Gazze'ye insani yardım ve destek için yola çıkan 40 kadar ülkeden 50 kadar sivil tekne ve sivillerin yer aldığı, kendilerini The Global Sumud Flotilla (GSF) olarak tarif ettikleri inisiyatif, Tunus sularındayken bir drone saldırısına maruz kaldığını açıkladı (açıklama aşağıdadır), görüntülerini yayımladı, görgü tanıklarının ifadeleri yayımlandı.
Bu olay çok yönlü tartışma yarattı.
Kısaca açıklananlara ve bilinenlere dair elde ne var, iddialar neler, önce buna bakalım, daha sonra böyle bir sivil inisiyatifin günümüzdeki durumunu inceleyelim.
Bu yazıda Gazze, Filistin, İsrail ve insani yardım misyonu gibi konulara değinmeyeceğim, teknik açıdan bir inceleme yapalım.
Dün gece yarısını geçtiğimizde (09 Eylül 2025, Saat 00.30 sularında) bu drone saldırısına dair sosyal medyada yer alan hususlara baktım ve ilk şu sonuçlara vardım, ki ben buna "sahipsiz saldırı" adını verdim:
Sahipsiz saldırı
Belirttiğim gibi, GSF, drone saldırısını teyit etti.
Görüntü, görgü tanığı ve yayımladıkları bildiri var.
Tunus yetkilileri ise herhangi bir "drone tespiti yok" dedi.
İlk bakışta söyleyebiliriz, bu tür kısa menzilli mini drone tespit edemeyebilir.
Ayrıca, Tunus'un kendi hükümranlık sahasında böyle bir hadisenin gerçekleşmesini kabul etmemeleri de tartışmalı bir husustur.
Yetkililerce, bir ülkenin adının geçirildiği şekilde ortada bir delil yok ve iddialara bakılarak yola çıkılırsa bir uluslararası mesele olarak telakki edilebilir.
GSF'dekiler bu saldırının İsrail tarafından gerçekleştirildiğini iddia ettiler.
Eğer öyleyse bile İsrail saldırıyı üstlenmez ve olayın sahipsiz kalmasını tercih eder.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Diğer yandan drone nereden uçtu, kumanda edildi, mühimmatı kim-nasıl attı, şimdilik bu gibi detaylar da muamma.
Olasılıklar var tabii.
Mesela 50 teknenin olduğu bir alana yabancı bir tekne daha yanaşsa ve buradan eylemi gerçekleştirse kimin ruhu duyar?
Öte yandan, bu olayı bütünüyle takip, kontrol ve destek amaçlı ifade edilebilecek şekilde, medyada yer alan birkaç İsrail hava faaliyeti bilgisi de mevcut.
Bu görüntülerden birinde, İsrail'den intikalle gelen 2 adet C-130, Sicilya'daki ABD'nin kullandığı askeri üs olan Sigonella'dan yakıt ikmali yapıyor, olarak gösterilmektedir.
Farazi yaklaşırsak, bu üssün İsrail tarafından kullanılması konusunu ABD'ye sorun, cevap bile vermez.
Bir cevap vermek isterse de rutin der geçer.
"Peki, bu sosyal medyadaki uçuş iddiaları geçerliyse, yakıt ikmali hangi uçaklar için söz konusu oldu" diye sorulabilir.
Onun da bir cevabı var: İsrail kalkış-inişli 2 adet istihbarat uçağı olduğu iddia ediliyor.
Bu uçakları İsrail'e sorun, ne diyecek?
Cevap vermek ister mi başka; diyelim verdi, eğitim görevi der, o da geçer.
Bu gibi iddiaları resmi otoritelerin doğrulaması gerekir.
Uluslararası hava sahalarında bile olsa bazı ülkelerin veya uluslararası kurumların yetenekleri buna dair tespitleri yapabilir, tanımlayabilir.
Ama yaparlar mı?
Eğer bu saldırıyı drone ile İsrail yaptı ise teknik açıdan kompleks bir operasyon diye not edilecektir.
Sonuca bakıp söyleyecek olursak, özellikle filotilladaki ana tekne hedef alınabildi ve özellikle can kaybı olmamasına dikkat edildi.
Bir de dron ve vuruşa dair bazı notlara bakalım isterim.
Yayımlanan görüntülere bakılırsa, burada; küçük, yüksek hızlı, güdümlü mühimmat veya mikro drone'un terminal dalışı gözleniyor.
Yaklaşma açısı, sıkı alev izi ve hızlı patlama penceresi, Tunus yetkililerini iddiasını çürütür şekilde, gemideki mekanik bir arızadan dolayı değil, yukarıdan kontrollü bir salınmayı işaret ediyor.
Sonraki yanma ve patlama dizisi, dışarıdan gelen bir kinetik etki olduğunu doğruluyor.
Tunusluların söylediklerinin aksine, bu da "jeneratör patlaması" iddiasını boşa çıkarıyor.
Bu görüntülere bakılır ise bu hedefi belli planlı bir saldırı tipi olarak gösterilebilir.
Sivil İnisiyatif
Uluslararası sistemin yetersiz olduğu ve kamu vicdanına dair önemli gelişmelerin yaşandığı durumlarda hem tepkisel hem de bir mesaj niteliği taşıması amacıyla bu tip sivil inisiyatif misyonları tertip edilebilmektedir.
Bunlar gönüllü sivillerden kurulu oluşumlardır.
Herhangi bir resmi otorite tarafından desteklenmezler.
Belki de değerli olması bundandır.
Evvela bu gönüllü sivillerin, sponsor bulmaları gerekebilir ve belli bir görev dağılımı ile kendi planlamalarını yapabilirler.
Organizasyon, emniyet, lojistik, medya, hedef, kontrol, gibi detaylı planlarının olması gerekir.
Bu tür sivil inisiyatif grupları uluslararası yasalara ve kurumların işaret ettiği genel talimatlara uymak durumundadırlar.
Mesela buradaki örnekte gemicilikle ilgili geçerli kaideler esas alınır ve yetkililere raporlar verilir.
Bu Gazzelilere yönelik misyonun özelinde ise şu esastır, halen bir savaş hali söz konusudur.
Sivil inisiyatif, bu savaş halini bilerek ve kabul ederek yola çıkar.
O halde planlamalarına şunu da eklemelidirler; istenmeyen bir saldırı veya tecavüz halinde kim ne yapacak?
Tersine, hedeflenen aktöre ve duruma göre bakalım.
Gazze insani yardım misyonu olarak her türlü riski alıp yola koyulan bu sivillerin hedefinde İsrail devleti var.
İsrail bu uluslararası ve geniş katılımlı insani yardım misyonunu en başından itibaren engellemek, caydırmak ister.
Eğer oluşumu başında durduramaz ise kendi hükümranlık alanına girmeden durdurmak ister.
Bu örnekteki gibi düşünülürse, eğer misyon İsrail karasularına girdiğinde sorumluluk İsrail'in olur ve hem uluslararası hem de yerel hukuk buna göre işletilir.
Şöyle olabilir; İsrail güvenlik birimleri (örneğin sahil güvenlik) kendi ülke sularına izinsiz girildiğini ilan eder ve duruma fiilen müdahale eder.
Bu fiili müdahale başka riskler çıkarabilir, çünkü artık ciddi bir temas söz konusudur.
O halde İsrail açısından eylemcilere karşı caydırıcılık nerede gerçekleşirse daha avantajlıdır?
Uluslararası sularda.
Biz bu tür örneği daha önce Mavi Marmara olayında görmüş idik.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish