Moskova, Afrika’daki etkisini yeniden inşa ediyor: Wagner’den Afrika Lejyonu’na geçiş ve Suriye’deki kriz yeni lojistik arayışları beraberinde getiriyor.
Rusya’nın Afrika’daki askeri varlığı son yıllarda derin bir dönüşüm geçiriyor. En belirgin değişim, Moskova’nın uzun yıllardır kıtadaki vekil gücü olarak kullandığı Wagner Grubu’nun yerini doğrudan devlet denetiminde kurulan Afrika Lejyonu’na bırakması oldu.
Bu geçiş organizasyonel bir değişim yaratırken; aynı zamanda Rusya’nın Afrika’daki hedeflerini, yöntemlerini ve önceliklerini yeniden tanımlama çabasının bir yansıması olarak okunmalı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Rusya’nın Afrika’daki angajmanı; diplomatik nüfuz kazanımı, silah satışları, doğal kaynaklara erişim ve küresel güç projeksiyonu gibi çok boyutlu stratejik hedeflerle şekilleniyor. Ancak Suriye’deki rejim değişikliğiyle birlikte Moskova’nın Orta Doğu’daki askeri ayak basma noktaları zayıflayınca, Libya ve Sudan gibi alternatif lojistik koridorlara yönelmek kaçınılmaz hale geldi.
Soğuk Savaş’ın mirası: Afrika ile köklü bağlar
Rusya’nın Afrika ile ilişkileri Soğuk Savaş’a, Sovyetler Birliği’nin sömürgecilik karşıtı duruş sergileyip kıtadaki yeni bağımsız devletleri desteklediği yıllara dayanıyor. SSCB, Somali’den Etiyopya’ya, Mısır’dan Libya’ya kadar birçok ülkede askeri üsler kurmuş, ulusal kurtuluş hareketlerine finansal destek, mühimmat ve eğitim sağlamıştı.
Ancak 1991’de Sovyetler’in dağılmasıyla, Rusya Federasyonu iç sorunlarına odaklanmak zorunda kaldı ve Afrika ile bağları belirgin biçimde zayıfladı. Moskova’nın kıtaya dönüşü 2000’li yılların ortasında başladı ve özellikle Kırım’ın 2014’te ilhakından sonra, Batı’nın uyguladığı yaptırımları dengelemek için hız kazandı. Sovyet döneminin sömürgecilik karşıtı söylemini yeniden öne çıkararak ve Batı’nın koşullu yardımlarına alternatif sunarak, Afrika ülkeleriyle ilişkilerini pekiştirmeye çalıştı.
Moskova için Afrika neden önemli?
Afrika, Rusya’nın küresel düzeydeki diplomatik ve ekonomik stratejisinde kilit bir konumda. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda dörtte bir oy potansiyeli sunan Afrika ülkeleri, Moskova’ya Batı karşısında önemli bir diplomatik manevra alanı sağlıyor.
Kıta, aynı zamanda Rusya için büyük bir silah pazarı. Yıllık milyarlarca dolarlık silah satışlarıyla Moskova, yaptırımların etkisini hafifletiyor. Afrika’nın zengin doğal kaynakları -altın, elmas, petrol ve nadir metaller- Rus şirketlerini cezbetmeye devam ediyor.
Rusya’nın “güvenlik karşılığında kaynak” modeli, yani güvenlik hizmetleri karşılığında madencilik imtiyazları elde etmesi, bu stratejinin temelini oluşturuyor. Ukrayna savaşı sırasında yalnızca Afrika altınından 2,5 milyar dolar gelir sağlandığı bildiriliyor.
Wagner’den Afrika Lejyonu’na: Rus askeri varlığının yeni yüzü
2014’ten itibaren Moskova, kıtada özel askeri şirketleri yoğun şekilde kullanmaya başladı. Wagner Grubu, bu sürecin en görünür aktörüydü. Ancak Yevgeny Prigojin’in 2023’teki ölümü ve Wagner’in isyanı sonrasında Kremlin, grubu tasfiye ederek doğrudan Savunma Bakanlığı’na bağlı Afrika Lejyonunu kurdu.
Bu yeni yapı, Wagner’in operasyonel kapasitesini ve personelinin büyük bölümünü devralarak sahada varlığını sürdürüyor. Afrika Lejyonu’nun 2024 itibarıyla Burkina Faso, Libya, Mali, Orta Afrika Cumhuriyeti (OAC) ve Nijer’de aktif olduğu belirtiliyor. Özellikle Sahel bölgesi, Rusya’nın en yoğun etki alanı haline geldi.
OAC’de 10 bin askeri barındırabilecek bir üs planlanırken, Mali’de yaklaşık 2.500 Rus gücü bulunduğu tahmin ediliyor. Sudan’ın Port Sudan kentinde ise Şubat 2025’te, Rusya’nın Afrika’daki ilk deniz üssü onaylandı. Bu üs, nükleer gemiler de dahil dört savaş gemisi ve birkaç yüz asker kapasitesine sahip olacak.
Güvenlik mi istikrarsızlık mı?
Rusya, güvenlik ortağı olarak kendisini pazarlarken, Wagner’in geçmiş operasyonları çatışmaları tırmandırmış, insan hakları ihlallerini artırmış ve bölgesel örgütleri zayıflatmıştı. Paralı askerlerin sahneye çıkmasının ardından militan saldırılarında ve sivil ölümlerinde dramatik artışlar yaşandı.
Moskova’nın Afrika’daki faaliyetleri kimi uzmanlar tarafından bir “neo-emperyalist kampanya” olarak tanımlanıyor; kıtada istikrarsızlık yaratmak ve Batı’nın kaynaklarını başka alanlara yöneltmek için kasıtlı olarak bir “güvensizlik alanı” oluşturduğu değerlendiriliyor.
Suriye’deki belirsizlik ve yeni lojistik arayışlar
Rusya, bugüne kadar Afrika’daki operasyonlarının lojistik merkezi olarak Suriye’deki Tartus deniz üssünü ve Hmeymim hava üssünü kullanıyordu. Ancak 2024 sonunda Beşar Esad rejiminin devrilmesiyle birlikte, Moskova’nın bu üsleri kullanma kabiliyeti ciddi biçimde daraldı.
Yeni Suriye yönetimi, Tartus limanının işletmesini Dubai Ports World’e devrederek Rusya’yı önemli bir lojistik avantajdan mahrum bıraktı. Bunun üzerine Moskova, Libya, Mali ve Sudan’daki üslerini genişleterek yeni ikmal hatları oluşturmaya yöneldi. Özellikle Libya’daki Doğu kontrol bölgeleri ve Çad-Sudan sınırındaki Maaten al-Sarra üssü öne çıkıyor. Port Sudan üssü ise Akdeniz ve Kızıldeniz üzerindeki stratejik varlık için yeni bir odak noktası olarak görülüyor.
Önündeki zorluklar ve muhtemel senaryolar
Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı sürerken, Afrika’ya yönelik askeri ve ekonomik kapasitesi sınırlanıyor. 2019–2023 arasında Rusya’nın Afrika’ya silah satışları yarı yarıya düştü. Afrika Lejyonu’nun personel bulmakta zorlandığı ve operasyonel etkinliğinin düştüğü bildiriliyor.
Wagner’den Afrika Lejyonu’na geçiş, Kremlin için hem iç hem de dış riskleri artırıyor. Devletin doğrudan sahneye çıkması, “inkâr edilebilirliği” azaltıyor ve başarısızlıklar daha görünür hale geliyor. Libya’daki siyasi istikrarsızlık, Rusya’nın yeni lojistik planlarını tehdit edebilir.
Moskova’nın önünde iki temel senaryo var: Afrika’daki etkisini stratejik ortaklıklarla pekiştirmek veya iç ve dış baskılar nedeniyle nüfuz kaybı yaşamak. Sonuç, Rusya’nın karmaşık sorunlarla başa çıkma ve kıtadaki aktörlerle sürdürülebilir ilişkiler kurabilme becerisine bağlı olacak.
Belirsizlik içinde kararlılık
Rusya’nın Afrika’daki askeri angajmanı güçlü bir ivmeyle devam etse de bunun sürdürülebilirliği belirsiz. Ukrayna savaşı, Batı yaptırımları, iç ekonomik baskılar ve kıtadaki karmaşık siyasi manzara Moskova’yı zorlayan başlıca etkenler arasında.
Afrika’daki varlığın maliyeti, getirilerini aşarsa Kremlin rotasını yeniden gözden geçirebilir. Ancak şimdilik, Moskova’nın Afrika’ya yönelik ilgisi ve kararlılığı devam ediyor. Rusya’nın kıtadaki geleceği; uyarlanabilirliği, yerel taleplere yanıt verebilme kabiliyeti ve uluslararası dengeleri yönetmedeki başarısıyla belirlenecek.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish