İstanbul’daki kritik diplomatik görüşmeye bir gün kala düzenlenen uzun menzilli drone saldırıları, Ukrayna’nın masaya eli güçlü oturma stratejisini ortaya koydu. Rusya’nın derinliklerindeki üsleri hedef alan bu taarruz, savaşın sadece cephede değil, diplomaside de yeni bir evreye girdiğini gösteriyor.
1 Haziran 2025 Cumartesi günü, Ukrayna'nın Rusya'nın derinliklerindeki stratejik hava üslerine yönelik düzenlediği eşi benzeri görülmemiş drone saldırıları, devam eden savaşta yeni bir sayfa açtı.
İrkutsk bölgesindeki Belaya ve Murmansk bölgesindeki Olenya gibi hayati üsler hedef alınırken, Ukrayna Güvenlik Servisi (SBU) bu taarruzda 40'tan fazla Rus stratejik bombardıman uçağının (aralarında A-50 erken uyarı uçakları, Tu-95, Tu-22M3 ve Tu-160 gibi modellerin de bulunduğu) hasar gördüğünü veya imha edildiğini iddia etti.
Rusya'nın en modern savaş uçağı Su-57 bile Akhtubinsk Hava Üssü'nde hasar almaktan kurtulamadı.
Bu saldırıların en çarpıcı özelliği, Ukrayna'dan 4.000 kilometreden fazla uzaklıktaki hedeflere ulaşmış olmasıydı.
Bu durum, Kiev'in uzun menzilli drone kapasitesindeki şaşırtıcı gelişimi ve Rusya'nın en korunaklı bölgelerindeki askeri varlıklarını tehdit etme yeteneğini açıkça ortaya koydu.
Saldırıların ardından Kremlin'de güvenlik konseyinin acil toplanması, bu operasyonun Rusya üzerindeki şok edici etkisini gözler önüne serdi.
Bu makale, bu son saldırının detaylarını, dron teknolojisinin savaşta nasıl bir oyun değiştirici olduğunu, her iki ülkenin kapasitelerini ve taarruzun stratejik yansımalarını analiz ediyor.
Ukrayna'nın derin darbesi: Detaylar ve ilk yansımalar
Cumartesi sabahı gerçekleşen drone saldırıları, Rusya topraklarının binlerce kilometre içindeki stratejik noktaları hedef aldı.
Ukrayna Güvenlik Servisi'nin "Örümcek Ağı Operasyonu" adını verdiği ve yaklaşık 1,5 yıl süren titiz bir planlamanın ürünü olduğu belirtilen bu taarruzda, kamikaze tipi insansız hava araçları kullanıldı.
En dikkat çekici iddialardan biri, dronların karayoluyla kamyonlara gizlenerek Rusya'nın derinliklerine kadar taşınmış olmasıydı.
Bu, Ukrayna'nın sadece teknolojik menzilini değil, aynı zamanda istihbarat ve lojistik kabiliyetindeki sofistikasyonu da düşündürüyor.
Saldırıların ana hedefi, Rusya'nın nükleer kapasiteli uzun menzilli hava filosunun önemli bir kısmına ev sahipliği yapan Belaya ve Olenya hava üsleriydi.
Ukrayna kaynakları, Tu-95, Tu-22M3 ve Tu-160 gibi stratejik bombardıman uçaklarının yanı sıra, hava sahası gözetleme ve komuta kontrol için kritik önem taşıyan A-50 uçaklarının da vurulduğunu bildirdi.
Sosyal medyada hızla yayılan görüntülerde, alevler içinde kalan ve hasar gören çok sayıda Rus bombardıman uçağı olduğu görülüyordu.
Rusya'nın Irkutsk ve Murmansk valileri saldırıları doğrulasa da hasarın boyutu konusunda Ukrayna'nın iddialarını henüz teyit etmediler.
Ancak Ukrayna tarafı, bu operasyonun Rusya'ya tahmini 2 milyar dolarlık bir zarar verdiğini öne sürdü.
Rusya'nın modern havacılığının gururu Su-57 savaş uçağının bile Akhtubinsk Hava Üssü'nde hasar alması, Ukrayna'nın "dokunulmaz" kabul edilen hedeflere ulaşma yeteneğinin bir başka somut kanıtıydı.
Dronlar ve muharebe sahasının yeni geometrisi: Taktiksel bir devrim
Ukrayna-Rusya savaşı, insansız hava araçlarının modern muharebe sahasının geometrisini köklü bir şekilde değiştirdiğini kanıtladı.
Dronların en kritik özelliği, insan operatörleri silahların fiziksel olarak kullanıldığı alandan uzaklaştırmasıdır.
Bu, operatörlere daha fazla korunma, gizlenme ve müdahale avantajı sağlar.
Dronlar, keşiften hedef tespitine, doğrudan taarruzdan elektronik harbe kadar çok yönlü görevler üstlenerek savaşın taktik sahadaki seyrini dönüştürdü.
Özellikle FPV (First-Person View) kamikaze dronlar, düşük maliyetlerine rağmen yüksek manevra kabiliyeti ve patlayıcı taşıma kapasiteleriyle muharebe sahasında "ölüm bölgeleri" yaratabiliyorlar.
Ukrayna'nın bu saldırılarda benimsediği "Derin Savaş" yaklaşımı, Rus işgal bölgelerinin derinliklerindeki komuta merkezleri ve lojistik hatları gibi kilit sistemlere yapılan saldırılarla düşmanın operasyonel kapasitesini tüketmeyi hedeflemektedir.
1 Haziran saldırıları, bu stratejinin ne denli geniş bir coğrafyaya yayılabileceğini ve Rusya'nın kritik askeri altyapısının artık "güvenli bölgede" olmadığını gözler önüne serdi.
Ukrayna ve Rusya'nın drone kapasiteleri: Kim önde?
Savaşın başlamasından bu yana her iki taraf da drone teknolojisine büyük yatırımlar yapmış olsa da, kapasiteleri ve yaklaşımları farklılık göstermektedir.
Ukrayna:
Ukrayna'nın drone ekosistemi, sivil toplumun ve yerel inisiyatiflerin olağanüstü katkılarıyla büyüdü.
Vatandaşların bağışları ve hatta "garajlarda" drone montajı, ordunun ihtiyacını karşılamada önemli rol oynadı.
Ukrayna Savunma Bakanlığı, Aralık 2024 itibarıyla 1,1 milyon FPV dronu ve 100 binden fazla sofistike İHA teslim edildiğini bildirdi.
Ülkede 200'den fazla dron şirketinin varlığı, Ukrayna'yı bir tür "süper icat laboratuvarı" haline getirdi.
Ukrayna, yapay zekâ (YZ) ve otonom sistemlere yaptığı yatırımlarla öne çıkıyor. Rus elektronik harp sistemlerinin GPS karıştırmasına karşı, Ukrayna'nın YZ destekli dronları görüntü tanıma algoritmalarıyla GPS'e bağımlı olmadan hedef tespiti yapabiliyor.
Otonom "kamikaze dron sürüleri" de geliştirilmekte olup, gelecekteki çatışmalarda belirleyici rol oynaması bekleniyor.
Karadeniz'de kullanılan insansız deniz araçları (İDA) ve elektronik harbe karşı geliştirilen "Pokrova" sistemi de Ukrayna'nın yenilikçi yaklaşımlarını gösteriyor.
Ayrıca, Türk yapımı Bayraktar TB2 SİHA'ları da Ukrayna'nın savunma kapasitesinde önemli bir yer tutmaya devam ediyor.
Rusya:
Rusya, geçmişte İHA teknolojisinde Batı, Türkiye ve Çin'in gerisindeydi.
Ancak Ukrayna Savaşı'yla birlikte bu alana yatırımlarını hızlandırdı.
Özellikle İran'dan tedarik edilen Şahed-136 kamikaze dronları, düşük maliyetli ve uzun menzilli olmaları nedeniyle Ukrayna'nın enerji altyapısına yönelik toplu saldırılarda yoğun olarak kullanıldı.
Yerli üretimde Orlan-10 (keşif ve elektronik harpte etkili), Orion (orta irtifa, uzun havada kalış SİHA) ve S-70 Okhotnik-B (stealth İHA) gibi modeller bulunuyor.
Ancak S-70 Okhotnik-B gibi ileri sistemlerin düşürülmesi, Rusya'nın en gelişmiş İHA'larının bile Ukrayna hava savunmasına karşı kırılgan olduğunu gösterdi.
Rusya, Ukrayna'dan öğrendiği taktikleri adapte etmeye çalışıyor; örneğin, FPV destekli piyade saldırıları ve piyadelerin FPV dronları taşıması gibi.
Elektronik harbe karşı fiber optik kablolu FPV dronları kullanmaya başlamaları ve "avcı dronlar" geliştirmeleri de bu adaptasyonun bir parçası.
Ancak, Rusya'nın İHA kapasitesi nicelik olarak yüksek olsa da teknolojik yenilik ve adaptasyon hızı açısından Ukrayna'nın gerisinde kalıyor.
1 Haziran saldırısının stratejik sonuçları ve zamanlaması
1 Haziran saldırıları, Ukrayna-Rusya savaşının stratejik denklemini derinden etkileyecek sonuçlar doğurmuştur:
- Hava savunma zafiyetleri: Saldırılar, Rusya'nın kendi topraklarının derinliklerindeki stratejik tesislerinin hava savunmasının ne denli zayıf olduğunu gözler önüne serdi. 4.000 km ötedeki üslerin vurulabilmesi, Rusya için "güvenli alan" algısının çöktüğünü gösteriyor.
- Stratejik hava gücüne verilen darbe: Rusya'nın stratejik bombardıman uçakları ve erken uyarı sistemlerinin kaybı, Moskova'nın hava operasyon kapasitesini ve uzun vadeli caydırıcılık yeteneğini ciddi şekilde zayıflatacaktır. Bu tür kayıpların telafisi, uzun zaman ve yüksek maliyet gerektirecektir.
- Psikolojik ve moral etki: Saldırılar, Rus kamuoyunda ve ordunun moralinde derin bir endişe yaratacaktır. Kendi topraklarının derinliklerinde vurulma hissi, iç güvenliği sorgulatacak ve çatışmanın kapsamının genişlediğini gösterecektir.
- Savaşın menzilinin genişlemesi: Bu operasyonlar, Ukrayna'nın artık sadece cephe hattında değil, Rusya'nın en uzak bölgelerindeki askeri ve ekonomik altyapısını da hedef alabileceği sinyalini vermektedir. Bu durum, Rusya'yı kaynaklarını daha geniş bir alana yaymak zorunda bırakacaktır.
Saldırının 1 Haziran Cumartesi günü, yani pazartesi günü İstanbul'da yapılması planlanan önemli bir diplomatik görüşme veya zirveden sadece bir gün önce gerçekleşmesi dikkat çekicidir.
Ukrayna bu stratejik hamleyle, uluslararası toplum nezdinde askeri kapasitesini sergileyerek diplomatik masada elini güçlendirmeyi hedeflemiş olabilir.
Ayrıca, uluslararası kamuoyunun dikkatini savaştaki son gelişmelere çekmek ve Batı'dan gelen askeri ve finansal yardımların devamlılığı için ek motivasyon sağlamak da amaçlanmış olabilir.
Rusya üzerinde ek baskı oluşturarak müzakere pozisyonlarını zayıflatma ve potansiyel taleplerini yumuşatma da hedeflenmiş olabilir.
Geçmiş tecrübelerimize dayanarak, önümüzdeki günlerde bu saldırının arkasında İngiltere gibi Batılı ülkelerin yer aldığına dair söylentilerin ortaya çıkması da muhtemeldir.
Zira harbin başından beri, özellikle ABD, Ukrayna’ya yardım ederken çatışmanın Ukrayna topraklarının dışına taşmaması için özel gayret sarf etmiştir.
Elon Musk bile harbin tırmandığı bir dönemde Ukrayna’ya sağladığı Starlink desteğini, şiddet artmasın diye kesmiştir.
Bu saldırıyla Ukrayna, muhtemelen Batı’ya "bana engel olmasanız çok daha fazlasını yapabilirim" mesajını vererek, daha ileri menzilli silah sistemleri için yeni bir talep yaratmış olabilir.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish