Çin'in tarihi askeri geçidi: Dünya düzeninde yeni bir dönüm noktası

Dr. Osman Gazi Kandemir Independent Türkçe için yazdı

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Çin'in başkenti Pekin'de düzenlenen, II. Dünya Savaşı'nın sona ermesinin 80. yıldönümünü anma askeri geçit töreninde birlikleri denetlemek üzere bir aracın içinde ayakta duruyor / Fotoğraf: Tingshu Wang-Reuters

3 Eylül 2025'te gerçekleştirilen görkemli gösteri, Çin'in küresel güç dengesini değiştirme kararlılığının en net işaretiydi.

Peki bu geçit sadece askeri bir şov muydu, yoksa yeni bir dünya düzeninin habercisi mi?


Pekin'in Chang'an Caddesi'nde 3 Eylül 2025'te düzenlenen askeri geçit, dünya siyasetinin seyrini değiştirecek türden bir olaydı.

Japonya'nın II. Dünya Savaşı'ndaki teslimiyetinin 80. yıldönümü vesilesiyle organize edilen bu görkemli tören, sadece tarihi anmakla kalmadı; aynı zamanda Çin'in küresel güç olarak yükselişinin ve mevcut uluslararası düzene meydan okuma iradesinin en açık manifestosu oldu.
 

Endonezya Devlet Başkanı Prabowo Subianto, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping eşi Peng Liyuan ile birlikte, Kuzey Kore lideri Kim Jong Un ve yabancı heyet başkanları, 3 Eylül’de geçit töreni öncesinde aile fotoğrafı için po
Endonezya Devlet Başkanı Prabowo Subianto, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping eşi Peng Liyuan ile birlikte, Kuzey Kore lideri Kim Jong Un ve yabancı heyet başkanları, 3 Eylül’de geçit töreni öncesinde aile fotoğrafı için poz veriyor / Fotoğraf: Sputnik-Sergey Bobylev-Pool

 

Putin'den Kim Jong Un'a: Yeni bir eksenin doğuşu

Geçidin belki de en dikkat çekici yanı, tribünde yan yana oturan liderlerdi.

Şi Cinping'in yanında Vladimir Putin ve Kim Jong Un'un yer alması, sadece diplomatik bir jest değildi.

Bu tablo, Batı hegemonyasına alternatif bir güç bloğunun şekillendiğinin somut kanıtıydı.

Öte yandan, Batılı liderlerin büyük oranda yokluğu da bir o kadar anlamlıydı.

Avrupa'dan yalnızca Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić ve Slovakya Başbakanı Robert Fico'nun katılması, Çin'in Avrupa'daki nüfuzunun henüz sınırlı olduğunu gösterdi.

Ancak Küresel Güney ülkelerinden çok sayıda liderin davet edilmesi, Çin'in alternatif bir uluslararası düzen inşa etme stratejisinin ne denli ciddi olduğunu ortaya koydu.
 

Çin Halk Kurtuluş Ordusu’ndan bir asker, 3 Eylül’de Pekin’de düzenlenen askeri geçit töreninde deniz harekât grubunun sergilediği YJ-20 hipersonik gemisavar füzelerinin yanında duruyor / Fotoğraf: Tingshu Wang-Reuters
Çin Halk Kurtuluş Ordusu’ndan bir asker, 3 Eylül’de Pekin’de düzenlenen askeri geçit töreninde deniz harekât grubunun sergilediği YJ-20 hipersonik gemisavar füzelerinin yanında duruyor / Fotoğraf: Tingshu Wang-Reuters

 

19 silah sistemi, bir stratejik mesaj

Yaklaşık 5 milyar dolara mal olan bu gösterinin asıl gücü, sergilenen 19 ileri teknoloji silah sisteminde gizliydi.

DF-17 hipersonik füzelerden YJ-21 "uçak gemisi katili" sistemlere, DF-5C ağır kıtalararası balistik füzelerden LY-1 lazer savunma sistemlerine kadar uzanan bu arsenal, Çin'in artık sadece bölgesel değil, küresel bir güç olduğunun altını çizdi.

Bu sistemlerin en kritik özelliği, Amerika'nın mevcut füze savunma ağlarını büyük ölçüde etkisiz hale getirme kapasitesine sahip olmasıydı.

DF-26D "Guam Katili" füzesinin 5 bin kilometre menziliyle Pasifik'teki ABD üslerini hedef alabilmesi, Washington'un bölgedeki stratejik hesaplarını kökten değiştirmesini zorunlu kılıyor.

Özellikle hipersonik silahlar konusunda Çin'in gösterdiği ilerleme, askeri uzmanları hayrete düşürdü.

Mach 5-10 hızlarında hareket edebilen ve yüksek manevra kabiliyetine sahip bu sistemler, geleneksel savunma sistemlerini atlatma konusunda devrim niteliğinde.

Emekli Tuğgeneral Mick Ryan'ın deyimiyle:

Geçitte sergilenen silahların hiçbiri gerçek savaşta test edilmedi, ancak etkileyici görünmeleri bile stratejik dengeleri değiştirmeye yetiyor.
 

HQ-22A hava savunma sistemleri, 3 Eylül’de düzenlenen geçit töreninde sergileniyor / Fotoğraf: Maxim Shemetov-Reuters
HQ-22A hava savunma sistemleri, 3 Eylül’de düzenlenen geçit töreninde sergileniyor / Fotoğraf: Maxim Shemetov-Reuters

 

Tayvan meselesi: Değişen denklem

Geçidin zamanlaması ve sergilenen silahlar, özellikle Tayvan konusundaki stratejik hesaplamaları derinden etkiledi.

Pentagon raporlarına göre Çin, kısa süreli ve düşük maliyetli bir Tayvan işgali için hızla kapasite kazanıyor.

DF-17 ve YJ-21 sistemleri, adanın kritik altyapılarını doğrudan tehdit ederken, ABD'nin olası müdahalesini de caydırıcı etkiye sahip.

Type 076 amfibi saldırı gemilerinin ve elektromanyetik fırlatma sistemli Type 003 Fujian uçak gemisinin sergilenmesi, Çin'in amfibi operasyon kapasitesindeki dramatik artışı gözler önüne serdi.

Artık Tayvan işgali senaryosu, geçmişe kıyasla çok daha gerçekçi bir ihtimal haline gelmiş durumda.


ABD'nin pasifik stratejisinde kırılma

Washington'un "Pivot to Asia" stratejisi, Çin'in sergilediği bu yeni kabiliyetler karşısında ciddi bir sınava giriyor.

Guam'daki ABD üslerinin artık Çin'in DF-26D füzelerinin menzilinde olması, Amerikan savunma planlayıcılarını yeni arayışlara itmiş durumda.

Başkan Trump'ın geçidi "Çin, Rusya ve Kuzey Kore'nin Amerika'ya karşı bir komplosu" olarak nitelendirmesi, Washington'daki endişenin boyutlarını yansıtıyor.

Özellikle ABD'nin sınırlı üretim kapasitesinin, Çin'in kitlesel üretim avantajıyla kıyaslandığında yetersiz kalması, stratejik dengelerde kritik bir zafiyet oluşturuyor.


Güney Çin Denizi'nde yeni gerçeklikler

DF-26D ve YJ-21 sistemlerinin devreye girmesi, Güney Çin Denizi'ndeki denklemleri de değiştirdi.

ABD ve müttefiklerinin yürüttüğü "seyir özgürlüğü operasyonları" artık bu sistemlerin ateş alanına giriyor.

CSIS analizlerine göre Çin, gri bölge taktiklerini konvansiyonel caydırıcılıkla harmanlayarak bölgede yeni bir stratejik denge yaratmış durumda.
 

Deniz harekât grubu, 3 Eylül'de AMB012 sualtı silahlarını sergiliyor / Fotoğraf: Tingshu Wang-Reuters
Deniz harekât grubu, 3 Eylül'de AMB012 sualtı silahlarını sergiliyor / Fotoğraf: Tingshu Wang-Reuters

 

Teknolojik bağımsızlık ve inovasyon liderliği

Geçitte sergilenen sistemlerin tamamının yerli üretim olması, Çin'in teknoloji bağımlılığından kurtulma sürecinin ne kadar ilerlediğini gösterdi.

Avustralya Stratejik Politika Enstitüsü'nden Malcolm Davis'in dikkat çektiği gibi, Çin artık Batı'dan bağımsız biçimde gelişmiş silah sistemleri üretebiliyor.

Özellikle yapay zekâ entegrasyonu ve ağ merkezli operasyonlar konusundaki ilerlemeler, Çin'in "akıllı savaş" doktrinini hayata geçirdiğini gösteriyor.

Carnegie Endowment'tan Ankit Panda'nın vurguladığı gibi, bu teknolojik dönüşüm sadece askeri alanla sınırlı değil; aynı zamanda sivil teknoloji sektörüne de yansıyor.


Sınırlar ve gerçekçi değerlendirme

Tüm bu etkileyici gösteriye rağmen, uzmanlar Çin ordusunun hâlâ bazı kritik sınırlamalar taşıdığını vurguluyor.

En başta, 1979'daki Vietnam Savaşı dışında yoğun çatışma deneyimi bulunmuyor.

Rusya-Ukrayna savaşından çıkarılan dersler, teknolojik üstünlüğün sahada otomatik başarı getirmediğini net biçimde ortaya koydu.

Ayrıca, PLA içinde "beş yetersizlik" olarak tanımlanan sorunlar devam ediyor: durumları doğru değerlendirememe, üst komutları anlayamama, operasyonel karar verememe, kuvvetleri etkin konuşlandıramama ve beklenmedik olayları yönetememe.

Modernizasyon projelerini etkileyen yolsuzluk ve bürokratik zaaflar da göz ardı edilmemeli.


2027: Kritik eşik

Şi Cinping'in 3 aşamalı PLA modernizasyon planında 2027 yılı kritik bir dönüm noktası olarak belirlenmişti.

Geçitte sergilenen sistemler, bu hedefin büyük ölçüde gerçekleştiğini gösteriyor.

2049 vizyonu olan "dünya standartlarında bir ordu" yaratma hedefine giden yolda önemli mesafe alınmış durumda.

Savunma bütçesinin 2015'ten bu yana 141 milyar dolardan 246-249 milyar dolara çıkması, bu modernizasyonun finansal altyapısını gösteriyor.

Satın alma gücü paritesi hesaba katıldığında Çin'in askeri kapasitesi, ABD'nin yaklaşık %59'u seviyesinde bulunuyor.


Sonuç: Yeni bir çağın başlangıcı

3 Eylül 2025 askeri geçidi, sadece silah gösterisi değildi; yeni bir dünya düzeninin ilan edildiği tarihi bir andı.

Çin, askeri güç, teknolojik inovasyon ve alternatif diplomatik ortaklıklar yoluyla uluslararası sistemi yeniden şekillendirme kararlılığını net biçimde ortaya koydu.

Bu durum, küresel güç dengesinde kalıcı değişikliklerin habercisi. Washington'un tek kutuplu dünya düzenine dayalı hegemonik konumu, artık ciddi bir meydan okumayla karşı karşıya.

Önümüzdeki yıllar, bu rekabetin nasıl şekilleneceği ve dünya barışı için ne anlam ifade edeceği açısından kritik olacak.

Çin ile ABD arasındaki bu stratejik rekabet, yalnızca iki süper güç arasındaki bir yarış değil; aynı zamanda 21'inci yüzyılın uluslararası düzeninin nasıl şekilleneceğinin de belirleyicisi olacak.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU