır. Gazze deniz sahası İsrail askeri gemileriyle kapatılmıştır.
İnsani yardımlar dahi ulaştırılamamaktadır.
Eğer İsrail kabul eder ise bu tür insani yardımları çoğu defa onlar alıp kendi planlarına (veya insaflarına) göre dağıtma yolunu seçmekteler.
İsrail de abluka terimini kullanmaktadır. Yani abluka yaptığını ve buna hakkı olduğunu resmen açıklamaktadır.
Bu bakımdan İsrail, Gazze'yi ve denizini kendi ülkesinden saymaktadır, uluslararası denizcilik yetkililerine karasularını "İsrail karasuyu" olarak deklare etmektedir.
Buradaki deniz kazaları veya arama-kurtarma dahil bu tür faaliyetler için yetkili olarak kendini görmektedir.
Seyrüsefer güvenliği husus burada devrededir.
Fiili durumda, "İsrail ülkesi" ifadesinin kapsamı içerisinde bakılırsa, karasuları konusu öne çıkmaktadır.
Sumud filosu, İsrail'in ülkesine izinsiz giriş yaptı, şeklinde mütalaa edilmektedir.
Görüldüğü gibi sürüncemede kalan her durumu İsrail kendi lehine kullanmaktadır.
Eğer bu izinsiz durum şartı kabul edilir ise hareket tarzı bellidir; sahil güvenlik tarafından çevrilen ve alıkonan tekneler güvenli limana çekilir (burada Aşdod) ve teknelerdeki siviller ülkeden sınır dışı (deport) edilecek şekilde işleme tabi tutulur.
Nitekim İsrail Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada şöyle söylüyor:
Hamas-Sumud provokasyonu sona erdi. Hamas-Sumud provokasyon yatlarının hiçbiri aktif çatışma bölgesine girme veya yasal deniz ablukasını delme girişiminde başarılı olamadı. Tüm yolcuların sağlık durumu iyi ve güvende. İsrail'e güvenli bir şekilde gidiyorlar ve oradan Avrupa'ya sınır dışı edilecekler. Bu provokasyonun son bir gemisi uzakta duruyor. Yaklaşırsa, aktif bir çatışma bölgesine girme ve ablukayı aşma girişimi de engellenmiş olacak.
(2 Ekim, 13:30, @IsraelMFA)
Türkiye'nin resmi tezi buradaki hiçbir ifadeyi doğru bulmuyor ve kabul etmiyor.
Operasyon
Eğer bu şartlardaysanız, İsrail sahil güvenlik birimleri Sumud'a müdahale ederler, diyebiliyoruz.
Müdahaleyi bir yana bırakalım.
İsrail bir de kapsamlı biçimde bir caydırma operasyonu yapar.
Daha önce dile getirdiğim "Küresel Sumud Filosu ve insani yardım misyonu" 3 başlıklı makaledeki "caydırma" konusu bu kapsamdadır.
Caydırma, zayiat vermeyecek türden küçük saldırılar, ses ile baskı sağlama, elektronik karıştırma yapmak, deniz vasıtalarıyla rahatsız edici yakın angajmana girmek, vs. şeklinde yapılır.
Bu kapsamda olan bir haber var, Reuters verdi. Şöyle:
Askeri bir geminin tehlikeli manevralar yaparak iletişim sistemlerine zarar verdiği, daha önce filoya dronlarla ses bombası ve tahriş edici toz atıldığı…
Sonuç
Şöyle düşünenler çıkabilir:
İsrail hukuk tanımıyor, başkaları neden tanısın?
Bu başka bir konudur, açılımı farklıdır.
Ancak olan şu: Resmen bir ülke gemisi veya askeri bu duruma müdahale etmek istemedi, hatta BM bile bu konuya fiilen iştirak etmedi.
İsrail resmi yetkilileri ile Sumud sivil girişimi karşı karşıya kaldı. İsrail'in hukuk tanımamasına karşı hareket (şiddete girmeksizin) sadece sivillerden geldi.
Gazze halkı için çeşitli taraflarca çeşitli yerlerde verilen mücadele devam ediyor…
İsrail caydırılabiliyor mu?
Şu ana kadar Gazze'yi yutma planının gereğini adım adım gerçekleştiriyor.
Uluslararası kamuoyu vicdanları nezdinde İsrail suç işliyor görünse de İsrail planını uyguluyor.
Başta verdiğim Trump-Netanyahu planı halen işler görülüyor.
Aslen Küresel Sumud Filosu amacına ulaştı kabul edilebilir.
Dünyaya bu mesele gündemde tutularak bir algı verildi ve şöyle dendi;
"İsrail devleti insan haklarını çiğnedi, Gazze halkı mağdur, İsrail saldırgan, diğer bütün hükümetler Filistin ile alakalı konuda daha aktif olmalı…
Sumud da bittiğine göre, bu durumda İsrail'e karşı olan ülkeler için elde ne kaldı?
Enformasyon savaşı (propaganda içindedir) ve politika.
1. Erişim: https://www.indyturk.com/node/764599/türki̇yeden-sesler/küresel-sumud-filosu-ve-insani-yardım-misyonuv
2. Erişim: https://www.indyturk.com/node/765455/türki̇yeden-sesler/suriye-i̇srail-ve-türkiye
3. Erişim: https://www.indyturk.com/node/765199/türki̇yeden-sesler/birinci-arap-i̇srail-savaşı
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish